Elçilerin İşleri

32/60

30—Daha Yüksek Bir Standarda Ulaşmaya Çağri

[Bu bölüm, Korintlilere Birinci Mektup’a dayanmaktadır.]

Korintli imanlıların zihinlerine sağlam özdenetimin, sıkı itidalin ve Mesih’in hizmetinde yorulmak bilmez gayretin önemini canlı bir şekilde işleyebilme umuduyla, Pavlus mektubunda onlar için Hristiyan’ın savaşıyla Korint yakınlarında belirli aralıklarla düzenlenen ünlü koşu yarışları arasında çarpıcı bir benzerlik kurdu. Grekler ve Romalılar arasında düzenlenen tüm oyunlar arasında, koşu yarışları en eskisi ve en itibarlısıydı. Krallar, asiller ve devlet adamları bunları izliyordu. Mevki ve zenginlik sahibi genç adamlar bunlara katılıyor ve ödülü kazanmak için gereken hiçbir çabadan ve displinden kaçınmıyorlardı. EI 267.1

Yarışlar katı kurallarla yönetiliyordu, bunlara karşı itiraz kabul edilmiyordu. Adlarını ödül için yarışanlar arasına yazdırmak isteyenler önce sert bir hazırlık eğitiminden geçmek zorundaydı. Arzuların zararlı bir şekilde beslenmesi, ya da zihinsel veya fiziksel zindeliği düşürecek olan başka her türlü zevk kesinlikle yasaktı. Bir kimsenin bu güç ve hız denemelerinde herhangi bir başarı umudu olması için, kaslar güçlü ve esnek, sinirler çok iyi kontrol altında olmalıydı. Her hareket kesin, her adım hızlı ve sarsılmaz olmalıydı; fiziksel güçler en yüksek noktaya ulaşmalıydı. EI 267.2

Yarıştaki yarışmacılar bekleyen kalabalığın önünde yerlerini alırlarken, adları ilan edilir ve yarışın kuralları açıkça belirtilirdi. Sonra hep birlikte başlarlardı; seyircilerin sabit dikkati onlara kazanma kararlılığı ilham ederdi. Hakemler yarışı başından sonuna izleyebilmek ve ödülü gerçek galibe verebilmek için varış noktasının yakınında otururlardı. Bir kişi kural dışı bir avantaj kullanarak varış noktasına ilk ulaşırsa, kendisine ödül verilmezdi. EI 268.1

Bu yarışlarda büyük riskler sözkonusuydu. Bazı kişiler ge-çirdikleri fiziksel zorlamaların hasarından hiçbir zaman kur- tulamıyorlardı. İnsanların yarış parkurunda düşmeleri, ağızlarının ve burunlarının kanaması olağan dışı durumlar değildi; kimi zaman bir yarışmacı ödülü almak üzereyken aniden düşüp ölürdü. Fakat hayat boyu sürecek olan sakatlık veya ölüm olasılığı, başarılı yarışmacıya verilen şeref uğruna göze alınamayacak bir risk olarak görülmüyordu. EI 268.2

Kazanan varış yerine yaklaşırken, kalabalık seyirci kitlesinin tezahüratı havayı yırtar ve çevre dağlarla tepelerden yankılanırdı. Hakem, izleyicilerin gözleri önünde ona zafer simgelerini sunardı: defne yaprağından bir taç ve sağ elinde taşıyacağı bir hurma dalı. Tüm ülkede ona övgüler düzülürdü; anne-babası da bu şereften kendi paylarına düşeni alırlardı; hatta yaşadığı kent dahi böylesi büyük bir atleti çıkardığı için büyük saygıya layık görülürdü. EI 268.3

Pavlus bu yarışlardan Hristiyan’ın savaşının bir simgesi olarak bahsettiğinde, yarışmacıların yarışta başarılı olması için gereken hazırlığı vurguluyordu: temel disiplin, kanaatkâr beslenme düzeni, itidal zorunluluğu. “ Yarışa katılan herkes” dedi, “kendini her yönden denetler.” 1 Koşucular, yarışma günü geldiğinde güçlerini en çok zorlayabilmek için, fiziksel güçleri zayıflatma olasılığı olan her zevki bir kenara bırakıyor, sert ve sürekli disiplin ile kaslarını güçlendirebilmek ve dayanıklı hale getirebilmek için eğitiyorlardı. Ebedî menfaatleri söz konusu olan Hristiyan’ın, arzularını ve tutkularını mantığa ve Allah’ın iradesine tabi kılması ne kadar daha önemlidir! Dikkatinin eğlencelerle, lüksle ya da rahatlıkla dağılmasına hiçbir zaman izin vermemelidir. Tüm alışkanlıkları ve tutkuları en sıkı disiplin altına alınmalıdır. Allah’ın sözüyle aydınlatılmış ve O’nun Ruhu tarafından yönlendirilen mantık, kontrol dizginlerini tutmalıdır. EI 268.4

Bu yapıldıktan sonra da, Hristiyan zaferi kazanmak için en büyük gayretini ortaya koymalıdır. Korint oyunlarında, yarışmacılar son birkaç adımlarını hızlarını düşürmeden tempolarını korumak için acı verici bir çabayla atarlardı. Hristiyan da, hedefe yaklaşırken, yolunun başlangıcında olduğundan daha da büyük bir coşkunluk ve kararlılıkla bastıracaktır. EI 269.1

Pavlus, koşu yarışlarında galip gelenin aldığı solup gidecek olan defneden taç ile Hristiyan yarışında zaferle koşana verilecek olan ölümsüz yücelik tacı arasındaki zıtlığı sunmaktadır. “ Böyleleri bunu çürüyüp gidecek bir defne tacı kazanmak için yaparlar. Bizse hiç çürümeyecek bir taç için yapıyoruz” 2 der. Grek koşucular yok olup gidecek bir ödül kazanmak için hiçbir zahmetli çalışmadan ve disiplinden kaçınmıyorlardı. Biz sonsuz kez daha değerli bir ödül için çabalıyoruz, bu sonsuz yaşam tacıdır. Bizim çabamız ne kadar daha dikkatli, fedakârlığımız ve özverimiz ne kadar daha gönüllü olmalıdır! EI 269.2

İbranilere mektupta, Hristiyan’ın sonsuz hayat için yarışını nitelemesi gereken kararlı amaca dikkat çekilmektedir: “Biz de her yükü ve bizi kolayca kuşatan günahı üzerimizden sıyırıp atalım ve önümüze konan yarışı sabırla koşalım. Gözümüzü imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa’ya dikelim” (İbraniler 12:1, 2). Kıskançlık, fesat, kötü düşünce, kötü konuşma, tamah - bunlar Hristiyan’ın ölümsüzlük yarışında başarıyla ko-şabilmesi için bir kenara bırakması gereken yüklerdir. Günaha yönlendiren ve Mesih’in adını lekeleyen her alışkanlık veya adet, feda edilmesi gereken şey ne olursa olsun, bir kenara atılmalıdır. Göğün bereketi, ebedî doğruluk ilkelerini ihlal eden hiçbir insana eşlik edemez. Beslenen tek bir günah, karakteri bozmaya ve başkalarını yanlış yönlendirmeye yeterlidir. EI 269.3

Kurtarıcı, “Eğer elin günah işlemene neden olursa” dedi, “onu kes. Tek elle yaşama kavuşman, iki elle sönmez ateşe, cehenneme gitmenden iyidir. Eğer ayağın günah işlemene neden olursa, onu kes. Tek ayakla yaşama kavuşman, iki ayakla cehenneme atılmandan iyidir” (Markos 9:43-45). Bedeni ölümden kurtarmak için elin ya da ayağın kesilmesi, hatta gözün çıkarılması gerekiyorsa, cana ölüm getiren günahı bir kenara atmak için Hristiyan kişi ne kadar daha ciddi olmalıdır! EI 270.1

Kadim oyunlardaki yarışmacılar, kendilerini feragate ve katı disipline teslim ettikten sonra bile zaferden emin olamıyorlardı. Pavlus, “Koşu alanında yarışanların hepsi koştuğu halde ödülü bir kişinin kazandığını bilmiyor musunuz?” 3diye sordu. Koşucular ne kadar büyük hevesle ve ciddiyetle çabalarlarsa çabalasınlar, ödül yalnızca bir kişiye verilebiliyordu. Herkesin gözünün olduğu çelengi yalnızca bir el tutabiliyordu. Bazıları ödülü almak için en büyük çabayı sarf ediyor olabilirdi, fakat tam onu elde etmek üzere ellerini uzattıklarında, bir anlık farkla önlerine geçen başka biri arzulanan hazineyi ele geçirebilirdi. EI 270.2

Hristiyan’ın savaşında durum böyle değildir. Şartlara uyan bir tek kişi bile yarışın sonunda hayal kırıklığına uğramayacaktır. Ciddi ve sebatkâr olan bir tek kişi bile başarıdan geri kalmayacaktır. Yarış hızlı olana, savaş da güçlüye ait değildir. 4 En güçlü gibi, en zayıf kutsal da ölümsüz yücelik tacını takabilir. İlahî lütfun gücü aracılığıyla hayatlarını Mesih’in iradesine uygun hale getiren herkes kazanabilir. Hayatın ayrıntıları içinde, Allah’ın sözünde belirlenmiş olan ilkelerin uygulanışına çoğunlukla önemsizmiş gibi, dikkate değmeyecek kadar sıradan bir konuymuş gibi bakılmaktadır. Fakat tehlikede olan konunun ışığında, yardım edecek ya da engelleyecek olan hiçbir şey küçük değildir. Hayatın zaferini ya da bozgununu belirleyen tartıya her eylem kendi ağırlığını koymaktadır. Böylece, kazananlara verilen ödül de, onların gayret göstermiş oldukları enerjiyle ve ciddiyetle orantılı olacaktır. EI 270.3

Elçi kendisini yarışta koşan, ödülü kazanmak için her bir sinirini zorlayan bir adama benzetti. “Bunun içindir ki” diyor, “amaçsızca koşan biri gibi koşmuyorum. Yumruğumu havayı döver gibi boşa atmıyorum. Müjde’yi başkalarına duyurduktan sonra kendim reddedilmemek için bedenime eziyet çektirip onu köle ediyorum.” 5Pavlus, Hristiyanlık yarışında kararsızca ya da rastgele koşmaması için, kendisini sıkı bir eğitime tabi tuttu. “Bedenime eziyet çektiriyorum” sözleri, arzuları, dürtüleri ve tutkuları sıkı bir disiplin içinde geri püskürtmek anlamına gelir. EI 271.1

Pavlus, başkalarına vaaz ettikten sonra kendisinin reddedilmiş bir kimse olmasından korkuyordu. İnandığı ve vaaz ettiği ilkeleri kendi hayatında yerine getirmediği takdirde, başkalarının yararına yaptığı çalışmaların kendisine hiçbir fayda sağlamayacağının farkındaydı. Konuşması, etkisi, kendi arzularına esir olmayı reddedişi, dininin yalnızca bir ikrardan ibaret olmadığını, fakat Allah’la gündelik ve yaşayan bir bağlantı olduğunu ortaya koymalıydı. Bir hedefi her zaman gözünün önünde tuttu ve ulaşmak için ciddiyetle çaba gösterdi: “iman sonucu Tanrı’dan gelen doğrulu[ğu]” (Filipililer 3:9). EI 271.2

Pavlus, hayat devam ettiği sürece kötülüğe karşı vereceği savaşın sona ermeyeceğini biliyordu. Dünyasal arzuların ruhsal gayreti yenmemesi için kendi nefsine hakim olması ihtiyacının her zaman farkındaydı. Doğal eğilimlere karşı bütün gücüyle mücadele vermeye devam etti. Erişilmesi gereken ideali her zaman gözünün önünde bulundurdu ve Allah’ın yasasına gönüllü itaat yoluyla bu ideale ulaşmaya çalıştı. Sözleri, eylemleri, tutkuları - tümü Allah’ın Ruhu’nun denetimi altına getirilmişti. EI 271.3

Pavlus, Korintli imanlıların yaşamlarında ebedî hayat yarışını kazanmak için bu kararlı amacın sergilendiğini görmeyi arzu ediyordu. Mesih’in onlar için belirlediği ideale ulaşabilmeleri için, önlerinde hiçbir kaçış yolu olmayacağı bir hayat mücadelesi olduğunu biliyordu. Onlardan, gün be gün takva ve ahlâkî mükemmellik arayışında bulunarak, yasaya uygun bir şekilde çabalamalarını rica etti. Her ağırlığı bırakmaları ve Mesih’te mükemmellik hedefine doğru ilerlemeleri için onlara yalvardı. EI 272.1

Pavlus Korintlilerin dikkatini eski İsrail’in deneyimine, ita-atlerini ödüllendiren bereketlere ve suçlarını izleyen yargılara çekti. Onlara, İbraniler’in Mısır’dan gündüz bulutun, gece ateş sütununun koruması altında nasıl mucizevi bir biçimde çıkarıldıklarını hatırlattı. Böylece Kızıldeniz’den güvenli bir şekilde geçirilmişlerdi, aynı şekilde geçmeye kalkışan Mısırlılar’ın ise tümü boğulmuştu. Allah bu eylemlerle İsrail’i kendi kilisesi olarak tanımış oldu. Onların “hepsi aynı ruhsal yiyeceği yedi; hepsi aynı ruhsal içeceği içti. Artlarından gelen ruhsal Kayadan içtiler; o Kaya Mesih’ti.” 6 İbraniler’in tüm yolculuklarında önderleri Mesih’ti. Üzerine vurulan kaya, kurtuluş nehrinin herkese akabilmesi için insanların günahlarından dolayı yaralanacak olan Mesih’i örnekliyordu. EI 272.2

Allah’ın İbraniler’e gösterdiği lütfa rağmen, Mısır’da geride bıraktıkları lükslere olan arzuları ve günahları ile isyanları yü-zünden Allah’ın yargıları üzerlerine geldi. Elçi, Korintli imanlılara İsrail’in deneyiminde yer alan dersi dikkate almalarını tembih etti. “Bu olaylar, onlar gibi kötü şeylere özlem duymamamız için bize ders olsun diye oldu” 7 dedi. Rahatın ve zevk sevgisinin, nasıl Allah’ın özel intikamını gerektiren günahların işlenmesine yol hazırladığını gösterdi. İsrailoğulları, yasanın verilişini dinledikleri zaman hissettikleri Allah korkusunu, yiyip içmek için oturdukları ve oynamak için kalktıkları zaman bir kenara attılar; Allah’ı temsil etmesi için altından bir buzağı yaparak ona ibadet ettiler. Ve pek çok İbrani, Baal-Peor’a ibadet için düzenlenen şaşaalı bir şölende yiyip içtikten sonra, ahlâksızlık ile sürçtü. Allah’ın öfkesi alevlendi, ve O’nun komutuyla “yirmi üç bini” 8 bir günde vebadan öldü. EI 272.3

Elçi Korintlileri şöyle uyardı: “Ayakta sağlam durduğunu sanan dikkat etsin, düşmesin!” 9 Övüngen ve kendine fazla güvenli olarak, uyanık durup dua etmeyi ihmal etmeleri halinde, korkunç bir günaha düşerek, Allah’ın gazabını kendi üzerlerine çekeceklerdi. Ancak Pavlus onların bunalıma teslim olmalarını ya da cesaretlerinin kırılmasını istemiyordu. Onlara şu güvenceyi verdi: “Tanrı güvenilirdir, gücünüzü aşan biçimde denenmenize izin vermez. Dayanabilmeniz için denemeyle birlikte çıkış yolunu da sağlayacaktır.” 10 EI 273.1

Pavlus kardeşlerini, sözlerinin ve eylemlerinin başkaları üzerinde hangi etkiyi bırakacağını kendilerine sormaya ve özünde ne kadar masum olursa olsun, putperestliği onaylar gibi görünecek ya da imanda zayıf olanların vicdanını rahatsız edecek hiçbir şey yapmamaya teşvik etti. “Sonuç olarak, ne yer ne içerseniz, ne yaparsanız, her şeyi Tanrı’nın yüceliği için yapın. Yahudiler’in, Grekler’in ya da Tanrı topluluğunun tökezleyip düşmesine neden olmayın.” 11 EI 273.2

Elçinin Korint kilisesine söylediği uyarı sözleri tüm zamanlar için geçerlidir, özellikle de günümüz için uygundur. Putperestlikten kastı yalnızca putlara tapmak değildi, ancak benliğe hizmeti, rahatlık sevgisini, arzuların ve tutkuların tatmin edilmesini de kastediyordu. Yalnızca Mesih’e imanın ikrarı, gerçeğe dair kibirli bir bilgi insanı Hristiyan yapmaz. Yalnızca gözü, kulağı ve zevkleri tatmin etmeye çalışan ya da zevk düşkünlüğünü onaylayan bir din, Mesih’in dini değildir. EI 273.3

Elçi, kiliseyi insan bedenine benzeterek, Mesih’in kilisesinin tüm üyeleri arasında olması gereken yakın ve uyumlu ilişkiyi gayet uygun bir şekilde örnekledi. “İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım” diye yazdı, “hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh’ta vaftiz edildik ve hepimizin aynı Ruh’tan içmesi sağlandı. İşte beden tek üyeden değil, birçok üyeden oluşur. Ayak, ‘El olmadığım için bedene ait değilim’ derse, bu onu bedenden ayırmaz. Kulak, ‘Göz olmadığım için bedene ait değilim’ derse, bu onu bedenden ayırmaz. Bütün beden göz olsaydı, nasıl duyardık? Bütün beden kulak olsaydı, nasıl koklardık? Gerçek şu ki, Tanrı bedenin her üyesini dilediği biçimde bedene yerleştirmiştir. Eğer hepsi bir tek üye olsaydı, beden olur muydu? Gerçek şu ki, çok sayıda üye, ama tek beden vardır. Göz ele, ‘Sana ihtiyacım yok!’ ya da baş ayaklara, ‘Size ihtiyacım yok!’ diyemez... Tanrı, değeri az olana daha çok değer vererek bedende birliği sağladı. Öyle ki, bedende ayrılık olmasın, üyeler birbirini eşit biçimde gözetsin. Bir üye acı çekerse, bütün üyeler birlikte acı çeker; bir üye yüceltilirse, bütün üyeler birlikte sevinir. Sizler Mesih’in bedenisiniz, bu bedenin ayrı ayrı üyelerisiniz.” 12 EI 274.1

Bundan sonra Pavlus, bugüne dek insanlara ilham kaynağı olmuş ve cesaret vermiş olan sözlerle, Mesih’in izleyicilerinin beslemesi gereken sevginin önemini ortaya koydu: “İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım kalmaz. Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz.” 13 EI 274.2

İkrar ne kadar büyük olursa olsun, kalbi Allah’a ve insan kardeşlerine karşı sevgiyle dolu olmayan kişi Mesih’in gerçek bir öğrencisi değildir. Büyük bir imana sahip olsa ve mucizeler yapacak gücü olsa dahi, sevgi olmadan imanı değersiz olur. Büyük bir cömertlik sergileyebilir; fakat gerçek sevgiden başka bir güdüyle tüm mallarını fakirleri doyurmak için bağışlasa, bu eylem ona Allah’ın hoşnutluğunu kazandırmaz. Gayretiyle şehit gibi dahi ölebilir, ancak bu sevgiyle harekete geçirilmemişse, Allah tarafından aldatılmış bir gayretli ya da tutkulu bir ikiyüzlü olarak görülecektir. EI 275.1

“Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez.” 14 En saf sevinç, en derin alçakgönüllülükten kaynaklanır. En sağlam ve en asil karakterler, sabır, sevgi ve Allah’ın iradesine teslimiyet temeli üzerine inşa edilirler. EI 275.2

“Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz.” 15 Mesih’e yaraşır sevgi, başkalarının amaçlarını ve eylemlerini en iyi şekilde yorumlar. Onların hatalarını gereksiz yere açığa çıkarmaz; olumsuz haberleri can kulağıyla dinlemez, ancak başkalarının iyi niteliklerini akla getirmeye çalışır. EI 275.3

“Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.” Bu sevgi “asla son bulmaz.” 16 Değerini hiçbir zaman kaybetmez; göksel bir niteliktir. Değerli bir hazine olarak, sahibi tarafından Allah’ın kentinin kapılarından içeri taşınacaktır. EI 275.4

“İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir.” 17 EI 275.5

Korintli imanlılar arasında ahlâkî standartlar düşerken, imanlarının bazı temel unsurlarından vazgeçen bazı kimseler vardı. Bazıları diriliş öğretisini inkar edecek kadar ileri gitmişlerdi. Pavlus bu sapkınlığa Mesih’in dirilişinin açık kanıtlarına ilişkin çok net bir tanıklıkla karşılık verdi. Mesih’in, ölümünden sonra “Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi[ğini]” beyan etti; bundan sonra O, “Kefas’a, sonra Onikiler’e göründü. Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bunların çoğu hâlâ yaşıyor, bazılarıysa öldüler. Bundan sonra Yakup’a, sonra bütün elçilere, son olarak... bana da göründü.” 18 EI 275.6

Elçi, ikna edici bir güçle dirilişe dair muazzam gerçeği ortaya koydu. Şu tezi ileri sürdü: “Ölüler dirilmezse, Mesih de dirilmemiştir. Mesih dirilmemişse, bildirimiz de imanınız da boştur. Bu durumda Tanrı’yla ilgili tanıklığımız da yalan demektir. Çünkü Tanrı’nın, Mesih’i dirilttiğine tanıklık ettik. Ama ölüler gerçekten dirilmezse, Tanrı Mesih’i de diriltme- miştir. Ölüler dirilmezse, Mesih de dirilmemiştir. Mesih di- rilmemişse imanınız yararsızdır, siz de hâlâ günahlarınızın içindesiniz. Buna göre Mesih’e ait olarak ölmüş olanlar da mahvolmuşlardır. Eğer yalnız bu yaşam için Mesih’e umut bağlamışsak, herkesten çok acınacak durumdayız. Oysa Mesih, ölmüş olanların ilk örneği olarak ölümden dirilmiştir.” 19 EI 276.1

Elçi, Korintli imanlıların zihinlerini, uyuyan tüm kutsalların artık Rableri’yle birlikte sonsuza dek yaşamak üzere diriltilecek- leri diriliş sabahının zaferlerine götürdü. Elçi, “İşte” dedi, “size bir sır açıklıyorum. Hepimiz ölmeyeceğiz; son borazan çalınınca hepimiz bir anda, göz açıp kapayana dek değiştirileceğiz. Evet, borazan çalınacak, ölüler çürümez olarak dirilecek, ve biz de değiştirileceğiz. Çünkü bu çürüyen beden çürümezliği, bu ölümlü beden ölümsüzlüğü giyinmelidir. Çürüyen ve ölümlü beden çürümezliği ve ölümsüzlüğü giyinince, ‘Ölüm yok edildi, zafer kazanıldı!’ diye yazılmış olan söz yerine gelecektir. ‘Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?’ ... Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla bizi zafere ulaştıran Tanrı’ya şükürler olsun!” 20 EI 276.2

Sadıkları bekleyen zafer çok görkemlidir. Korintli imanlıların önündeki imkânların farkına varan elçi, insanı bencil ve şehevi olandan uzaklaştırarak hayatı ölümsüzlük umuduyla yücelten şeyi onların önüne koymaya çalıştı. Onları Mesih’teki yüce çağrılarına sadık kalmaya ciddiyetle teşvik etti. “Sevgili kardeşlerim” diyerek şu ricada bulundu: “Rab yolunda verdiğiniz emeğin boşa gitmeyeceğini bilerek dayanın, sarsılmayın, Rab’bin işinde her zaman gayretli olun.” 21 EI 277.1

Böylece elçi, en kararlı ve etkileyici bir şekilde, Korint kilise-sinde hüküm sürmekte olan yanlış ve tehlikeli fikirleri ve uygu-lamaları düzeltmeye çalıştı. Açıkça, fakat canlarına sevgi duyarak konuştu. Onun uyarılarında ve azarlarında, Allah’ın tahtından gelen ışık üzerlerinde parlıyor ve hayatlarını kirletmekte olan gizli günahları açığa çıkarıyordu. Bu nasıl kabul edilecekti? EI 277.2

Mektup iletildikten sonra, Pavlus yazdıklarının yarar görmesini arzuladığı kişileri çok derinden yaralayabileceğinden korktu. Daha fazla yabancılaşma olmasından ciddi şekilde korktu ve kimi zaman sözlerini geri alabilmeyi diledi. Elçinin ruhsal çöküntüsünü ve kendi kendini suçlamasını en iyi, onun gibi, sevgili kiliseler ya da kurumlar için bir sorumluluk duygusu hissetmiş olan kişiler anlayabilir. Allah’ın işinin yükünü bu zamanda taşıyan O’nun hizmetkârları, büyük elçinin hissesine düşen çalışma, çatışma ve endişeli ilgi deneyimine dair bir şeyler bilirler. O, kilisedeki bölünmelerin ağırlığı altındaydı, duygudaşlık ve destek beklediği bazı kişilerden nankörlük ve ihanet görüyordu, içinde fesat barındıran kiliselerin karşı karşıya oldukları tehlikenin farkındaydı, günahı kınamak için kendini etkili ve nüfuz edici bir tanıklıkta bulunmak zorunda hissediyordu, aynı zamanda onlara haddinden fazla sert davranmış olabileceği korkusunun ağırlığı altında kalıyordu. Heyecanlı bir endişe ile, mesajının nasıl karşılandığına ilişkin bir haber almayı bekledi. EI 277.3