Elçilerin İşleri

8/60

6—Tapinağin Kapisinda

[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 3. bölüme ve 4:1-31 ayetlerine dayanmaktadır.]

Mesih’in öğrencileri kendi yetersizliklerini derinden his sediyorlardı, böylece alçakgönüllülük ve dua ile kendi zayıflıklarını O’nun gücüne, kendi bilgisizliklerini O’nun hikmetine, kendi değersizliklerini O’nun doğruluğuna, kendi fakirliklerini O’nun bitmez tükenmez zenginliğine kattılar. Böylece güçlenerek ve donanarak, Efendi’nin hizmetinde ilerlemekte tereddüt etmediler. EI 49.1

Kutsal Ruh’un inişinden kısa bir süre sonra, ve bir içten dua zamanının hemen ardından, Petrus ile Yuhanna ibadet etmek için tapınağa giderlerken, Güzel Kapı’da doğumundan beri hayatı acı ve hastalık içinde geçmiş, kırk yaşında topal bir adam gördüler. Bu bahtsız adam iyileşebilmek için çoktan beridir İsa’yı görmek istiyordu; fakat neredeyse tamamen acizdi ve büyük Doktor’un çalıştığı yerlerden çok uzaktaydı. Yalvarışları sonunda bazı dostlarını onu tapınak kapısına götürmeye ikna etti, fakat oraya vardığında umutlarını bağladığı Kişi’nin zalimce öldürüldüğünü öğrendi. EI 49.2

Hayal kırıklığına uğraması, onun ne kadar uzun zamandır İsa tarafından iyileştirilmeyi heyecanla beklediğini bilen kişilerde acıma duygusu uyandırdı, bu nedenle yoldan geçenlerin ona acıyarak ihtiyaçlarını giderecek üç-beş kuruş vermeleri için onu her gün tapınağa getiriyorlardı. Petrus ile Yuhanna geçerlerken, onlardan sadaka istedi. Öğrenciler ona şefkatle baktılar ve “Petrus, ‘Bize bak’ dedi. Adam, onlardan bir şey alacağını umarak gözlerini onların üzerine dikti. Petrus, ‘Bende gümüş ve altın yok’ ” diyerek başladı. Petrus böylece fakirliğini bildirince, topal adamın yüzü asıldı; fakat elçi sözüne devam ettiğinde umutla parladı: ” ‘Ama bende olanı sana veriyorum’ dedi. ‘Nasıralı İsa Mesih adıyla kalk ve yürü!’ ” EI 49.3

“Ve onu sağ elinden tutup kaldırdı; ve hemen ayakları ve ayak bileği kemikleri kuvvetlendi. Ve sıçrayıp ayağa kalktı ve yürüdü; ve yürüyüp sıçrayarak, Allah’ı överek onlarla birlikte tapınağa girdi. Bütün halk da onun yürüdüğünü ve Allah’ı övdüğünü gördü. Ve onun, tapınağın Güzel kapısında sadaka için oturanın kendisi olduğunu farkettiler; ve ona olan şey karşısında hayret ve şaşkınlıkla doldular” (Kİ). EI 50.1

“Ve iyileşmiş olan topal adam Petrus ile Yuhanna’yı tut-maktayken, bütün halk pek çok şaşarak birlikte Süleyman’ın Eyvanı denilen yere, onların yanına koştu” (Kİ). Öğrencilerin İsa’nın gerçekleştirdiğine benzer mucizeler yapabilmelerine hayret ettiler. Ancak önlerindeydi işte bu adam, kırk yıldır çaresiz bir topal, şimdi tüm kollarını ve bacaklarını sevinçle kullanıyor, acıdan kurtulmuş, mutlulukla İsa’ya iman ediyordu. EI 50.2

Öğrenciler halkın hayretini gördüklerinde, Petrus sordu: “Buna neden şaştınız? Neden gözlerinizi dikmiş bize bakıyorsunuz? Kendi gücümüz ya da dindarlığımızla bu adamın yürümesini sağlamışız gibi...!” Onlara, bu tedavinin Allah’ın ölümden dirilttiği Nasıralı İsa’nın adıyla ve erdemleri aracılığıyla gerçekleştirildiğine dair güvence verdi. Elçi “O’nun adına olan imanla, O’nun adı” dedi, “gördüğünüz ve tanıdığınız bu adamı güçlendirdi; ve O’nun aracılığıyla olan iman, hepinizin önünde ona bu tam sağlığı verdi” (Kİ). EI 50.3

Elçiler Yahudilerin Yaşam Önderi’ni reddetmelerinde ve ölüme mahkûm etmelerindeki büyük günahını açıkça bildirdiler; fakat dinleyicilerini umutsuzluğa sürürklememeye de özen gösterdiler. Petrus, “Kutsal ve adil Olan’ı reddedip” dedi, “bir katilin salıverilmesini istediniz. Siz Yaşam Önderi’ni öldürdünüz, ama Tanrı O’nu ölümden diriltti. Biz bunun tanıklarıyız.” “Şimdi ey kardeşler, yöneticileriniz gibi sizin de bilgisizlikten ötürü böyle davrandığınızı biliyorum. Ama bütün peygamberlerin ağzından Mesihi’nin acı çekeceğini önceden bildiren Tanrı, sözünü bu şekilde yerine getirmiştir.” Kutsal Ruh’un onları tövbe ve ihtida etmeye çağırdığını bildirdi, ve onlara, çarmıha gerdikleri Kişi’nin merhameti dışında hiçbir kurtuluş umudu olmadığına dair güvence verdi. Günahları yalnızca O’na iman aracılığıyla bağışlanabilirdi. EI 51.1

“Bu nedenle, günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve dönün” diye haykırdı, “öyle ki, Rab’bin önünde tazelenme vakitleri gelsin” (Kİ). EI 51.2

“Sizler, peygamberlerin ve Allah’ın atalarınızla yaptığı ant-laşmanın oğullarısınız; nasıl ki İbrahim’e, ‘Ve senin soyunda yerin bütün aileleri mübarek kılınacaktır’ demiştir. Allah, her birinizi kötülüğünüzden geri döndürmekle, sizi kutlu kılarak, kendi oğlu İsa’yı diriltip, O’nu önce size gönderdi” (Kİ). EI 51.3

Öğrenciler böylece İsa’nın dirilişini ilan ettiler. Dinleyenler arasında pek çok kişi bu tanıklığı bekliyordu, ve bunu duyduk-larında iman ettiler. Akıllara Mesih’in söylediği sözleri getiriyordu, böylece müjdeyi kabul edenlerin saflarında yerlerini aldılar. Kurtarıcı’nın ektiği tohum filizlenmiş ve meyve vermişti. EI 51.4

Öğrenciler halkla konuşurlarken, “kâhinler, tapınak koru-yucularının komutanı ve Sadukiler, ... Petrus’la Yuhanna’nın üzerine yürüdüler. Çünkü onların halka öğretmelerine ve İsa’yı örnek göstererek ölülerin dirileceğini söylemelerine çok kızmışlardı.” EI 51.5

Mesih’in dirilişinden sonra rahipler her tarafta O’nun bedeninin öğrenciler tarafından Romalı muhafızlar uyurken çalındığı şeklindeki yalan haberi yaymışlardı. Petrus ile Yuhanna’nın, öldürdükleri Kişi’nin dirilişini vaaz ettiklerini duyduklarında canlarının sıkılması şaşırtıcı değil. Özellikle Sadukiler çok öfkelenmişlerdi. En önemli öğretilerinin tehlikede, itibarlarının sallantıda olduğunu hissediyorlardı. EI 51.6

Yeni imana ihtida edenler hızla artıyordu, bu nedenle Fe- risiler ile Sadukiler bu yeni öğretmenlerin denetimsiz bırakılmaları durumunda kendi etkilerinin İsa’nın yeryüzünde olduğu zamandan daha büyük tehlike altında kalacağı hususunda anlaştılar. Buna göre, tapınak koruyucularının komutanı birkaç Saduki’nin de yardımıyla Petrus ile Yuhanna’yı tutuklayarak onları hapse attı, zira o gün vakit onların yargılanması için çok geç olmuştu. EI 52.1

Öğrencilerin düşmanlarının Mesih’in ölüler arasından dirildiğine ikna olmaktan başka seçenekleri yoktu. Kanıtlar şüphe götürmeyecek denli açıktı. Yine de kalplerini katılaştırarak, İsa’yı ölüme mahkûm etmekle işledikleri korkunç eylemden ötürü tövbe etmeyi reddettiler. Yahudi yöneticilere elçilerin ilahî ilhamla konuştuklarına ve davrandıklarına dair bol miktarda kanıt verilmişti, fakat onlar hakikat mesajına inatla direndiler. Mesih bekledikleri biçimde gelmemişti, ve zaman zaman O’nun Allah’ın Oğlu olduğuna ikna olmuş olsalar da, kanaatlerini bastırdılar ve O’nu çarmıha gerdiler. Allah merhametle onlara daha da başka kanıtlar verdi, şimdi de O’na dönmeleri için onlara başka bir fırsat verilmişti. O, onlara Yaşam Önderi’ni öldürdüklerini söylemek için öğrencileri gönderdi, ve bu korkunç suçlamanın içinde onlara tövbe etmeleri için bir çağrı daha yaptı. Fakat kendi doğruluklarında kendilerini güvende hisseden Yahudi öğretmenler, kendilerini Mesih’i çarmıha germekle suçlayan adamların Kutsal Ruh’un yönlendirişiyle konuştuklarını kabul etmediler. EI 52.2

Kendilerini Mesih’e karşıtlık yoluna adadıklarından, rahipler için her direniş eylemi aynı yolu takip etmek için ilave bir teşvik haline geldi. İnatçılıkta gitgide daha da kararlı hale geldiler. Boyun eğemeyecek olduklarından değildi; eğebilirler- di, fakat eğmeyeceklerdi. Kurtuluştan mahrum kalmalarının nedeni yalnızca suçlu olmaları ve ölümü hak etmeleri değildi, yalnızca Allah’ın Oğlu’nu ölüme mahkûm etmiş olmaları değildi; bunun nedeni, Allah’a karşıtlıkla silahlanmalarıydı. Işığı ısrarla reddettiler ve Ruh’un ikna edişini bastırdılar. İtaatsiz- lik çocuklarını 1denetim altında tutan etki onlarda da çalıştı, onları Allah’ın kendileri aracılığıyla çalıştığı adamlara kötü davranmaya itti. Allah’a ve O’nun ilan etmeleri için kendi hizmetkârlarına verdiği mesaja karşı her direniş eylemlerinde, isyanlarının habisliği arttı. Yahudi önderler her gün, tövbe etmeyi reddedişleri ile isyanlarını yeniden başlattılar ve ektiklerini biçmeye hazırlandılar. EI 52.3

Allah’ın gazabı tövbesiz günahkârlara karşı, salt işledikleri günahlardan ötürü değil, ancak tövbe etmeye çağrıldıklarında direnişe devam etmeyi seçtikleri, kendilerine verilen ışığı hiçe sayarak geçmişin günahlarını tekrarladıkları için ilan edilir. Yahudi önderler Kutsal Ruh’un ikna edici gücüne teslim olmuş olsalardı, bağışlanacaklardı; fakat onlar boyun eğmemeye kararlıydılar. Aynı şekilde, günahkâr kişi sürekli direniş ile, kendisini Kutsal Ruh’un etkileyemeyeceği bir yere götürmektedir. EI 53.1

Topal adamın iyileştirilmesinin ertesi günü, Hanan ile Ka- yafa, tapınağın diğer ileri gelenleriyle birlikte mahkeme için bir araya geldiler ve tutuklular huzurlarına getirildi. Aynı salonda ve aynı adamlardan bazılarının önünde, Petrus Rabbi’ni utanılacak bir şekilde inkâr etmişti. Kendi mahkemesi için oraya getirildiğinde bu olay belirgin bir şekilde aklına geldi. Şimdi karşısına korkaklığını telafi edebileceği bir fırsat çıkmıştı. EI 53.2

Petrus’un Efendisi’nin mahkemesinde oynadığı rolü hatırlayan oradaki kişiler, kendilerini şimdi onun hapis ve ölüm tehdidi ile korkutulabileceği düşüncesine inandırdılar. Fakat Mesih’i en çok ihtiyaç duyduğu zamanda inkâr eden Petrus düşüncesizdi ve kendine fazla güveniyordu, yargılanmak üzere Sanhedrinin huzuruna getirilen Petrus’tan çok farklıydı. Dü şüşünden beri dönüştürülmüştü. Artık gururlu ve övüngen değil, alçakgönüllüydü ve kusursuz olmadığının farkındaydı. Kutsal Ruh’la doluydu, ve bu gücün yardımıyla, daha önce inkâr ettiği adı şereflendirerek, yoldan çıkmasının lekesini temizlemeye kararlıydı. EI 53.3

Bu zamana dek rahipler İsa’nın çarmıha gerilişinden veya di-rilişinden bahsetmekten kaçınmışlardı. Fakat şimdi, amaçlarını yerine getirebilmek için, sanıklara topal adamın nasıl olup da tedavi edilebildiğini sormaya mecbur kaldılar. “Siz bunu hangi güçle ya da kimin adına dayanarak yaptınız?” diye sordular. EI 54.1

Petrus, kutsal cesaret ve Ruh’un gücüyle şöyle dedi: “Hepiniz ve bütün İsrail halkı şunu bilin: Bu adam, sizin çarmıha gerdiğiniz, ama Tanrı’nın ölümden dirilttiği Nasıralı İsa Mesih’in adı sayesinde önünüzde sapasağlam duruyor. İsa, ‘Siz yapıcılar tarafından hiçe sayılan, ama köşenin baş taşı durumuna gelen taş’tır. Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur.” EI 54.2

Bu cesur savunma Yahudi önderleri dehşete düşürdü. Öğ-rencilerin Sanhedrinin huzuruna çıkarıldıklarında korkuya kapılacaklarını ve kafalarının karışacağını sanmışlardı. Aksine, bu tanıklar Mesih’in konuştuğu gibi, düşmanlarını susturan ikna edici bir güçle konuşuyorlardı. Petrus Mesih için “Siz yapıcılar tarafından hiçe sayılan, ama köşenin baş taşı durumuna gelen taş” dediğinde, sesinde korkudan eser yoktu. EI 54.3

Petrus burada rahiplere tanıdık gelen bir mecaz kullandı. Peygamberler reddedilen taştan bahsetmişlerdi; Mesih’in kendisi de, bir keresinde rahiplerle ve ihtiyarlarla konuşurken, şöyle demişti: ” ‘Yapıcıların reddettikleri taş, köşenin başı oldu; bu Rab’den idi. Ve gözlerimizde şaşılacak şeydir!’ diye siz Kutsal Yazılarda hiç okumadınız mı? Bundan dolayı size derim ki, Allah’ın krallığı sizden alınacak ve onun meyvesini verecek bir ulusa verilecektir. Ve bu taşın üzerine düşen parçalanacak; o da kimin üzerine düşerse onu ezip toz edecektir” (Matta 21:42-44 [Kİ]). EI 54.4

Rahipler elçilerin korkusuz sözlerini dinlediklerinde, “onların İsa’yla birlikte bulunduklarını farkettiler.” EI 55.1

Mesih’in görünümünün değişmesinden sonra, öğrencilerle ilgili olarak o harika sahnenin sonunda “yalnız İsa’dan başka kimseyi görmediler” diye yazılmıştır (Matta 17:8 [Kİ]). “Yalnız İsa” - bu sözlerde erken kilisenin tarihinde belirgin biçimde gözüken hayat ve kudretin sırrı bulunmaktadır. Öğrenciler Mesih’in sözlerini ilk kez duyduklarında, O’na olan ihtiyaçlarını hissettiler. O’nu aradılar, buldular ve izlediler. Tapınakta, sofrada, dağın yamacında, tarlada O’nunla birlikteydiler. Öğretmenin yanındaki okul öğrencileri gibiydiler, O’ndan günlük olarak ebedî hakikat dersleri alıyorlardı. EI 55.2

Kurtarıcı’nın yükselişinden sonra, sevgi ve ışıkla dolu olan ilahî mevcudiyetin duygusu hâlâ onlarla birlikteydi. Kişisel bir mevcudiyetti. Onlarla birlikte gezen, konuşan ve dua eden, kalplerine umut ve teselli aşılayan Kurtarıcı İsa, selamet bildirisi henüz dudaklarında iken, onlardan alınarak göğe yükseltilmişti. Meleklerin arabası O’nu aldığında, sözleri onlara yetişmişti: “İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim” (Matta 28:20). O göğe insan biçiminde yükselmişti. O’nun halen kendilerinin Dostu ve Kurtarıcısı olarak Allah’ın tahtının önünde bulunduğunu; duygudaşlıklarının değişmediğini; kendisini her zaman acı çeken insanlıkla özdeşleştireceğini biliyorlardı. O’nun Allah’ın huzurunda kanının erdemini sunduğunu, kurtardıkları için ödediği bedelin hatırası olarak yaralı ellerini ve ayaklarını gösterdiğini biliyorlardı; bu düşünce de onları O’nun uğruna kınamalara katlanmak için güçlendiriyordu. O’nunla olan birlikleri şimdi yüz yüzeyken olduğundan daha kuvvetliydi. İçlerinde yaşayan Mesih’in ışığı, sevgisi ve gücü onlardan dışarı yansıyordu, öyle ki bunu görenler hayrete düşüyorlardı. EI 55.3

Mesih, Petrus’un O’nu savunmak için söylediği sözlerin üzerine mührünü vurmuştu. Öğrencinin hemen yanında, ikna edici bir tanık olarak, mucizevi bir biçimde iyileştirilen adam duruyordu. Birkaç saat önce çaresiz bir topal olan, fakat şimdi sağlığına kavuşturulmuş olan bu adamın görünümü, Petrus’un sözlerine etkin bir tanıklık katıyordu. Rahipler ve yöneticiler suskundular. Petrus’un sözlerini çürütemiyorlardı, buna rağmen öğrencilerin öğretişine bir son vermeye kararlıydılar. EI 55.4

Mesih’in mucizelerinin doruk noktası olan Lazar’ın diriltilmesi, rahiplerin İsa’dan ve O’nun muhteşem işlerinden kurtulma kararlılıklarını perçinlemişti, zira bunlar halk üzerindeki etkilerini hızla yok ediyorlardı. O’nu çarmıha germişlerdi; fakat O’nun adıyla mucizeler gerçekleştirilmesine de, O’nun öğrettiği gerçeğin ilan edilmesine de son veremediklerine dair ikna edici kanıt ortadaydı. Topal adamın iyileştirilmesi ve elçilerin vaazları şimdiden Yeruşalim’i heyecenla doldurmuştu. EI 56.1

Rahipler ve yöneticiler, şaşkınlıklarını gizlemek amacıyla, kendi aralarında bir karara varabilmek için elçilerin götürülmesini emrettiler. Adamın iyileştiğini inkâr etmenin faydasız olacağında hemfikirdiler. Ellerinden gelse mucizeyi yalanlar ile memnuniyetle örtbas ederlerdi; fakat bu imkânsızdı, zira gündüz gözüyle, büyük bir insan kalabalığının önünde gerçekleştirilmişti ve şimdiden binlerce kişinin bundan haberi olmuştu. Öğrencilerin işinin durdurulması gerektiğini, aksi halde İsa’nın pek çok izleyici kazanacağını anladılar. Bunu itibarlarını kaybetmeleri izleyecekti, zira Allah’ın Oğlu’nun öldürülmesinden sorumlu tutulacaklardı. EI 57.1

Ancak öğrencileri ortadan kaldırma arzularına rağmen, onları İsa’nın adıyla konuşmaya ya da işlemeye devam etmeleri halinde en sert şekilde cezalandırmakla tehdit etmenin dışında bir şey yapmaya cesaret edemediler. Onları yeniden Sanhedrinin huzuruna çağırarak, İsa’nın adıyla söz söylememelerini ve öğretmemelerini emrettiler. Fakat Petrus ile Yuhanna şöyle karşılık verdi: “Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin. Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlat-madan edemeyiz.” EI 57.2

Rahipler bu adamları kutsal çağrılarına sarsılmaz sadakat-lerinden ötürü memnuniyetle cezalandırırlardı, fakat halktan korkuyorlardı; “çünkü bütün halk, olup bitenler için Tanrı’yı yüceltiyordu.” Böylece elçiler tekrarlanan tehditler ve ihtarlarla birlikte serbest bırakıldılar. EI 57.3

Petrus ile Yuhanna hapiste iken, Yahudilerin habisliğini bilen diğer öğrenciler, Mesih’e gösterilen acımasızlığın tekrarlanabile- ceğinden korkarak kardeşleri için durmadan dua etmişlerdi. Elçiler serbest bırakılır bırakılmaz, öğrencilerin geri kalanını aradılar ve onlara mahkemelerinin sonucunu bildirdiler. İmanlıların sevinci büyük oldu. “Hep birlikte Allah’a ses yükseltip dediler: ‘Ey egemen Rab! Göğü ve yeri ve denizi ve onlarda bulunan her şeyi yaratan Allah sensin; Sen ki kulun Davut’un ağzıyla dedin: “Uluslar neden gururla öfkelendi ve halklar boş şeyler tasarladı? Dünyanın kralları ayağa kalktılar ve hükümdarlar Rab’be karşı ve O’nun Mesihi’ne karşı bir araya toplandılar;” Çünkü senin elin ve senin düşüncen, 2 olmasını önceden ne kararlaştırdıysa, hepsini yapmak için hem Hirodes hem de Pontius Pilatus, uluslar ve İsrail halkıyla birlikte meshettiğin kutsal oğlun İsa’ya karşı gerçekten bu şehirde bir araya toplandılar. EI 57.4

“Ve şimdi ya Rab, onların tehditlerine bak; ve mukaddes oğlun İsa’nın adıyla şifa vermek için ve belirtiler ile harikaların olması için elini uzatırken, senin sözünü tüm cesaretle söylemeyi kullarına bağışla” (Kİ). EI 57.5

Öğrenciler kendilerine hizmet işinde büyük bir gücün verilmesi için dua ettiler; zira Mesih’in yeryüzündeyken karşılaştığı kararlı karşıtlığın aynısıyla karşılaşacaklarını görmüşlerdi. Birlik içindeki duaları iman ile göğe yükselirken, yanıt geldi. Toplandıkları yer sarsıldı, ve kendilerine Kutsal Ruh yeni baştan verildi. Kalpleri cesaretle doldu, Allah’ın sözünü Yeruşalim’de duyurmaya tekrar başladılar. “Elçiler, Rab İsa’nın ölümden dirildiğine çok etkili bir biçimde tanıklık ediyorlardı” ve Allah onların çabalarını mucizevi bir şekilde bereketliyordu. EI 57.6

Öğrencilerin bundan böyle İsa’nın adıyla söz söylememeleri emrine karşılık olarak “Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin” derken korkusuzca uyguladıkları ilke, Reform zamanında müjdenin bağlılarının sürdürmeye çabaladıkları ilkenin aynısıdır. 1529 yılında Alman prensleri Spires Kurultayında toplandıklarında, imparatorun, din özgürlüğünü kısıtlayan ve reform öğretilerinin daha fazla yayılmasını yasaklayan fermanı sunulmuştu. Dünyanın umudu ezilip geçilecek gibi görünüyordu. Prensler fermanı kabul edecekler miydi? Müjdenin ışığı halen karanlıkta olan kitlelerden saklanacak mıydı? Dünya için önemli konular tehlikedeydi. Reform imanını kabul edenler bir araya geldi ve oy birliğiyle aldıkları karar, “Bu fermanı reddedelim. Vicdanla ilgili konularda çoğunluğun hiçbir yetkisi yoktur” oldu. -Merle d’Aubigne, History of the Reformation (Reformun Tarihi), 13. kitap, 5. bölüm. EI 58.1

Bu ilkeyi günümüzde kararlı bir şekilde savunmalıyız. Müjde kilisesinin kurucuları ve o zamandan beri geçen yüzyıllarda Allah’ın tanıkları tarafından yükseltilen gerçeğin ve din özgürlüğünün bayrağı, bu son çatışmada bizim elimize teslim edilmiştir. Bu muazzam armağanın sorumluluğu, Allah’ın, sözünün bilgisiyle bereketlediği kişilere aittir. Bu sözü mutlak yetki kaynağı olarak kabul etmeliyiz. İnsanî yönetimi ilahî olarak atanmış kabul edip, meşru sınırlar içinde ona itaati kutsal bir görev olarak öğretmeliyiz. Fakat talepleri Allah’ın talepleriyle çeliştiğinde, insanlardan ziyade Allah’a itaat etmeliyiz. Allah’ın sözünün tüm insanî yasaların üze-rinde olduğu kabul edilmelidir. Bir “Rab şöyle diyor” ifadesi, “Kilise böyle diyor” ya da “Devlet böyle diyor” için bir kenara bırakılmamalıdır. Mesih’in tacı, dünyevi hükümdarların taçlarının üzerinde yüceltilmelidir. EI 58.2

Yönetimlere karşı gelmemiz bizden talep edilmiyor. Gerek konuşulan, gerek yazılan sözlerimizin, kendimizi yasaya ve düzene muhalif gibi gösterecek ifadeler olarak kayıtlara geçmemeleri için, dikkatle düşünülmeleri gerekir. Yolumuzu gereksiz şekilde kapatacak şeyler söylememeli ve yapmamalıyız. Mesih’in adıyla yola devam etmeli, bize emanet edilen gerçekleri savunmalıyız. İnsanlar tarafından bu işi yapmamız yasaklanırsa, o zaman elçilerin dediği gibi “Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin. Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz” diyebiliriz. EI 59.1