Elçilerin İşleri
8—Sanhedrinin Huzurunda
[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 5:12-42 ayetlerine dayanmaktadır.]
Dünyaya umut ve kurtuluş getiren şey, utanç ve işkence aracı olan çarmıhtı. Öğrenciler sadece alt sınıftan adamlardı, zenginlikleri veya Allah’ın sözünden başka silahları yoktu; ancak Mesih’in gücüyle yemliğin ve çarmıhın harika öyküsünü anlatmak üzere yola çıktılar, ve tüm muhalefete karşı galip geldiler. Onlar, dünyasal şeref ya da itibarları olmayan, iman kahramanlarıydılar. Dudaklarından dünyayı sarsan ilahî belagat sözleri dökülüyordu. EI 67.1
En derin önyargıların mevcut olduğu, ve bir suçlu gibi çarmıha gerilen Kişi’ye dair en çapraşık fikirlerin hüküm sürdüğü Yeruşalim’de, öğrenciler hayat sözlerini cesaretle söylemeye, Mesih’in işini ve görevini, O’nun çarmıha gerilişini, dirilişini ve yükselişini Yahudilerin önüne sermeye devam ettiler. Rahipler ve yöneticiler elçilerin açık ve cesur tanıklığını hayretle duydular. Gerçekten de dirilmiş Kurtarıcı’nın kudreti öğrencilerin üzerine gelmişti, ve işlerine eşlik eden belirtiler ile mucizeler iman edenlerin sayısını günden güne arttırıyordu. Öğrencilerin geçeceği sokaklar boyunca, insanlar “Petrus’un hiç değilse gölgesi bazılarının üzerine düşsün diye halk, hasta olanları caddelere çıkartıp şilteler ve döşekler üzerine yatırır oldu.” Buraya ayrıca kötü ruhlara tutulanlar da getiriliyordu. Etraflarında kalabalıklar toplanıyordu, ve iyileşenler haykırarak Allah’a övgüler söylüyor, Kurtarıcı’nın adını yüceltiyorlardı. EI 67.2
Rahipler ve yöneticiler, Mesih’in kendilerinden daha fazla övüldüğünü gördüler. Dirilişe inanmayan Sadukiler, elçilerin Mesih’in ölümden dirildiğini ilan ettiğini duyunca öfkeye kapıldılar; elçilerin dirilmiş Kurtarıcı’yı vaaz etmelerine ve O’nun adıyla mucizeler gerçekleştirmelerine izin verilmesi halinde, diriliş olmayacağı öğretisinin çok geçmeden herkes tarafından reddedileceğini ve Saduki mezhebinin yok olacağını anladılar. Ferisiler ise, öğrencilerin öğretisinin Yahudi törenlerini baltalama ve kurban sunularını geçersiz kılma eğiliminde olduğunu gördüklerinden kızgındılar. EI 68.1
Şimdiye dek bu yeni öğretiyi bastırmak için tüm çabalar boşa çıkmıştı; fakat şimdi hem Sadukiler hem de Ferisiler öğrencilerin işinin durdurulması gerektiğine karar verdiler, zira bu öğreti kendilerini İsa’nın ölümünden suçlu çıkarıyordu. Öfkeyle dolan rahipler, Petrus’u ve Yuhanna’yı aniden yakalayıp onları genel hapishaneye koydular. EI 68.2
Yahudi ulusundaki önderler, Allah’ın kendi seçilmiş halkı için tasarısını yerine getirmede göze çarpar biçimde başarısız olmuşlardı. Rabb’in gerçeğin emanetçileri yaptığı kişiler, emanetlerine sadakatsizlik etmişlerdi, böylece Allah kendi işini yapmaları için başkalarını seçti. Bu önderler şimdi, körlük içinde, kendi benimsedikleri öğretileri bir kenara bırakanlara karşı, haklı öfke dedikleri şeye tamamen teslim oluyorlardı. Kendilerinin sözü doğru olarak anlamadıkları, ya da Kutsal Yazıları yanlış yorumladıkları veya yanlış uyguladıkları ihtimalini dahi kabul etmiyorlardı. Mantığını kaybetmiş adamlar gibi davranıyorlardı. ‘Bazıları yalnızca balıkçı olan bu öğretmenlerin, halka öğrettiğimiz doktrinlere aykırı fikirler sunmaya ne hakları var?’ diyorlardı. Bu fikirlerin öğretimini bastırmaya kararlı bir şekilde, bunları sunanları hapse attılar. Öğrencilerin bu davranıştan gözleri korkmadı ve canları sıkılmadı. Kutsal Ruh zihinlerine Mesih’in söylediği sözleri getirdi: ” ‘Köle efendisinden üstün değildir.’ Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler. Benim sözüme uydularsa, sizinkine de uyacaklar. Bütün bunları size benim adımdan ötürü yapacaklar. Çünkü beni göndereni tanımıyorlar.” “Sizi havra dışı edecekler. Evet, öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes Tanrı’ya hizmet ettiğini sanacak.” “Bunları size şimdiden bildiriyorum. Öyle ki, saati gelince bunları size söylediğimi hatırlayasınız” (Yuhanna 15:20, 21; 16:2, 4). EI 68.3
Göğün Allah’ı, evrenin yüce Hükümdarı, öğrencilerin hap-sedilmesi meselesini kendi ellerine aldı, zira insanlar kendi işine karşı savaşıyorlardı. Geceleyin Rabb’in meleği zindan kapılarını açtı ve öğrencilere “Gidin! Tapınağa girip bu yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini halka duyurun” dedi. Bu emir Yahudi yöneticilerin verdiği emre taban tabana zıttı; fakat elçiler ‘Bunu yargıçlara danışmadan ve onlardan izin almadan yapamayız’ dediler mi? Hayır; Allah “Gidin” demişti, onlar da itaat ettiler. “Gün doğarken tapınağa girip öğretmeye başladılar.” EI 69.1
Petrus ile Yuhanna imanlıların arasında belirerek meleğin kendilerini hapishanede nöbet tutan askerlerin arasından geçirdiğini, ve onlara yarıda kalan işi yeniden başlatmalarını söylediğini anlattıklarında, kardeşler hayret ve sevinçle doldular. EI 69.2
Bu arada başrahip ile beraberindekiler “Yüksek Kurul’u, İsrail halkının bütün ileri gelenlerini toplantıya çağır[mışlardı].” Rahipler ile yöneticiler öğrencileri isyanla itham etmeyi, Ha- nanya ile Safira’nın cinayetiyle ve rahipleri yetkilerinden etmek için komplo kurmakla suçlamayı tasarladılar. Böylece kalabalığı kışkırtmayı umuyorlardı, ta ki meseleyi ele alsınlar ve aynı İsa’yı hallettikleri gibi öğrencileri de halletsinler. Mesih’in öğretilerini kabul etmeyen pek çok kişinin Yahudi yetkililerin keyfî yönetiminden usandıklarını ve heyecanla bir değişim beklediklerini biliyorlardı. Rahipler, bu hoşnutsuz kişilerin elçiler tarafından ilan edilen gerçekleri kabul etmeleri ve İsa’yı mesih olarak tanımaları halinde, tüm halkın öfkesinin din ön-derlerine karşı kabaracağından, ve bundan sonra Mesih’in ölümü için hesap vermek zorunda bırakılacaklarından korkuyorlardı. Bunu önlemek için sert önlemler almaya karar verdiler. EI 69.3
Tutukluların huzurlarına getirilmesi için adam gönderdiklerinde, zindan kapılarının sıkı sıkıya kapalı ve muhafızın önünde nöbette olmasına rağmen tutukluların hiçbir yerde bulunamadığı haberi gelince büyük bir şaşkınlığa düştüler. EI 70.1
Çok geçmeden hayret verici haber geldi: ” ‘Bakın, hapse attığınız adamlar tapınakta dikilmiş, halka öğretiyor.’ Bunun üzerine komutanla görevliler gidip elçileri getirdiler. Halkın kendilerini taşlamasından korktukları için zor kullanmadılar.” EI 70.2
Elçiler hapisten mucizevi biçimde kurtarılmalarına rağmen, mahkemeden ve cezadan kurtulmuş değillerdi. Mesih kendileriyle birlikteyken “Siz kendinize dikkat edin! İnsanlar sizi mahkemelere verecek” demişti (Markos 13:9). Allah, onları kurtarmak için bir melek göndererek, onlara sevgisinin bir işaretini ve kendi mevcudiyetinin bir güvencesini vermişti. Müjdesini vaaz ettikleri Kişi’nin uğruna sıkıntı çekme sırası onlara gelmişti. EI 70.3
Peygamberlerin ve elçilerin tarihinde Allah’a sadakatin pek çok asil örneği vardır. Mesih’in tanıkları, Allah’ın emirlerini bozmaktansa hapse atılmaya, işkenceye, hatta ölüme katlan-mışlardır. Petrus ile Yuhanna tarafından bırakılan kayıtlar, müjde dönemindeki herhangi birininki kadar kahramancadır. Yıkımlarına kararlı gibi görünen adamların önünde ikinci kez durduklarında, sözlerinde ya da davranışlarında herhangi bir korku ya da tereddüt izi görülmüyordu. Başrahip, “Bu adı kullanarak öğretmeyin diye size kesin buyruk vermiştik... Ama siz öğretinizi Yeruşalim Kenti’nin her tarafına yaydınız. İlle de bizi bu adamın kanını dökmekten sorumlu göstermek istiyorsunuz” dediğinde, Petrus “İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek” yanıtını verdi. Onları hapisten çıkaran ve tapınakta öğretmelerini buyuran, gökten gelen bir melekti. Onun talimatlarını yerine getirirken ilahî emre itaat ediyorlardı, ve kendilerine neye mal olursa olsun bunu yapmaya devam etmeleri gerekiyordu. EI 70.4
Bundan sonra öğrencilerin üzerine İlham Ruhu geldi; suçlananlar suçlayıcı oldular ve Mesih’in öldürülmesinin suçunu kurulu oluşturanlara yüklediler. Petrus “Atalarımızın Tanrısı, sizin çarmıha gererek öldürdüğünüz İsa’yı diriltti” dedi. “İsrail’e, günahlarından tövbe etme ve bağışlanma fırsatını vermek için Tanrı O’nu Önder ve Kurtarıcı olarak kendi sağına yükseltti. Biz, Tanrı’nın kendi sözünü dinleyenlere verdiği Kutsal Ruh’la birlikte bu olayların tanıklarıyız.” EI 71.1
Yahudiler bu sözlere o kadar kızdılar ki, yasayı kendileri uygulamaya ve davayı daha fazla sürdürmeden veya Romalı yöneticilerden yetki almadan, tutukluları öldürmeye karar verdiler. Mesih’in kanından zaten suçluydular, şimdi de ellerini O’nun öğrencilerinin kanıyla lekelemeye hazırdılar. EI 71.2
Ancak kurulda, öğrencilerin konuştuğu sözlerde Allah’ın sesini fark eden birisi vardı. Bu adam, itibarlı bir Ferisi, bilgili ve yüksek mevkide bir adam olan Gamaliel’di. Zihin açıklığıyla, rahiplerin tasarladığı şiddetli eylemin korkunç sonuçlara yol açacağını görmüştü. Orada bulunanlara hitap etmeden önce, tutukluların çıkarılmasını istedi. Uğraşmak zorunda olduğu unsurları çok iyi biliyordu; Mesih’in katillerinin amaçlarını gerçekleştirmek için hiçbir şeyden çekinmeyeceklerini biliyordu. EI 71.3
Sonra büyük bir ihtiyat ve sakinlik ile konuşarak, şunları söyledi: “Ey İsrailliler, bu adamlara yapacağınızı iyi düşünün! Bir süre önce Tevdas da kendi kendisiyle ilgili büyük iddialarda bulunarak başkaldırdı. Dört yüz kadar kişi de ona katıldı. Ama adam öldürüldü, izleyicilerinin hepsi dağıtıldı, hareket yok oldu. Ondan sonra, sayım yapıldığı günlerde ortaya çıkan Celileli Yahuda, pek çok insanı ayartıp peşine taktı. Ama o da öldürüldü ve izleyicilerinin hepsi darmadağın oldu. Şimdi size şunu söyleyeyim: Bu adamlarla uğraşmayın, onları rahat bırakın! Çünkü bu girişim, bu hareket insan işiyse, yok olup gidecektir. Yok eğer Tanrı’nın işiyse, bu adamları yok edemezsiniz. Hatta kendinizi Tanrı’ya karşı savaşır durumda bulabilirsiniz.” EI 71.4
Rahipler bu görüşlerin makul olduğunu gördüler ve Gamaliel’e katılmak zorunda kaldılar. Yine de önyargıları ve nefretleri zor bastırılıyordu. Büyük bir isteksizlikle, öğrencileri dövdükten ve onları yine hayatlarıyla tehdit ederek İsa’nın adıyla vaaz etmemelerini söyledikten sonra, onları serbest bıraktılar. “Elçiler İsa’nın adı uğruna hakarete layık görüldükleri için Yüksek Kurul’un huzurundan sevinç içinde ayrıldılar. Her gün tapınakta ve evlerde öğretmekten ve Mesih İsa’yla ilgili Müjde’yi yaymaktan geri kalmadılar.” EI 72.1
Mesih, çarmıha gerilişinden kısa bir süre önce öğrencilerine bir selamet mirası bırakmıştı. “Size esenlik bırakıyorum,” dedi, “size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın” (Yuhanna 14:27). Bu selamet, dünyaya uyum sağlamakla gelen selamet değildir. Mesih selameti hiçbir zaman kötülüğe taviz vererek satın almadı. Mesih’in öğrencilerine bıraktığı selamet, haricî değil dâhilîdir, ve çekişmeler ile mücadelelerin arasında her zaman O’nun tanıklarıyla birlikte kalacaktır. EI 72.2
Mesih kendisiyle ilgili olarak “Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim” dedi (Matta 10:34). O, Selamet Reisi olmasına rağmen, bölünmenin nedeniydi. Sevinçli haber duyurmaya ve insanoğullarının kalplerinde umut ve neşe yaratmaya gelen Kişi, derinden yanan ve insanın kalbinde yoğun bir tutku uyandıran bir çatışma başlattı. Ve izleyicilerini uyarıyor: “Dünyada sıkıntınız olacak.” “Sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi havralara teslim edecek, zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü kralların, valilerin önüne çıkarılacaksınız.” “Anne babanız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldür- tecekler” (Yuhanna 16:33; Luka 21:12, 16). EI 72.3
Bu peygamberlik sözü, belirgin şekilde yerine gelmiştir. Şeytan’ın insan kalbini tahrik ederek tasarlamasını sağlayabileceği her hakaret, suçlama ve zulüm, İsa’nın izleyicilerine uygu-lanmıştır. Ve yine belirgin şekilde gerçekleşecektir; zira dünyasal kalp halen Allah’ın yasasına düşmandır ve onun emirlerine tabi olmayacaktır. Dünya bugün müjdenin ilkeleriyle elçilerin zamanında olduğundan daha uyumlu değildir. “Çarmıha ger! Çarmıha ger!” çığlıklarını attıran nefret, öğrencilerin zulme uğ-ramasına neden olan nefret, itaatsizlik çocuklarında halen çalış-maktadır. Karanlık Çağda erkekleri ve kadınları hapse, sürgüne ve ölüme gönderen, Engizisyon’un şiddetli işkencesini ortaya çıkaran, Aziz Bartolomeus Katliamı’nı tasarlayan ve uygulayan, ve Smithfield’deki ateşleri yakan ruh, yenilenmemiş kalplerde habis enerji ile birlikte iş başındadır. Gerçeğin tarihi her zaman doğru ile yanlış arasındaki mücadelenin kaydı olmuştur. Müjdenin ilanı bu dünyada her zaman karşıtlığın, tehlikenin, kaybın ve sıkıntıların karşısında gerçekleştirilmiştir. EI 72.4
Geçmişte Mesih’in uğruna zulüm görenlerin gücü neydi? Allah’la birlik, Kutsal Ruh’la birlik, Mesih’le birlikti. Baskı ve zulüm pek çokları dünyadaki dostlarından ayırmıştır, fakat Mesih’in sevgisinden hiçbir zaman ayırmamıştır. Fırtınada denenen can, Kurtarıcısı tarafından hiçbir zaman gerçeğin uğruna baskıya katlandığı zamanki kadar derinden sevilmemişti. Mesih “Ben de onu seveceğim ve kendimi ona göstereceğim” dedi (Yu- hanna 14:21). İmanlı, gerçek uğruna dünyasal mahkemelerde yargılandığında, Mesih onun yanında durmaktadır. Zindan duvarlarının içine hapsedildiğinde, Mesih kendisini ona göstererek, kalbini sevgisiyle neşelendirir. Mesih uğruna ölüme katlandığında, Kurtarıcı ona ‘ Bedeni öldürebilirler, ama cana zarar veremezler’ 1der. “Cesur olun, ben dünyayı yendim!” “Korkma, çünkü ben seninleyim, yılma, çünkü Tanrın benim. Seni güçlendireceğim, evet, sana yardım edeceğim; zafer kazanan sağ elimle sana destek olacağım” (Yuhanna 16:33; Yeşaya 41:10). EI 73.1
“RAB’be güvenenler Siyon Dağı’na benzer, sarsılmaz, sonsuza dek durur. Dağlar Yeruşalim’i nasıl kuşatmışsa, RAB de halkını öyle kuşatmıştır, şimdiden sonsuza dek.” “Çanlarını hileden ve zorbalıktan kurtarır, ve gözünde onların kanı değerli olur” (Mezmur 125:1-3; 72:14 [KM]). EI 74.1
“Onları Her Şeye Egemen RAB koruyacak... o gün Tanrıları RAB sürüsü olan halkını kurtaracak. O’nun ülkesinde taç mücevherleri gibi parlayacaklar” (Zekeriya 9:15, 16). EI 74.2