Sevgi öğretmeni

67/88

66. Mücadele

Hahamlar ve din yorumcuları İsa'nın anlamlı eleştirilerle dolu sözlerini sessizlik içinde dinlediler. O'nun suçlamalarına karşı kendilerinin suçsuz olduklarını kanıtlayamadılar. Fakat bu durum sonunda O'na tuzak kurmak için daha da kararlı hale geldiler. “Isayı dikkatle izliyorlardı. O'na, kendilerine doğru kişiler susu veren muhbirler gönderdiler. O'nu, söyleyeceği bir sözle tuzağa düşürmek ve böyleik- le valinin yetki ve yargısına teslim etmek istiyorlardı.” İsa'nın sıkça karşılaştığı yaşlı Ferisileri göndermediler; tersine İsa'nın bilmediğim onların bildiklerini düşündükleri; gayretli ve azimli olduklarına inandıkları genç Ferisileri O'nun yanma gönderdiler. Yargılanacağı zaman aleyhinde tanıklık etmek üzere O'nun sözlerini dinlemek için gelen Hirodes yanlıları ile birlikte gelmişlerdi. Hirodes yanlıları ve Ferisiler aslında birbirlerine düşmandılar; fakat İsa'ya karşı işbirliği yapmak için bir araya gelmişlerdi. SO 591.1

Romalıların vergi toplaması Ferisileri sürekli kızdırıyordu. Ferisiler bu vergiyi ödemenin yasaya aykırı olduğuna inanıyorlardı. Işa ya tuzak kurmak için önlerinde uygun bir fırsat olduğunu düşündüler. Dürüst görünmeye çalışarak kendi görevlerini bilmek istiyormuş gibi görünerek şöyle dediler: “Öğretmenimiz, senin dürüst bin olduğunu, Allah yolunu dürüstçe öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliyoruz.”1Çünkü insanlar arasında ayırım yapmazsın. Peki ne dersin, söyle bize; Sezar'a vergi vermek Kutsal Yasa'ya uygun mu değil mi? “Senin dürüst biri olduğunu, Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini, kimseyi kayırmadığımı biliyoruz.”2Eğer bu sözleri içtenlikle söylemiş olsalardı, bu O'nu kabul ettiklerini gösteren olağanüstü bir kanıt olur- du; onlar bu sözleri O'nu kandırmak amacıyla söylediler; yine de tanıklıkları doğruydu. Ferisiler, İsa'nın dürüstçe konuştuğunu, dürüstçe öğrettiğini biliyorlardı ve yargı gününde bu tanıklıkları kendilerine karşı kullanılacaktı. SO 591.2

İsa'ya bu soruyu soranlar, amaçlarını yeterince gizlemiş olduklarını sanıyorlardı. Fakat İsa, gizledikleri amaçlarını açığa çıkarıp onların yüreğini açık bir kitap gibi okudu ve onların iki yüzlülüklerini göstererek sordu: “Beni niçin sınıyorsunuz?” “Vergi ödemekte kullandığınız parayı gösterin bana” dediğinde hala şaşkınlık içindeydiler. O'na bir dinar getirdiler. İsa onlara, “Bu resim ve yazı kimin?” diye sordu. “Sezar'ın” dediler. İsa paranın üzerindeki yazıyı işaret ederek: “Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a; Allah'ın hakkını Allah'a verin” dedi.3 SO 592.1

Muhbirler, İsa'nın konuyu değiştirmeden doğrudan doğruya cevap vermesini beklemişlerdi. Sezar'a vergi vermenin yasaya aykırı olduğunu söyleseydi, Romalı yetkililere ihbar edilip isyan çıkarmakla suçlanır ve tutuklanırdı. Bunun yasaya uygun olduğunu söylediği takdirde ise, O'nu Allah'ın yasasına karşı gelmekle suçlarlardı. Şimdi kendilerini şaşkınlık içinde yenilgiye uğramış hissettiler. Planları bozulmuştu. Bu durum karşısında söyleyebilecekleri tek bir söz bile kalmamıştı. SO 592.2

İsa'nın yanıtı bir kaçışı değil sorunun hakkıyla yanıtlanmasını içeriyordu. Üzerinde Sezar'ın ismi ve kabartması olan bir Roma parasını elinde tutarak, onların koruması altında yaşayan Yahudilere Allah'a karşı olan görevlerini ihmal etmeden kendilerinden istenen vergileri vermeleri gerektiğini açıkladı. Her vatandaş gibi ülke yasalarına uysa- lar bile ön planda Allah'a olan bağlılıkları göz önünde tutulacaktı. SO 592.3

Kurtarıcı'nın, “Allah'ın hakkını Allah'a verin” sözleri hilekar Yahudilere karşı anlamlı bir sitemdi. Allah'a bağlı kalsalardı, parçalanan bir ulus olmayacaklardı ve başka bir gücün boyunduruğu altına girmeyeceklerdi. Kudüs üzerinde Roma bayrağı asla dalgalanmayacaktı, şehrin kapılarında Romalı askerler beklemeyecekti ve Romalı vali tarafından yönetilmeyecekti. Yahudi ulusu Allah'tan uzaklaşmasının cezasını ödüyordu. SO 592.4

Ferisiler, İsa'nın cevabını duyunca “şaştılar ve O'nu bırakıp gittiler.”4İsa onların ikiyüzlülüklerini ve aşırılıklarını kınamıştı. Bunu yapa- rak kişinin, resmi yönetime ve Allah'a karşı olan görevlerinin sınırlarını tanımlayan ilkeyi açıkladı. Buna tanık olan birçok kişinin aklı karışmıştı. Daha sonra ilkenin doğruluğuna inandılar. Birçoğu hoşnut kal-madan oradan ayrılmasına rağmen, sordukları sorunun temelinde yatan ilkenin açıklandığını gördüler. İsa'nın ilahi görüşü ile meydana gelecek olayları önceden görebilmesi onları çok şaşırttı. SO 592.5

Sadukiler, hilekar soruları ile gelir gelmez Ferisiler sustular. Her iki grup da birbirine düşmandılar. Ferisiler geleneklere aşırı derecede bağlıydılar. Gösterişli törenlere, yıkanmalara, oruca, uzun dualara önem veriyorlar ve verdikleri bağışlarda bile gösterişe düşkün olduklarını açıkça ortaya çıkaran hareketlerde bulunuyorlardı. Fakat İsa, insan düşüncelerine dayalı öğretileri sonucunda, Allah'ın Yasası'nı geçersiz kıldıklarını onlara bildirdi. Bir halk sınıfı olarak iki yüzlü ve yobazdılar; buna karşın onların arasında İsa'nın öğretilerini kabul eden ve O'nun öğrencileri olan zeki ve inançlı kimseler de vardı. Sadukiler, Ferisilerin geleneklerini reddettiler. Onlar, Kutsal Yazı'nın daha büyük bir kısmına inandıklarını ve onu ulusun yasası olarak kabul ettiklerini iddia ediyorlardı; fakat aslında kuşkucu ve maddi kazanç düşkünüydüler. SO 593.1

Sadukiler, meleklerin varlığını, ölümden dirilmeyi, ödül ve cezaları ile birlikte gelecek yaşam öğretilerini de reddediyorlardı. Tüm bu konularda Ferisilerden farklı düşünüyorlardı. Her iki grup arasında diriliş başlıca tartışma konusuydu. Ferisiler dirilişe inanıyorlardı ve bu tartışmalarda onların gelecekle ilgili düşünceleri karışıyordu. Ölüm onlar için esrarengiz bir sır haline gelmişti. Sadukiler ile girdikleri tartışmada bilgi yetersizliklerinden dolayı istedikleri gibi cevap veremedikleri için sürekli öfkeleniyorlardı. Bu iki grup arasında çıkan tartışmalar genellikle öfkeli çatışmalara dönüyor ve onları, öncekinden daha da fazla birbirlerinden uzaklaştırıyordu. SO 593.2

Sadukiler, rakiplerinden sayıca çok azdılar. Halk, onları çok fazla desteklemiyordu. Bununla birlikte birçoğu zengindi ve zenginliğin sağladığı nüfuza sahiptiler. Aralarında birçok kâhin vardı ve başkâhin genellikle onlardan biri seçilirdi. Bu, yine de onların kuşku dolu fikirlerinin ön planda tutulmamasını öngören kesin şarta bağlıydı. Ferisiler sayıca daha fazla oldukları ve halktan ilgi gördükleri için Sadukiler, kâhinlik görevini yerine getirirken, onların öğretilerine değer veriyormuş gibi görünmeye çalışıyorlardı. Bu tür görevler için seçilebilir oldukları gerçeği, onların hatalarını gizliyordu. SO 593.3

Sadukiler, İsa'nın öğretisini reddettiler. O, Sadukilerin, kendisini bu şekilde gösterdiğini kabul etmek istemedikleri bir ruh tarafından temsil edildi. İsa ve gelecek yaşam ile ilgili öğretisi, onların varsayımlarıyla uyuşmuyordu. Allah'a sadece insandan üstün olan tek varlık olarak inanıyorlardı; ilahi bir önsezinin ve insanın dışında hüküm süren başka bir gücün, onu kişiliğinden yoksun bırakacağını ve bir köle durumuna düşüreceğini düşünüyorlardı. Allah'ın, insanı yaratarak daha üstün bir güce bağımlı olmaksızın onu kendi haline bıraktığını; ve onun kaderinin kendi elinde olduğuna inanıyorlardı. Allah'ın Ruhu'nun insani ya da doğal aracılarla çalıştığını reddettiler. Buna karşın doğal güçlerinin doğru bir şekilde kullanılmasıyla insanlığın yüceleceğini ve aydınlanacağını; sert ve zalim uygulamalarla onun yaşamının arınabileceğini sanıyorlardı. SO 594.1

Allah ile ilgili düşünceleri onların karakterini şekillendiriyordu. Allah'ın, insanlığın sorunlarıyla hiç ilgilenmediğini düşündükleri gibi, onlar da birbirlerinin sorunlarıyla ilgilenmiyorlardı; aralarında çok az birlik vardı. Kutsal Ruh'un insanların hareketleri üzerindeki etkisini reddettikleri için bu gücü kendi yaşamlarında hissedemediler. Diğer tüm Yahudiler gibi, İbrahim'im soyundan gelmeleri ve Yasa'ya titizlikle uymalarıyla övünüyorlardı. Fakat onlar İbrahim'in dürüst karakterinin, imanının ve yasasının gerçek ruhundan yoksundular. Onların doğal sempatileri dar bir çerçevede sınırlıydı. Bolluk içinde rahat bir yaşam sürmenin tüm insanlar için mümkün olduğuna inanıyorlardı. Acı çeken yoksul insanların ihtiyaçları ve kederleri onların taşlaşmış yüreklerini hiç bir şekilde etkilemiyordu. Onlar kendileri için yaşıyorlardı. SO 594.2

Söylediği sözlerle ve yaptığı işlerle İsa, doğa üstü olayları gerçekleştiren ilahi bir güce, şimdiki çağın ötesindeki gelecek yaşama, insanlığın Babası olarak onların dertleri ve kederleri ile her zaman yakından ilgilenen Allah'a tanıklık etti. Sadukilerin bencil ve dışlayıcı tutumunu kınayan sonsuz şefkati ve dürüst karakteri ile, ilahi gücün aracılığıyla yaptığı çalışmaları açıkça gösterdi. Sonsuz iyilikleri için Allah'ın, Kutsal Ruhu aracılığıyla insanların yüreğine seslendiğini anlattı. Sadece Kutsal Ruh'un aracılığıyla geçekleşebilen karakter değişimi için insansal güce güvenmenin ne kadar yanlış olduğunu gösterdi. SO 594.3

Sadukiler, bu öğretiyi göz ardı etmeye kararlıydılar. İsa ile anlaşmazlığa girmeyi amaçlayarak mahkum edilmesini sağlayamasalar bile, O'nu şiddetli bir tartışmanın içine sürükleyeceklerinden emindi- ler. O'nunla tartışmak için diriliş konusunu seçtiler. Eğer onlarla hemfikir olursa, Ferisileri daha da çok öfkelendirmiş olacaktı. Eğer onlarla görüş ayrılığına düşerse, O'nun öğretisi ile alay etmeyi amaçladılar. SO 594.4

Sadukiler, eğer insan bedeni ölümsüz hale geçtiği zaman yine ölümlü haldeki maddelerden oluşuyorsa, kişi ölümden dirildiğinde, yeryüzünde yarım kalan yaşamın sonsuz dünyada kaldığı yerden tekrar devam etmesi gerektiğini savunuyorlardı. Bu durumda dünyadaki ilişkilerin de devam edeceği, karı kocaların tekrar bir araya geleceği ve bu yaşamdaki insanların bu dünyadaki zaaflarının, hırslarının ve tutkularının öteki yaşamda da sürdürülerek, her şeyin tıpkı önceki yaşamdaki gibi aynı şekilde devam edeceği sonucuna vardılar. SO 595.1

İsa, onların sorusuna verdiği cevapta gelecekte gizli olan sırrı a- çıklayarak onlara şöyle dedi: “Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir. Gökteki melekler gibidirler.”5İsa, Sadukilerin inançlarında yanıldıklarını gösterdi. İddiaları yanlıştı. İsa onlara, “Siz Kutsal Yazı'yı ve Allah'ın gücünü bilmediğiniz için yanılıyorsunuz” dedi.6Onları Ferisiler gibi iki yüzlülükle değil; inançlarındaki yanlışlıkla suçlamıştı. SO 595.2

Sadukiler, Kutsal Yazı'ya tüm insanlardan daha bağlı olmalarıyla övünüyorlardı; fakat İsa, onların Kutsal Yazı'nın gerçek anlamını bilmediklerini gösterdi. Kutsal Ruh'un aracılığıyla bilgilendirilmeleri gerekliydi. Kutsal Yazı ve Allah'ın gücü hakkındaki bilgisizliklerinin, onları karanlık düşüncelere ve imanlarındaki kararsızlığa sürüklediğini bildirdi. Allah'ın ilahi sırlarını kendilerinin sınırlı düşünceleriyle çöz-meye çalışıyorlardı. İsa, anlayışlarını güçlendirecek ve genişletecek olan gerçekler için onları düşüncelerini açmaya çağırdı. Sınırlı düşünceleri Allah'ın sırlarını çözemediği için binlerce kişi imandan döner. O'nun ilahi gücünün yüceliğini açıklayamazlar. Böyle bir gücün kendilerinin daha az anladıkları doğal bir kaynaktan geldiğini düşünerek onu reddederler. Bizi çevreleyen sırları açmamızı sağlayacak olan tek anahtar, Allah'ın, onların tümünün içindeki varlığını ve gücünü kabul etmektir. İnsanların Allah'ı, her şeyi buyuran ve gerçekleştiren Evrenin Yaratıcısı olarak kabul etmesi gerekir. O'nun elçilerinin sırrı ve karakteri hakkında daha geniş bir görüşe sahip olmaları gerekir. SO 595.3

İsa kendisini dinleyenlere, eğer diriliş yoksa, inandıklarını iddia ettikleri Kutsal Yazıların boşuna var olduğunu bildirdi. “Ölülerin dirilmesi konusuna gelince; Allah'ın size bildirdiği şu sözü okumadınız mı? 'Ben İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un İlahıyım' diyor. O, ölülerin değil; yaşayanların İlahıdır.”7O, sonu başlangıçtan itibaren görür ve çalışması henüz tamamlanmamış bile olsa sonucunu görebilir. Adem'den günümüze kadar ölen dürüst kişiler, Tanrı'nın Oğlu'nun sesini duyacaklar ve mezardan kalkıp sonsuz yaşama yürüyeceklerdir. Allah, onların İlahı; onlar da O'nun halkı olacaklardır. Dirilen dürüst insanlar ile Allah'ın arasında yakın bir bağ olacaktır. Allah, dürüst kulları için hazırladığı bu durumu daha şimdiden görür. Ölüler O'nda yaşama kavuşurlar. SO 596.1

İsa'nın sözleri karşısında Sadukiler, susup kaldılar ve O'na cevap veremediler. İsa kendisini mahkum etmeleri için onlara fırsat verecek tek bir söz bile söylememişti. O'na düşman olanlar halkın nefretinden başka hiçbir şey kazanamamışlardı. SO 596.2

Buna karşın Ferisiler, hala İsa'yı, kendisinin aleyhinde kullanabilecekleri bir söz söylemeye teşvik etmeyi umuyorlardı. Onların arasındaki Kutsal Yasa uzmanlarından biri İsa'yı sınamak amacıyla en önemli buyruğun hangisi olduğunu sordu. SO 596.3

Ferisiler, insanın, kendisini yaratan Yüce Allah'a olan görevini i- şaret eden dört buyruğun, diğer altı buyruktan çok daha önemli olduğunu iddia ediyorlardı. Sonuç olarak kutsallıktan yoksun bir yaşam sürüyorlardı. İsa onların büyük eksiklerini gösterdi ve ağacın, verdiği meyvelerle tanındığını bildirerek, iyi işler yapmalarının gerekli olduğunu öğretti. Bu yüzden son altı buyruğu, ilk dört buyruktan daha önemli saymakla suçlanmıştı. SO 596.4

Kutsal Yasa uzmanı İsa'ya sordu: “Öğretmenim, Kutsal Yasa'da en önemli buyruk hangisi?” İsa ciddi bir şekilde ve doğrudan doğruya şöyle cevap verdi: “Tanrın olan Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla sev. İşte ilk ve en önemli buyruk budur. İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: 'Komşunu kendin gibi sev!' Kutsal Yasa'nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır.”8 SO 596.5

On Emir'in ilk dördü, şu buyrukta özetlenir: “Allah'ı bütün yüreğinle seveceksin.”9Son altı buyruk diğeri ile ilgilidir: “Komşunu kendin gibi sev!”10Her iki buyruk da aslında birer sevgi ifadesidir. Bu buyruklardan sadece birine uyup diğerine uymamak mümkün değildir. Yüreğimizde Allah için yer açtığımızda, komşumuz için de yer açacağız. Komşumuzu kendimiz gibi seveceğiz. Ancak Allah'ı her şeyden fazla seversek, o zaman komşumuzu da kayıtsız şartsız sevmiş oluruz. SO 597.1

Buyrukların hepsi de Allah'a ve insanlığa olan sevgiyi ifade ettiği için, bu buyruklardan biri bile ihlal edilse, yasasının tümüne birden karşı gelinmiş olunur. İsa kendisini dinleyenlere, Allah'ın Yasası'nın, bir kısmının daha önemli, diğer kısmı daha önemsiz ya da birbirinden çok ayrı buyruklardan oluşmadığını ve bu buyrukları göz ardı edenin bundan zarar göreceğini bildirdi. Rab'bimiz, ilk dört ve son altı buyruğu kutsal bir bütün olarak gösterir ve Allah'a olan sevginin, O'nun buyruklarına olan bağlılıkla gösterileceğini öğretir. SO 597.2

İsa'yı sınayan yasa uzmanı, kendisinin Kutsal Yazı'yı çok iyi bildiğini sanmasına rağmen İsa'nın sözlerine çok şaşırdı. İsa'nın, Kutsal Yazı hakkında bu kadar derin ve ayrıntılı bir bilgiye sahip olabileceğini hiç düşünmemişti. Kutsal buyrukların temelinde yatan prensipler hakkında daha geniş bir görüş kazanmıştı. Bir araya gelen hahamların ve din yorumcularının önünde İsa'nın, Yasa'yı doğru yorumladığını açıkça kabul ederek şöyle dedi: SO 597.3

“İyi söyledin Öğretmenim. 'Tanrı tektir ve O'ndan başkası yoktur' demekle doğruyu söyledin. İnsanın, Allah'ı bütün yüreğiyle, anlayışıyla, gücüyle sevmesi, komşusunu da kendisi gibi sevmesi, tüm yakılmalık adaklardan ve sunulan kurbanlardan daha önemlidir.”11 SO 597.4

İsa'nın akıllıca verdiği yanıt, din bilginini ikna etmişti. Yasa uzmanı, Yahudi dininin gerçek kutsallıktan çok, dış gösterişten ibaret olduğunu biliyordu. Sadece gösteriş için sunulan kurbanların ve insanların işledikleri günahlara kefaret olsun diye imandan yoksun bir yürekle kan dökmelerinin hiç bir anlam ve değer taşımadığını hissetti. Allah'ı sevmenin, O'na bağlı olmanın ve bencillikten uzaklaşmanın tüm bu törenlerden daha değerli olduğunu düşündü. Bu kişinin, İsa'nın öğretisini tereddütsüz kabul etmesi ve halkın önünde O'nun doğrulu- ğuna tanıklık etmesi diğer Yahudi liderlerden çok farklı bir karaktere sahip olduğunu açıkça gösterdi. İsa diğer Yahudi liderlerin öfkesine ve tehditlerine maruz kalan bu kişiye acıdı. İsa onun akıllıca cevap verdiğini görerek, “Sen Allah'ın Egemenliğinden uzak değilsin” dedi.12 SO 597.5

Dürüstlükle yapılan işlerin, Allah'ın nazarında yakılmalık adaklardan ve sunulan kurbanlardan daha değerli olduğunu kabul eden din bilgini, Allah'ın Egemenliğine yakındı. Fakat İsa'nın ilahi karakterini tanıması ve doğruluk dolu işler yapabilmesi için O'nun aracılığıyla güç alması gerekiyordu. İman dolu bir yürekle İsa'ya bağlı olunmadığı sürece törensel ibadetin hiç bir değeri yoktu. İsa ile olan ilgisi anlaşı- lamadığı sürece ahlaki yasalar bile gerçek amacından sapardı. İsa, Allah'ın yasasının, yetki dolu buyruklardan çok daha derin bir anlam taşıdığını defalarca açıkladı. Kutsal Yasa, İncil'de açıkça görülür. Yasa, insanın görevini işaret ederek ona hatasını gösterir. Kişi, Yasa'nın buyruğunu yerine getirebilmek için İsa'dan af ve güç dilemelidir. SO 598.1

Ferisiler, İsa'nın etrafında toplandılar. İsa din bilgininin sorularını yanıtladı ve onlara doğru dönerek şöyle sordu: “Mesih ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O, kimin oğludur?” İsa, bu soruyu, onların Mesih ile ilgili inançlarını sınamak ve O'nu, Tanrı'nın Oğlu olarak mı, yoksa sıradan bir insan olarak mı kabul ettiklerini göstermek amacıyla sordu. Hep bir ağızdan: “Davut'un Oğlu” dediler.13Bu, peygamberliğin İsa'ya verdiği unvandı. İsa, büyük mucizeleriyle ilahiliğini gösterdiğinde, hastaları iyileştirdiğinde, ölüleri dirilttiğinde insanlar birbirlerine: “Bu, Davut'un Oğlu değil mi?” diye sormuşlardı. Suriye Fenikesi'nden olan kadın, gözlerini açtığı körler ve iyileştirdiği diğer birçok kimse O'ndan yardım dilemişti: “Ya Rab, ey Davut Oğlu! Halime acı!”14Kudüs'e girerken sevinç içinde şöyle karşılanmıştı: “Davut Oğlu'na hozana! Rab bin adıyla gelene övgüler olsun!”15Tapınaktaki küçük çocuk o gün derin anlam taşıyan sözler söylemişti. Fakat İsa'ya 'Tan- rı'nın Oğlu' diyen birçok kimse O'nun ilahiliğini tanımadı. 'Davut'un Oğlu ifadesinin aynı zamanda 'Tanrı'nın Oğlu' olduğunu anlayamadılar. SO 598.2

Mesih'in, Davut'un Oğlu olduğunu belirten açıklamaya cevap olarak İsa şöyle dedi: “O halde nasıl oluyor Davut, Ruh'tan esinlenerek O'ndan 'Rab' diye söz ediyor? Şöyle diyor Davut: 'Rab Rabbime dedi ki, ben düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur.' Davut O'ndan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl Davut'un Oğlu olur?” İsa'ya hiç kimse karşılık veremedi. O günden sonra artık kimse de O'na bir şey sormaya cesaret edemedi.16 SO 599.1

Bu bölüm Matta 22:15-46; Markos 12:13-40 ve Luka 20:20-47 ye dayanmaktadır. SO 599.2