Sevgi öğretmeni

32/88

31. Dağdaki Vaaz

İsa konuşma yaptığında sadece öğrencilerini çağırmazdı. Dinleyicileri olarak sadece yaşam yolunu bilenleri seçmezdi. Bilgisiz ve yanlış yoldaki insanlara ulaşmak O'nun göreviydi. Onların düşüncelerinin karardığı yerde gerçeğin derslerini verdi. O, gerçeğin kendisiydi. Onları uyaran ve yüreklendiren sözleriyle, kendisine gelenlerin sıkıntılarını hafifletmeye çalışıyor ve onlara yardım elini uzatıyordu. SO 279.1

Özellikle öğrenciler için olmasına rağmen, dağ yamacındaki konuşmayı diğer insanlar da dinlediler. Elçilerin görevlerine atanmala-rından sonra, İsa öğrencileriyle birlikte göl kıyısına çekildi. Ayrıca, O'nun bütün yaptıklarını duyan büyük bir kalabalık sabahleyin erkenden Yahudiye'den, Kudüs'ten, İdumeya'dan, Şeria nehrinin ötesinden, Sur ve Sayda bölgelerinden ve Akdeniz sahillerindeki Fenike şehirlerinden kendisine akın etti. İsa'yı dinlemek ve hastalıklarından şifa bulmak amacıyla gelmişlerdi. Kötü ruhlardan sıkıntı çekenler de iyileştiriliyordu. Kalabalıkta herkes İsa'ya dokunmak için çabalıyordu. Çünkü O'nun içinden akan bir güç herkese şifa veriyordu.' ”1 SO 279.2

Deniz kıyısında kendisini dinlemek isteyenlere sesini duyurabileceği kadar geniş bir alan yoktu. Bu yüzden İsa dağ yamacına geri döndü. Kalabalığa sesini duyurabileceği düz bir yer buldu. Çimenlerin üzerine oturdu. Öğrencileri ve orada bulunan kalabalık da onunla birlikte oturdu. SO 279.3

Öğrenciler her zaman İsa'nın yanındaydı. Kalabalık sürekli İsa'ya doğru yaklaşıyordu. Bu yüzden öğrenciler O'na yakın durmaları gerektiğini anladılar. Anlattıklarını dikkatle dinleyebilmek için O'nun yanma oturdular. Gittikleri her yerde, her yaştaki insanlara bildirecekleri gerçekleri dikkatle dinliyorlar ve anlamaya çalışıyorlardı. SO 279.4

O'nun olağanüstü şeyler anlatacağının beklentisiyle, öğretmenlerinin etrafında toplandılar; İlahi krallığın yakında kurulacağına inanıyorlardı ve o sabah gerçekleşen olayların ışığında, İsa'nın, bu konuyla ilgili bir açıklama yapmak üzere olduğunun güvencesini aldılar. Kalabalık da bunu merakla bekliyordu. O'nu dikkatle dinliyorlardı ve onların bu beklentisi yüzlerinden okunuyordu. İlahi Öğretmen'in sözlerini dinleyerek yemyeşil çimenlerin üzerine oturduklarında, geleceğin görkemi onların tüm düşüncelerini sardı. Nefret ettikleri Romalıların üzerinde egemenlik kuracakları ve dünyanın imparatorluğunun2zenginlik ve hazinelerini ele geçirecekleri günü özlemle bekleyen din yorumcuları ve Ferisiler vardı. Yoksul köylüler ve balıkçılar, harabeden farksız olan evlerinin, kendi karınlarını bile doyurmaya yetmeyen yiyeceklerinin ve yaşadıkları zor hayat şartlarının mutlu ve huzurlu bir yaşama dönüşeceği güvencesini duymayı umuyorlardı. İsa'nın, kendilerine, gündüzleri giysi ve geceleri battaniye olarak kullandıkları tek bir elbise yerine, düşmanlarının sahip olduğu gibi pahalı ve gösterişli giysiler vereceğini umuyorlardı. Rab'bin seçtiği halk olarak, İsrail'in diğer milletlerin önünde onurlan-dırılmasını ve Kudüs'ün evrensel krallığın şehri olarak yüceltilmesini heyecan içinde bekliyorlar ve bundan gurur duyuyorlardı. SO 280.1

İsa onların dünyasal yücelik umutlarını kırdı. Dağ yamacındaki yaptığı konuşmada yanlış eğitimin sonucunda gelişen olayları açık-lamaya ve dinleyenlerin O'nun karakterini ve krallığını doğru şekilde algılamalarını sağlamaya çalıştı. Yanlış düşüncelerinden dolayı onları sert bir şekilde eleştirmedi. Dunyada günahın sonucunda oluşan sefaleti gördü. Buna karşın düştükleri bu durumu eleştirerek onları incitmedi. O zamana dek bildiklerinden ruhsal olarak daha üstün olan bir değeri onlara öğretti. Onların, Allah'ın Krallığı hakkındaki düşünceleri ile çatışmadan, bu konudaki kararı kendilerine bırakarak onlara yol gösterdi. O'nun öğrettiği gerçekler, kendisini izleyen kalabalık için olduğu kadar, bizim için de aynı derecede önem taşır. Biz de, onların yaptığı gibi Allah'ın Hükümranlığının temel ilkelerini öğrenmeliyiz. SO 280.2

İsa sözlerine topluluğu kutsayarak başladı. Ruhsal bakımdan ne kadar yoksul olduklarını kabul edenlere ve kurtarılmaya ihtiyaçları olduğunu hisseden insanlara ne mutlu dedi. Müjde yoksullara vaaz edilecektir. O, sadece ruhsal bakımdan zengin olduklarını ve hiçbir şeye ihtiyaçları olmadıklarını iddia eden kibirli kişilere değil, mütevazı ve pişmanlık duyan insanlara da açıklanır. Günaha çare olarak sadece bir tek kaynak açılmıştır. Bu kaynak, ruhsal bakımdan yoksul olanlar içindir. SO 280.3

Gururlu kalp kurtuluşu kazanmak için çaba gösterir; Göklerin Egemenliğindeki payımız ve yeterliliğimiz İsa'nın doğruluğunda anlam kazanır. Ancak kişi kendi zayıflığını kabul edip kibrinden tamamen vazgeçinceye ve kendisini Allah'ın kontrolüne verinceye kadar Rab, onun durumunu düzeltmek için bir şey yapmaz. Böylece Allah'ın vermeyi arzuladığı armağanı alabilir. O'na ihtiyacı olduğunu hisseden kişiden, hiçbir şey esirgenmez. Kendisinde bütün mükemmellikleri barındıran Kişi'ye hiçbir engel tanımadan ulaşabilir. “Çünkü yüksek ve yükselmiş, sonsuzlukta sakin ve ismi kutsal olan şöyle der: 'Ben yüksek ve kutsal yerde otururum ve alçak gönüllülerin ruhunu diriltmek ve ezilmişlerin yüreğini diriltmek için ezilmiş ve alçakgönüllü kişi ile birlikteyim.'”3 SO 281.1

“Ne mutlu yas tutanlara! Çünkü onlar avutulacaklardır. İsa, bu sözleriyle, yas tutmanın günahın suçunu ortadan kaldıran bir güce sahip olduğunu öğretmiyordu. O, sözde kutsallığı veya sahte alçakgönüllülüğü asla onaylamaz. O'nun sözünü ettiği yas, ağlayıp sızlanmak demek değildir. Günah yüzünden yas tutarken, Allah'ın çocukları olma ayrıcalığına sahip olduğumuz için sevinç duymalıyız. SO 281.2

Yaptığımız kötü işlerin sonucunda çoğu zaman zor durumlara düştüğümüz için üzülürüz; fakat bu, her zaman pişman olduğumuz anlamına gelmez. Kişi, işlediği günahın sonucunda duyduğu gerçek pişmanlığı Kutsal Ruh'un çalışmasının sonucunda hissedebilir. Kutsal Ruh, Kurtarıcı'yı üzen ve O'na acı veren kişinin yüreğinin nankörlüğünü ortaya çıkarır ve bizi pişmanlık içinde çarmıhın önüne getirir. İşlenen her günah İsa'yı yeniden yaralar; ve yaraladığımız Kişi ye baktığımızda, O'na büyük acılar veren günahlarımız için yas tutarız. Böyle bir yas, bizi günahlarımızdan döndürecektir. SO 281.3

Kendisini dünyasal değerlere ve zevklere kaptırmış bir kişi, bu yası bir zayıflık olarak algılayabilir. Fakat bu yas, günahlarından dönen ve pişman olan kişiyi sonsuz Olan'a ayrılmaz bağlarla bağlayan güçtür. Bu, Allah'ın meleklerinin, kalbinin taşlaşması ve günahın sonucunda kaybedilen lütufları, pişmanlık duyan kişiye geri getirdiğini gösterir. Günahlarından dolayı pişmanlık duyan kişinin gözyaşları, doğruluğun güneşinin açmasından önce yağan yağmur taneleridir. Bu üzüntü ruhta, yaşayan bir pınar olacak sevinci müjdeler. “Ancak, yaptığın kötülükleri tanı. Tanrın Rab'be karşı günah işledin.” '“Size öfkeli bakmayacağım. Çünkü ben merhametliyim' diyor Rab.”4“Siyon'da yaslılara tayin edip, kül yerine başlarına çelenk, yas yerine sevinç, ağırlık ruhu yerine övgü vermek için beni gönderdi.”5 SO 281.4

Acı ve keder içinde yas tutanlar teselli edilirler. Kederin ve üzüntünün acısı, günaha göz yummaktan iyidir. Yaşadığımız kötü olaylar vasıtasıyla Allah, karakterimizdeki kötü yönleri bize gösterir. O'nun lütfuyla hatalarımızın üstesinden gelebilmemiz için bilmediğimiz yönlerimiz bize gösterilir ve Allah'ın uyarısını dikkate alıp almayacağımız ve önerisini kabul edip etmeyeceğimiz ile ilgili olarak deneniriz. Zor durumda kaldığımızda halimizden şikayetçi olmamalıyız. Bu durumun bizi İsa dan uzaklaştırmasına izin vermemeli, üzüntüye düşmemeli ve isyan etmemeliyiz. Allah'ın önünde mütevazılığımızı korumalıyız. Rab bin yolları sadece kendisini memnun etmek isteyen kişi için karanlıktır. Onlar, insana karanlık ve kasvetli görünürler. Allah'ın yolları merhamet yollarıdır ve bu yolun sonunda kurtuluş vardır. İlyas, çölde yaşamaktan bıktığını ve artık ölmek istediğini belirterek dua ettiği zaman ne yaptığını bilmiyordu. Merhametli Rab onun bu sözlerini ciddiye almadı. Önünde yapması gereken büyük bir iş vardı ve görevini yerine getirdikten sonra çölde yalnızlık içinde cesaretini yitirmiş olarak yok olup gitmeyecekti. Gökyüzüne, yücelerdeki tahta, Allah'ın kutsal elçileri eşliğinde yükselecekti. SO 282.1

Allah acı çekenlerle ilgili olarak şöyle der: “Yaptıklarını gördüm, ama onları iyileştirip yol göstereceğim. Karşılık olarak hem onları hem de aralarında yas tutanları avutacağım.”6“Onların yasını sevince dönüştüreceğim ve onlara teselli vereceğim. Onları sevindireceğim.”7 SO 282.2

“Alçakgönüllü olanlara ne mutlu!” Karşılaştığımız zorluklar, İsa'da gizli olan tevazu ile büyük ölçüde azalabilir. Mesih'in mütevazılığına biz de sahip olursak, her gün karşılaştığımız zorlukların, bize yapılan hakaretlerin ve kötülüklerin üstesinden geliriz. Onlar ruhumuzu artık karartamazlar. İsa'ya inanan bir kişinin asilliğinin en büyük kanıtı, onun kendi iradesine hakim olmasıdır. Yaptığı kötülük ve za-limliklerle dürüstlüğünü yitiren kişi, Allah'ın kendisi aracılığıyla göstermek istediği kutsal karakterini yansıtmasına engel olur. Kalbin mütevazılığı, İsa'nın yolundan gidenlere zafer getiren güçtür; bu, onların gökyüzüne olan bağlılıklarının bir simgesidir. SO 282.3

“Rab yüksekse de alçakgönüllüleri gözetir. Küstahları uzaktan tanır.”8Allah, İsa'nın mütevazı ruhunu örnek alanlara son derece sevecen davranır. Başkaları onları hor görebilirler; fakat onların hor gördüğü bu insanlar, Allah katında büyük değer taşırlar. Gökyüzüne sadece zeki, yüce, iyiliksever, çalışkan ve gayretli olanlar değil; ruhsal bakımdan yoksul olan, İsa'nın varlığını arzulayan ve en büyük tutkuları Allah'ın isteğini yerine getirmek olanlar da rahatlıkla girebileceklerdir. Onlar giysilerini yıkayan ve onları Kuzu'nun kanında temizleyenlerin arasında olacaklardır. “Bunun için, Allah'ın tahtının önünde duruyor-lar. O'nun tapınağında gece gündüz O'na tapınıyorlar. Taht üzerinde oturan, çadırını onların üzerine gerecektir.”9 SO 283.1

“Ne mutlu dürüstlüğe acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurula- caklardır.” Kendisinin dürüst olmadığını hissetmesi, kişiyi dürüst olmaya yöneltir ve bu arzusunu gerçekleştirmeye çalıştığı zaman asla hayal kırıklığına uğramaz. Kalplerinde İsa için yer açanlar, O'nun sevgisini fark edeceklerdir. Allah'ın karakterini örnek alanlar mutlu olacaklardır. Kutsal Ruh, İsa'yı arayan kişiye mutlaka yardım eder. İsa'yı ona tüm mükemmellikleriyle gösterir. İsa'ya iman eden kişi, karakter bakımından O'na benzeyinceye kadar, Kutsal Ruh ona yardım etmeye devam eder. Sevgi unsuru onun yeteneklerini artırarak ve gökyüzü ile ilgili daha fazla bilgi edinmesini sağlayarak, onun ruhunu geliştirir. Böylece onu her bakımdan mükemmelleştirir. “Dürüstlüğe susayanlara ne mutlu! Çünkü onların susuzluğu giderilecektir.” SO 283.2

Merhametli olanlar, merhamet bulacaklar ve kalbi temiz olanlar, Allah'ı göreceklerdir. Her kötü düşünce ruha zarar verir, ahlaki değerleri zayıflatır ve Kutsal Ruh'un etkilerini yok eder. İnsanın Allah'ı görmesini engellemek için ruhsal görüşü zayıflatır. Rab pişman olan günahkarı affeder; fakat affedilmesine rağmen ruh lekelenmiştir. Ruh- sal gerçeği anlamak isteyen kişi davranışlarındaki ve düşüncelerindeki tüm kötülüklerden vazgeçmelidir. SO 283.3

Fakat İsa'nın sözleri, kişiyi kötü düşüncelerden ve Yahudilerin titizlikle sakındığı törensel yozlaşmadan kurtarmaktan çok daha fazlasını sağlar. Bencillik, bizim Allah'ı görmemizi engeller. Sadece kendi çıkarını düşünen kişi, Allah'ı da kendisi gibi görür. Bundan vazgeçinceye dek sevginin kaynağı olan Kişi'yi anlayamayız. Sadece, bencil olmayan, mütevazı ve dürüst olan kalp, Allah'ı “merhametli, lütufkar, sabırlı, iyiliği ve gerçeği bol” olarak görür.10 SO 284.1

“Ne mutlu barışı sağlayanlara!” İsa'nın sağladığı barışın kaynağı gerçektir. O, Allah ile uyum içindedir. Dünya, Allah'ın Yasası'na düşmandır; günahkarlar kendilerini yaratana düşmandır; ve sonuç olarak onlar birbirlerine de düşmandırlar. Fakat Mezmurlar'da şöyle yazılıdır: “Yasa'nı sevenler huzur bulur. Onları hiçbir şey sarsmaz.”11Barışı insanın kendisi sağlayamaz. Toplumun bireylerinin sıkıntılarını hafifletmek ve onları kötü davranışlardan uzaklaştırmak için yapılan insani planlarla barışı sağlayamayız. Çünkü onlar insanın kalbine ulaşamazlar. Gerçek barışı yaratan ve sürdürebilen tek güç İsa'nın lütfudur. Bu, kalbe aşılandığı zaman, kavga ve çekişmelere neden olan kötü düşünceleri yok edecektir. “Çalı yerine çam bitecek; ve ısırgan yerine mersin ağacı bitecek.”12“Çöl ve kurak toprak sevinecek ve bozkır coşup çiğdem gibi çiçeklenip sevinçle coşacak.”13 SO 284.2

Ferisi örneğinden ve buyruklarından çok farklı olan bu öğreti herkesi şaşırttı. İnsanlar dünyasal zenginliğin kendilerine mutluluk getireceğini ve bu şekilde ün kazanacaklarını ve onurlandırılacaklarını düşünmeye yöneltilmişlerdi. Halk arasında “Rabbi” diye çağırılmak, zeki ve dindar kişiler olarak yüceltilmek onları memnun ediyordu. Bunu bir mutluluk tacı olarak görüyorlardı. Fakat bu büyük kalabalığın önünde, İsa, dünyasal kazanç ve onurun, bu gibi kişilerin alacağı ödül olduğunu açıkladı. İsa, kesin ve ikna edici bir şekilde konuştu. Sessizce O'nu dinlemekte olan kalabalık biraz korkmuştu. Şüphe içinde birbirlerine baktılar. Eğer bu Kişi'nin öğretileri doğruysa, onların ara- sından kimler kurtarılacaktı? Birçoğu bu yüce Öğretmen'in Kutsal Ruh ile birlikte hareket ettiğine ve O'nun ilahi sözler söylediğine inandılar. SO 284.3

Onlara gerçek mutluluğun ne olduğunu ve onun nasıl elde edileceğini açıkladıktan sonra İsa, insanları sonsuz yaşam ve dürüstlüğün yoluna getirebilmek için Allah tarafından seçilen kişiler olarak, öğrencilerin görevlerini daha belirgin bir şekilde anlattı. Onların çoğu zaman cesaretlerini yitireceklerini, düş kırıklığına uğrayacaklarını, kendilerine düşman olan kişilerin hakaretlerine maruz kalacaklarını ve tanıklıklarının reddedileceğini biliyordu. Sözlerini dikkatle dinleyen bu saf kişilerin, görevlerini yerine getirirken, iftiralara uğrayacaklarını, onlara işkence edileceğini, hapsedileceklerini ve hatta öldürüleceklerini çok iyi biliyordu. “Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Göklerin Egemenliği onlarındır. Bana olan bağlılığınızdan ötürü insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşamış olan peygamberlere de böyle zulmettiler.” SO 285.1

Dünya günahı seviyor ve dürüstlükten nefret ediyor. Bu, onun İsa'ya olan düşmanlığının da sebebiydi. O'nun sonsuz sevgisini reddedenlerin hepsi O'nun gerçeklerini rahatsız edici bir unsur olarak görürler. İsa'nın ışığı, onların günahlarını örten karanlığı yok eder ve onların kendilerini yenilemeleri gerektiği ortaya çıkar. Kutsal Ruh'un etkisini kabul edenler, kendileriyle çatışmaya girerken, günaha bağlı kalanlar gerçekle ve onun temsilcileriyle savaşırlar. SO 285.2

Böylece çekişme başlar ve İsa'nın yolundan gidenler, sanki insanlara zarar veren kişiler gibi suçlanırlar. Allah ile birlikte olmayı seçtikleri için dünya onlara düşman olur. Onlar, İsa'ya yapılan hakaretlere katlanırlar. Dünyanın en yüce Kişi'sinin geçtiği yoldan geçmektedirler. Onlar, düşmanlarının zulmünü kederle değil, sevinçle karşılamalıdırlar. Çektikleri her zorluk, onların daha da mükemmelleşmesini sağlar. Bütün bu zorluklar onların görevlerini daha iyi yapmaları için bir neden teşkil eder. Girdikleri her büyük çatışma, dürüstlük uğruna verdikleri bir mücadeledir ve her çatışma, onların kazana-cakları zafere sevinç ekleyecektir. İsa'nın yolundan gidenler, bunu göz önünde bulundurarak, bu zorluklardan korkup kaçmak yerine, sabır, iman ve sevinçle mücadele edeceklerdir. Allah'ın isteğini yerine getirmeyi her şeyden önemli sayarak, bunun için üzerlerine düşen gö-revi yapmayı sabırsızlıkla beklerler. O'na hizmet edenler, her görevi korkusuzca ve başkalarının düşüncelerinden etkilenmeden yerine getirirler. SO 285.3

İsa, şöyle dedi: “Sizler dünyanın tuzusunuz.” Zulümden kaçmak için dünyadan uzak durmayın, ilahi sevginin tadının tuz gibi dünyayı bozulmaktan kurtarması için diğer insanların arasında bulunmalısınız. SO 286.1

Kutsal Ruh'un etkisine cevap verenler, Allah'ın kutluluğunun insanlara aktığı kanallardır. Yeryüzünde Allah'a hizmet eden insanlar olmasa ve Allah'ın Ruhu insanların arasından çekilse, Şeytan'ın egemenliğinin amacı gerçekleşir ve dünya yok olmaya doğru giderdi. Kötüler bunu her ne kadar bilmese de, kendilerinin de sahip oldukları dünya nimetlerini, hor gördükleri ve zulmettikleri Allah'ın halkı ile birlikte yaşamalarına borçludurlar; fakat Hıristiyanlar için bu sadece sözle sınırlı kalırsa, onlar tadını kaybetmiş tuz gibi olurlar ve onların dünyada hiçbir iyi etkileri kalmaz. Allah'ı yanlış tanıtmaları sonucu, inançsız insanlardan daha kötü bir duruma düşerler. SO 286.2

“Sizler dünyanın ışığısınız.” Yahudiler kurtarılmayı sadece kendi uluslarıyla sınırlandırmayı düşündüler; fakat İsa onlara kurtuluşun tıpkı güneşin ışınları gibi olduğunu gösterdi. O, tüm dünyaya aittir. Müjde bir kitabın kapağı ya da bir dua evinin duvarları ile sınırlı değildir. O, kendi çıkarlarımız için ortaya çıkarılıp daha sonra bir kenara atılmamalıdır. O, günlük yaşamımızda bizi kutsayacaktır ve hem iş ilişkilerimizde, hem de sosyal ilişkilerimizde kendisini gösterecektir. SO 286.3

Gerçek karakter, dışarıda şekil verilip daha sonra giyilen bir giysi gibi değildir. O, kişinin yüreğinde şekillenir. Eğer diğer insanları da dürüstlük yoluna çağırmak istiyorsak, dürüstlüğün ilkelerini kalbimizde korumalıyız. İmanlı olduğumuzu iddia etmemiz, bizi dindar bir kişi gibi gösterebilir. İddia ettiğimiz değil, sahip olduğumuz ve uyguladığımız iman, gerçeğin sözünü koruyabilir. İlahi ışığı dünyaya iletmek için; ağırbaşlı ve çalışkan olmak, iyilik yapmak, günahtan uzak durmak, her şeye rağmen dürüst olmak ve kutsal bir yaşam sürerek başkalarına örnek olmak gerekir. SO 286.4

İsa, Yasa'nın ayrıntıları üzerinde durmadı; fakat kendisini dinleyenleri, onun gerektirdiklerini ortadan kaldırmak için geldiğini düşünmeye de sevk etmedi. Ajanların, her sözü kendi amaçları doğrultusunda kullanacaklarını biliyordu. Kendisini dinleyenlerin arasındaki birçok kişinin önyargılı düşüncelere sahip olduklarını da biliyordu. Musa aracılığıyla verilen Yasa ve dine olan imanlarını sarsacak hiçbir şey söylemedi. İsa bizzat hem ahlaki hem de törensel yasayı buyur- muştu. Kendi öğretisine duyulan güveni yok etmeye gelmedi. Yasa'ya ve peygamberlere olan saygısından dolayı Yahudi ulusunu kuşatan geleneksel sınırlamaların ve taleplerin oluşturduğu duvarı yıkmaya çalıştı. Onların yasayla ilgili yanlış yorumlarını bir kenara bırakırken, İbranilere bildirilen önemli gerçeklere sahip çıkmaları için öğrencilerini dikkatle uyardı. SO 286.5

Ferisiler yasaya bağlı olmalarıyla övünüyorlardı; buna karşın onun ilkeleriyle ilgili çok az bilgi sahibiydiler. Kurtarıcı'nın her sözünü kendilerine yapılan bir hakaret olarak kabul ediyorlardı. İsa gerçeği gizleyen engelleri ortadan kaldırırken, Ferisiler O'nun gerçeği yok etmekte olduğunu ve yasayı önemsemediğini birbirlerine fısıldadılar. Fakat İsa onların düşüncelerini okudu ve şöyle dedi: “Ruhsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini ortadan kaldırmaya geldiğimi sanmayın. Ortadan kaldırmaya değil, yerine getirmeye geldim.” İsa burada Ferisilerin suçlamalarında haksız olduklarını kanıtlıyor. O'nun dünyadaki görevi, ihlal ettiğini belirterek suçladıkları yasanın doğruluğunu kanıtlamaktı. Allah'ın Yasası değiştirilebilir ya da ortadan kaldırılabilir olsaydı, İsa'nın bizim günahlarımız yüzünden acı çekmesi gerekmezdi. O, kendi yaşamında da yasaya bağlı kalarak, onun buyruklarını bize açıklamak ve onu bize tanıtmak için geldi. SO 287.1

Allah, insanları sevdiği için bize kutsal buyruklarını vermiştir. Günahın sonuçlarından korumak için dürüstlüğün ilkelerini bize gös-terir. Yasa, Allah'ın düşüncesinin bir ifadesidir; İsa aracılığıyla aldığımızda bizim de düşüncemiz haline gelir. Bizi doğal arzuların ve hırsların gücünden ve günaha sürükleyen ayartılmadan korur. Allah bizim mutlu olmamızı arzular ve O'na bağlı kalarak, sevinç bulmamız için bize yasanın buyruklarını vermiştir. İsa'nın doğumunda melekler şu ilahiyi söylediler: SO 287.2

“En yücelerdeki Allah'a yücelik ve
yeryüzünde O'nu hoşnut eden insanlara esenlik olsun.”
SO 287.3

Onlar İsa'nın yüceltmek ve onurlandırmak için geldiği yasanın prensiplerini bildiriyorlardı. SO 287.4

Yasa Sina Dağı'nda bildirildiğinde, kendi günahkarlıklarının farkına varabilmeleri için Allah, insanlara kendi kutsal karakterini gösterdi. Yasa onların günahlı ve Kurtarıcı'ya ihtiyaçları olduğunu anlamaları için verildi. Yasa bunu, Kutsal Ruh aracılığıyla insanlar onun buyruklarını yerine getirdiğinde yapacaktı. Bu görev hala yapılmalıdır. İsa'nın yaşamında Yasa'nın ilkeleri açıkça görülür. Allah'ın Kutsal Ruh'u onların yüreğine ulaştığında ve İsa'nın ışığı, insanların, O'nun kanının aklayıcı gücüne olan ihtiyacını ve O'nun haklı çıkaran lütfunu gösterdiğinde, Yasa hala imanla aklanmamız için bizi İsa'ya getiren bir aracıdır. “Rab'bin yasası yetkindir. Cana can katar.”14 SO 287.5

İsa, şöyle dedi: “Gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek.” Gökyüzünde parlayan güneş, üzerinde yaşadığımız yeryüzü, Allah'ın Yasası'nın değişmez ve sonsuz olduğunun kanıtıdır. Onlar yok olsa bile, ilahi buyruklar sonsuza dek kalacaktır. “Göğün ve yerin ortadan kalkması, Kutsal Yasa'nın ufacık bir noktasının yok olmasından daha kolaydır.”15İsa'yı işaret eden kurban sistemi, O'nun ölümüyle geçerliliğini yitirecekti; fakat On Emir'in buyrukları Allah'ın Egemenliği kadar kalıcıdır. SO 288.1

“Rab'bin Yasası mükemmel olduğundan dolayı” onun üzerinde değişiklik yapmak kötülük yapmak demektir. Allah'ın emirlerine itaat etmeyenler ve başkalarının da aynı şeyi yapmasına neden olanlar, İsa tarafından kınanırlar. Kurtarıcı'nın sadakat dolu yaşamı yasanın doğruluğunu kanıtladı. Yasaya insanlığın uyabileceğini ve ona itaat etmenin sonucunda gelişen karakterin mükemmelliğini gösterdi. O'nun gibi itaat edenler de aynı şekilde yasanın “kutsal, doğru ve iyi” olduğunu belirtirler.16Diğer yandan, Allah'ın emirlerine karşı gelenler, Şeytan'ın, yasanın adil olmadığı ve ona uyulamayacağı yönündeki iddiasını des-teklerler. Böylece büyük düşman tarafından kandırılır ve Allah'a karşı saygısızlık ederler. Onlar ilk olarak Allah'ın Yasası'na karşı gelen Şey- tan'ın çocuklarıdır. Onların gökyüzüne alınmaları, isyan ve anlaşmazlıkların tekrar ortaya çıkmasına yol açar ve evrenin huzurunu bozardı. Yasanın tek bir ilkesini bile kasten ihlal eden hiç kimse gökyüzünün krallığına alınmayacaktır. SO 288.2

Rabbiler, dürüst oldukları için gökyüzüne giriş hakkına sahip olduklarını iddia ediyorlardı; fakat İsa bunun yetersiz ve önemsiz ol-duğunu belirtti. Ferisilerin dürüstlüğü, gösteriş için yapılan törenler ve gerçek hakkında yüzeysel olarak edinilen bilgilerden ibaretti. Rabbiler yasayı koruma çabalarından dolayı kendilerinin kutsal olduklarını iddia ediyorlardı; fakat onlar yaptıkları işlerle dinde dürüstlüğü yok ettiler. Geleneksel ibadetlere bağlı görünürlerken, yaşamlarında her türlü ahlaksızlığa göz yumdular. Onlar sahte dürüstlükleriyle gökyüzünün krallığına asla giremezlerdi. SO 288.3

İsa'nın zamanında çok az insanın gerçek dürüstlüğü onaylaması, insanlar için en büyük aldatmacaydı. İnsanların yaşadıkları tüm olaylarda, gerçeği yüzeysel olarak bilmenin kişiyi kurtarmak için yeterli olmadığı kanıtlanmıştır. Bu bilgiler doğruluğun meyvelerini getirmezler. İlahi gerçeğe karşı kıskançlık duyan bir kişi, aynı zamanda ondan nefret ettiğini yaşamının her alanında açıkça gösterir. Tarihin en karanlık devirleri, yobaz dini liderlerin sebep olduğu katliamlarla doludur. Ferisiler, İbrahim'in çocukları olduklarını iddia ediyorlar ve Tanrı bilgisine sahip olmalarıyla övünüyorlardı. Bu avantajlar onları bencillikten, kötülük yapmaktan, para hırsından ve ikiyüzlülüklerinden vazgeçiremedi. Kendilerinin, dünyanın en yüce din bilginleri olduklarını sanıyorlardı; fakat sahte imanları, onları Yüce Rab'bi çarmıha germeye yöneltti. SO 289.1

Bugün aynı tehlike hala varlığını sürdürmektedir. Birçok kişi sadece bazı ilahi prensiplere uydukları için imanlı olduklarını düşünür; fakat gerçeği kendi yaşamlarında uygulamamışlardır. O'na inanmamışlar ve sevmemişlerdir. Bu yüzden gerçeğin kutsanmasıyla gelen lütfü ve gücü alamamışlardır. İnsanlar gerçeğe iman ettiklerini belirtebilirler; fakat bu, onların dürüst, nazik, sabırlı ve gökyüzüne bağlı olmalarını sağlamıyorsa, bu hem onlara hem de onlar aracılığıyla dünyaya kötülük getirir. SO 289.2

İsa'nın dürüstlüğü, Allah'ın isteğini yerine getirebilmemiz için yüreğimizdeki ve yaşamımızdaki doğruluktur. Günahlı insan, sadece Allah'a iman ettiğinde ve O'na sürekli bağlı kaldığında dürüst olabilir. Gerçek kutsallık, onun düşüncelerini yükseltecek ve yaşamını onur- landıracaktır. Eskiden formalite gereği olarak yaptığı ibadeti, şimdi gerçek bir inanlının yaptığı gibi tüm kalbiyle ve iman dolu olarak yapacaktır. Allah a hizmet etmek için yapılan törenler, ikiyüzlü Ferisilerinki gibi anlamsız ayinler olmayacaktır. SO 289.3

İsa, emirleri ayrı ayrı ele alır ve onların gereklerinin anlamını ve önemini açıklar. Onların gücünden bir zerresini ortadan kaldırmak yerine, onların prensiplerinin ne kadar geniş kapsamlı olduğunu gösterir. Yahudilerin gösteriş için yaptıkları ibadetteki büyük hatayı açığa çıkarır. Kötü düşüncelerle ya da aşırı hırslarla Allah'ın Yasası'nın ihlal edildiğini bildirir. Yaşamı boyunca en az haksızlık yapan biri bile yasa- yı ihlal eder ve kendi ahlaki yapısının bozulmasına neden olur. Katliam ilk önce düşüncelerde oluşur. Kalbinde nefrete yer veren, kötülük yoluna ilk adımı atmış olur. Allah böyle bir kişinin sunduğu hizmeti onaylamaz. SO 289.4

Yahudiler sürekli intikam hırsı içindeydiler. Romalılara olan nefretlerinden dolayı onlara ağır suçlamalarda bulundular. Kötülük Prensi'nin hareketlerine uyarak, onu memnun ettiler. Böylece Şeytan'ın onlara bundan sonra yaptıracağı diğer kötülükler için kendilerini hazırladılar. Ferisilerin dini yaşamında, uluslara iyi yönde örnek olabilecek hiçbir kutsallık yoktu. İsa onların, kendilerine zulmeden Romalılara karşı ayaklanabilecekleri ve yaptıkları kötülüklerden dolayı intikam duygusu besleyebilecekleri düşüncesiyle kendilerini kandırmamalarını buyurdu. SO 290.1

İsa'nın yolundan gidenlerin bile, bazen haklı olarak öfkelendikleri durumların olduğu doğrudur. Bu imanlı kişiler Allah'a saygısızlık edildiğini, O'nun hizmetinin gözden düşürüldüğünü, masum insanlara zulmedildiğini gördüklerinde haklı olarak öfkelenirler. Dürüstlük hissinden doğan bu tür bir öfke günah değildir; ancak her kışkırtıcı hareketin sonucunda öfke ve kızgınlığa göz yumanlar, kalplerinde Şeytana yer açmaktadırlar. Eğer gökyüzü ile uyum içinde olmak istiyorsak, kin ve nefreti kalbimizden atmalıyız. SO 290.2

Kurtarıcı, bundan daha fazlasını yapar. İsa şöyle der: “Adağını sunağa getirdiğinde, orada kardeşinin sana karşı bir şikayeti olduğunu hatırlarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git, önce kardeşinle barış; sonra gel, adağını sun.” Birçok kişi kardeşleriyle aslında çözebilecekleri çok küçük sorunlar yüzünden dargın ya da kırgın oldukları halde, dini ibadetleri yerine getirmeye çalışırlar. Allah, onların barış-maları için tüm güçleriyle çaba harcamalarını ister. Onlar bunu yapıncaya dek, onların ibadetlerini kabul etmez. Hıristiyanların bu konudaki görevi açıkça belirtilir. SO 290.3

Allah nimetlerini tüm insanlara sunar. “Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır.” “O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir.” İsa bize kendisi gibi olmamızı buyurur. “Size kötü sözler söyleyenleri kutsayın. Sizden nefret edenlere iyilik edin ki, göklerdeki Baba'nın çocukları olabilesiniz.” Bunlar yasanın prensipleri ve yaşamın kaynağıdır. SO 290.4

Allah'ın insanlar için istediği, insani düşüncenin erişebileceğinden daha yücedir. “Göklerdeki Babanız gibi sizler de mükemmel olun!” Bu buyruk bir vaattir. Kurtuluş planı, bizim, Şeytan'ın gücünden tamamen kurtulmamızı içerir. İsa, pişman olan ruhu her zaman günahtan kurtarır. O, kötülükleri yok etmek için geldi. İsa günahtan korunmak için tövbe eden herkese Kutsal Ruh'un yardım edeceği güvencesini vermiştir. SO 291.1

Ayartan'ın güçlü etkisi, tek bir kötü davranışın özürü olmamalıdır. Şeytan, Mesih'in takipçilerinin karakter zayıflıkları için bahane yaratmalarını duymaktan hoşlanır. Bu gibi bahaneler günaha sürükler. Günah için bahane yoktur. Pişmanlık duyan ve inançlı Allah çocuğu tertemiz ve Mesih benzerliğinde bir yaşama ulaşabilir. SO 291.2

İsa inanlısının ideali, karakter yapısı bakımından İsa'ya benzemektir. İnsanoğlu'nun kendi yaşamında mükemmel olduğu gibi, O'nun yolundan gidenler de kendi yaşamlarında mükemmel olmalıdırlar. İsa bedenen tıpkı kardeşleri gibi yaratıldı. Bizim gibi insan bedeninde doğdu. Bizim gibi O da acıktı, susadı ve yoruldu. Yiyecekle karnını doyurdu ve uyku ile dinlendi. İnsanların kaderini paylaştı; buna karşın, Tanrı'nın Oğlu günahsızdı. O, insan bedenindeki Tanrı'ydı. O'nun karakteri bizim karakterimiz olmalıdır. Rab, kendisine inananlar ile ilgili şöyle der: “Aralarında oturacağım, aralarında yürüyeceğim. Onların Tanrı'sı olacağım; onlar da benim halkım olacaklar.”17 SO 291.3

Isa, Yakup'un gördüğü merdiven; ayakları dünyada olan, ucu gökyüzünün kapısına dayanan, sonsuz görkeme girişin yegane kapısıdır. Dünyaya ulaşan merdivenin basamaklarından biri bile eksik olsaydı, bizler kaybolur giderdik; fakat İsa bize bulunduğumuz yerde ulaşır. Bizim, O'nun yapısını alarak galip gelmemiz için O, bizim yapımızı aldı ve galip geldi. Tanrı, “Öz Oğlunu günahlı insan benzerliğinde gönderdi”18ve bize günahsız bir yaşam örneği verdi. İsa ilahiliğiyle gökyüzüne olan bağlılığını korur ve kendisine iman ederek Allah'ın karakterinin görkemine erişmemizi buyurur. Bu yüzden “göklerdeki Babamız gibi mükemmel” olmalıyız. SO 291.4

İsa gerçek dürüstlüğün ne olduğunu göstermiş ve onun kaynağının Allah olduğunu işaret etmişti. Görevini yerine getirirken bunu bizzat kendisi de uyguladı. Bağış yapmak, dua etmek ve oruç tutmakla ilgili şöyle dedi: Yapmanız gereken doğru işleri gösteriş için insanların gözü önünde yapmayın. Zavallı fakirlerin iyiliği için bağışta bulunun. Duada Allah ile birlik olun. Oruç tuttuğunuz zaman surat asmayın ve sadece kendinizi düşünmeyin! Ferisilerin kalbi çorak ve verimsiz bir topraktır. Bu toprağın içinde ilahi yaşam tohumları yeşeremez. Allah'a en makbul ibadeti yapan, O'na kendisini tamamen teslim edendir. Allah ile bütünleşen imanlılar, O'nun karakterini insanlığa göstermek için O'nunla birlikte çalışan kulları olurlar. SO 291.5

İçten ve samimi bir kalple yerine getirilen hizmetin ödülü büyüktür. “Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.” Karakterimiz, İsa'nın lütfü aracılığıyla yaşadığımız hayata göre oluşur. Ruh gerçek güzelliğine tekrar kavuşur. O'na İsa'nın karakterinin özellikleri verilir ve ilahi Olan'ın görüntüsü onun üzerinde parlamaya başlar. Allah ile birlikte yürüyen ve çalışan insanların yüzlerinde gökyüzünün barışının ifadesi vardır. Onlar gökyüzünün görkemi ile çev-relenirler. Bu insanlar için Allah'ın Egemenliği başlamıştır. Onlar İsa'nın insanlığa mutluluk getirme sevincine ortak olurlar. Rab'be hizmet etmekten onur duyarlar; İsa'nın adına O'nun görevini yapmaları için onlara güven duyulur. SO 292.1

“Hiç kimse iki efendiye birden kulluk edemez.” Bölünmüş bir kalp ile Allah'a hizmet edemeyiz. Kutsal Kitap inancı, diğer birçok dinin aksine sadece kendi alanında etkili olan bir öğreti değildir. O'nun etkisi, mükemmel olması, diğerlerine yayılması ve onları kontrol etmesidir. O, birkaç kez fırça sürülen tuval gibi değil, her milimetresi asla silinmeyecek olan bir renkle doluncaya kadar boyaya batırılan bir tuval gibi olmalı ve kişinin yaşamını tümüyle doldurmalıdır. SO 292.2

“Bu nedenle gözünüz sağlamsa19tüm bedeniniz aydınlık olur. Fakat gözünüz bozuksa20tüm bedeniniz karanlıkta kalır.” İsteklerinde saflık ve tutuculuk, Allah'ın ışığını almamızda etkili olan unsurlardır. Gerçeği bilmeyi arzulayan kişi, onun gösterdiği her şeyi kabul etmeye istekli olmalıdır. Yanlışlarla bir yere varılmaz. Gerçeğe bağlı olmada kararsız ve isteksiz olmak, Şeytan'ın aldatmacasının ve yanlışların karanlığını seçmektir. SO 292.3

Dünyasal politikalar ve dürüstlüğün değişmeyen ilkeleri asla bir- biriyle bağdaşmaz. Onlar gökkuşağının renkleri gibi iç içe değildir. İkisinin arasındaki bu büyük fark, Yüce Allah tarafından da açıkça belirtilmiştir. İsa'nın karakteriyle Şeytan'ın karakteri arasındaki fark, gece ile gündüzün arasındaki fark kadar belirgindir ve sadece İsa'nınki gibi bir yaşam sürenler, O'nun yardımcılarıdır. İşlenen tek bir günah ve yanlış hareket bile kişinin tüm varlığını zedeler ve kişi dürüstlüğünü yitirerek adaletsizliğin aleti olur. SO 292.4

Allah'a hizmet etmeyi seçenler, O'nun sevgisinde huzur bulacaklardır. İsa, gökyüzünde uçan kuşları, tarlalardaki çiçekleri işaret ederek kendisini dinleyenlerin bütün bunları Allah'ın yarattığına i- nanmalarını buyurdu. “Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?”21Allah katında her varlığın ilahi bir değeri vardır. Küçük bir serçe bile, Allah tarafından korunur ve gözetilir. Tarlalardaki çiçekler, yeryüzünü örten çimenler, hepsi kutsal Baba'mızın sevgisini ve ilgisini paylaşırlar. Yüce Yaradan, zambakları öylesine güzel yarattı ki, onların görkemi Süleyman'ın görkemini bile geçti. Allah, kendisinin görüntüsüne ve görkemine sahip olan insanı ne kadar çok sevmektedir! Çocuklarının, O'nun kendi karakterini yansıtmasını arzular. Güneşin ışınları çiçeklere o güzel renklerini ve kokularını verdikleri gibi, Allah da kendi karakterinin güzelliğini insanlara verir. SO 293.1

İsa'nın sevgi, barış ve dürüstlüğe dayalı krallığını seçen herkes, onun ilkelerine her şeyden daha fazla değer vererek gökyüzüne bağlı kalır ve bu yaşamında ihtiyaç duyduğu her bereketi alır. Allah'ın ilahi takdirinin kitabında hepimize birer yaşam sayfası verilmiştir. Bu sayfalar yaşadığımız olayları tüm ayrıntısıyla kapsar. Başımızdaki saçlar bile sayılıdır. Allah'ın düşünceleri her an bizimle birliktedir. SO 293.2

“O halde yarın için kaygılanmayın.”22Yaşamımız boyunca sürekli İsa'nın yolundan gitmeliyiz. Allah, yarın vereceği yardımı bugünden vermez. Uzun yaşam yolculukları boyunca neler yaşayacaklarını, korkuya kapılmamaları için onlara hemen bildirmez. Onlara bunu sadece hatırlayabilecekleri ve yapabilecekleri ölçüde bildirir. Onlara şimdi ihtiyaç duydukları ölçüde güç ve akıl verilir. “Sizlerden birinin bilgelikte eksiği varsa, herkese cömertçe azarlamadan veren Allah'tan istesin ve Allah ona verecektir.”23 SO 293.3

“Başkalarını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız!” Başkalarından daha iyi olduğunuzu zannetmeyin ve onları yargılamaya kalkışmayın. Onların davranışlarının kaynağını bilmediğinizden başkalarını yargılamak yanlış bir davranıştır. Eleştirdiğinizde kendiniz hüküm vermiş olursunuz; zira kardeşlerinizi yargılarken Şeytan'ın yardımcıları olduğunuzu açığa çıkarırsınız. Rab şöyle der: “İman yolunda olup olmadığınızı anlamak için kendi kendinizi sınayın, kendinizi yoklayın!”24Bizim görevimiz budur. “Eğer kendi kendimizi sınasaydık, yargılanmayacaktık.”25 SO 294.1

İyi ağaç iyi meyve verir ve eğer meyve tatsızsa, ağaç kötüdür. Bu yüzden imanlı kişinin ağacının meyvesi, onun kalbindeki dürüstlüğü ve karakterindeki mükemmelliği kanıtlar. Kurtuluşa sadece yapılan iyi işlerle ulaşılmaz. Yapılan iyi işler, sevgiyle hareket eden ve ruhu arındıran imanın kanıtıdır. Sonsuz ödül, sadece bizim iyiliklerimizden ötürü verilmemesine rağmen, bu, İsa'nın lütfü aracılığıyla yapılan işe göre gerçekleşecektir. SO 294.2

Böylece İsa, krallığının prensiplerini açıkladı ve bunların yaşamın temel kuralı olduklarını gösterdi. İsa'nın verdiği bu dersi şöyle özetleyebiliriz: Benim sözümü dinlemek sizin için yeterli değildir. İtaat ederek onları karakterinizin temeli haline getirmelisiniz. Kibir, dağılan kum gibidir. Evinizi insani teoriler üzerine inşa ederseniz bir süre sonra çökecektir. Bu ev, Şeytan'ın sizi ayartma çabasının rüzgarları ve O'nun kötülüğünün şiddetli fırtınalarıyla yok olup gidecektir; fakat benim size gösterdiğim prensipler, sonsuza dek kalacaktır. Bana inanın ve evinizi benim sözlerim üzerine inşa edin. SO 294.3

“İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerinde kuran akıllı adama benzer. Yağmur yağmış, seller yükselmiş, yeller esmiş ve eve saldırmış; ama ev yıkılmamış. Çünkü kaya üzerine kurulmuştu.”26 SO 294.4

Bu bölüm Matta 5; 6; 7'ye dayanmaktadır. SO 294.5