Sevgi öğretmeni
45. Çarmıhın Gölgesi
İsa'nın yeryüzündeki görevi sona ermek üzereydi. Gitmekte olduğu yol tüm ayrıntılarıyla gözünün önüne geldi. Daha insan özdeşliğini almadan önce bile kaybolan insanlığı kurtarmak için kendisinin geçmesi gereken yolu önceden gördü. Kalbini saran her acı, uğradığı her hakaret, katlanması gereken her sıkıntı, ilahiliğiyle insan özdeşliğini almak için krallık tacından ve tahtından vazgeçmeden önce O'nun gözlerinin önüne geldi. Dünyaya geldiği yemlikten çarmıha kadar olan yol gözlerinin önünde canlandı. Büyük bir acıya katlanması gerektiğini biliyordu. Yaşayacağı her şeyden haberdardı ve şöyle dedi: “İşte geldim. Kutsal Yazı tomarında benim için yazılmıştır. Ey Allah'ım, istemini yapmaktan zevk alırım ben, Yasan yüreğimin derinliğinde- dir.”1 SO 399.1
Görevinin sonucu sürekli gözlerinin önündeydi. Tüm bu sıkıntılara boş yere katlanmış olmaması, O'nun dünyadaki zorluklar ve fedakarlıklarla dolu yaşamının tek sevinç kaynağıydı. İnsanlık uğruna kendi yaşamını feda ederek dünyayı Allah'ın Hükümranlığına geri kazanmak istiyordu. İlk olarak insanlık uğruna kendi kanını dökecek olmasına rağmen; dünyanın günahlarının O'nun masum ruhuna yüklenecek olmasına rağmen; ve O, tarifsiz acıyı bizim uğrumuza çekecek olmasına rağmen, yüreğinde insanlığı kurtarmanın sevinciyle, karşılaşacağı utancı önemsemedi ve çarmıhı seçti. SO 399.2
İsa nın gözlerinin önünde canlanan bu acı dolu olaylar, görevini sürdürürken kendisine yardımcı olan kişilerden gizlendi; fakat O'nun çekeceği büyük acıya tanık olacakları zaman yaklaşıyordu. Sevdikleri ve güvendikleri Kişi nin düşmanlarının eline teslim edildiğini ve çarmıha gerildiğini görmeleri gerekecekti. Çok yakında onları kendisinin görülebilir varlığının tesellisinden yoksun olarak dünyada tek başlarına bırakması gerekecekti. Nefret ve inançsızlık yüzünden onlara nasıl zulüm edileceğini biliyordu ve yaşayacakları bu büyük zorluklar için onları hazırlamak istiyordu. SO 399.3
İsa ve öğrencileri Filipus Sezariyesi yakınlarındaki kasabalardan birine geldiler. Celile sınırlarının dışında putperestliğin hüküm sürdürdüğü bir bölgedeydiler. Öğrenciler burada Yahudiliğin etkisinin kontrolünden uzaklaşıp putperest ibadetine ilgi göstermeye başladılar. Çevrelerinde dünyanın her yerinde var olan batıl inançların her türlü şekli sergileniyordu. İsa çevrelerindeki bu manzaraların, onları putperestlere karşı sorumluluklarını hatırlamaya yöneltmesini arzuluyordu. Bu bölgede kaldığı süre boyunca buradaki insanlara öğretilerini yaymak yerine, öğrencileriyle yakından ilgilenmeye özen gösterdi. SO 400.1
Kendisini bekleyen büyük acıyı onlara açıklamak üzereydi; fakat önce, onlara söyleyeceği sözleri anlayabilmeleri, yürekten kabul edebilmeleri ve buna hazır olabilmeleri için tek başına oradan ayrıldı ve dua etti. Onların yanına geri döndüğünde anlatmak istediğini hemen açıklamadı. Onları bekleyen zorluklara karşı koyabilecek gücü kendilerinde bulabilmeleri ve bunu yapmadan önce duydukları imanı açıkça bildirmeleri için onlara fırsat verdi. Onlara sordu: “Halk İnsanoğlu'nun kim olduğunu söylüyor?”2 SO 400.2
Öğrenciler acı içinde, İsrail halkının, Mesih'ini tanımadığını kabul etmek zorunda kaldılar. Buna karşın gerçekleştirdiği mucizelere tanık olduklarında bazıları O'nu Davut'un Oğlu diye kabul etmişti. Beytsayda'da doyurulan halk O'nu İsrail'in kralı olarak ilan etmek istemişti. Birçoğu O'nu bir peygamber olarak kabul etmeye hazırdı; fakat O'nun Mesih olduğuna inanmıyorlardı. SO 400.3
Isa bu kez öğrencilerin kendisinden söz ederek ikinci bir soru sordu: Ya siz, ben kimim dersiniz?”3Petrus, “Sen yaşayan Tanrı'nın Oğlu Mesih'sin”4diye cevap verdi. SO 400.4
Petrus baştan beri İsa'nın Mesih olduğuna inanmıştı. Vaftizci Yahya'nın vaazıyla İsa'yı kabul eden birçokları, hapse girip orada öldürüldüğünde Yahya'nın görevinden şüphe etmeye başladılar; ve bu kez de İsa'nın, gerçekten kendilerinin uzun zamandır bekledikleri Mesih olduğundan şüphe ettiler. İsa'nın Davut'un tahtına geçmesini sabırsızlıkla bekleyen öğrencilerin birçoğu, böyle bir niyeti olmadığını anladıklarında O'nu terk ettiler; oysa Petrus ve onun yanındaki diğerleri İsa'ya olan bağlılıklarından asla vazgeçmediler. İsa'ya dün övgüler yağdıran, bugün ise O'nu eleştirenlerin inançsızlığı Kurtarıcı'nın gerçek takipçilerinin imanını asla yok edemedi. Petrus şöyle demişti: “Sen yaşayan Tann'nın Oğlu Mesih'sin.”5O, İsa'nın dünyada hüküm süren bir kral olmasını beklemedi; İsa'yı mütevazı haliyle kabul etti. SO 400.5
Petrus Onikiler'in imanını açıkça gösterdi. Buna karşın öğrenciler İsa'nın görevini anlamaktan çok uzaktılar. Hahamların ve yöneticilerin İsa'ya karşı olmaları ve O'nu yanlış tanıtmaları, onları İsa'dan uzaklaş- tıramazken, yine de onların kafalarını karıştırıyordu. Ne yapacaklarını tam olarak bilemiyorlardı. Dünyasal eğitimlerinin etkisi, rabbilerin öğretileri ve geleneklerin gücü, onların gerçeği görmelerini hala engelliyordu. Zaman zaman İsa'nın vasıtasıyla gerçeğin değerli ışığı onların üzerinde parlıyordu. Buna karşın onlar çoğu kez karanlıkta yürümeye çalışan insanlar gibiydiler; fakat o gün imanlarının büyük sınanmasıyla yüz yüze geldiklerinde, Kutsal Ruh onlara güç verdi. Bir süre için “gözlerini görülebilen şeylerden uzaklaştırıp, görünmeyenlere”6çevirdiler. Tanrı'nın Oğlu'nun insan özdeşliğinde gizli olan görkemini gördüler. SO 401.1
İsa, Petrus'a şöyle cevap verdi: “Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun! Bu sırrı sana açan insan7değil, göklerdeki Babam'dır.”8 SO 401.2
Petrus'un açıkça bildirdiği gerçek, inanan insanların imanını oluşturan temeldi. Bu, İsa'nın sonsuz yaşam olarak bildirdiği şeydi; fakat bu bilgiye sahip olmak kişinin kendisini yüceltmesi için bir sebep teşkil etmiyordu. Bu, onun kendi bilgeliğinden ya da iyiliğinden dolayı Petrus'a açıklanmamıştı. İnsanlık ilahi bilgiyi hiçbir zaman kendiliğinden edinemez. “Onlar gökler kadar yüksektir, ne yapabilir-sin? Ölüler diyarından derindir, nasıl anlayabilirsin?”9“Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insan yüreğinin kavraya-ma- dığı Allah'ın derin düşüncelerini sadece Kutsal Ruh bize açıklayabilir.” “Tanrı bunları bize Kutsal Ruh aracılığıyla açıkladı. Ruh her şeyi, Al- lah'ın derin düşüncelerini bile araştırır.”10“Rab, kendisinden korkanlarla paylaşır sırrını.”11ve Petrus'un İsa'nın görkemini fark ettiği gerçeği, “Tanrı tarafından öğretilen”12bir kanıttı. “Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun! Bu sırrı sana açan insan13değil, göklerdeki Babam'dır.”14 SO 401.3
İsa şöyle devam etti: “Ben de sana şunu söyleyeyim: sen Petrus'sun15ve ben topluluğumu bu kayanın16üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnmeyecek.”17Petrus sözcüğü bir kayayı (yuvarlanan bir kayayı) belirtir. Petrus, üzerine inanlı topluluğunun kurulduğu kaya değildi. O, Rab'bini reddedip, O'na kötü sözler söylediğinde ölüler diyarının kapıları ona karşı direndiler. İnanlı topluluğu, ölüler diyarının kapılarının kendisine karşı direnemediği Kişi'nin üzerine kuruldu. SO 402.1
Kurtarıcı'nın gelişinden asırlar önce Musa, İsrail'in kurtuluşu ile ilgili olarak Kaya'yı işaret etmişti. Mezmurların yazarı “Gücümün kayası” demişti. Yeşaya “Egemen Rab şöyle diyor: 'Bakın, Siyon'a sağlam temel olarak bir taş, denenme taşı, değerli bir köşe taşı yerleştiriyorum.'”18diye yazmıştı. Petrus da Kutsal Ruh ile dolu olarak İsa hakkında şöyle demişti: “Çünkü Rab'bin iyiliğini tattınız. İnsanlarca reddedilmiş; fakat Allah'a göre seçkin ve değerli Taş'a Rab'be gelin. O sizi diri taşlar olarak ruhsal bir tapınağın yapımında kullansın.”19 SO 402.2
“...hiç kimse atılan temelden, yani İsa Mesih'ten başka temel atamaz.”20İsa, “Ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım”21dedi. İsa, Allah'ın, tüm gökyüzü elçilerinin ve ölüler diyarının görünmeyen ordusunun huzurunda topluluğunu diri Kaya'nın üzerine kurdu. Bu Kaya kendisidir; bizim uğrumuza feda ettiği kendi bedenidir. Ölüler diyarının kapıları bu temel üzerine kurulan inanlı topluluğuna karşı direnemeye- cektir. SO 402.3
İsa bu sözleri söylediğinde inanlı topluluğu ne kadar da güçsüz görünüyordu! Cinlerin ve kötü insanların güçlerinin kendilerine karşı yöneldiği çok az sayıda gerçekten inanan kimseler vardı; buna karşın İsa'nın yolundan gidenler korkmamalıydı. İmanlarını Kaya'nın üzerine kurdukları sürece hiç kimse onların üstesinden gelemezdi. SO 403.1
Altı bin yıl boyunca iman İsa üzerine kuruldu. Altı bin yıl boyunca Şeytan'ın öfkesinin selleri ve fırtınaları bizim kurtuluşumuzu sağlayacak olan Kaya'yı sarsmaya çalıştı: fakat bunu asla başaramadı. SO 403.2
Petrus, inanlı topluluğunun imanının temelini oluşturan gerçeği açıkladı ve böylece İsa, onu inananların tümünün temsilcisi olarak onurlandırdı. İsa şöyle dedi: “Göklerin Egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim. Yeryüzünde bağlayacağım her şey, göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğim her şey, göklerde de çözülmüş olacak.”22 SO 403.3
“Göklerin Egemenliğinin anahtarları” İsa'nın sözleriydi. Kutsal Yazı'nın tüm sözleri O'nundu. Bu sözlerin gücü gökyüzünü açmaya ve kapamaya yeter. Onlar insanların kabul edildiği ya da reddedildiği şartları bildirirler. Böylece Allah'ın Söz'ünü bildirenlerin işi yaşama yaşam katan veya ölüme ölüm katan bir lezzet olur. Onların işlerinin sonsuz sonuçları vardır. SO 403.4
Kurtarıcı, Müjde'nin hizmetini Petrus'a kişisel olarak vermedi. Bir süre sonra Petrus'a söylediği sözleri tekrar ederek, onları doğrudan imanlı topluluğuna uyguladı. İnananlar topluluğunun temsilcileri ola-rak aynı sözler Onikiler'e de açıklandı. Eğer İsa öğrencilerden birine diğerlerinin üzerinde özel bir yetki vermiş olsaydı, onların kimin en yüce olduğu ile ilgili olarak tartıştıklarını göremezdik. Öğretmenlerinin isteğine uyarak O'nun atadığı Kişi'yi onurlandırırlardı. SO 403.5
Onların başı olarak öğrencilerden birini atamak yerine, İsa onlara şöyle dedi: “Kimse sizi 'Rabbi' diye çağırmasın!... Kimse sizi 'önder' diye çağırmasın. Çünkü bir tek önderiniz var, O da Mesih'tir.”23 SO 403.6
“Her erkeğin baş. Mesih'tir.”24“Tanrı her şeyi O'nun ayaklarının altına sererek O'na bağımlı kıldı. O'nu bütün varlıkların üzerinde baş olmak üzere imanlılar topluluğuna verdi.”25İmanlı topluluğu O'nun temeli olarak İsa'nın üzerine kuruludur; ve önderi olarak İsa'ya itaat etmelidir. Ne insanlara bağımlı ne de onların kontrolü altında olmalıdır. Birçok kimse imanlı topluluğunda güvenilir bir konuma sahip olmanın, ne yapmaları ve neye inanmaları konusunda diğer insanları yönlendirme hakkı verdiğini iddia eder. Allah böyle bir iddiayı onaylamaz. Kurtarıcı şöyle bildirir: “Hepiniz kardeşsiniz.”26Herkes Şey- tan'ın ayartıcı gücüne maruz kalabilir ve hataya düşebilir. Hiçbir fani varlığın rehberliğine güvenemeyiz. İmanın Kaya'sı İsa'nın imanlı topluluğunda yaşayan varlığıdır. Buna en güçsüz olanlar bile güvene-bilir. Kendisinin en güçlü olduğunu sananlar bu düşüncelerinden vazgeçip İsa'nın gücüne güvenmedikleri sürece kendilerinin en güçsüz kişiler oldukları kanıtlanacaktır. Rab şöyle diyor: “İnsana güvenen, insanın gücüne dayanan ve yüreği Rab'den uzaklaşan kişi lanetlidir.”27“O Kaya'dır, işleri kusursuzdur,”28“Ne mutlu O'na sığınanlara!”29 SO 403.7
Petrus'un açıklamasından sonra, İsa, kendisinin Mesih olduğunu hiç kimseye söylememeleri için öğrencileri uyardı. İsa, bu uyarıyı Ferisilerin ve din yorumcularının kendisine karşı olan tutumlarından dolayı verdi. Üstelik halk, hatta öğrencileri bile Mesih hakkında öyle yanlış bir anlayışa sahiptiler ki, O'nunla ilgili genel bir açıklama, onlara, O'nun karakteri ya da işi ile ilgili gerçekçi bir fikir veremezdi; fakat İsa gün geçtikçe kendisini onlara Kurtarıcı olarak gösteriyordu ve böylece onların, Mesih olarak kendisiyle ilgili gerçek bir anlayışa sahip olmalarını istiyordu. SO 404.1
Öğrenciler, İsa'nın bu dünyada bir kral olarak hüküm sürmesini beklediler. Amacını uzun süre gizlemesine rağmen, O'nun sürekli yoksulluk ve gizlilik içinde kalmayacağına inanıyorlardı; O'nun göksel krallığını kuracağı zaman yakındı. Hahamların ve rabbilerin öfkesinin asla dinmeyeceği, İsa'nın kendi halkı tarafından reddedileceği, bir aldatıcı olarak suçlanacağı ve suçlu biri gibi çarmıha gerileceği gerçeği öğrencilerin hiç düşünmek istemedikleri bir şeydi; fakat karanlığın gücünün geleceği vakit yaklaşıyordu ve İsa'nın, önlerinde kendilerini bekleyen zorlu mücadeleyi onlara açıklaması gerekiyordu. Onların böylesine büyük zorluklar yaşayacak olması O'nu çok üzüyordu. SO 404.2
Isa bu zamana dek onlara kendisinin çekeceği acılarla ve ölümü ile ilgili bir açıklama yapmaktan kaçınmıştı. Nikodim ile yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu'nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki O'na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun.”30Fakat öğrenciler bunu duymadılar, zaten duysalardı bile anlayamazlardı. Fakat şimdi, O'nun sözlerini dinleyerek, yaptığı çalışmaları görerek, çevresindeki kişilerin kendisini aşağılamalarına, hahamların karşı çıkmalarına rağmen, Petrus'un şu tanıklığına katılıncaya dek İsa ile birlikte olmuşlardı: “Sen yaşayan Tanrı'nın Oğlu Mesih'sin.”31Şimdi geleceği gizleyen örtünün kalkma zamanı gelmiştir. Bundan sonra İsa, kendisinin Kudüs'e gitmesi, ihtiyarlar, hahamlar ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.”32 SO 405.1
Öğrenciler sessiz bir şekilde, acı ve keder içinde O'nu dinlediler. İsa, Petrus un kendisini Tann'nın Oğlu olarak kabul ettiğine tanık oldu; ve şimdi O'nun, kendisinin acı çekeceği ve öleceği ile ilgili sözleri ona anlaşılmaz göründü. Petrus bu durum karşısında sessiz kalamadı. O'nu bekleyen bu karanlık sondan kurtarmaya çalışırcasına Rab'bine sarıldı ve şöyle haykırdı: “Allah korusun ya Rab! Senin başına asla böyle bir şey gelmeyecek.”33 SO 405.2
Petrus Rab bini seviyordu; fakat İsa, ona kendisini korumak ve acı çekmekten kurtarmak için böyle çaba harcamasını buyurmamıştı. Isa'nın önündeki büyük zorluklara karşı Petrus'un sözlerinin yardımı ve tesellisi yeterli değildi. Onlar, kaybolan bir dünyaya karşı Allah'ın merhamet dolu amacıyla ve İsa'nın kendi örneğiyle öğretmek için geldiği fedakarlık dersi ile uyum içinde değildiler. Petrus, İsa'nın çalışmasında çarmıhı görmeyi arzulamıyordu. O'nun sözlerinin bırakacağı etki, Isa'nın, kendisinin yolundan gidenlerin üzerinde bırakmayı arzuladığı etkinin tam tersiydi; bu, Kurtarıcı'yı o güne kadar söylediği en sert sözlerden birini söylemeye yöneltti: “Çekil önümden Şeytan! Sen yolumda engelsin. Senin düşüncelerin Allah'ın düşünceleri değil, insanın düşünceleridir.”34 SO 405.3
Şeytan, İsa'nın cesaretini kırmaya ve O'nu, görevini gerçekleştirmekten vazgeçirmeye çalışiyordu. Petrus kör sevgisiyle Şeytan'ın aldatmacasına kanıyordu. Karanlıklar prensi onun bu düşüncesinin kaynağıydı. Petrus, Şeytan'ın kışkırtması sonucunda bu sözleri söylemişti. Şeytan çölde, mütevazı ve fedakar olmaktan vazgeçmesi şartıyla İsa'ya dünyanın tüm krallıklarını vereceğini vaat etmişti. Aynı aldatmacayla, bu kez O'nun öğrencisinin yanına geldi. İsa'nın, öğrenci-lerinin gözlerini çevirmesini arzuladığı çarmıha bakmasını engellemek için Petrus'un dünyasal değerlere ilgi göstermesini sağlamaya çalışıyordu. Şeytan, Petrus aracılığıyla İsa'yı kandırabilmek için tekrar çaba harcıyordu; fakat Kurtarıcı bu aldatmacaya kanmadı. O, öğrencisini düşünüyordu. İsa'nın mütevazılığının Petrus'u etkileyememesi için Şeytan, İsa ile öğrencisinin arasına girdi. İsa bu sözlerini aslında Petrus'a karşı değil, onu kendisinden ayırmaya çalışan Şeytan'a karşı söylemişti: “Çekil önümden Şeytan!”35Yanılgıya düşen öğrencim ile benim arama girme ki, Petrus ile yüz yüze gelip, O'na sevgimin sırrını açıklayayım! SO 406.1
İsa'nın yeryüzündeki yaşamının büyük acılarla ve tevazu ile dolu olduğu, Petrus'un yavaş öğrendiği ve ona acı veren bir dersti. Petrus, Rab'binin acılarım paylaşmaktan kaçındı; kızgın fırında böyle bir bir-likteliğin bereketini öğrenmeliydi. Uzun bir süre sonra, yıllar süren çalışmalarından yorgun düştüğünde şöyle yazdı: “Sevgili kardeşlerim; sınanmanız için size giydirilen ateşten gömleği, size garip bir şey oluyormuş gibi garipsemeyin. Tersine Mesih'in acılarına ortak olduğunuz oranda sevinin ki, Mesih'in görkemi görüldüğünde de coşasınız.”36 SO 406.2
İsa kendi yaşamı gibi onların yaşamlarının da fedakarlıkla dolu olması gerektiğini öğrencilerine açıkladı. Öğrencileri ile birlikte onların etrafında bekleyen halka şöyle dedi: “Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkar etsin ve çarmıhım yüklenip beni izlesin.” Çarmıh, Roma'nın gücünün ürünüydü ve ölümün en zalim ve aşağılayıcı şekliydi. En büyük suçluların infaz yerine kadar çarmıhı taşımaları gerekirdi. Çoğu kez çarmıh onların omuzlarına konmak üzereyken, bu işkence aleti üzerlerine bağlanıncaya ve güçleri tükeninceye dek şiddete maruz kalırlardı; fakat Isa, takipçilerine kendiliklerinden çarmıhlarını alıp kendisinin ardından gelmelerini buyurdu. İsa'nın sözleri öğrenciler için pek anlaşılır olmamasına rağmen, onların kendisine olan bağlılıklarını, yani kendisinin uğruna ölümü göze alan bağlılıklarını işaret ediyordu. Onların kendilerini tamamen teslim etmeleri gerektiğini bu sözler en iyi şekilde açıklıyordu; fakat İsa bunların hepsini onların iyiliği için kabul etmişti. Bizler kaybolurken, İsa gökyüzünü arzu edilmesi gereken bir yer olarak görmedi. O, gökyüzünün görkemini büyük acılarla, hakaretlerle dolu bir yaşam ve korkunç bir ölüm için bıraktı. Gökyüzünün paha biçilmez hâzinelerinde zengin olan İsa, dünyadaki yaşamında yoksul oldu, öyle ki O'nun yoksulluğuyla bizler zengin olabilelim. Bizler O'nun geçtiği yolu izlemeliyiz. SO 406.3
İsa'nın, uğruna öldüğü kişiler için sevgi, insanın kendi benliğini feda etmesi demektir. Allah'ın çocuğu olan kişi, kendisini, dünyanın kurtarılması için aşağıya sarkıtılan zincirin bir halkası olarak ve karanlığın içinde kaybolmuş olanları arayıp bularak, onları kurtarmak üzere merhamet dolu planını gerçekleştirmesi için İsa ile birlikte çalışan kişi olarak görmelidir. Bir imanlı, kendisini Allah'a adadığının ve İsa'nın karakterini dünyaya göstermesi gerektiğinin her zaman farkında olmalıdır. İsa'nın yaşamında görülen fedakarlık, sevgi ve şefkat, Allah için çalışan herkesin yaşamında tekrar görülmelidir. SO 407.1
“Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek; canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.”37Bencillik ölüm demektir. İşlevi sadece kendi alanıyla sınırlı olan bedenin hiçbir organı yaşayamaz. Eğer kalp bedenin her yanına yaşam veren kanı gönderemezse, gücünü kaybeder. Bizim yaşamımızı sağlayan kan gibi, İsa'nın sevgisi de O'nun gizemli bedeninin her bölümünde dolaşır. Bizler bir bedenin üyeleriyiz; diğer insanları kardeşi olarak görmeyen her ruh yok olacaktır. “İnsan bütün dünyayı kazanıp canından olursa, bunun ona ne faydası olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir?”38 SO 407.2
Isa o anki yoksulluğunun ve mütevazılığının ötesinde öğrencilerine görkemli bir şekilde gelişini işaret etti. Dünyevi bir krallığın görkemiyle değil, Allah'ın görkemi içinde ve gökyüzünün melekleriyle birlikte^gelişini işaret etti. “O, herkese yaptıklarının karşılığını verecektir.”39Onları yüreklendirmek için şu vaadi verdi: “Size doğrusunu söyleyeyim, burada bulunanlar arasında İnsanoğlu'nun kendi egemenliği içinde geldiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.”40Fakat öğrenciler O'nun sözlerini anlayamadılar. İsa'nın vaat ettiği görkem onlara çok uzaklardaymış gibi görünüyordu. Onların o an için gördükleri tek şey; O'nun yoksulluk, tevazu ve acılar içindeki yaşamıydı. Mesih in krallığı ile ilgili büyük beklentilerinden vazgeçme-leri mi gerekiyordu? Efendilerinin Davut'un tahtına geçtiğini göremeyecekler miydi? İsa, mütevazı bir yaşam sürerek, insanlar tarafından hor görülecek, reddedilecek ve en sonunda ölüme mi mahkum edilecekti? Öğrencilerin yüreğini derin bir üzüntü sardı; çünkü onlar Öğretmenlerini seviyorlardı. Tann'nın Oğlu'nun niçin bu şekilde hor görülmesi, büyük eziyetlere katlanması, evsiz yurtsuz bir şekilde sürekli bir yerden diğerine göç etmesi gerektiğini anlayamıyorlardı ve bu, onları şüphe duymaya yöneltiyordu. Kendisine iyi davranılmayacağım bildiği ve daha önce öğrencilerine bundan söz ettiği halde niçin hala Kudüs'e gitmeyi istediğini anlamıyorlardı. Böyle bir kadere nasıl razı olabilirdi ve onları, kendisini bulmadan önce kayboldukları karanlıktan daha büyük bir karanlık içinde nasıl bırakabilirdi? SO 407.3
Öğrenciler, Filipus Sezariyesi bölgesinde İsa'nın Herod ve Kayafa'dan uzak olduğunu düşünüyorlardı. İsa'nın, Yahudilerin nefretinden ya da Romalıların gücünden korkması için hiçbir sebep yoktu. Ferisilerden uzak olan bu bölgede niçin çalışmamalıydı? Niçin kendisini ölüme teslim etmeliydi? Eğer kendisi ölecekse, O'nun krallığı ölüler diyarının kapılarının direnemeyeceği kadar sağlam bir temel üzerine nasıl kurulacaktı? Bütün bu sorular öğrenciler için bir sırdı. SO 408.1
Onlar şimdi tüm umutlarının yıkılacağı şehre doğru Celile gölü kıyıları boyunca yolculuk ediyorlardı. İsa ile tartışmaya çalışmadılar; fakat gelecekte neler olacağı ile ilgili sessizce ve kederli bir ses tonuyla kendi aralarında konuştular. Tüm şüphelerine rağmen, bazı beklenmedik olayların Öğretmenlerinin bu kötü durumunu değiştirebileceği düşüncesine kapıldılar. Böylece yüreklerini derin bir üzüntü ve şüphe sardı. Uzun ve kederli altı gün boyunca hem umutlandılar, hem de endişe ettiler. SO 408.2
Bu bölüm Matta 16:13-28; Markos 8:27-38; ve Luka 9:18-27'ye dayanmaktadır. SO 409.1