Sevgi öğretmeni
67. Ferisilerin Vay Haline/
İsa'nın tapınakta ders verdiği son gündü. Kudüs'te toplanan büyük kalabalıkların dikkati ona çevrilmişti; tapınağın avlularını dolduran ve Yahudi liderler ile tartışan İsa'yı izleyen halk, O'nun sözlerim dikkatle dinliyordu. Böyle bir olaya daha önce hiç tanık olmamışlardı. Dünyasal onur ya da krallık unvanı taşımayan genç Celileli korkusuzca Yahudilere sesleniyordu. Hahamlar özel işlemeli giysileri, din bilginleri yüksek mevkilerini işaret eden gösterişli cübbeleri ve yasa yorumcuları sürekli başvurdukları kaynak olarak gösterdikleri ellerindeki yazılarla O'nun çevresinde toplandılar. İsa onların önünde bir kralın ağırbaşlılığı ile durdu. Gökyüzü tarafından yetki ile donatılmış olan Kişi olarak, öğretilerini küçümseyip reddeden ve kendisini öldürmek için fırsat kollayan düşmanlarının karşısında korkusuzca durdu. Çok sayıda kişi O'na saldırdı; fakat O'nu tuzağa düşürmek ve mahkum etmek için kurdukları tuzaklar boşunaydı. Hahamların ve Ferisilerin yanlışlarının karanlığı ile gerçek aydınlık arasındaki farkı onlara defalarca açıklamıştı. Bu liderlerin gerçek durumlarını ve yaptıkları kötü işlere devam ettikleri takdirde başlarına gelecek felaketleri onlara açıkça bildirdi. İsa onları uyarmıştı. Buna karşın yapması gereken başka bir iş daha vardı. Diğer amaç da gerçekleştirilmeliydi. SO 601.1
Halkın İsa'ya ve O'nun ve çalışmalarına duyduğu ilgi gittikçe artmıştı. O'nun öğretilerinden etkilenmiş; fakat çok şaşırmışlardı. Kutsal ve bilgili göründükleri için hahamlara ve din bilginlerine o zamana dek saygı göstermişlerdi. Tüm dini konularda onların yetkisini kabul etmişlerdi. Buna karşın şimdi bu kimselerin, İsa'dan - girdiği her tartışmada kusursuz karakteri ve engin bilgisi herkes tarafından açıkça fark edilen ilahi Öğretmen'den kuşku duymaları için halkı kışkırtmaya çalıştıklarını gördüler. Hahamlarla birlikte, diğer liderlerin de yüzlerindeki şaşkınlık ifadesini gördüler. Öğretilerinin bu kadar açık ve anlaşılır olmasına rağmen din bilginlerinin İsa'ya inanmak istememesi onları şaşırttı. Kendileri bile ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlardı. Merakla sürekli akıl danıştıkları kişilerin hareketlerini izlediler. SO 601.2
İsa anlattığı örneklerde hem din bilginlerini uyarmayı, hem de öğrenmek isteyen halkı eğitmeyi amaçlıyordu. Fakat daha açık bir şekilde konuşmak gerekiyordu. Geleneklere olan bağlılıkları ve bozulan bir kâhinliğe duydukları kör imanları yüzünden halk adeta köleleş- tirilmişti. İsa bu zincirleri kırmalıydı. Hahamların, din bilginlerinin ve Ferisilerin gerçek karakteri açıkça görülmeliydi. SO 602.1
İsa şöyle dedi: “Din bilginleri ve Ferisiler Musa'nın kürsüsünde otururlar. Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin; fakat onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar.”1Ferisiler ve din bilginleri Musa'nınkine benzer bir ilahi yetkiye sahip olduklarını iddia ediyorlardı. Halkın yargıçları ve Yasa'nın uygulayıcıları olarak onun yerini almaya çalıştılar. Böylece halkın, kendilerine saygı göstermesini ve itaat etmesini beklediler. İsa kendisini dinleyenlere, hahamların öğrettikleri yasaya uygun olan her şeyi yapmalarını; fakat onların kendi yaptıkları şeyleri yapmamalarını buyurdu. Onlar öğretilerini kendileri bile uygulamıyorlardı. SO 602.2
Onlar, Kutsal Yazı'ya aykırı olan birçok şey öğrettiler. İsa şöyle dedi: “Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının omuzlarına koyarlar, ama kendileri bu yükleri taşımak için parmaklarını bile kıpırdatmak istemezler.”2Ferisiler, geleneklere ve kişisel özgürlüğe mantıksız sınırlamalara dayalı birçok kurallar çıkarmışlardı. Yasa'nın bazı bölümlerini halkı aldatmak için kendi istedikleri gibi yorumlu-yorlardı. Onların uyması gerektiğini belirttikleri kuralları gizlice ihlal ediyorlardı. Kendi amaçlarına hizmet etmeye yönelik olarak da kendilerinin bu kurallardan muaf olduklarını iddia ediyorlardı. SO 602.3
Sürekli inançlı kimseler gibi görünmeye çalışırken, halkın üzerinde bu izlenimi yaratmak için her türlü çabayı harcıyorlardı. Allah, buyrukları ile ilgili Musa'ya şöyle dedi: “Bir belirti olarak onları ellerinize bağlayın, alnınıza takın.”3Bu sözlerin çok derin bir anlamı vardı. Allah'ın Sözü üzerinde derin bir şekilde düşünüldüğünde ve uygulandığında tüm insanlık yücelecektir. Dürüst ve merhametli bir yürekle yapılan işler, Allah'ın Yasası'nın bir belirtisi olarak açıkça görülecektir. Onlar, yalan ve aldatıcılardan uzak tutulacaktır. Sevgi ve şefkat dolu işler gerçekleştireceklerdir. Yüce bir amacı gerçekleştir-meye yönelen kişi, dürüstlüğünü her zaman koruyacaktır. Allah'ın Sözü'nü seven ve yücelten kişinin karakterinin mükemmelliği, yüzün-deki dürüstlük ifadesinden açıkça belli olur. Fakat İsa'nın zamanındaki Yahudiler, tüm bunların farkına varamadılar. Musa'ya verilen buyruğu, Allah'ın buyruklarının insanlar için ağır bir yük olarak yorumlandığı bir yöne doğru sürüklediler. Bu yüzden onlar özel parşömen şeritlere yazıldı; baş ve bilek etrafına bağlandı. Fakat bu, insanların Allah'ın yasasına daha bağlı olmalarını sağlayamadı. Parşömenler sadece dik-kat çekmek için hazırlanmış rozetlerdi. Onları üzerlerinde taşıyanlara halkın saygı duyduğuna inanılıyordu. İsa bu anlamsız gösterişi kınadı: SO 602.4
“Yaptıklarının tümü gösteriş içindir; örneğin muskalarını4büyük, giysilerinin püsküllerini5uzun yaparlar. Şölenlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. Meydanlarda selamlan- maktan ve halkın, kendilerini 'Rabbi' diye çağırmalarından zevk duyarlar. Fakat kimse sizi 'Rabbi' diye çağırmasın; çünkü sizin bir tek Öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Yeryüzünde kimseye 'Baba' demeyin; çünkü sizin bir tek Babanız var. O da Göksel Baba'dır. Kimse sizi 'Önder' diye çağırmasın; çünkü bir tek önderiniz var. O da Mesih'tir.”6İsa bu açık sözleriyle, yüreği kazanma hırsı ve kıskançlık ile doluyken, kişiyi sahte bir tevazu göstererek mevki ve güç elde etmeye yönelten bencil arzuları açıkça tanımladı. Bir şölene davet edildiğinde herkes, kendi mevkisine uygun olan yere otururdu ve herkesin dikkati, kendilerine en onurlu yer verilen konuklara çevrilirdi. Ferisiler sürekli bu onuru elde etmeye çalışıyorlardı. SO 603.1
İsa, “öğretmen” unvanına sahip olmak için gösterilen anlamsız çabayı da kınadı. Böyle bir unvanın, insanlara değil, Mesih'e ait olduğunu bildirdi. Hahamlar, yasa yorumcuları ve din bilginleri; hepsi de tek bir Allah'ın kuluydular. İsa halkın hiç kimseye, kendilerinin imanını ve bilincini kontrol altına almasını sağlayacağı bir unvan vermemesi gerektiği izlenimini verdi. SO 603.2
Eğer Mesih bugün yeryüzünde olsa ve “saygıdeğer dini liderler” O'nun çevresinde yine toplansa, şu sözleri tekrarlamaz mıydı?: “Hiç kimse size 'önder' demesin: çünkü tek bir önderiniz var. O da Mesih'tir.”7Kutsal Yazı Allah'tan şöyle söz eder: “Adı kutsal ve yücedir.”8Hangi insan böyle bir unvana layık olabilir? İnsanlar bu sözlerde belirtilen akıl ve dürüstlüğü ne kadar az göstermektedir! Bu unvana layık olduğunu iddia eden birçok kimse, Allah'ın adını ve karakterini yanlış tanıtmaktadır! Ne yazık ki, dünyasal hırslar, zalimlikler ve en büyük günahlar, çoğu kez kutsal görev elbiselerinin altında gizlenmiştir! SO 604.1
“Aranızda en üstün olan, diğerlerinin hizmetkarı olsun. Kendini yücelten alçaltılacak; alçaltan ise yüceltilecektir.”9İsa, gerçek yüceliğin ölçüsünün ahlaki değerler olduğunu defalarca kez öğretmişti. Allah'ın nazarında kişinin karakterinin yüceliği, onun, çevresindeki insanların yararı için gerçekleştirdiği sevgi ve merhamet dolu işlere bağlıdır. Mesih, Yüce Kral günahkar insanlığın hizmetindeydi. SO 604.2
“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, iki yüzlüler! Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların yüzlerine kapıyorsunuz. Ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz.”10Hahamlar ve yasa uzmanları, Kutsal Yazı'yı yanlış yorumlayarak, gerçek kutsallığın özü olan o içten ve ilahi yaşamı, İsa'nın ilahi egemenliğinin bilgisini kabul edecek olan kişilerin anlayışlarını körelttiler. SO 604.3
“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, iki yüzlüler! Bir yandan gösteriş için dualar edersiniz, diğer yandan dul kadınların malını mülkünü sömürürsünüz. Bundan ötürü cezanız daha da ağırdır.”11Ferisiler halkın üzerinde büyük bir nüfuza sahiptiler ve kendi amaçlarına hizmet etmek için bundan faydalandılar. İnançlı dulların güvenlerini kazandılar; dini hizmet için mallarını bağışlamaları gerektiğini öğrettiler. Yüreği kötülük kaynayan bu liderler, onların paralarını ellerine geçirip kendi çıkarları için kullandılar. Yaptıkları bu sahtekarlığı örtbas etmek için halkın önünde uzun dualar ediyor ve kutsal görünmeye çalışıyorlardı. İsa, bu iki yüzlülüğün onların üzerine daha büyük bir felaket getireceğini bildirdi. İsa'nın bu uyarısı, günümüzde kalpleri imandan yoksun bir şekilde kutsal görünmeye çalışan birçok kimse için de geçerlidir. Onların yaşamları, bencillik ve para hırsı ile kirlenmiştir; buna karşın onlar dürüstlük maskesini takarak bunu gizlemeye çalışır ve bir süre için çevrelerindeki insanları kandırırlar; fakat onlar, Allah'ı asla kandıramazlar. Allah, herkesin yüreğindekini bilir ve onları yaptıkları işlere göre yargılayacaktır. SO 604.4
İsa, Ferisilerin kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmalarını açıkça kınadı. Dul kadınların yaptıkları bağışları kötüye kullanan ve sömürenlerin bencilliğini kınadı. Aynı zamanda bağışta bulunan kadına buyruk verdi. İnsanların bu bağışı kötüye kullanması, onu vereni Allah'ın nimetlerinden yoksun bırakamazdı. SO 605.1
“İsa, tapınaktaki bağış kutusunun karşısında oturmuş, kutuya para atan halkı seyrediyordu. Birçok zengin kişi gösterişli bir şekilde kutuya büyük paralar attı.”12Yoksul bir dul kadının, kendisini bir görenin olmasından endişe ederek tereddüt içinde yaklaştığını gördü. Dul kadın, zengin kimseler bağışlarını verip oradan uzaklaştığında, sanki daha fazla yaklaşmaya cesaret edemiyormuş gibi geri çekildi. Buna karşın az da olsa bağışta bulunmayı çok istiyordu. Elindeki, bağış olarak vereceği paraya baktı. Bu, oradaki herkesin verdiği bağıştan daha azdı; fakat onun tüm parası buydu. Hemen kutuya bir kaç kuruş değerinde iki bakır para13attı. Fakat bunu yaparken İsa, onu gördü. SO 605.2
Kurtarıcı, öğrencilerini yanına çağırarak onlara şöyle dedi: “Size doğrusunu söyleyeyim. Bu yoksul dul kadın kutuya herkesten çok para attı. Çünkü diğerlerinin hepsi zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna rağmen varını yoğunu, geçinmek için elinde bulunanın tümünü verdi.”14Dul kadın, yaptığı işin anlaşıldığını ve takdir edildiğini hissedince sevinç göz yaşlarıyla doldu. Birçok kimse, bu parayı kendisi için saklaması gerektiğini önerebilirdi; zengin ha-hamların eline geçtiğinde, kutuya atılan diğer büyük bağışların arasında fark edilmeyebilirdi. Fakat İsa onun hareketini anladı. Dul kadın, tapınak hizmetini Allah'ın buyurduğuna inanıyordu ve onu destekle- mek için elinden geleni yapmaya hazırdı. Elinden geleni yaptı ve onun bu hareketi ve yüreğindeki büyük sevinci ömrü boyunca sürekli hatırlayacaktı. Bağışını tüm yüreğiyle sundu; verdiği bağışın değeri onun maddi değeri ile değil; onu buna yapmaya yönelten Allah'a sevgisi ve İsa'nın işine duyduğu ilgi ile ölçüldü. SO 605.3
İsa, yoksul dul kadın ile ilgili olarak şöyle dedi: “Bu yoksul dul kadın kutuya herkesten daha çok para attı.”15Zenginlerin birçoğu insanlar tarafından onurlandırılmak ve saygın kişiler gibi görünmek için zenginliklerinden artanı bağış olarak verdiler. Verdikleri büyük bağışlar onların lüks ve konfor içindeki yaşamlarını hiç bir şekilde etkilemedi; aslında onların bu bağışı fedakarlık değildi. Dul kadının bağışının değeri ile de asla kıyaslanamazdı. SO 606.1
Hareketlerimize yön veren ve onları iyi ya da kötü davranışlarla belleğimize yerleştiren dürtülerimizdir. Allah'ın nazarında iyi bir kul olmak için mutlaka gösterişli ve büyük işler yapmak gerekmez. Sevgi dolu bir kalple, neşe içinde ve gösterişsiz bir şekilde yapılanlar, çoğu kez Allah'ın nazarında en değerli bağışlar olurlar. İman ve sevgi ile dolu bir yürek Allah'ın gözünde en büyük bağıştan daha değerlidir. Yoksul dul kadın geçimini sağladığı paradan bağışladı. İki bakır parayı verdiği için kendisi yiyecekten yoksun kaldı: çünkü bu bağışı yapmayı iman dolu kalbiyle kendisi istemişti ve Yüce Allah'ın, kendisinin bu büyük ihtiyacını karşılayacağına inanıyordu. Kurtarıcı, onun bu fedakar davranışını ve imanını takdir etti. SO 606.2
Yoksulların arasında verdiği nimetlerinden dolayı Allah'a şükranlarını sunmak isteyen birçok kişi vardı. Diğer inançlı kardeşleriyle birlikte Allah a hizmet etmek istiyorlardı. Bu kişiler geri çevrilmemeli- dirler. Bu küçük bağışlar, sevgi ve iman dolu bir yürekle verildiği takdirde Allah'ın nazarında en değerli bağış olurlar. SO 606.3
İsa, dul kadın ile ilgili olarak, “0, herkesten daha fazla verdi” dediğinde doğruyu söylemişti. Yoksul dul kadının bağışladığı iki bakır para, Allah'ın nazarında zengin Yahudilerin bağışlarından çok daha değerliydi. Bu küçük bağışın etkisi tıpkı bir ırmak gibi olmuştur. Başlangıçta zayıf olmasına rağmen çağlar boyunca akmaya devam ettiği için güçlenmiştir. Yoksulların acılarının dindirilmesinde binlerce farklı şekilde etkili olmuş ve Müjde'yi yaymıştır. Onun bu fedakarlık örneği her ülkede ve her çağda binlerce kez tekrarlanmıştır. Bu hem zengin- lerin hem de yoksulların beğenisini kazanmış ve onların bağışları onun verdiği bağışın değerini artırmıştır. Bu bağışından dolayı Allah yoksul kadını bereketli kılmıştır. Bu, Allah'ı yüceltmek için içtenlikle ve gerçekten isteyerek yerine getirilen her hareketle böyle olur. Bu, her şeye gücü yeten Allah'ın amacına uygun bir harekettir ve inançlı kişiye hiç kimsenin ölçemeyeceği kadar büyük bir iyilik getirir. SO 606.4
İsa, din yorumcularını ve Yahudi liderleri kınamaya devam etti: “Vay halinize kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki; 'Tapınak üstüne ant içenin andı sayılmaz; fakat tapmaktaki altın üzerine ant içen andını yerine getirmek zorundadır.' Budalalar, körler! Hangisi daha önemli altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı? Yine diyorsunuz ki: 'Sunak üzerine ant içenin andı sayılmaz; fakat sunak üzerindeki adağın üzerine ant içen andını yerine getirmek zorundadır.' Ey körler! Hangisi daha önemli? Adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı?”16Rahipler, Allah'ın isteklerini kendi dar görüşlerine ve yanlış standartlarına göre yorumluyorlardı. İşlenen günahlar arasında ayırımlar yaparak, bir kısmını önemsiz sayarak diğerlerinin affedilemeyecek kadar büyük günahlar olduklarını iddia ediyorlardı. Para karşılığında insanları içtikleri antlarından sözde kurtarıyorlardı; büyük paralar karşılığında kimi zaman çok büyük suçları görmezlikten geliyorlardı. Diğer yandan da önemsiz suçlara büyük cezalar getiriyorlardı. SO 607.1
“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, anasonun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasa'nın daha önemli yönleri olan adalet, merhamet ve sadakati ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekir.”17İsa bu sözlerinde kutsal hizmetin kötüye kullanılmasını kınadı. O, kendisi bu hizmeti asla göz ardı etmedi. Ondalık sistemi Allah tarafından buyrulmuş ve en eski çağlardan beri buna uyulmuştu. İmanlıların babası İbrahim sahip olduğu her şeyin ondalığını ödedi. Yahudi yasa yorumcuları ondalık sistemini biliyorlardı ve bu doğruydu; fakat halkın bunu uygulamasına izin vermediler. Her durum için keyfi kurallar çıkarıldı. Kurallar öylesine karmaşık hale getirildi ki, yerine getirilmesi imkansız hale geldi. Hiç kimse bu hizmetleri nasıl ve ne zaman yerine getireceğini tam olarak bilmiyordu. Sistem Al- lah'ın buyurduğu gibi adil ve mantıklıydı; fakat kâhinler ve hahamlar onu ağır bir yük haline getirdiler. SO 607.2
Allah'ın buyurduğu her şey önemlidir. İsa, ondalık vermeyi bir görev olarak kabul etti; fakat bunun, diğer görevlerin yerine getirilmesini engelleyen bir mazeret olamayacağını da gösterdi. Ferisiler nanenin, anasonun ve sedef otunun ondalığını titizlikle ödüyorlardı; bu çok az bir miktar tutuyordu ve bu şekilde Yasa'ya bağlı ve dindar kimseler olarak görünmeye çalışıyorlardı. Aynı zamanda gereksiz kısıtlamalarla halkın üzerinde baskı kuruyor ve Allah'ın bizzat kendisinin buyurduğu hizmete olan saygıyı yok ediyorlardı. Yasa'nın daha önemli yönleri olan adalet, merhamet ve gerçek, ihmal ediliyordu. İsa, onların kendi görevlerini yerine getirmedikleri gibi, aynı zamanda başkalarının da bunu yapmasına engel olduklarını söyledi. SO 608.1
Diğer yasalar da rabbiler tarafından kendi amaçları doğrultusunda değiştirildi. Musa'ya verilen buyruklarda temiz olmayan etin yenmesi yasaklanmıştı. Kanı kirlettiği ve insanın ömrünü kısalttığı için domuz ve benzeri hayvanların etinin yenilmesi yasaklanmıştı; fakat Ferisiler, Allah'ın verdiği bu buyrukları kendi çıkarlarına göre yorumladılar ve aşırılığa yöneldiler. Ayrıca etinin yenilmesi yasak olan temiz olmayan hayvanlarla temas ettiği için içerisinde zararlı küçük haşaratları barındırabileceğinden dolayı halkın kullandığı suyun tümünü filtrelemesi gerekiyordu. İsa, bu önemsiz kısıtlamalar ile onların büyük günahlarını karşılaştırarak Ferisilere şöyle dedi: “Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız!”18 SO 608.2
“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru kişilermiş gibi görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.”19Güzel dekore edilmiş beyaz mermerden mezarın içindeki çürümüş kalıntıları gizlemesi gibi, kâhinlerin ve hahamların sahte dürüstlüğü de onların yüreklerindeki kötülüğü gizliyordu. SO 608.3
İsa, sözlerine şöyle devam etti: “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler! Peygamberlerin mezarlarını yaparsınız. Doğru kişilerin türbelerini donatırsınız. 'Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik' diyorsunuz. Böylece pey- gamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza da kendiniz tanıklık ediyorsunuz.”20Yahudiler, ölen peygamberlere olan saygılarını göstermek için onlara süslü mezarlar yapıyorlardı; fakat onların öğretilerinden yararlanmıyor ve öğütlerine de önem vermiyorlardı. SO 608.4
İsa'nın zamanında mezarlarla ilgili batıl bir inanç yayılmaya başladı. Dekorasyon için büyük miktarlarda paralar harcandı. Bu, Allah ın nazarında putperestlikti. İnsanlar ölülere gösterdikleri bu gereksiz ve aşırı ilgi sonucunda ne Allah'ı, ne komşularını ne de kendilerim sevmediklerini göstermiş oldular. Aynı putperestlik bugün de daha buyuk ölçülerde uygulanmaktadır. Birçok kimse ölülere pahalı anıtlar yapmak için dulları, öksüzleri, yetimleri ve hastalan ihmal ettikleri için suçludurlar. Bu amaç için zaman, para ve iş gücü sınırsızca harcanırken, yaşayanlar için yapılması gereken İsa'nın buyurduğu diğer görevler ihmal edilmektedir. SO 609.1
Ferisiler, peygamberlerin mezarlarını yaptılar ve abartılı bir şekilde şu sözleriyle övündüler: “Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik.”21Aynı zamanda Tanrı'nın Oğlu'nu öldürmeyi planlıyorlardı. Bu bizim için de bir ders olmalıdır. Bu, gerçeğin ışığından uzaklaşan düşüncelerimizden dolayı bizi kandırmak için fırsat kollayan Şeytan'ın gücüne karşı bizim gözlerimizi açmamızı sağlamalıdır. Günümüzde birçok kişi bir zamanlar Ferisilerin gittiği yolu izlemektedir. İmanları yüzünden ölenlere saygı duyarlar. Yahudilerin, İsa'yı reddetmedeki körlükleri onları şaşırtır. O'nun zamanında yaşasaydık, O'nun öğretilerini memnuniyetle kabul edeceğimizi; Kurtarıcı'yı reddedenler ile asla iş birliği yapmayacağımızı bildirirler. Fakat Allah'a olan bağlılık özveri ve fedakarlık gerektirdiğinde, aynı kişiler tavırlarını sertleştirirler ve Allah'a bağlı olmayı reddederler. Böylece İsa'yı mahkum eden Ferisiler ile aynı karaktere sahip olduklarını açıkça gösterirler. SO 609.2
Yahudiler, İsa'yı reddetmekle korkunç derecede büyük bir sorumluluğun altına girdiklerini fark edemediler. İlk masum kanın akıtıldığı zamandan beri, dürüst Habil, Kain tarafından öldürüldüğünde artan bir suçla tarih tekrarlandı. Peygamberler, Allah'ın, kendilerine söylediği sözleri ileterek ve yaşamları pahasına da olsa O'na itaat ederek her çağda kralların, halkın ve liderlerinin günahlarına karşı seslerini yükselttiler. Gerçeği ve ışığı reddedenlerin başına nesilden nesile çok büyük felaketler geldi. İsa'nın düşmanları da kendileri için böyle bir felaketi hazırlıyorlardı. Hahamların ve din bilginlerinin günahı, daha sonraki tüm nesillerden daha büyüktü. Kurtarıcı'yı reddetmelerinin sonucunda kendilerini, Habil'den İsa'ya kadar tüm dürüst insanların ölümünden sorumlu yapıyorlardı. Kendi kötülük kaselerini taşırmak üzereydiler; ve taşırdıkları bu kase çok yakında onların başına büyük bir felaket olarak dökülecekti. İsa onları bu konuda uyarmıştı- SO 609.3
“Böylelikle doğru kişi olan Habil'in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya'nın oğlu Zekarya'nın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız. Size doğrusunu söyleyeyim: bunların hepsinden bu kuşak22sorumlu tutulacaktır.”23 SO 610.1
İsa'yı dinleyen din yorumcuları ve Ferisiler, O'nun sözlerinin doğru olduğunu biliyorlardı. O, Allah'ın sözleriyle onları uyarırken, inançsız kralın yüreğini şeytani bir öfke seli tamamen kaplamıştı ve verdiği buyrukla peygamber öldürülmüştü. O'nun kanı tapınağın taşlarının üzerine dökülmüştü ve buradan asla silinemedi; adeta inancından dönen İsrail'e karşı tanıklık etmek için kalmıştı. Tapınak var olduğu sürece intikamının alınması için Allah'a dürüst olan kişinin kanının izi de orada kalacaktı. İsa bu korkunç günahlara değindiğinde, kalabalık bir anda dehşete kapıldı. SO 610.2
Isa, geleceği gözünde canlandırdığında tıpkı geçmişte olduğu gibi Yahudilerin, günahlarından dönmeyeceklerini ve Allah'a hizmet eden kişilere kötü davranacaklarını gördü: “İşte bu yüzden size pey-gamberler ve bilge kişiler gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarda kamçılayacak ve kentten kente kovacaksınız.24Yürekleri imanla dolu peygamberler ve bilge kişiler - Sefanya, Yakup ve diğerleri - zulüm görecekler ve öldürüle-ceklerdi. Gökyüzüne doğru kaldırdığı eliyle ve yüzünü aydınlatan ilahi ışıkla Isa, kalabalığın önünde bir yargıç gibi konuştu. İsa sözleri ile onları kınarken, O'nun her zaman çok nazik olan ses tonu bu kez öncekinden daha sertti. Dinleyenler ürpermişti. O'nun sözlerinin ve bakışlarının bıraktığı izlenim asla silinmeyecekti. SO 610.3
İsa'nın öfkesi iki yüzlülüğe, insanların kendilerini ve Allah'ı aldatmaya çalışarak kendi ruhlarını yok ettikleri büyük günahlara karşıydı. Rahiplerin ve din yorumcularının birçok aldatıcı planında Şey- tan'ın bizzat rol oynadığını gördü. İsa onları kınarken asla intikamdan söz etmemişti. Karanlığın Prensi'ne karşı kutsal bir öfke duyuyordu; fakat O'na karşı asla öfke göstermedi. Böylece Allah ile uyum içinde yaşayan ve yürekleri sevgi ve şefkatle dolu olan imanlılar, günaha karşı haklı bir öfke duyacaklardır. Kendilerine hakaret eden ve kötü davrananlardan intikam almaya çalışmayacaklardır. Yanlış yolda olanlara karşı nazik davranacak ve onları doğru yola getirmeye çalışacaklardır. SO 611.1
Tapınağa ve kendisini dinleyen kalabalığa doğru baktığında Allan Oğlu'nun yüzünde O'nun ilahi şefkati görülür. Acı dolu yüreğiyle ve göz yaşları içinde şöyle haykırır: “Ey Kudüs! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Kudüs! Bir tavuk civcivlerini kanatları altına nasıl toplarsa, ben de kaç kez senin çocuklarını öylece toplamak istedim, ama siz istemediniz. Bakın eviniz ıssız bırakılacak! Size şunu söyleyeyim: 'Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.”25Allah'ın düşünceleri İsa'nın acı dolu bu sözlerine yansır. Bu, Allah'ın uzun süre acı çeken sonsuz sevgisinin gizemli bir vedasıdır. SO 611.2
Ferisilerin ve Sadukilerin üzerine birden bire bir sessizlik çökmüştü. İsa öğrencilerini göndermişti ve düşmanları tarafından yenilgiye uğratılmış biri olarak değil; tersine görevini yerine getirmiş olan biri olarak kendisi de oradan ayrılmak üzereydi. İsa, bu mücadeleden zaferle çıkmıştı. SO 611.3
Birçok kişi İsa'nın o gün söylediği anlamlı sözleri yüreğinde sakladı. Onların yaşamlarında yeni bir sayfa açılmış ve yeni bir tarih başlamıştı. İsa'nın çarmıha gerilmesinde ve dirilmesinden sonra bu kişiler, ilahi görevlerinin büyüklüğünün bilinci içerisinde üzerlerine düşen görevleri yerine getirdiler. İnsanların yüreklerini ferahlatan mesajları ilettiler ve asırlardan beri binlerce kişinin yaşamını çekilmez hale getiren batıl inançları zayıflattılar. Onların tanıklıklarından önce insanların varsayımları ve felsefeleri boş yalanlar haline geldi. İsa'nın, Ku- düs'teki tapmakta bulunan şaşkın ve korkuya kapılmış kalabalığa söylediği sözler güçlü bir etki yarattı. SO 611.4
Fakat İsrail, ulusça Allah tan uzaklaşmıştı. Zeytin ağacının doğal dalları kırılmıştı. İsa tapınakta acı içinde şöyle haykırmıştı: “Bakın, eviniz ıssız bırakılacak! Size şunu söyleyeyim: 'Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.”26İsa tapınağa o zamana dek Baha'sının evi demişti; fakat şimdi Tanrı Oğlu tapmaktan ayrılınca Allah'ın varlığı da O'nun yüceliği için yapılan tapınaktan ayrılacaktı. Burada yapılan törenler ve yerine getirilen hizmetler artık hiç bir anlam ve önem taşımayacaktı. SO 612.1
Bu bölüm Matta 23; Markos 12:41-44; Luka 20:45-47; ve 21:1-4'e dayanmaktadır. SO 612.2