Sevgi öğretmeni

65/88

64. Halkın Kaderi

İsa'nın Kudüs'e girişinde yaşanan coşku, O'nun kutsalların ve meleklerin zafer sevinci ile gökyüzünden güç ve yücelik bulutları içinde yeniden gelişinin sadece küçük bir belirtisiydi. O zaman İsa'nın ha-hamlara ve Ferisilere söylediği sözler gerçekleşecekti: '“Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun' diyeceğiniz zamana dek beni göremeyeceksiniz.”1Peygamber Zekarya'ya o görkemli gün gösterildi; ve o, ilk gelişinde İsa'yı reddedenlerin kaderini gördü: “Bana, deştiklerine bakacaklar; biricik oğlu için yas tutan biri gibi yas tutacak, ilk oğlu için acı çeken biri gibi acı çekecekler.”2İsa şehre bakıp ağladığında da bu manzarayı önceden görmüştü. Kudüs'ün o zamanki bozulmuşluğunda, Allah Oğlu'nun kanının akmasında suçlu olan o halkın uğradığı son yıkımı gördü. SO 569.1

Öğrenciler, Yahudilerin İsa'ya duydukları nefreti gördüler; buna karşın bu nefretin neye sebep olacağını anlayamadılar. İsrail in gerçek durumunu anlayamadılar. Kudüs'ün üzerine gelecek olan felaketin de farkında değildiler. Mesih bunu önemli bir ders ile onlara açıkladı. SO 569.2

Kudüs'e yapılan son uyarı da fayda etmedi. Yahudi liderler, “Bu kimdir?” sorusuna karşılık olarak halktan gereken cevabı almışlardı; fakat onlar bunu ilham sesi olarak kabul etmediler. Öfke ve şaşkınlık içinde halkı susturmaya çalıştılar. Kalabalığın arasında Romalı yetkililer de vardı. İsa'ya düşman olanlar, bu yetkililere O'nun ayaklanmanın başı olduğunu söylediler. O'nu, tapınağı ele geçirerek Kudüs'te bir kral olarak saltanat sürmek üzereymiş gibi gösterdiler. SO 569.3

İsa, sakin bir ses tonuyla dünyasal bir krallık kurmak için değil, fakat göksel Baha'sının yanma çıkacağını ve görkemle yeniden gelişine dek kendisini suçlayanların göremeyeceğini bildirdiğinde, kalabalık bir an için sustu. O zaman, kurtulmaları için artık vakit çok geç olduğunda O'nu kabul etmek isteyeceklerdi. İsa, üzgün fakat etkili bir şekilde bu sözleri söyledi. Romalı yetkililer, sessizlik içinde ve dikkatle O'nun anlattıklarını dinlediler. İlahi konulara yabancı olmalarına rağmen, daha önce hiç olmadığı şekilde etkilendiler. İsa'nın ciddi ve samimi bakışlarında adeta O'nun sevgi dolu yüreğini ve ağırbaşlı ka-rakterini gördüler. Açıklayamadıkları bir sempati içlerini doldurdu. İsa'yı yakalamak yerine O'na hürmet etmeye yöneldiler. Yahudi liderlere dönerek onları halkın arasında huzursuzluk yaratmakla suçladılar. Amaçlarına ulaşamayan bu liderler, öfkeli ve şaşkın bir şekilde birbirleriyle tartışarak halka şikayetlerini bildirdiler. SO 569.4

Bu arada İsa, kimseye görünmeden tapınağa gitti. Burası huzur veren bir sessizliğe sahipti. Zeytin Dağı üzerindeki manzara halkı cezbetmişti. İsa, kısa bir süre daha tapınakta kaldı. Acı dolu yüreğiyle ona bir kez daha baktı. Daha sonra öğrencileri ile birlikte oradan ayrılıp Beytanya'ya geri döndü. Halk, tahta geçirmek için aradığında O'nu orada bulamayacaktı. SO 570.1

İsa tüm gece boyunca dua etti ve sabah erkenden yine tapmağa gitti. Yolda bir incir ağacı gördü. Açtı ve “Uzakta yapraklanmış bir incir ağacı görünce belki üzerinde incir bulurum diye yaklaştı. Ağacın yanına vardığında yapraktan başka bir şey bulamadı. Çünkü incir mevsimi değildi.”3 SO 570.2

Bazı yerler dışında olgunlaşmış incir mevsimi henüz gelmemişti. Kudüs'ün çevresindeki yaylalarda gerçekten de “henüz incir mevsimi değildi.” Fakat İsa'nın yaklaştığı meyve bahçesinde bir ağaç diğerlerinden daha gelişmiş gibi görünüyordu. Çoktan yapraklanmıştı. Aslında incir ağacı, yaprak açmadan önce ürün verir. Bu yüzden yaprak açan bu ağaç bol meyve vermeyi vaat etmiştir; fakat görüntüsü aldatıcıdır. Dallarını baştan aşağı arayan “İsa, yapraktan başka hiçbir şey bulamamıştır.” Buradaki görüntü sadece aldatıcı yapraklardan ibarettir. SO 570.3

İsa ağaca, “Artık senden hiç kimse bir daha meyve yemesin!” dedi. Sabah erkenden incir ağacının yanından geçerlerken ağacın kökten kurumuş olduğunu gördüler. Olayı hatırlayan Petrus, “Rabbi bak! Lanetlediğin ağaç kurumuş” dedi. SO 570.4

İsa'nın ağacı lanetlemesi öğrencileri çok şaşırtmıştı. Aslında bu O'nun yapacağı türden bir hareket değildi. Sık sık O'nun dünyayı mahkum etmek için değil, kurtarmak için geldiğini bildirdiğine tanık olmuşlardı. O'nun sözlerini hatırladılar: “İnsanoğlu, insanları yok etmeye değil, kurtarmaya geldi.”4İsa mucizelerini insanları yok etmek için değil, onlara faydalı olmak için gerçekleştirmişti. Öğrenciler, O'nu hep şifa veren Kişi ve Kurtarıcı olarak tanımışlardı. İsa ilk kez böyle bir harekette bulunuyordu. Öğrenciler, İsa'nın bunu yapmakla neyi amaçladığını birbirlerine soruyorlardı. SO 571.1

Allah “merhametli olmaktan hoşlanır.”5“Varlığım hakkı için diyor Efendiniz Rab, ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam, ancak kötü kişinin kötü yollarından dönüp yaşamasından sevinç duyarım.”6Yok etmek, suçlamak ve mahkum etmek O'nun “yabancı olduğu bir iştir.”7Fakat sevgi ve merhametiyle geleceğin üzerindeki örtüyü kaldırır ve günahın kötü sonuçlarını insanlara açıkça gösterir. SO 571.2

İncir ağacının lanetlenmesi ders alınması gereken bir örnekti, İsa'nın önünde bol yapraklarıyla görünen verimsiz ağaç Yahudi ulusunun bir simgesiydi. Kurtarıcı, İsrail'in başına gelecek felaketi ve bunun sebebini öğrencilerine açıklamak istiyordu. Bu amaçla ağacı ahlaki özelliklerle donattı ve bunu ilahi gerçeği açıklamak için kullandı. Yahudiler, Allah'a bağlı olduklarını iddia ederek diğer uluslardan sürekli uzak duruyorlardı. Tanrı tarafından özel bir imtiyaza sahip oldukları için Yahudiler, diğer tüm uluslardan daha dürüst olduklarını iddia ediyorlardı. Fakat dünyasal değerlere olan bağımlılıkları ve kazanç hırsı onların karakterini tamamen bozmuştu. Bilge olmalarıyla övünürken, Allah'ın isteklerinden habersizdiler ve kalpleri iki yüzlülükle doluydu. Verimsiz incir ağacı gibi, göze hoş gelen, ama ürün vermeyen dallarını gösteriyorlardı. Bu dalların üzerinde “yapraktan başka hiçbir şey yoktu.”8Görkemli tapınağıyla, kutsal sunaklarıyla, süslü hahamları ve etkileyici törenleriyle Yahudilerin dini, dışarıdan bakıldığında gerçekten de göze hoş gibi görünüyordu; fakat onda sevgi, iyilik ve alçak gönüllülük yoktu. SO 571.3

Bahçedeki diğer incir ağaçlarında da meyve yoktu. Yapraksız ağaçlardan hiç kimse meyve beklemez ve bu yüzden hayal kırıklığına uğramazdı. Bu ağaçlar diğer ulusları temsil ediyordu. Yahudiler gibi onlar da kutsallıktan yoksundular; fakat onlar, Allah'a hizmet ettiklerini iddia etmiyor ve diğerlerinden daha iyi olduklarıyla övünmüyorlardı. Onlar Allah'ın işlerine ve usullerine yabancıydılar. Onlar için incir zamanı henüz gelmemişti. Onlar hala kendilerine ışık ve umut getirecek bir günü bekliyorlardı. Allah'tan sayısız lütuflar alan Yahudiler onların kötüye kullanılmasından sorumluydular. Sahip olmakla övündükleri ayrıcalık sadece onların suçlarını artırdı. SO 572.1

İsa acıkmıştı ve ağacın yanına incir bulmak umuduyla geldi. İsa aynı şekilde onların içinde dürüstlük meyveleri bulmak için İsrail'e geldi. Dünyaya iletmeleri için onlara sayısız lütuflar sundu. Onlara her türlü imkanı ve ayrıcalığı verdi. Bunun karşılığında onlardan sadece lütuf dolu işinde kendisiyle birlikte çalışmalarını ve sempati duymalarını istedi. Kendi halklarının kurtuluşu için fedakar olduklarını, kendilerini tamamen Allah'a adayıp tüm yürekleriyle O'na hizmet ettiklerini görmeyi arzuladı. Eğer onlar Allah'ın Yasası'na uysalardı, İsa'nın yaptığı fedakarlığın aynısını onlar da yapardı. Fakat kibir ve kendilerini üstün görme arzusu, Allah'a ve insanlara sevgi duymalarını engelledi. Başkalarına yardım etmeyi reddederek kendi üzerlerine yıkım getirdiler. Allah'tan aldıkları gerçeğin hâzinesini dünyaya iletmediler. Meyve vermeyen incir ağacında kendi günahlarını ve bunun cezasını görebilirlerdi. Kurtarıcı'nın lanetlemesi ile kökten kuruyan incir ağacı, Allah'ın lütfundan yoksun olduğunda Yahudi ulusunun içine düşeceği durumu açıkça gösteriyordu. Paylaşmayı reddettikleri lütfü artık alamayacaklardı. “Ey İsrail, bana, yardımcına karşı çıkman yıkıma uğratıyor seni.”9demişti Rab. SO 572.2

Bu uyarı tüm çağlar için geçerlidir. İsa'nın, kendi gücüyle yarattığı incir ağacını lanetlemesi tüm imanlılar için bir uyarıdır. Hiç kimse başkalarına yardım etmeksizin Allah'ın yasasını uygulayamaz. İsa'nın lütuf ve fedakarlık dolu yaşamından uzak olan birçok kimse vardır. Kendinin mükemmel olduğunu düşünen bir imanlı, Allah'a gerçek anlamda hizmet etmenin ne olduğunu anlayamaz. Onlar sadece kendilerini memnun etmeye çalışırlar ve her zaman kendi egoları doğrultusunda hareket ederler. Zaman, sadece kendileri için bir araya geldik- lerinde onlar için değer taşır. Bu, yaşamları boyunca onların tek uğraşıdır. Başkaları için değil, kendileri için çalışırlar. Allah onları bu dünyada bencil olmadan hizmet etmeleri için seçti. Çevrelerindeki insanlara mümkün olan her şekilde yardım etmelerini amaçladı; fakat onlar öylesine bencildirler ki, kibir onların gözlerini kör eder ve onları kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmemeye yöneltir. Çevrelerindeki insanlardan uzak dururlar. Sadece kendi çıkarı için yaşayan insanlar, bol yaprakları ile gösteriş yapan, fakat meyve vermeyen incir ağacı gibidirler. İbadet ederler, fakat tövbeden ve imandan yoksun olarak! Allah'ın yasasına uymadıkları halde, ona hürmet ettiklerini iddia ederler. Söyledikleri her şey sadece lafta kalır. İsa incir ağacının yanında söylediği sözlerde bu boş gösterişin kendisi için ne kadar değersiz olduğunu gösterir. Açıkça günah işleyen birinin, Allah'a hizmet ettiğini iddia ettiği halde O'nun isteğini yerine getirmek için hiç bir çaba göstermeyenden daha az suçlu olduğunu bildirir. SO 572.3

İsa'nın Kudüs'ü ziyaretinden önce anlattığı incir ağacı benzetmesi, meyve vermeyen ağacı lanetlendiğinde verdiği ders ile doğrudan ilgiliydi. Orada bahçıvan çorak incir ağacı için yalvarmıştı: “Ben onun çevresini kazıp, gereken bakımını yapıncaya dek müsaade edin; yine de meyve vermezse, o zaman onu kesin.” Meyve vermeyen ağaca daha fazla ilgi gösterilmeliydi. Ona her türlü imkan sağlanacaktı; fakat buna rağmen meyve vermezse, hiçbir şey onu yok olmaktan kurtaramazdı. Bu örnekte bahçıvanın çalışmasının sonucu önceden söylenmedi. Bunun sonucu İsa'nın sözlerinde belirttiği insanlara bağlıydı. Meyve vermeyen ağaç onları temsil ediyordu ve sonları, verecekleri kendi kararlarına bağlıydı. Allah onlara her türlü imkanı verdi; onlar aldıkları bu değerli lütufların kıymetini bilemediler. İsa'nın verimsiz incir ağacını lanetlemesiyle, sonuç onlara açıkça gösterildi. Onlar, kendi sonlarını belirlemişlerdi. SO 573.1

Bin yıldan fazla bir süre boyunca Yahudi ulusu, Allah'ın lütuflarını sürekli kötüye kullanmış ve O'nun cezaî hükümlerini üzerine çekmişti. O'nun uyarılarını reddetmişler ve peygamberlerini öldürmüşlerdi. İsa'nın zamanındaki Yahudiler de aynı yoldan gittikleri için bu günahlardan kendileri de sorumlu hale gelmişlerdi. Aynı yolu izlediklerinden, geçmişte işlenen bu günahlardan İsa'nın zamanındaki Yahudi nesli de sorumlu olmuştur. Allah'ın lütuflarını ve uyarılarını reddettik-lerinden suç nesilden nesile devam etmiştir. Ulusun asırlardır bağlı olduğu zincirlere şimdi kendileri bağlanmaya çalışıyorlardı. SO 573.2

Her çağda insanlara ışıklı bir gün ve özel fırsatlar verilmiştir, yani Allah ile barışmaları için bir denenme süresi tanınmıştır. Fakat O'nun bu lütfunun da bir sınırı vardır. Allah'ın merhameti uzun yıllar alabilir, önemsenmeyebilir, hatta reddedilebilir; fakat merhametin son kez geldiği bir zaman vardır. Kişinin yüreği öylesine taşlaşır ki, artık Allah'ın Ruhu'na karşılık veremez hale gelir. Kurtarıcı'nın o nazik sesi artık duyulmaz olur ve uyarılar bir son bulur. SO 574.1

İşte o an, Kudüs'ün başına gelmiştir. İsa ıstırapla şehri için ağlamıştı; fakat onu artık kurtaramazdı. O'nu doğru yola getirmek için her türlü çabayı harcamıştı. İsrail, Allah'ın Ruhu'nun uyarısını reddettikle-rinden, kendilerine sunulacak olan tek şifa kaynağı da esirgenmişti. Artık onları kurtaracak başka hiçbir kudret yoktu. SO 574.2

Yahudi ulusu Allah'ın Sınırsız Sevgi'nin sunduğu lütufları her çağda reddedenlerin bir simgesiydi. İsa'nın Kudüs için ağladığında döktüğü göz yaşları, insanlığın tüm çağlarda işlediği günahları içindi. Tanrı Ruhu'nun uyarılarını reddedenler, İsrail'in başına gelen yargıda kendi kaderlerini de görebilirler. SO 574.3

Günümüz neslinde bile tıpkı inançsız Yahudiler gibi aynı tutum içinde olan birçok kimse vardır. Allah'ın gücünün büyüklüğüne tanık olmuşlardır; Kutsal Ruh onların yüreğine seslenmiştir; fakat onlar inat etmişler ve inançsızlıklarına bağlı kalmışlardır. Allah onları birçok şekilde uyarır; fakat onlar kendi hatalarını itiraf etmek istemezler ve O'nun mesajını ve elçilerini reddederler. Allah'ın, onların kurtuluşu için sunduğu imkanları kötüye kullanmalarının sonucunda kendilerini felakete sürüklerler. SO 574.4

Onların aracılığıyla gizli kalmış günahları açığa çıktığı için imandan dönen İsrail, Allah'ın peygamberlerinden nefret etmişti. Ahab, gizli kötülüklerini açığa çıkardığı için İlyas'ı kendine düşman olarak görüyordu. Bu yüzden bugün İsa için çalışan ve günahı kınayanlar da hor görülür ve hakarete uğrarlar. Kutsal Yazı'nın gerçeği, İsa'nın dini, ahlaki bozukluğun güçlü etkisine karşı mücadele eder. Günümüzdeki insanların yüreğinde, İsa'nın zamanındakinden çok daha güçlü bir ön yargı vardır. İsa insanların dünyasal beklentilerini karşılamadı; günahsız, tertemiz yaşamıyla onların günahlarını kınadı; onlar ise, İsa'yı reddettiler. Bu yüzden bugün insanların davranışları ve doğal eğilimleri, Allah'ın sözünün gerçeği ile uyuşmamakta, binlerce kişi gerçeğin ışığını reddetmektedir. Şeytan'ın kışkırttığı kişiler, Allah'ın sözünden şüphe eder ve kendi bağımsız yargılarına göre davranırlar. Işığı red- dedip karanlığı tercih ederler; fakat bunu yaptıklarında yok olmayı göze almış olurlar. İsa'nın sözlerine itiraz edenler, Gerçek'ten ve Yaşam'dan tamamen uzaklaşıncaya dek sürekli itirazlarını haklı çıkaracak sebepler bulmaya çalışırlar. Bu günümüzde de böyledir. Allah, dünyasal düşüncelerin O'nun gerçeğine karşı getirdiği her itirazı yok etmeyi önermez. Allah'ın Sözü, karanlığı aydınlatacak olan ışığın parlak ışınlarını reddedenler için sonsuza dek bir sır olarak kalacaktır. Gerçek onlardan saklanır. Onların gözleri körleşir ve önlerindeki yıkımı görmeden yürürler. SO 574.5

İsa, Zeytin Dağı'ndan aşağı baktığında dünyayı ve tüm çağları görür. O'nun sözleri, ilahi lütfün çağrısını göz ardı eden herkes için geçerlidir. O'nun sevgisini küçümseyen kişi! O bugün sana sesleniyor! “Esenliğe giden yolu”10bilmesi gereken kişisin. Sen kendine gözyaşı dökmüyorsun; fakat İsa senin için gözyaşı döküyor. Ferisileri yok eden taş yüreğe senin de sahip olduğun açıkça görülüyor. Allah'ın lütfü ve ilahi ışığı ya kalpleri alçakgönüllülükle yumuşatır ya da umutsuz bir dikbaşlılığa neden olur. SO 575.1

İsa, Kudüs'ün katı yürekliliğinden vazgeçmeyeceğini ve tövbe etmeyeceğini önceden gördü; buna karşın, onlar Allah m lütfunu reddetmelerinden dolayı ortaya çıkan sonuçların sorumluluğunu üzerlerine aldılar. Kudüs ile aynı yolu izleyen herkesin başına aynı felaket gelecektir. Rab, şöyle bildiriyor: “Ey İsrail, bana, yardımcına karşı çıkman yıkıma uğratıyor seni.”11“Dinle, ey yeryüzü! Bu halkın üzerine felaket gelecek. Kurdukları düzenin sonucunu getirmek üzereyim; çünkü sözlerime kulak asmadılar, yasamı da reddettiler.”12 SO 575.2

Bu bölüm Markos 11:11-14, 20-21 ve Matta 21:17-I9'a dayanmaktadır. SO 575.3