Elçilerin İşleri
20—Çarmihi Yüceltmek
[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 15:36—41; 16:1—6 ayetlerine dayanmaktadır.]
Bir süre Antakya’da hizmet ettikten sonra, Pavlus çalışma arkadaşına başka bir müjdeleme yolculuğuna çıkmayı teklif etti. Barnaba’ya, “Rab’bin sözünü duyurduğumuz bütün kentlere dönüp kardeşleri ziyaret edelim, nasıl olduklarını görelim” dedi. EI 177.1
Hem Pavlus hem de Barnaba kendi hizmetleri sayesinde yakın zamanda müjde mesajını kabul etmiş olanlar için tatlı bir sevgi duyuyorlardı ve onları bir kez daha görmeyi arzulu- yorlardı. Pavlus bu ilgisini hiçbir zaman kaybetmedi. İlk çalışma yerlerinden çok uzak olan müjdeleme alanlarında dahi, bu mühtedileri “Tanrı korkusuyla kutsallıkta yetkinleşe[rek]” sadık kalmaya teşvik etmenin yükünü kalbinde taşıdı (2. Ko- rintliler 7:1). Sürekli olarak, onların imanda güçlü, gayrette coşkun, Allah’a ve O’nun krallığını geliştirme işine adanmış- lıklarında samimi, özgüvenli ve gelişen Mesih imanlıları olma-larına yardımcı olmaya çalıştı. EI 177.2
Barnaba, Pavlus ile birlikte gitmeye hazırdı, ancak yanlarında kendisini yeniden hizmete adamaya karar vermiş olan Markos’u da götürmek istiyordu. Pavlus buna karşı çıktı. İlk müjdeleme yolculukları sırasında kendilerini ihtiyaç zamanında terk eden kişiyi “yanlarında götürmeyi uygun görmedi.” Markos’un evin güvenliği ve rahatlığı için işi bırakmakta gösterdiği zayıflığı bağışlama eğiliminde değildi. Dayanma gücü bu kadar az olan bir kişinin sabır, özveri, cesaret, adanmışlık, iman ve fedakârlık, hatta gerekirse kendi hayatını feda etmeyi gerektiren bu işe uygun olmadığında ısrar etti. Aralarında öylesine keskin bir anlaşmazlık çıktı ki, Pavlus ile Barnaba birbirlerinden ayrıldılar, Barnaba kendi kanaatlerini izleyerek Markos’u yanında götürdü. “Barnaba Markos’u alıp Kıbrıs’a doğru yelken açtı. Silas’ı seçen Pavlus ise, kardeşlerce Rab’bin lütfuna emanet edildikten sonra yola çıktı.” EI 177.3
Pavlus ile Silas, Suriye ile Kilikya’dan geçerek buradaki kiliseyi güçlendirdiler ve sonunda Likaonya bölgesindeki Der- be ile Listra’ya geldiler. Pavlus Listra'dayken taşlanmıştı, buna rağmen onu önceden tehlike yaşadığı sahnede tekrar görüyoruz. Kendi çalışmaları aracılığıyla müjdeyi kabul edenlerin denenmelere nasıl dayandığını görmek için sabırsızlanıyordu. Hayal kırıklığına uğramadı, zira Listralı imanlıların sert muhalefet karşısında sağlam kaldıklarını gördü. EI 178.1
Pavlus burada yine Timoteos’la buluştu, Timoteos onun Listra’ya ilk ziyaretinin sonunda çektiği sıkıntılara tanık olmuş ve o zaman edindiği izlenim zihninde zamanla derinleşmiş, sonunda kendisini tamamen hizmet işine adamasının görevi olduğu kanaatini edinmişti. Pavlus’la kalpleri birbirine bağlanmıştı ve yol açıldıkça elçiye yardımcı olarak onun çalışmalarını paylaşmak için arzu duyuyordu. EI 178.2
Pavlus’un çalışma arkadaşı Silas, denenmiş bir işçiydi ve peygamberlik ruhu armağanına sahipti; fakat yapılması gereken iş o kadar büyüktü ki, aktif hizmet için daha fazla işçilerin eğitilmesine ihtiyaç vardı. Pavlus Timoteos’ta bir din görevlisinin işinin kutsallığını takdir eden; sıkıntı çekme ve zulüm görme ihtimalinden gözü korkmayan; ve öğretim almaya istekli olan birini görmüştü. Ancak elçi, denenmemiş bir genç olan Timoteos’a, öncelikle karakterinden ve geçmiş hayatından tamamen emin olmadan, müjde hizmetinde eğitim verme sorumluluğunun riskini göze almadı. EI 178.3
Timoteos’un babası Grek, annesi ise Yahudiydi. Kutsal Yazılar’ı çocukluğundan beri biliyordu. Evinde sağlam ve mantıklı bir dindarlık görmüştü. Annesinin ve büyükannesinin kutsal öğütlere olan imanı, ona Allah’ın iradesini yerine getirmekteki bereketi sürekli olarak hatırlatıyordu. Bu iki dindar kadının Timoteos’u yönlendirdikleri kural, Allah’ın sözüydü. Onlardan aldığı derslerin ruhsal gücü, onun konuşmada pak ve kendisini çevreleyen kötü etkilerden lekelenmeden kalmasını sağlamıştı. Evdeki eğitmenleri, onu yükleri taşımaya hazırlarken Allah’la böylece işbirliği yapmışlardı. EI 179.1
Pavlus Timoteos’un sadık, sebatkâr ve doğru olduğunu görmüştü, ve onu çalışmalarda ve yolculuklarda yoldaş olarak seçti. Çocukluğunda Timoteos’u yetiştirenler, gözettikleri oğullarının büyük elçiyle yakın birliktelikte olduğunu görerek ödüllendirildiler. Timoteos Allah tarafından öğretmen olmak üzere seçildiğinde yalnızca bir gençti, fakat ilkeleri ilk eğitimiyle öylesine kökleşmişti ki, Pavlus’un yardımcısı olarak yerini almaya uygun görüldü. Ve genç olmasına rağmen, sorum-luluklarını Hristiyan yumuşak huyluluğu ile taşıyordu. EI 179.2
Pavlus ihtiyati bir önlem olarak, bilgece bir şekilde Timoteos’a sünnet olmasını tavsiye etti - Allah bunu istediğinden değil, fakat Yahudilerin zihinlerinden Timoteos’un hizmetine itiraz olarak ileri sürebilecekleri şeyleri silmek için. Pavlus çalışması sırasında pek çok ülkede kentten kente yolculuk edecekti, ve çoğunlukla Mesih’i Yahudi havralarında ve diğer toplantı yerlerinde vaaz etme fırsatı bulacaktı. Çalışma arkadaşlarından birinin sünnetsiz olduğu duyulsaydı, çalışması Yahudilerin önyargıları ve bağnazlığıyla büyük ölçüde engellenebilirdi. Elçi her yerde kararlı karşıtlıkla ve sert zulümle karşılaşıyordu. Hem Yahudi kardeşlerine hem de Uluslardan olanlara müjde bilgisini getirmeyi arzuluyordu, bu nedenle de, imanla tutarlı olduğu kadarıyla, karşıtlık için ileri sürülebilecek her bahaneyi ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Ancak Yahudi önyargısına bu ölçüde ödün vermesine rağmen, sünnetli ya da sünnetsiz olmanın hiçbir şey olmadığını, Mesih’in müjdesinin ise her şey olduğunu öğretiyordu. EI 179.3
Pavlus Timoteos’u “imanda öz oğlu” olarak seviyordu (1. Timoteos 1:2). Büyük elçi sık sık genç öğrenciyi bir kenara çekiyor, ona Kutsal Yazı tarihiyle ilgili sorular soruyordu, ve oradan oraya yolculuk ederlerken ona başarılı işin nasıl yapılacağını dikkatle öğretiyordu. Hem Pavlus hem de Silas, Timoteos ile tüm ilişkilerinde, onun zihninde zaten işlenmiş olan müjde hizmetkârının işinin kutsal ve ciddi niteliğine dair anlayışını derinleştirmeye çalışıyorlardı. EI 180.1
Timoteos işinde sürekli olarak Pavlus’un tavsiyelerini ve talimatlarını arıyordu. Dürtülerine göre hareket etmiyor, ancak dikkatli ve sakin bir şekilde düşünüyor, her adımda ‘Bu Rabb’in yolu mudur?’ diye soruyordu. Kutsal Ruh onda, ilahî. EI 180.2
Mevcudiyet’in içinde yaşayacağı bir tapınak olarak şekillendirilip düzenlenebilecek birini bulmuştu. EI 180.3
Kutsal Kitap dersleri günlük hayata işlendikçe, karakter üzerinde derin ve kalıcı bir etki bırakır. Timoteos bu dersleri öğreniyor ve uyguluyordu. Bilhassa parlak yeteneklere sahip değildi, ancak çalışması değerliydi çünkü Allah tarafından verilen yeteneklerini Efendinin hizmetinde kullanıyordu. Dindarlığının uygulamaya dayalı olması onu diğer imanlılardan ayırıyor ve kendisine etkinlik kazandırıyordu. EI 180.4
Canlar için çalışanlar, sıradan bir çaba ile kazanılabileceğinden daha derin, daha tam, daha net bir Allah bilgisine ulaşmalıdırlar. Tüm enerjilerini Efendinin işi için harcamalı- dırlar. Yüce ve kutsal bir çağrıya katılmışlardır, ve çalışmaları sayesinde canlar kazanmak istiyorlarsa, Allah’a sıkı sıkıya sarılmalı, tüm bereketin Kaynağı’ndan gündelik olarak lütuf ve güç almalıdırlar. “Çünkü Tanrı’nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünyasal arzuları reddedip şimdiki çağda sağduyulu, doğru, Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor. Bu arada, mübarek umudumuzun gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz. Mesih bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait, iyilik etmekte gayretli bir halk yapmak üzere kendini bizim için feda etti” (Titus 2:11-14). EI 180.5
Pavlus ile yoldaşları yeni bölgelere ilerlemeden önce, Pisidya'da ve çevre bölgelerde kurulmuş olan kiliseleri ziyaret ettiler. “Kent kent dolaşarak Yeruşalim’deki elçilerle ihtiyarların aldığı kararları imanlılara iletiyor, bunlara uymalarını istiyorlardı. Böylelikle toplulukların imanı güçleniyor ve sayıları günden güne artıyordu.” EI 181.1
Elçi Pavlus, kendisinin çalışmaları sayesinde ihtida etmiş olanlar için derin bir sorumluluk duyuyordu. Her şeyin ötesinde, “boşuna koşmadığımı, boşuna emek vermediğimi görerek Mesih’in gününde övünecek bir nedenim olsun” diyerek, sadık kalmalarını arzu ediyordu (Filipililer 2:16). Hizmetinin sonucu için kaygılanıyordu. Görevini yerine getirmekte başarısız olması ve kilisenin canların kurtuluşu işinde kendisiyle işbirliği yapamaması halinde, kendi kurtuluşunun dahi tehlikeye girebileceğini hissediyordu. Yalnızca vaaz vermenin imanlıları hayat sözünü ilan etmek üzere eğitmekte yeterli olmayacağını biliyordu. Onlara buyruk üstüne buyruk, kural üstüne kural, biraz şurdan, biraz burdan, 1 Mesih’in işinde ilerlemenin öğretilmesi gerektiğini biliyordu. EI 181.2
Bir kimse Allah tarafından verilen güçlerini kullanmayı reddettiğinde, bu güçlerin çürümesi ve yok olması evrensel bir ilkedir. Yaşanmayan, başkasına aktarılmayan hakikat, hayat verme gücünü, şifa verici özelliğini kaybeder. Elçi işte bu yüzden herkesi Mesih’te mükemmel olarak sunamamaktan korkuyordu. Pavlus’un gök umudu, kiliseye ilahî olanın yerine insanî olanın şeklini vermeyle sonuçlanacak olan bir başarısızlığa uğrayacağını düşündüğü zaman azalıyordu. Bilgisi, belagati, mucizeleri, üçüncü göğe 2 çıkarıldığında gördüğü ebedî sahneler - bunların tümü, çalışmalarında herhangi bir sadakatsizlikten dolayı uğurlarına çalıştığı insanların Allah’ın lütfundan mahrum kalmaları durumunda boşuna olacaktı. Böylece, Mesih’i kabul etmiş olanlardan, sözle ve yazıyla, “hayat sözünü sıkı tutarak, dünyada ışıklar olarak... eğri ve sapık kuşağın ortasında kusursuz ve saf, Allah’ın lekesiz çocukları” olmalarını sağlayacak bir yol tutmalarını istedi (Filipililer 2:15, 16 [Kİ]). EI 181.3
Her gerçek hizmetkâr, kendi gözetimine emanet edilmiş olan imanlıların ruhsal ilerleyişi için yoğun bir sorumluluk hisseder, onların Allah’ın emektaşları olmaları için büyük bir arzu duyar. 3 Kilisenin esenliğinin büyük ölçüde, kendisine Allah tarafından verilen işi sadakatle yerine getirmesine bağlı olduğunu fark eder. Kiliseye eklenecek her bir kişinin, kurtuluş planının yerine getirilmesinde bir aracı daha olacağını hatırlayarak, samimiyetle ve yorulmaksızın imanlılara Mesih için canlar kazanma arzusunu aşılamaya çalışır. EI 182.1
Pisidya ve komşu bölgedeki kiliseleri ziyaret eden Pavlus ile Silas, yanlarındaki Timoteos ile, “Frikya ve Galatya bölgesinden geçtiler,” burada kurtuluşun sevinçli haberini büyük bir güç ile ilan ettiler. Galatyalılar putlara tapınmaya teslim olmuş haldeydiler; fakat elçiler kendilerine vaaz ettikçe, günahın köleliğinden kurtuluş vaat eden mesajı duyunca sevindiler. Pavlus ve çalışma arkadaşları, Mesih’in kefaret edici kurbanlığına iman aracılığı ile aklanma öğretisini ilan ediyorlardı. Mesih’i, düşkün neslin çaresiz durumunu gördükten sonra, Allah’ın yasasına itaat hayatı sürerek ve itaatsizliğin cezasını ödeyerek insanları kurtarmaya gelen Kişi olarak tanıttılar. Ve çarmıhın ışığında, daha önce gerçek Allah’ı hiç tanımamış olan pek çok kişi, Baba’nın sevgisinin büyüklüğünü kavramaya başladı. EI 182.2
Böylece Galatyalılara “Babamız Tanrı” hakkındaki ve “Babamız Tanrı’nın isteğine uyarak bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza karşılık kendini feda et[miş]” olan “Rab İsa Mesih” hakkındaki temel gerçekler öğretildi. “İman haberini işitmekle” Allah’ın Ruhu’nu aldılar ve “Mesih İsa’ya iman aracılığıyla... Allah’ın oğulları” oldular (Galatyalılar 1:3, 4; 3:2, 26 [Kİ]). EI 182.3
Pavlus’un Galatyalılar arasındaki yaşam tarzı, daha sonradan “size yalvarıyorum, benim gibi olun” diyebileceği gibiydi (Galatyalılar 4:12). Dudaklarına sunaktan alınan kızgın korla dokunulmuştu, 4 ve bedensel zayıflıkların üzerine çıkarak, 5 İsa’yı günahkârın tek umudu olarak sunmasına izin verilmişti. Onu işitenler, onun İsa ile birlikte olduğunu anlıyorlardı. Yukarıdan gelen güçle kuşanmış olarak, ruhsal şeyleri ruhsal şeylerle karşılaştırabiliyor 6 ve Şeytan’ın sağlam kalelerini yıka-biliyordu 7. Onun Allah’ın biricik Oğlu’nun kurban edilişinde açığa çıkan sevgisini sunuşuyla kalpler parçalanıyor, ve pek çok kişi ‘Kurtulmak için ne yapmam gerekir?’ diye sormaya sevk ediliyordu. EI 183.1
Müjdenin bu şekilde sunumu, elçilerin Uluslar arasındaki hizmeti boyunca çalışmalarının başlıca niteliğiydi. Golgota’da- ki çarmıhı her zaman önlerinde bulunduruyordu. Deneyiminin sonraki yıllarında şöyle dedi: “Biz kendimizi ilan etmiyoruz; ama Mesih İsa’yı Rab, kendimizi de İsa uğruna kullarınız ilan ediyoruz. Çünkü, ‘Işık karanlıktan parlayacak’ diyen Tanrı, İsa Mesih’in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamız-dan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı” (2. Korintliler 4:5, 6). EI 183.2
Hristiyanlığın ilk günlerinde mahvolmakta olan dünyaya kurtuluşun sevinçli haberini taşıyan adanmış elçiler, Mesih’i ve O’nun çarmıha gerilişini sunmalarını baltalayacak olan kendini yüceltme düşüncelerine hiçbir zaman izin vermediler. Ne yetkiye ne de üstünlüğe tamah etmediler. Benliği Kurtarıcı'da gizleyerek, büyük kurtuluş planını ve bu planın Tasarlayıcısı ve Tamamlayıcısı olan Mesih’in hayatını yücelt- tiler. 8 Öğretilerinin temel konusu, dün, bugün ve sonsuza dek aynı olan Mesih’ti. 9 EI 183.3
Bugün Allah’ın sözünü öğretmekte olanlar Mesih’in çarmıhını daha da fazla yüceltselerdi, hizmetleri çok daha başarılı olurdu. Günahkârlar çarmıha içten bir şekilde bakmaya yönlendirilebilirlerse, çarmıha gerilmiş Kurtarıcı’yı tümüyle görebilirlerse, Allah’ın merhametinin derinliğini ve günahın kötülüğünü anlayacaklardır. EI 184.1
Mesih’in ölümü, Allah’ın insana duyduğu büyük sevgiyi kanıtlar. Bu bizim kurtuluş güvencemizdir. Mesih imanlısından çarmıhı çıkarmak, gökten güneşi silmek gibi olurdu. Çarmıh bizi Allah’a yakınlaştırarak, O’nunla barıştırır. Yehova, baba sevgisinin yumuşak merhameti ile, Oğlu’nun insanlığı ebedî ölümden kurtarmak için katlandığı acılara bakar ve bizi Sevgili’de kabul eder. EI 184.2
Çarmıh olmadan insan ve Baba arasında bir birlik olamazdı. Tüm umutlarımız buna bağlıdır. Bundan Kurtarıcı’nın sevgisinin ışığı yansır, ve günahkâr kişi çarmıhın dibinde kendisini kurtarmak için ölen Kişi’ye baktığında tam bir sevinçle sevinebilir, zira günahları bağışlanmıştır. Çarmıhta imanla diz çökerek, insanın ulaşabileceği en yüksek yere varmıştır. EI 184.3
Çarmıh aracılığıyla, göksel Baba’nın bizi sınırsız bir sevgiyle sevdiğini öğreniyoruz. Pavlus’un “Bana gelince, Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem” demesi şaşılacak şey midir (Galatyalılar 6:14)? Çarmıhta övünmek bizim ayrıcalığımızdır, kendisini bizim için veren Kişi’ye kendimizi bütünüyle teslim etmek bizim ayrıcalığımızdır. Böylece, Golgota’dan akıp gelen ışık yüzümüzde parlayarak, bu ışığı karanlıkta olanlara göstermek üzere ilerleyebiliriz. EI 184.4