Büyük Mücadele

10/45

7.—LUTHER’İN ROMA’DAN AYRILIŞI

Kiliseyi papalığın karanlığından daha pak bir imanın ışığına yönlendirmeye çağrılanların önde gelenlerinden biri Martin Luther'di. Gayretli, coşkulu ve sadık, Allah’tan başka kimseden korkusu olmayan ve Kutsal Yazılar’dan başka dinsel iman kaynağı tanımayan Luther, çağının adamıydı; Allah onun aracılığıyla kilisenin yenilenmesi ve dünyanın aydınlanması için muazzam bir iş gerçekleştirdi. BM18 127.1

Müjdeyi ilk duyuranlar gibi, Luther de yoksullar arasından çıktı. Çocukluk yıllarını bir Alman köylüsünün mütevazı evinde geçirdi. Babası, her gün madende çalışarak alın teriyle onun eğitim masraflarını çıkarıyordu. Oğlunun avukat olmasını istiyordu; ancak Allah onun yüzyıllar boyunca yavaşça yükselmekte olan muazzam tapınakta bir yapı ustası olmasını tasarlamıştı. Sınırsız Bilgeliğin Sahibi, Luther’i hayatının en önemli görevine sıkıntıda, yoklukta ve katı bir disiplinde eğiterek hazırladı. BM18 127.2

Luther’in babası güçlü ve etkin bir zihne ve sağlam bir karaktere sahip, dürüst, kararlı ve açık sözlü bir adamdı. Yükümlü olduğu vazifelere, sonuçları ne olursa olsun, sadık kalıyordu. Sağlam sağduyusu sayesinde manastır sistemine güvensizlikle yaklaşıyordu. Luther onun rızasını almadan bir manastıra girdiğinde çok kızdı; baba ile oğlu barışana dek iki yıl geçti, o zaman dahi düşüncelerini değiştirmedi. BM18 127.3

Luther’in annebabası çocuklarının öğretim ve eğitimine büyük önem veriyorlardı. Onları Allah bilgisi ve Hristiyan erdemlerinin uygulamalarıyla eğitmeye çalışıyorlardı. Baba çoğunlukla oğlunun duyabileceği yerde dua ediyordu, böylece çocuk Rabb’in adını hafızasında tutarak, bir gün O’nun hakikatinin gelişiminde yardımcı olabilecekti. Zahmetli çalışmayla dolu hayatlarının izin verdiği her türlü ahlaki ve düşünsel kültüre yönelik fırsat, bu annebaba tarafından memnuniyetle kabul edildi. Çocuklarını dindar ve yararlı bir yaşam sürmeye hazırlamak için içten ve azimli çaba sarf ettiler. Dayanıklılıkları ve sağlam karakterleri ile kimi zaman çok sert davrandılar; ancak Reformcu’nun kendisi, bazı bakımlardan hata yaptıklarının bilincinde olmasına rağmen, disiplin anlayışlarında kınanacak yönlerden daha çok takdir edilecek yön buldu. BM18 128.1

Erken yaşta gönderildiği okulda Luther sertlik, hatta şiddet gördü. Annebabası o kadar fakirdi ki, evden başka bir kasabada bulunan okuluna gittiğinde bir süre yiyeceğini elde edebilmek için kapı kapı dolaşıp şarkı söylemek zorunda kaldı, sık sık da açlık çekti. O zaman hakim olan kasvetli ve batıl inançlı dini düşünceler onu korkuyla dolduruyordu. Geceleri kederli bir yürekle yatağa giriyor, karanlık geleceğe titreyerek bakıyor ve sevecen bir göksel Baba yerine sert ve acımasız bir yargıç ve zorba bir hükümdar olan Tanrı düşüncesiyle sürekli dehşet içinde kalıyordu. BM18 128.2

Luther bu kadar çok ve bu kadar büyük cesaret kırıcıların etkisi altında olmasına rağmen, ruhunu cezbeden ahlaki ve düşünsel mükemmelliğin yüksek standardına doğru kararlılıkla ilerledi. Bilgiye susamıştı ve zihninin samimi ve pratik karakteri, onu gösterişli ve yüzeysel olandan ziyade sağlam ve yararlı olanı arzulamaya yönlendirdi. BM18 128.3

On sekiz yaşındayken Erfurt Üniversitesi’ne girdiğinde, önceki yıllara göre durumu daha uygun ve geleceği daha parlaktı. Anne-babası tutumlulukları ve sıkı çalışmalarıyla ona gereken tüm desteği sağlayabilecek kadar gelir kazanıyorlardı. Aklı başında arkadaşlarının etkisi ile de, önceki eğitiminin kasvetli etkileri bir ölçüde azaldı. Kendini en iyi yazarların eserlerini çalışmaya verdi, onların en ciddi düşüncelerini dikkatli bir şekilde değerlendirerek bilgelerin hikmetine kendisi de sahip oluyordu. Eski öğretmenlerinin sert disiplini altındayken dahi, göze çarpacağının sinyallerini erkenden vermişti, uygun etkiler altında ise zekâsı daha da hızlı gelişti. Kuvvetli hafızası, canlı hayal gücü, sağlam muhakeme yeteneği ve yorulmak bilmeyen çalışması sayesinde kısa sürede arkadaşları arasında ön plana çıktı. Zihinsel disiplini, anlayışını olgunlaştırıyor ve kendisini hayatında meydana gelecek olan çatışmalara hazırlayan zihin faaliyetleri ile algı keskinliğini harekete geçiriyordu. BM18 128.4

Luther’in kalbinde yer edinmiş olan Rab korkusu, amacındaki kararlılığı korumasını sağlayarak, onu Allah’ın önünde büyük bir alçakgönüllülük göstermeye yönlendiriyordu. İlahî yardıma dayanma duygusu sürekliydi, her güne duayla başlama alışkanlığını hiç kaybetmedi, kalbi ise sürekli olarak kılavuzluk ve destek için yalvarıyordu. Her zaman “İyi dua etmek, çalışmanın en önemli parçasıdır” derdi.—D’Aubigne, 2. kitap, 2. bölüm. BM18 129.1

Luther bir gün üniversite kütüphanesinde kitapları incelerken, Latince bir Kutsal Kitap buldu. Böyle bir kitabı daha önce hiç görmemişti. Varlığından bile haberi yoktu. Topluma açık ibadette halka okunan Müjdeler ve Mektuplar’dan bazı bölümleri duymuştu, tüm Kutsal Kitap’ın bunlardan ibaret olduğunu sanıyordu. Şimdi ise ilk kez Allah’ın sözünün bütününe bakıyordu. Huşu ve merakla karışık bir duyguyla kutsal sayfaları çevirdi; nabzı hızlanarak ve kalbi küt küt atarak yaşam sözlerini kendisi okudu ve ara sıra duraklayarak şöyle haykırdı: “Keşke Allah bana kendim için de böyle bir kitap verse!”—a.g.e., 2. kitap, 2. bölüm. Göğün melekleri yanındaydı ve Allah’ın tahtından gelen ışık huzmeleri gerçeğin hazinelerini onun anlayışına açıyordu. Her zaman Allah’ı öfkelendirmekten korkmuştu, fakat şimdi bir günahkâr olarak kendi durumunu daha önce hiç olmadığı kadar açık bir şekilde görüyordu. BM18 129.2

Günahtan kurtularak Allah’la barışmak için samimi arzusu, sonunda onu bir manastıra girerek kendisini keşiş hayatına adamaya yönlendirdi. Burada en ağır angaryaları yapması ve evden eve gezerek dilenmesi gerekiyordu. Saygı ve takdire en çok ihtiyaç duyulan yaştaydı, bu adi görevler ise doğal duygularını derinden yaralıyordu; fakat bu aşağılanmaya, günahları nedeniyle gerekli olduğuna inanarak, sabırla katlandı. BM18 130.1

Günlük görevlerinden arttırabildiği her dakikayı, kendisini uykudan mahrum bırakarak ve zaten az olan yemeklerine ayırdığı zamanı bile çok görerek, çalışmaya ayırdı. Allah’ın sözünü incelemekten her şeyden çok zevk alıyordu. Manastır duvarına zincirlenmiş bir Kutsal Kitap buldu, sık sık ona sığınıyordu. Günaha dair kanaati güçlendikçe, kendi işleriyle af ve huzur bulmaya çalıştı. Çok sıkı bir yaşam sürerek, oruçla, nöbetlerle ve kırbaçlarla, keşiş hayatının hiçbir kurtuluş sağlayamadığı doğasındaki kötülükleri zapt etmeye çalıştı. Kendisinin Allah’ın önünde aklanmış olarak durabilmesini sağlayacak olan kalp paklığını elde edebilmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı. Daha sonraları, “gerçekten de dindar bir keşiştim” dedi, “ve kendi tarikatımın kurallarını ifade edemeyeceğim kadar sıkı bir şekilde tutuyordum. Bir keşiş göğe keşişlik işleriyle gidebilecek olsaydı, ben buna kesinlikle hak kazanırdım... Bu daha fazla devam etseydi, işkencelerimle kendimi öldürebilirdim.”—a.g.e., 2. kitap, 3. bölüm. Bu acı verici disiplinin sonucunda gücünü kaybetti ve bayılma nöbetleri geçirmeye başladı, bunun etkisinden hiçbir zaman tam olarak kurtulamadı. Fakat tüm bu çabalara rağmen sıkıntılı canı rahat bulamadı. Sonunda umutsuzluğun eşiğine sürüklendi. BM18 130.2

Luther’e her şey bitmiş gibi göründüğünde, Allah onun için bir dost ve yardımcı ortaya çıkardı. Dindar Staupitz, Allah’ın sözünü Luther’in zihnine açtı ve onu gözlerini benliğinden öteye çevirmeye, Allah’ın yasasını çiğnemenin sonsuz cezasını düşünmekten vazgeçmeye ve günahları bağışlayan Kurtarıcı’sı olan İsa’ya bakmaya teşvik etti. “Günahların için kendine işkence etmek yerine, kendini Kurtarıcı’nın kollarına bırak. O’nun hayatının doğruluğunda ve ölümünün bağışlayıcılığında, O’na güven... Allah’ın Oğlu’nu dinle. O sana ilahî lütuf güvencesini verebilmek için insan oldu.” “Önce seni sevmiş Olan’ı sev.”—a.g.e., 2. kitap, 4. bölüm. Merhamet habercisi böyle konuştu. Sözleri Luther’in zihninde derin bir etki bıraktı. Çoktan beridir beslediği yanılgılara karşı pek çok mücadele verdikten sonra, gerçeği kavramaya muvaffak oldu ve sıkıntılı canı huzur buldu. BM18 130.3

Luther rahip olarak görevlendirilmişti ve manastırdan Wittenberg Üniversitesi’nde profesörlük yapmaya çağrıldı. Burada kendini Kutsal Yazılar’ı orijinal dillerinden incelemeye verdi. Kutsal Kitap üzerine ders vermeye başladı; böylece Mezmurlar, Müjdeler ve Mektuplar büyük kalabalıkların anlayışına açılarak, pek çok memnun dinleyici meydana getirdi. Dostu ve amiri olan Staupitz, onu kürsüye çıkarak Allah’ın sözünü vaaz etmeye teşvik etti. Luther kendisini Mesih’in yerinden halka konuşmaya layık görmeyerek tereddüt etti. Ancak uzun bir mücadeleden sonra dostlarının ısrarlarına boyun eğdi. Kutsal Yazılar’a şimdiden çok hakimdi ve Allah’ın lütfu onun üzerindeydi. Belagati dinleyicilerini cezbediyor, gerçeği sunduğu açık ve güçlü dil anlayışlarını ikna ediyor, coşkunluğu yüreklerine dokunuyordu. BM18 131.1

Luther halen papalık kilisesinin gerçek bir çocuğuydu ve başka bir şey olabileceğini hiç düşünmemişti. Allah’ın takdiriyle Roma’yı ziyarete yönlendirildi. Yola yaya çıkarak, yolundaki manastırlarda konakladı. İtalya’daki bir manastırda tanık olduğu zenginlik, ihtişam ve lükse hayret etti. Muazzam bir gelire sahip olan keşişler muhteşem binalarda oturuyor, en gösterişli ve pahalı giysileri giyiyor ve muazzam bir sofrada ziyafet çekiyorlardı. Luther, acı verici kuşkular içinde, bu sahneleri kendi hayatının özveri ve zorluklarıyla kıyasladı. Aklı gitgide karışıyordu. BM18 131.2

Sonunda yedi tepeli kenti uzaktan gördü. En güçlü duygularla yere kapanarak haykırdı: “Kutsal Roma, seni selamlarım!”—a.g.e., 2. kitap, 6. bölüm. Kente girdi, kiliseleri ziyaret etti, rahiplerin ve keşişlerin anlattığı fevkalade öyküleri dinledi ve gereken tüm törenleri yerine getirdi. Her yerde kendisini hayrete ve dehşete düşüren manzaralarla karşılaşıyordu. Ruhban sınıfının tüm tabakalarında fesadın hüküm sürdüğünü gördü. Piskoposlardan ahlaksızca espriler duydu ve Aşai Rabbani ayininde dahi gösterdikleri saygısızlıktan dehşete kapıldı. Keşişlerin ve halkın arasına karıştığında sefahatle ve hovardalıkla karşılaştı. Hangi yana dönse, kutsallık yerine kutsallara saygısızlıkla karşılaşıyordu. “Roma'da işlenen günahları ve rezillikleri hiç kimse tahmin bile edemez” diye yazdı; “inanmak için görmek ve duymak gerekir. Bu nedenle burada şöyle bir deyiş var: ‘Cehennem varsa, Roma onun üzerine kurulmuştur: her türlü günahın kaynaklandığı dipsiz bir kuyudur.’ “—a.g.e., 2. kitap, 6. bölüm. BM18 132.1

Papa’nın kısa süre önce çıkardığı bir fermanla, Kurtarıcımız’ın, Roma mahkeme salonundan ayrılırken üzerinden indiği ve Yeruşalim’den Roma’ya mucizevi bir şekilde getirildiği söylenen “Pilatus’un Merdiveni”ne dizleri üstünde tırmanan insanlara günahlarının affı vaat edilmişti. Luther bir gün bu basamaklara samimiyetle tırmanıyordu ki, gök gürültüsü gibi bir sesin sanki kendisine şunları söylediğini işitti: “İmanla aklanan yaşayacaktır” (Romalılar 1:17). Sıçrayarak ayağa kalktı ve utanç ve dehşet içinde aceleyle oradan ayrıldı. O ayet, ruhu üzerindeki etkisini hiçbir zaman kaybetmedi. O andan itibaren, kurtuluş için insanî işlere güvenmenin yanlışlığını ve Mesih’in erdemlerine sarsılmaz bir imanla bağlanmanın gerekliliğini her zamankinden daha net bir şekilde gördü. Gözleri papalığın aldatmacalarına bir daha kapanmamak üzere açılmıştı. Roma’ya arkasını döndüğünde, kalpten de sırt çevirmiş oldu, o andan itibaren araları gitgide açıldı ve en sonunda papalık kilisesi ile tüm bağlantısını kopardı. BM18 132.2

Luther Roma’dan döndükten sonra Wittenberg Üniversitesi’nden ilahiyat doktoru unvanını aldı. Artık kendisini çok sevdiği Kutsal Yazılar’a daha önce hiç imkânı olmadığı ölçüde adayabilirdi. Tüm hayatı boyunca, papaların sözlerini ve doktrinlerini değil, Allah’ın sözünü dikkatle incelemek ve sadakatle vaaz etmek için ciddi bir ant içti. Artık yalnızca basit bir keşiş ya da profesör değil, Kutsal Kitap’ın yetkin müjdecisiydi. Gerçeğe acıkan ve susayan Allah’ın sürüsünü gütmek için bir çoban olarak çağrılmıştı. Hristiyanların Kutsal Yazılar’ın yetkisine dayananlar haricindeki hiçbir öğretiyi kabul etmemeleri gerektiğini kararlılıkla ilan etti. Bu sözler papalığın üstünlüğü düşüncesinin temeline darbe indirdi. Reform’un can damarı olan ilkeyi içeriyorlardı. BM18 133.1

Luther insanî kuramları Allah’ın sözünün üstüne çıkarmanın tehlikesini görmüştü. Eğitimcilerin kuramsal sadakatsizliğine korkusuzca saldırdı ve uzun zamandan beridir insanlar üzerinde kontrol edici bir etkisi olan felsefeye ve teolojiye başkaldırdı. Bu çalışmaların yalnızca değersiz olmakla kalmayıp, aynı zamanda zararlı olduklarını da bildirerek kınadı ve dinleyicilerinin zihinlerini filozofların ve ilahiyatçıların safsatalarından peygamberlerin ve elçilerin ortaya koyduğu ebedî gerçeklere çevirmeye çalıştı. BM18 133.2

Sözlerine sıkı sıkıya tutunan dinlemeye istekli kalabalıklara ilettiği mesaj çok kıymetliydi. Böyle bir öğretiyi kulakları daha önce hiç duymamıştı. Kurtarıcının sevgisiyle ilgili sevinçli haber, O’nun kefaret edici kanının getirdiği bağışlanma güvencesi ve huzur, kalplerini sevindiriyor ve onlara ölümsüz bir umut ilham ediyordu. Wittenberg’de öyle bir ışık yanmıştı ki, huzmeleri dünyanın dört bucağına kadar uzanacak, parlaklığı zamanın sonuna kadar gitgide artacaktı. BM18 133.3

Ancak ışık ve karanlık uyuşamaz. Gerçek ile yanılgı arasında bastırılamaz bir çelişki vardır. Birini yüceltmek ve savunmak, diğerine saldırmak ve yıkmak anlamına gelir. Kurtarıcımız’ın kendisi beyan etmiştir: “Barış değil, kılıç getirmeye geldim” (Matta 10:34). Luther, Reform’un başlangıcından birkaç yıl sonra şöyle dedi: “Allah beni yönlendirmiyor, ileri doğru itiyor. O beni alıp götürüyor. Ben kendimin efendisi değilim. Sükunet içinde yaşamayı arzuluyorum; fakat kendimi kargaşaların ve devrimlerin orta yerinde buluyorum.”—D’Aubigne, 5. kitap, 2. bölüm. Mücadelenin içine sevk edilmek üzereydi. BM18 133.4

Roma Kilisesi Allah’ın lütfunu ticarete dökmüştü. Sunakların yanında para bozanların tezgâhları kurulmuş (Matta 21:12), havada alıcıların ve satıcıların sesleri çınlıyordu. Roma'daki Aziz Petrus Kilisesi’nin yapımı için bağış toplama bahanesiyle, papanın yetkisiyle endüljanslar [günah bağışlama belgeleri] açıktan satışa sunuldu. Suçla kazanılan para ile Allah’a ibadet için bir tapınak kurulacaktı - temeli fesat ücreti ile atılacaktı! Fakat Roma’nın yüceltilmesi için başvurulan bu araçlar, gücüne ve görkemine öldürücü darbenin indirilmesine neden oldu. Papalığın en kararlı ve başarılı düşmanlarını ortaya çıkartan ve papanın tahtını sarsarak üç katlı tacını başından düşüren savaşa yol açan şey bu oldu. BM18 134.1

Endüljansların Almanya satışından sorumlu olan Tetzel, önceden hem en alçak toplum suçlarından hem de Allah’ın yasasını çiğnemekten hüküm giymişti; ancak bu suçları cezasız kaldığı gibi, papanın kârlı ve ahlaksız projelerini ilerletmekle görevlendirildi. Cahil, her şeye inanan ve batıl inançlı halkı aldatmak için, büyük bir yüzsüzlükle en göz kamaştırıcı yalanları tekrarladı ve hayret verici öyküler anlattı. Allah’ın sözüne sahip olsalardı bu şekilde aldatılamazlardı. Onları papalığın denetimi altında tutabilmek, papalığın ihtiraslı önderlerinin kudretini ve servetini arttırabilmek için Kutsal Kitap onlardan saklanıyordu. (Bakınız: John C. L. Gieseler, A Compendium of Ecclesiastical History [Kilise Tarihinin Kısa Bir Özeti] , 4. dönem, 1. kısım, 5. paragraf.) BM18 134.2

Tetzel bir kente girerken önden gönderilen haberci şöyle duyuruyordu: “Allah’ın ve kutsal babanın lütfu kapılarınıza gelmiştir.” —D’Aubigne, 3. kitap, 1. bölüm. Halk ise bu kafir sahtekârı, sanki gökten inerek kendilerine gelen Allah’ın kendisiymiş gibi karşılıyordu. Kilisede alçakça bir ticaret başlamıştı, Tetzel kürsüye çıkarak endüljansları Allah’ın en değerli armağanıymış gibi övüyordu. Sattığı bağışlanma belgeleri aracılığıyla, alıcının daha sonra işlemeyi düşüneceği tüm günahların bağışlanacağını ve “tövbe etmenin bile gerekmediğini” ilan etti.—a.g.e., 3. kitap, 1. bölüm. Dahası, dinleyicilerine endüljansların yalnızca dirileri değil, ölüleri de kurtarma gücü olduğu güvencesini veriyordu; para sandığının dibine vurarak çınladığı anda, kendisi adına ödeme yapılan ruh purgatoryadan kurtulacak ve göğe doğru yola çıkacaktı. (Bakınız: K. R Hagenbach, History of the Reformation [Reform Tarihi] , 1. cilt, s. 96.) BM18 134.3

Büyücü Simun elçilerin mucizeler gösterebilme gücünü satın almayı teklif ettiğinde, Petrus ona şu karşılığı vermişti: “Paran da yok olsun, sen de! ... Çünkü Tanrı’nın armağanını parayla elde edebileceğini sandın” (Elçilerin İşleri 8:20). Fakat Tetzel’in teklifi binlerce hevesli kişi tarafından havada kapılıyordu. Hazinesine yağmur gibi altın ve gümüş yağıyordu. Parayla satın alınabilen bir kurtuluş, tövbe, iman ve günaha direnmek ve galip gelmek için gayretli bir mücadele gerektiren kurtuluştan daha kolay elde edilebiliyordu. (Ek’te sayfa 5758’e dair nota bakınız.) BM18 135.1

Roma Kilisesi’ndeki bilgili ve dindar kişiler endüljanslar öğretisine karşı çıkıyorlardı, ayrıca hem mantığa hem de vahye aykırı iddialara hiçbir inancı olmayan pek çok kişi vardı. Hiçbir piskopos bu günah dolu ticarete karşı sesini yükseltemiyordu; fakat insanların zihinleri rahatsız ve sıkıntıdaydı, pek çok kişi de Allah’ın kendi kilisesini arıtmak için bir araç kullanıp kullanmayacağını gayretli bir biçimde araştırıyordu. BM18 135.2

Halen en sıkı papalık yanlılarından biri olan Luther, endüljans tacirlerinin küfür dolu iddialarına dehşetle bakıyordu. Kendi inanlı topluluğundaki pek çok kişi bağışlanma belgesi almıştı, çok geçmeden pastörlerine gelerek çeşitli günahlarını itiraf etmeye ve af beklemeye başladılar, ancak bunu tövbekâr oldukları ve yenilenmeyi arzuladıkları için değil, endüljansa güvenerek yapıyorlardı. Luther onlara af vermeyi reddediyor ve tövbe edip hayatlarını düzene sokmadıkça günahlarının içinde yok olacaklarına dair uyarıyordu. Halk şaşkınlık içinde Tetzel’e başvurdu ve rahiplerinin1 belgelerini reddettiğini söyledi; hatta bazıları paralarını geri isteme cüretinde bulundu. Keşiş küplere bindi. En korkunç lanetleri okudu, meydanlarda ateşler yaktırdı ve “çok mukaddes endüljanslarına karşı gelmeye cüret eden tüm sapkınları yakmak için papadan emir aldığını” duyurdu.—D’Aubigne, 3. kitap, 4. bölüm. BM18 135.3

Luther şimdi gerçeğin savunuculuğu görevine cesaretle başlıyordu. Sesi, samimi ve ciddi bir uyarı olarak kürsüden duyuldu. Günahın çirkin karakterini insanların önüne koyuyor, onlara insanın kendi çalışması ile günahın suçunu azaltmasının ya da cezasından kurtulmasının imkânsız olduğunu öğretiyordu. Günahkârı Allah’a yönelerek tövbe etmek ve Mesih’e iman etmek haricinde hiçbir şey kurtaramazdı. Mesih’in lütfu satın alınamaz; karşılıksız bir armağandır. İnsanlara endüljansları satın almamalarını, bunun yerine çarmıha gerilmiş olan Kurtarıcı’ya imanla bakmalarını öğütledi. Kurtuluş elde edebilmek için kendini alçaltarak ve kefaretler ile boş yere çabaladığı kendi acı verici deneyimini anlatarak, dinleyicilerini huzur ve sevinci ancak kendisinden öteye bakarak ve Mesih’e iman yoluyla bulduğuna temin etti. BM18 136.1

Tetzel ticaretine ve kutsala saygısız iddialarına devam ederken, Luther bu kaba küfürlere daha etkin bir şekilde karşı çıkmaya karar verdi. Çok geçmeden bir fırsat çıktı. Wittenberg’deki şato kilisesinde pek çok kutsal emanet vardı ve bunlar belirli kutsal günlerde halka sergileniyordu, o zaman kiliseyi ziyaret ederek günah çıkarttıranlara da günahlarının tamamen bağışlanacağı vaat ediliyordu. Bu nedenle o günlerde büyük kalabalıklar oraya gidiyordu. Bu günlerin en önemlilerinden biri olan Tüm Azizler bayramı yaklaşıyordu. Bir gün öncesinde, kiliseye giden kalabalıkların arasına karışan Luther, kapıya endüljanslar öğretisinin aleyhinde doksan beş madde yazılı bir kağıt astı. Bu savları ertesi gün üniversitede, bunlara saldırmayı uygun görecek herkese karşı savunmak istediğini bildirdi. BM18 136.2

Savları herkesin ilgisini çekti. İnsanlar bunları tekrar tekrar okudu ve her yerde tekrarladılar. Üniversitede ve kentin bütününde büyük bir heyecan meydana geldi. Bu savlar ile, günahı bağışlama ve cezasını kaldırma yetkisinin hiçbir zaman papaya ya da başka bir insana verilmemiş olduğu ortaya kondu. Bütün bu entrika bir komedi gibiydi, halkın batıl inançlarından yararlanarak para koparmak için bir hile, Şeytan’ın kendi yalancı iddialarına güvenecek olan herkesi mahvetmek için kullandığı bir araçtı. Ayrıca Mesih’in müjdesinin kilisenin en değerli hazinesi olduğu ve burada ortaya konulan Allah’ın lütfunun, tövbe ve iman ederek onu arayan herkese karşılıksız olarak verileceği açıkça gösterildi. BM18 137.1

Luther’in savları tartışmalara yol açtı; ancak bu meydan okumayı kabul etmeye hiç kimse cesaret edemedi. İleri sürdüğü sorular birkaç günde tüm Almanya’ya yayıldı, birkaç hafta içinde ise tüm Hristiyan aleminde ses getirdi. Kilisede hüküm süren korkunç fesadı gören ve bundan azap duyan, fakat ilerleyişinin nasıl durdurulacağını bilemeyen birçok sadık Roma yanlısı, savları büyük bir sevinçle okudular ve bunlarda Allah’ın sesini duydular. Roma başpiskoposluk makamından büyük bir hızla yayılmakta olan yozlaşmayı durdurmak için, Rabb’in elini merhametle uzattığını hissettiler. Prensler ve hakimler, verdiği kararlar için temyiz hakkı tanımayan kibirli güce dur deme zamanı geldiği için, içten içe sevinç duyuyorlardı. BM18 137.2

Ancak günahsever ve batıl inançlı kalabalıklar, korkularını yatıştıran safsataların yerle bir edildiğini görünce dehşete düştüler. Cürümü kutsama işleri engellenen ve kazançlarının tehlikeye düştüğünü gören hilekâr rahipler küplere bindi ve iddialarını savunmak için bir araya geldiler. Reformcu sert suçlayıcılarla karşı karşıya kaldı. Kimileri onu aceleyle ve dürtülerine göre davranmakla suçladı. Diğerleri onu haddini bilmezlikle suçladılar, Allah tarafından yönlendirilmediğini, fakat gururla ve küstahlıkla davrandığını bildirdiler. Şu karşılığı verdi: “Bir insanın biraz olsun gururlu gibi görünmeden ve tartışmalara neden olmakla suçlanmadan yeni bir fikir ortaya atmasının pek nadir olabileceğini bilmiyor musunuz? ... Mesih’i ve tüm şehitleri neden öldürdüler? Zamanın bilgeliğine gururla itaatsizlik ediyormuş gibi göründükleri için ve önce kadim düşüncelerin nasihatlerine alçakgönüllülükle danışmadan, yenilikleri teşvik ettikleri için.” BM18 137.3

Yine beyan etti: “Yapacağım her şey insanî öngörüyle değil, Allah’ın öğüdüyle yapılacaktır. Eğer bu iş Allah’tansa, onu kim durdurabilir? Eğer değilse, kim ilerletebilir? Benim, onların ya da bizim isteğimiz değil; Senin isteğin yerine gelsin, ey gökte bulunan kutsal Baba.”—a.g.e., 3. kitap, 6. bölüm. BM18 138.1

Luther işine başlamak için Allah’ın Ruhu tarafından yönlendirilmiş olmasına rağmen, şiddetli anlaşmazlıklar olmadan bunu ileri götüremeyecekti. Düşmanlarının kınamaları, onun amaçlarını yanlış yansıtmaları ve kişiliği ile amaçları üzerindeki adaletsiz ve fesat düşünceleri, üzerine bunaltıcı bir sel gibi geldi; bunlar sonuçsuz da kalmadı. Luther, hem kilisede, hem de okullardaki kanaat önderlerinin reform çabalarında kendisine memnuniyetle destek vereceklerini düşünmüştü. Yüksek makamlardaki kişilerden duyduğu cesaret verici sözler ona sevinç ve umut ilham etmişti. Halihazırda bir bekleyiş içinde olarak, kilise için daha parlak bir günün doğduğunu görmüştü. Fakat yüreklendirici sözler tekdire ve kınamaya dönüşmüştü. Hem kilisenin, hem devletin ileri gelenlerinden pek çok kişi bu savların doğruluğuna ikna olmuştu; ancak çok geçmeden bu gerçeklerin kabulünün büyük değişikliklere yol açacağını fark ettiler. İnsanları aydınlatmak ve ıslah etmek resmen Roma’nın otoritesini baltalamak, kasasına akmakta olan binlerce kaynağı kesmek, böylece papalık önderlerinin müsrifliğini ve lükslerini büyük ölçüde kısmak anlamına gelecekti. Dahası, insanlara kurtuluş için yalnızca Mesih’e bakarak, sorumlu varlıklar olarak düşünmelerini ve hareket etmelerini öğretmek, papanın tahtını devirecek ve sonuç olarak kendi yetkilerini de yok edecekti. Bu nedenle, kendilerini aydınlatması için Allah tarafından gönderilen adama karşı çıkmalarıyla, kendilerine Allah’tan verilen bilgiyi reddetmiş, Mesih’e ve gerçeğe karşı cephe almış oldular. BM18 138.2

Luther kendisine baktığında titredi - yeryüzünün en kudretli güçlerine karşı tek bir adamdı. Kimi zaman kendisini kilisenin otoritesine karşı çıkmak üzere yönlendirenin gerçekten Allah olduğundan şüphe etti. “Kimdim ben” diye yazıyor, “ki önünde. yeryüzünün krallarının ve tüm dünyanın titrediği papanın haşmetine karşı gelecektim? ... Bu ilk iki yılda kalbimin çektiği sıkıntıyı ve içine battığım melankoliyi, deyim yerindeyse umutsuzluğu, kimse bilemez.”—a.g.e., 3. kitap, 6. bölüm. Ancak cesaretinin tamamen kırılmasına izin verilmedi. insanların desteği işe yaramadığında yalnızca Allah’a baktı ve o her şeye gücü yeten kola tam bir güvenle dayanabileceğini öğrendi. BM18 139.1

Luther, Reformcu bir dostuna şöyle yazdı: “Kutsal Yazılar’ın anlayışına çalışmayla ya da zekâyla ulaşamayız. İlk görevin dua ile başlamaktır. Rab’den sana yüce lütfunu, kendi sözünün gerçek anlayışını vermesini dile. Allah’ın sözünün, bu sözün Yazarı’ndan başka bir yorumcusu yoktur, zira kendisi ‘Tanrı onların hepsine kendi yollarını öğretecektir’ 2 demiştir. Kendi çalışmalarından, kendi anlayışından hiçbir şey bekleme: yalnızca Allah’a ve O’nun Ruhu’nun etkisine güven. Buna, tecrübe yaşamış bir adamın sözü olarak inanabilirsin.”—a.g.e., 3. kitap, 7. bölüm. Burada, Allah’ın kendilerini diğer insanlara zamanın önemli hakikatlerini sunmak için çağırdığını düşünenler adına hayati önemde bir ders var. Bu hakikatler Şeytan’ın ve onun uydurduğu masalları çok seven insanların düşmanlığını uyandıracaktır. Kötülüğün güçlerine karşı verilen mücadelede, insan zekâsından ve hikmetinden daha güçlü bir şeye ihtiyaç vardır. BM18 139.2

Düşmanlar töre ve geleneğe, ya da papanın bildirilerine ve yetkisine başvururken, Luther onlara yalnızca ve yalnızca Kutsal Kitap ile karşılık verdi. Burada karşılık veremeyecekleri tezler vardı; bu nedenle tıpkı Yahudilerin İsa’nın kanı için yaygara kopardıkları gibi, şekilciliğin ve batıl inancın köleleri de Luther’in kanı için yaygara kopardılar. Roma fanatikleri, “İşte bir sapkın” diye bağırdılar. “Böylesi korkunç bir sapkının bir saat daha yaşamasına izin vermek kiliseye karşı ağır ihanettir. Onun için hemen darağacı kurulsun!”—a.g.e., 3. kitap, 9. bölüm. Fakat Luther onların hiddetine yem olmadı. Allah’ın onun yapması için hazırladığı bir işi vardı ve onu korumak için gökten melekler gönderildi. Ancak Luther’den ışığı alanların pek çoğu Şeytan’ın gazabına hedef oldular ve gerçeğin uğruna işkenceye ve ölüme korkusuzca katlandılar. BM18 140.1

Luther’in öğretisi tüm Almanya’da düşünceli zihinlerin dikkatini çekti. Vaazlarından ve yazılarından binlerce kişiyi uyandıran ve aydınlatan ışık huzmeleri yayılıyordu. Kilisenin uzun zamandan beridir içinde tutsak olduğu ölü şekilciliğin yerini yaşayan iman alıyordu. İnsanlar günden güne Roma Katolikliğinin batıl inançlarına olan itimatlarını kaybediyorlardı. Önyargının engelleri yıkılıyordu. Luther’in her öğretiyi ve iddiayı sınamak için mihenk olarak kullandığı Allah’ın sözü, iki ağızlı kılıç3 gibi keskin bir şekilde insanların kalplerine işliyordu. Her yerde ruhsal gelişim için bir arzu uyanıyordu. Her yerde, doğruluğa karşı çağlardır görülmemiş büyük bir açlık ve susamışlık vardı. Çoktan beridir insanî ayinlere ve dünyasal aracılara çevrilmiş olan gözler, artık tövbe ve imanla Mesih’e ve O’nun çarmıha gerilmiş olmasına yöneliyordu. BM18 140.2

Bu yayılan ilgi papalık önderlerinin korkularını daha da canlandırdı. Luther sapkınlık suçlamasına yanıt vermek üzere Roma’da huzura çıkmaya çağrıldı. Bu emir dostlarını dehşete düşürdü. İsa’nın şehitlerinin kanıyla şimdiden sarhoş olmuş olan bu yozlaşmış kentte onu bekleyen tehlikeyi çok iyi biliyorlardı. Roma’ya gitmesine karşı çıktılar ve sorgusunun Almanya’da yapılmasını talep ettiler. BM18 141.1

Sonunda bu anlaşma yerine geldi ve davayı yürütmek üzere papanın temsilcisi atandı. Papanın memuruna verdiği talimatlarda, Luther’in halihazırda sapkın olarak ilan edildiği belirtiliyordu. Bu nedenle temsilciye “acilen dava açması ve zorlayıcı tedbirler alması” talimatı verildi. Fikrinden dönmeyecek olursa ve temsilci kendisini ele geçiremezse, “onu Almanya’nın her bölgesinde haklarından mahrum bırakmaya; sürgün etmeye, lanetlemeye ve onunla ilişkili olan herkesi aforoz etmeye” yetkili olacaktı.—a.g.e., 4. kitap, 2. bölüm. Ayrıca papa, temsilcisine, tehlikeli sapkınlığın kökünü tamamen kazımak için, Luther’i ve yandaşlarını yakalayıp Roma’nın intikamına teslim etmeyi ihmal eden herkesi, kilise veya devlette hangi saygınlık derecesinde olurlarsa olsunlar, imparator hariç olmak üzere, aforoz etmesi talimatını verdi. BM18 141.2

Burada papalığın gerçek ruhu sergileniyor. Tüm belgede Hristiyan prensipleri bir yana, genel adalet ilkelerinin izini bile görebilmek mümkün değil. Luther Roma’dan çok uzaktaydı; duruşunu açıklayacak ya da savunacak imkânı yoktu; buna rağmen davasına bakılmadan önce kesin bir şekilde sapkın olarak damgalanmıştı, aynı günde de uyarılmış, suçlanmış, yargılanmış ve mahkûm edilmişti; tüm bunları ise kilise ve devletteki tek mutlak ve yanılmaz yetkili, kerameti kendinden menkul kutsal papa gerçekleştirmişti! BM18 141.3

Luther’in gerçek bir dostun anlayışına ve öğüdüne böylesi ihtiyaç duyduğu bu zamanda, Allah’ın takdiri Melanchthon’u Wittenberg’e gönderdi. Yaşı genç, davranışları alçakgönüllü ve çekingen olan Melanchthon’un sağlam muhakeme yeteneği, kapsamlı bilgisi ve üstün belagati, kişiliğinin paklığı ve doğruluğu ile birleşince, herkesin beğenisini ve saygısını kazanıyordu. Nazik tabiatı, parlak yeteneklerini gölgede bırakıyordu. Kısa sürede müjdenin samimi bir öğrencisi, Luther’in en güvendiği dostu ve değerli destekçisi oldu; nezaketi, ihtiyatı ve titizliği Luther’in cesareti ve enerjisini tamamlıyordu. Çalışmadaki birlikleri Reform’a güç kattı ve Luther için büyük bir cesaret kaynağı oldu. BM18 141.4

Duruşma yeri olarak Augsburg belirlendi, Reformcu yürüyerek yola koyuldu. Onun adına ciddi korkular dile getirildi. Yolda tutuklanacağı ve öldürüleceği yönünde açıktan tehditler yapılmıştı, bu nedenle dostları ona bu tehlikeye atılmaması için yalvardılar. Hatta ona bir süreliğine Wittenberg’den ayrılmasını ve kendisini memnuniyetle saklayacak kişilerin yanında emniyette kalmasını teklif ettiler. Fakat o, Allah’ın kendisini yerleştirdiği konumdan ayrılmayacaktı. Üzerine gelmekte olan fırtınalara rağmen, hakikati sadakatle savunmaya devam etmeliydi. Şu sözleri söyledi: “Ben Yeremya gibiyim, çekişme ve kavga adamıyım; fakat onların tehditleri arttıkça benim sevincim o kadar katlanıyor... Şerefimi ve itibarımı şimdiden yerle bir ettiler. Geriye tek bir şey kalıyor; şu perişan haldeki bedenim: bırakın alsınlar; böylece hayatımı birkaç saat kısaltabilirler. Ancak ruhuma gelince, işte onu alamazlar. Mesih’in sözünü dünyaya duyurmak isteyen kişi, ölüme her an hazır olmalıdır.”—a.g.e., 4. kitap, 4. bölüm. BM18 142.1

Luther’in Augsburg’a vardığı haberi papalık temsilcisine büyük memnuniyet verdi. Tüm dünyanın dikkatini çeken baş belası sapkın artık Roma’nın eline düşmüştü, temsilci de kaçmaması için her şeyi yapmaya kararlıydı. Reformcu, kendisi için emniyet güvencesi alamamıştı. Dostları bu olmadan temsilcinin huzuruna çıkmamasında ısrar ettiler ve imparatorun teminatını kendi üzerlerine aldılar. Temsilci, Luther’i mümkünse geri adım atması için zorlamaya niyetliydi, bunu başaramaması halinde, Hus’un ve Jerome’un kaderini paylaşması için Roma’ya götürülmesine çalışacaktı. Bu yüzden de Luther’i koruma güvencesi olmadan, kendisinin merhametine teslim olarak sorgulamak için, aracıları vasıtasıyla çabaladı. Reformcu bunu kesinlikle reddetti. Kendisine imparatorun koruma sözünü veren belgeyi almadan, papalık temsilcisinin huzuruna çıkmadı. BM18 142.2

Roma yanlıları politikaları gereğince Luther’i nazik görünerek kazanma teşebbüsünde bulunmaya karar verdiler. Temsilci, Luther’le görüşürken büyük dostluk gösterdi; ancak kilisenin yetkisine kesin surette boyun eğmesini ve her noktada sorgusuz sualsiz aynı fikirde olmasını istedi. Uğraşmak zorunda olduğu adamın kişiliğini doğru tahmin edememişti. Buna karşılık Luther, kiliseye duyduğu saygıyı, gerçeğe olan arzusunu, kendi öğretilerine yönelik tüm itirazları yanıtlamaya ve öğretilerini önde gelen üniversitelerin incelemesine sunmaya hazır olduğunu ifade etti. Ancak aynı zamanda, kardinalin kendisini hatalı olduğunu kanıtlamadan geri adım atmaya zorlamasına itiraz etti. BM18 143.1

Aldığı tek karşılık “Geri adım at! Geri adım at!” oldu. Reformcu duruşunun Kutsal Yazılar’la desteklendiğini gösterdi ve hakikati inkâr edemeyeceğini kararlılıkla beyan etti. Luther’in savlarına karşılık veremeyen temsilci, onu paylamalarla, alaylarla ve yağcılıkla laf kalabalığına tutarak aralara gelenekten ve Kilise Babalarının sözlerinden alıntılar serpiştirdi ve Reformcu’ya hiçbir konuşma fırsatı bırakmadı. Bu şekilde devam edecek olan görüşmenin hiçbir fayda sağlamayacağını gören Luther, sonunda yanıtını yazılı olarak sunmak için zoraki bir izin koparttı. BM18 143.2

Bir arkadaşına yazarak şöyle dedi: “Baskıya uğrayan kişi bu şekilde iki kazanç elde edebilir; öncelikle yazılanlar başkalarının değerlendirilmesine sunulabilir; ikinci olarak da, normalde otoriter diliyle savunmacıyı alt edecek olan kibirli ve boşboğaz bir despotun vicdanını harekete geçiremiyorsa bile, korkularını harekete geçirebilir.”—Martyn, The Life and Times of Luther [Martyn, Luther’in Yaşamı ve Dönemi] , s. 271, 272. BM18 143.3

Sonraki sorgulamada Luther, görüşlerini açık, özlü ve güçlü bir dille ifade eden ve Kutsal Yazılar’dan pek çok alıntıyla tamamen desteklenen savunmasını verdi. Bu belgeyi yüksek sesle okuduktan sonra kardinale uzattı, kardinal ise bunu boş sözler ve ilgisiz alıntılardan oluşan bir yığın olarak niteledi ve küçümseyerek bir kenara fırlattı. Tamamen harekete geçen Luther, kibirli piskoposa kendi alanında kilisenin gelenekleri ve öğretilerindekarşılık verdi ve iddialarını kesin bir şekilde çürüttü. BM18 144.1

Piskopos, Luther’in mantığının karşı konulamaz olduğunu gördüğünde, tüm özdenetimini kaybetti ve öfkeyle bağırdı: “Sözünden dön! Yoksa seni davanı görmekle görevlendirilen yargıçların huzuruna çıkman için Roma’ya gönderirim. Seni ve tüm yandaşlarını, ayrıca herhangi bir zamanda sana destek veren herkesi aforoz eder ve kiliseden atarım.” Son olarak da kibirli ve kızgın bir tonla ültimatom verdi: “Geri adım at, yoksa bir daha asla dönemezsin.”—D’Aubigne, Londra baskısı, 4. kitap, 8. bölüm. BM18 144.2

Reformcu dostlarıyla birlikte derhal çekildi, böylece geri adım atmasının hiçbir zaman beklenemeyeceğini ilan etmiş oldu. Kardinalin niyeti bu değildi. Luther’i şiddetle yola getireceğini düşünerek kendi kendini avutmuştu. Şimdi destekçileriyle bir başına kalmış, hüsran içinde birinden diğerine bakarak entrikalarının beklenmedik çöküşünü düşünüyordu. BM18 144.3

Luther’in bu olaydaki çabaları sonuçsuz kalmadı. Mevcut bulunan kalabalık topluluk iki adamı birbiriyle kıyaslama ve onların sergilediği ruhları, ayrıca duruşlarının gücünü ve samimiyetini kendi başlarına değerlendirme fırsatı buldular. Ne kadar da belirgin bir çelişki vardı! Sade, alçakgönüllü ve kararlı Reformcu, Allah’ın gücüyle dik durmuştu, gerçek onunlaydı; kendini beğenmiş, zorba, kibirli ve mantıksız papalık temsilcisi ise, Kutsal Yazılar’dan tek bir kanıtı olmadığı halde öfkeyle bağırıyordu: “Sözünden dön, yoksa cezanı çekmek üzere Roma’ya gönderilirsin.” BM18 144.4

Luther emniyet güvencesi almış olmasına rağmen Roma yanlıları onu tutuklayıp hapse atmak için komplo kuruyorlardı. Dostları, orada daha fazla kalması yararsız olduğundan, vakit geçirmeden Wittenberg’e dönmesini ve niyetini gizlemek için çok büyük dikkat gerektiğini söylediler. Bu nedenle gün doğmadan, yanında yalnızca hakim tarafından atanan bir kılavuz olarak, at üzerinde Augsburg’dan ayrıldı. İçinde kötü bir şey olacağını sezerek, kentin karanlık ve sessiz sokaklarında gizlice yol aldı. Zalim düşmanları tetikteydi ve yıkımını planlıyorlardı. Ona kurdukları tuzaklardan kaçabilecek miydi? Endişeli ve içten dua gerektiren anlardı. Kent surları üzerindeki küçük bir kapıya ulaştı. Kapı kendisi için açıldı ve kılavuzuyla birlikte engellenmeden geçti. Kaçaklar emniyetle dışarı çıktıktan sonra hızlandılar, piskopos Luther’in ayrıldığını öğrendiğinde, o baskıcılardan çoktan uzaklaşmıştı. Şeytan ve ajanları yenilgiye uğramıştı. Ellerine geçirdiklerini sandıkları adam gitmiş, avcının tuzağından kurtulan bir kuş gibi kaçmıştı. BM18 144.5

Luther’in kaçtığı haberini alan temsilci, şaşkınlığa ve öfkeye kapıldı. Kiliseyi karıştıran bu adamla bilgelik ve kararlılıkla uğraşmasının kendisine şeref getireceğini sanmıştı; fakat umudu yıkıldı. Öfkesini Saksonya’nın seçici prensi4 Friedrich’e5 yazdığı bir mektupta dile getirerek, Luther’i sert bir dille kınadı ve Friedrich’in Reformcu’yu ya Roma’ya göndermesini ya da Saksonya’dan uzaklaştırmasını talep etti. BM18 145.1

Luther kendisini savunarak, piskoposun ya da papanın kendisine Kutsal Yazılar’ı kullanarak hatalarını göstermesinde ısrar etti ve öğretilerinin Allah’ın sözüne aykırı olduklarının gösterilmesi halinde bunları geri alacağına dair en ciddi şekilde söz verdi. Ayrıca, böylesi kutsal bir davada zulme uğramaya layık sayıldığı için Allah’a şükranlarını ifade etti. BM18 145.2

Seçici prensin şimdilik reform öğretileriyle ilgili çok az bilgisi vardı, ancak Luther’in sözlerinin samimiyetinden, gücünden ve netliğinden derinden etkilenmişti; Reformcu’nun hatalı olduğu kanıtlanana dek, Friedrich onun koruyucusu olmaya karar verdi. Temsilcinin talebine yanıt olarak şunları yazdı: ” ‘Dr. Martin’in Augsburg’da huzurunuza çıkması sizi tatmin etmiş olmalıdır. Kendisini yanılgıda olduğuna ikna etmeden onu geri adım atmaya zorlayacağınızı beklemiyorduk. Prensliğimizdeki eğitimli kişilerden hiçbiri Martin’in öğretisinin kutsala saygısız, Hristiyanlık karşıtı ya da sapkın olduğuna dair bir görüş bildirmedi.’ Prens ayrıca Luther’i Roma’ya göndermeyi ya da ülkesinden sürgün etmeyi de reddetti.”—D’Aubigne, 4. kitap, 10. bölüm. BM18 145.3

Seçici prens, toplumun ahlak sınırlarının genel olarak bozulmakta olduğunu görüyordu. Büyük bir yenileme çalışmasına ihtiyaç vardı. İnsanlar sadece Allah’ın emirlerini kabul edip bunlara uysalar ve aydınlanmış vicdanlarının sesini dinleseler, suçları önlemek ve cezalandırmak için gereken karmaşık ve masraflı düzenlemelere gerek kalmayacaktı. Luther’in bu hedefi gerçekleştirmeye çalıştığını gördü ve daha iyi bir etkinin kilisede kendini hissettirmeye başladığından dolayı içten içe sevinç duydu. BM18 146.1

Ayrıca, üniversitede profesör olan Luther’in son derece başarılı olduğunu gördü. Reformcu’nun savlarını şato kilisesine asmasının üzerinden yalnızca bir yıl geçmişti, fakat Tüm Azizler bayramında kiliseyi ziyaret edenlerin sayısında şimdiden büyük bir düşüş meydana gelmişti. Roma ibadete gelenlerden ve sunulardan mahrum kalmıştı, ancak onların yerini başka bir grup insan alıyordu, artık Wittenberg’e gelenler kutsal emanetlerine tapınan hacılar değil, öğrenim kurumlarını dolduran öğrencilerdi. Luther’in yazıları her yerde Kutsal Yazılar’a karşı yeni bir ilgi uyandırıyordu, yalnızca Almanya’nın dört bir yanından değil, diğer ülkelerden de gelen öğrenciler üniversitede toplanıyorlardı. Wittenberg’i ilk kez gören genç adamlar, “ellerini göğe kaldırarak, hakikatin ışığını bu kentten, eski zamanlardaki Siyon gibi, en uzaktaki ülkelere dahi yayılmak üzere yansıtan Allah’a övgüler sundular.”—a.g.e., 4. kitap, 10. bölüm. BM18 146.2

Luther Roma Katolikliğinin yanılgılarından henüz kısmen kurtulmuştu. Fakat Kutsal Kitap’ı papalık fermanlarıyla ve yasalarıyla karşılaştırdığında hayretle doluyordu. Şöyle yazdı: “Papaların fermanlarını okuyorum ve... papanın kendisinin Mesih karşıtı ya da onun elçisi olup olmadığını bilemem ancak, Mesih bu yazılarda son derece yanlış tanıtılıyor ve çarmıha geriliyor.”—a.g.e., 5. kitap, 1. bölüm. Ancak Luther halen Roma Kilisesi’nin savunucusuydu ve bu kiliseden ayrılacağını aklına bile getirmemişti. BM18 147.1

Reformcu’nun yazıları ve öğretisi Hristiyan alemindeki her ulusa uzanıyordu. Çalışmaları İsviçre’ye ve Hollanda’ya yayıldı. Yazılarının nüshaları Fransa’ya ve İspanya’ya ulaştı. İngiltere’de öğretileri yaşam sözü olarak kabul gördü. Gerçek Belçika’ya ve İtalya’ya da erişti. Binlerce kişi ölüm gibi uyuşukluktan, imanla dolu bir yaşamın sevinci ve umuduna uyanıyordu. BM18 147.2

Luther’in saldırılarıyla Roma gitgide daha fazla çileden çıkmaya başladı, Luther’in fanatik karşıtlarından bazıları, hatta Katolik üniversitelerindeki doktorlar, asi keşişi öldürenin günahsız olacağını ilan ettiler. Bir gün, pelerininin altında tabanca gizleyen biri Reformcu’nun yanına yaklaşarak neden böyle yalnız yürüdüğünü sordu. Luther, “Ben Allah’ın ellerindeyim” yanıtını verdi. “O benim gücüm ve kalkanımdır. İnsanlar bana ne yapabilir ki?”—a.g.e., 6. kitap, 2. bölüm. Bu sözleri duyan yabancının benzi soldu ve göğün meleklerinin huzurundan kaçar gibi kaçıp gitti. BM18 147.3

Roma Luther’i yok etmeye kararlıydı; fakat onun koruyucusu Allah’tı. Öğretileri her yerde - “kır evlerinde ve manastırlarda... asillerin şatolarında, üniversitelerde ve kralların saraylarında” duyuluyor; dört bir yanda onun çabalarını destekleyen asiller ortaya çıkıyordu.—a.g.e., 6. kitap, 2. bölüm. BM18 147.4

Luther tam bu sıralarda Hus’un çalışmalarını okuyarak, kendisinin de savunmaya ve öğretmeye çalıştığı imanla aklanmaya ilişkin yüce gerçeğin Bohemyalı Reformcu tarafından da savunulduğunu gördü. Luther, “Hepimiz” dedi, “Pavlus, Augustinus ve ben, farkında bile olmadan Hus yanlısı imişiz!” Devam etti: “Allah kesinlikle gerçeğin kendisine yüz yıl önce ilan edildiği ve yakıldığı dünyadan bunun hesabını soracaktır!”—Wylie, 6. kitap, 1. bölüm. BM18 147.5

Luther, Hristiyanlık reformu namına Almanya imparatoruna ve asiller sınıfına hitaben, papa hakkında şunları yazdı: “Kendisini Mesih’in vekili ilan eden bir kişinin hiçbir imparatorun sahip olamayacağı bir ihtişam sergilediğini görmek korkunç bir şey. Bu hiç fakir İsa ya da alçakgönüllü Petrus gibi olmaya benziyor mu? Onun dünyanın efendisi olduğunu söylüyorlar! Ancak kendisinin vekili olmakla övündüğü İsa, ‘Benim krallığım bu dünyadan değildir’ 6 demişti. Bir vekilin yetki alanı, üstünün yetkisini aşabilir mi?”—D’Aubigne, 6. kitap, 3. bölüm. BM18 148.1

Üniversiteler hakkında şöyle yazdı: “Korkarım ki üniversiteler Kutsal Yazılar’ı açıklamak ve gençlerin yüreklerine kazımak için titizlikle gayret göstermezlerse, cehennemin büyük kapıları haline gelecekler. Hiç kimseye çocuğunu Kutsal Yazılar’ın en üst düzeyde hüküm sürmediği bir yere vermesini tavsiye etmiyorum. İnsanların Allah’ın sözüyle durmaksızın meşgul olmadığı her kurum yozlaşmaya mahkûmdur.”—a.g.e., 6. kitap, 3. bölüm. BM18 148.2

Bu sesleniş hızla tüm Almanya’ya yayıldı ve insanlar üzerinde güçlü bir etki bıraktı. Tüm ulus canlandı ve büyük kalabalıklar reformun bayrağı altında toplanmak için harekete geçtiler. İntikam ateşiyle yanan Luther’in karşıtları, papayı ona karşı kesin önlemler almaya zorladılar. Öğretilerinin derhal kınanmasına karar verildi. Reformcu’ya ve yandaşlarına altmış gün verildi, bu süre içinde geri adım atmazlarsa tümü aforoz edilecekti. BM18 148.3

Bu Reform için korkunç bir bunalımdı. Roma’nın aforoz kozu yüzyıllar boyunca kudretli hükümdarlara korku salmış; güçlü imparatorlukları üzüntü ve yıkımla doldurmuştu. Bu yargıya uğrayanlar her yerde korku ve dehşetle anılıyordu; ahbaplarıyla ilişkileri kesiliyor ve kanun kaçağı muamelesi görüyorlar, öldürülmek üzere peşlerine düşülüyordu. Luther üzerinde patlamak üzere olan fırtınayı görmüyor değildi; ancak desteği ve kalkanı olarak Mesih’e itimat ederek, dik dürüyordu. Bir şehide yakışır iman ve cesaretle şunları yazdı: “Gerçekleşmek üzere olan şeyleri bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Fırtına nerede kopacaksa kopsun, benim korkum yok. Babamız’ın izni olmadan bir yaprak bile düşmez. Bizi ne kadar da daha çok gözetir! Söz uğruna ölüm hafif gelir, zira beden alan Söz’ün kendisi ölmüştü. O’nunla birlikte ölürsek, O’nunla birlikte yaşarız; bizden önce O’nun geçtiği yoldan geçersek, O’nun bulunduğu yerde olur ve sonsuza dek O’nunla birlikte yaşarız.”—a.g.e., 3. Londra baskısı, Walther, 1840, 6. kitap, 9. bölüm. BM18 148.4

Papalık fermanı kendisine ulaştığında Luther şöyle dedi: “Bunu kınıyor ve karşı duruyorum, kutsala saygısız ve yanlıştır... Orada kınanan Mesih’in kendisidir... Davaların en iyisi uğruna böylesi haksızlıklara uğramaktan sevinç duyuyorum. Kalbimde şimdiden büyük bir özgürlük hissediyorum; zira sonunda papanın Mesih karşıtı, tahtının ise Şeytan’ın kendisine ait olduğunu anladım.”—D’Aubigne, 6. kitap, 9. bölüm. BM18 149.1

Ancak Roma’nın fermanı da sonuçsuz kalmadı. Hapis, işkence ve kılıç, itaate zorlamak için etkili silahlardı. Zayıf ve batıl inançlı insanlar papanın fermanı karşısında titrediler; Luther’e yaygın bir duygudaşlık beslenmesine rağmen, birçok kişi için canları reform davası için tehlikeye atılamayacak kadar değerliydi. Her şey Reformcu’nun işlerinin sonuna yaklaştığına işaret ediyordu. BM18 149.2

Fakat Luther hâlâ korkusuzdu. Roma ona doğru aforozlarını savuruyor, dünya ise ya yok olacağından, ya da teslim olmak zorunda kalacağından şüphe etmeyerek buna seyirci kalıyordu. Fakat korkunç bir güçle mahkûmiyet kararını kiliseye geri savurdu ve onu sonsuza dek terk etmekte kararlı olduğunu ilan etti. Luther, öğrencilerden, doktorlardan ve her sınıftan halktan meydana gelen bir kalabalığın önünde papanın fermanını, kilise tebliğleri, dini hükümler ve papalığın yetkisini destekleyen diğer yazılarla birlikte ateşe verdi. “Düşmanlarım” dedi, “kitaplarımı yakarak, sıradan halkın zihinlerinde hakikatin davasına zarar vermeyi ve onların canlarını mahvetmeyi başardılar; bu nedenle karşılık olarak ben de onların kitaplarını yaktım. Ciddi bir mücadele başlamıştır. Şimdiye dek papayla yalnızca oynuyordum. Bu işe Allah’ın adıyla başladım; ben olmadan ve O’nun gücüyle sona erecektir.”—a.g.e., 6. kitap, 10. bölüm. BM18 149.3

Luther, davasının zayıflığını öne sürerek kendisiyle alay eden düşmanlarının kınamalarına şu yanıtı verdi: “Allah’ın beni seçmediğini ve çağırmadığını kim biliyor, bundan korkmuyorlarsa, beni hor görerek aslında Allah’ı hor görmüş olmuyorlar mı? Musa Mısır’dan kaçarken yalnızdı; İlyas, Kral Ahav’ın hüküm sürdüğü dönemde yalnızdı; Yeşaya Yeruşalim’de yalnızdı; Hezekiel Babil’de yalnızdı... Allah peygamber olarak hiçbir zaman başrahipleri ya da diğer önemli kişileri seçmemiş; fakat çoğunlukla alt tabakadan ve hor görülen kişileri, hatta bir çoban olan Amos’u seçmiştir. Her çağda kutsallar, büyük kişileri, kralları, prensleri, rahipleri ve bilgeleri, hayatlarını tehlikeye atarak kınamak zorunda kalmışlardır. Ben peygamber olduğumu iddia etmiyorum; fakat onların korkmaları gerektiğini söylüyorum, tam şu noktada: ben tek başınayım, onlar ise sayıca kalabalık. Allah’ın sözünün bende olduğundan, onlarda ise olmadığından eminim.”—a.g.e., 6. kitap, 10. bölüm. BM18 150.1

Ancak Luther’in kiliseden tamamen ayrılmaya karar vermesi ancak kendi içinde korkunç bir mücadele vermesiyle gerçekleşti. Bu sıralarda şunları yazdı: “İnsanın çocukluğundan beri içselleştirdiği ahlak ilkelerini bir kenara bırakmasının ne kadar zor olduğunu günden güne daha iyi anlıyorum. Kutsal Yazılar’ın benim yanımda olmasına rağmen, papaya karşı durarak onu Mesih karşıtı ilan etme cüretinde bulunmayı kendi kendime haklı göstermeye çalışmak bana o kadar acı verdi ki! Kalbim hangi sıkıntılardan geçmedi ki! Papalık yanlılarının ağzından düşmeyen soruyu, kendi kendime acıyla kaç kez sormadım ki: ‘Sırf sen mi akıllısın? Geri kalan herkes yanılıyor olabilir mi? Bütün bunlardan sonra hatalı olan sen isen ve bu kadar canı yanılgına ortak ederek ebedî lanete uğramalarına neden olursan ne olacak?’ Mesih bu şüphelere karşı kendi yanılmaz sözüyle kalbimi güçlendirene kadar, kendimle ve Şeytan’la böyle mücadele edip durdum.”—Martyn, s. 372, 373. BM18 150.2

Papa Luther’i geri adım atmaması halinde aforoz etmekle tehdit etmişti ve bu tehdit şimdi yerine getirildi. Reformcu’nun Roma Kilisesi’nden nihai olarak ayrıldığını bildiren ve onu Gök tarafından lanetlenmiş olarak kınayan, ayrıca onun öğretilerini kabul eden herkesi aynı kınamaya dahil eden yeni bir ferman ortaya çıktı. Büyük çekişmeye tümüyle girilmişti. BM18 151.1

Allah’ın kendi çağlarına yönelik gerçekleri sunmakla görevlendirdiği herkesin kaderinde düşmanlık görmek vardır. Luther’in zamanında halihazırda bir gerçek vardı, bu gerçek o günlerde özel bir öneme sahipti; günümüz kilisesi için de halihazırda bir gerçek vardır. Her şeyi kendi iradesinde yapan Allah, insanları kendi isteği doğrultusunda çeşitli özel koşullarda yerleştirir ve onlara yaşadıkları çağa ve içinde bulundukları koşullara göre özel görevler verir. Kendilerine verilen ışığa değer verirlerse, önlerinde hakikatin daha geniş görünümleri açılır. Ancak günümüzde hakikat, çoğunluk tarafından ancak Luther’e karşı çıkan papalık yanlıları kadar arzulanmaktadır. Eski çağlarda olduğu gibi, Allah’ın sözü yerine insanların kuramlarını ve geleneklerini kabul etme eğilimi vardır. Bugün için geçerli olan gerçeği sunanlar, önceki reformcuların gördüğünden daha büyük bir beğeniyle kabul görmeyi beklememelidir. Gerçek ve yanılgı arasındaki, Mesih ile Şeytan arasındaki büyük mücadele, bu dünyanın tarihinin sonuna doğru şiddetini arttıracaktır. BM18 151.2

Mesih öğrencilerine şöyle dedi: “Dünyadan olsaydınız, dünya kendisine ait olanı severdi. Ne var ki, dünyanın değilsiniz; ben sizi dünyadan seçtim. Bunun için dünya sizden nefret ediyor. Size söylediğim sözü hatırlayın: ‘Köle efendisinden üstün değildir.’ Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler. Benim sözüme uydularsa, sizinkine de uyacaklar” (Yuhanna 15:19, 20). Öte yandan, Rab açıkça beyan etti: “Bütün insanlar sizin için iyi sözler söyledikleri zaman, vay halinize! Çünkü onların ataları da sahte peygamberlere böyle davrandılar” (Luka 6:26). Günümüzde dünyanın ruhu Mesih’in ruhuyla eski çağlardan daha uyumlu değildir, Allah’ın sözünü tüm saflığıyla duyuranlar da o zaman gösterilen beğeniden daha büyük bir beğeniyle karşılanmayacaklardır. Gerçeğe karşıtlık biçimleri değişebilir, düşmanlık daha üstü örtülü bir şekilde olabilir, zira daha sinsidir; fakat aynı düşmanlık halen mevcuttur ve zamanın sonuna doğru açığa çıkacaktır. BM18 151.3