Büyük Mücadele
39.—SIKINTI ZAMANI
“Ozaman senin halkını koruyan büyük önder Mikail görünecek. Ulusun oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde halkın adı kitapta yazılı olanlarkurtulacak” (Daniel 12:1). BM18 657.1
Üçüncü meleğin mesajı sona erdiğinde, merhamet artık yeryüzünün suçlu sakinleri için araya girmeyecektir. Allah’ın halkı işlerini tamamlamış olacaktır. “Son yağmuru,” 1 Rabb’in huzurundan gelecek olan “yenilenme fırsatlarını” 2 almış olacaklardır ve yaklaşmakta olan denenme saatine hazırlıklıdırlar. Melekler gökte bir yandan öbür yana aceleyle koşturmaktadır. Yeryüzünden dönen bir melek kendi işinin tamamlandığını ilan eder; dünyanın üzerine son denenme getirilmiştir ve ilahî ilkelere bağlılıklarını kanıtlayan herkes “yaşayan Tanrı’nın mührünü” 3 almıştır. Bundan sonra İsa gökteki tapınakta sürdürdüğü arabuluculuğunu sonlandırır. Ellerini kaldırarak gür bir sesle “Tamam!” 4 der; ve tüm melek orduları taçlarını çıkarıp bırakırlarken, O önemli duyuruyu yapar: “Kötülük yapan, yine kötülük yapsın. Kirli olan, kirli işlerini sürdürsün. Doğru olan, yine doğruyu yapsın. Kutsal olan kutsal kalsın” (Vahiy 22:11). Her davaya yaşam veya ölüm için karar verilmiştir. Mesih kendi halkı adına kefaret etmiş ve onların günahlarını silmiştir. Tebaasının sayısı tamamlanmıştır; “göklerin altındaki krallıklara özgü krallık, egemenlik ve büyüklük” 5 kurtarışın mirasçılarına verilmek üzeredir, İsa da kralların Kralı ve rablerin Rabb’i6 olarak hüküm sürecektir. BM18 657.2
Tapınaktan çıktığında, yeryüzünün sakinleri üzerine karanlık çöker. O korkunç zamanda doğrular, kutsal Allah’ın gözü önünde bir şefaatçi olmadan yaşamalıdır. Kötülerin üzerindeki kısıtlama kalkmış, Şeytan kesin olarak tövbesiz olanlar üzerinde tüm denetimi ele geçirmiştir. Allah’ın tez öfkelenmeme özelliği sona ermiştir. Dünya O’nun merhametini reddetmiş, sevgisini hor görmüş, yasasını çiğnemiştir. Kötüler denenme sürelerini aşmışlardır; ısrarla karşı konulan Allah’ın Ruhu, sonunda geri çekilmiştir. İlahî lütfun koruyuculuğunun dışında kalmışlardır, kendilerini kötü olandan koruyacak hiçbir şeyleri yoktur. Bundan sonra Şeytan, yeryüzünün sakinlerini son büyük sıkıntıya sokacaktır. Allah’ın melekleri insan tutkularının şiddetli rüzgarlarını kontrol altında tutmaya son vereceğinden, tüm çekişme unsurları serbest kalacaktır. Tüm dünya, eski zamanlarda Yeruşalim’in üzerine gelenden çok daha korkunç bir yıkıma uğrayacaktır. BM18 658.1
Mısırlıların tüm ilk çocuklarını tek bir melek öldürmüş ve tüm ülkeyi yasla doldurmuştu. Davut, halkı sayarak Allah’a karşı suç işlediğinde, bu günahı cezalandırmak için verilen korkunç yıkıma tek bir melek neden olmuştu. Allah emir verdiğinde kutsal meleklerin uyguladığı yıkıcı güç, O izin verdiğinde kötü melekler tarafından da uygulanacaktır. Şu anda yalnızca ilahî izni bekleyen güçler, her yeri harap etmek için hazırdır. BM18 658.2
Allah’ın yasasını yüceltenler dünyanın yargıya uğramasına neden olmakla suçlanmışlardır, şimdi de doğanın korkunç sarsıntılarının ve insanlar arasındaki dünyayı kederle dolduran çekişme ve kan dökülmesinin nedeni olarak görüleceklerdir. Son uyarıya eşlik eden güç kötüleri hiddetlendirmiştir; mesajı kabul eden herkese karşı öfkeleri alevlenmiştir, Şeytan ise nefret ve zulüm ruhunu daha da fazla kışkırtacaktır. BM18 658.3
Allah’ın varlığı Yahudi ulusundan sonunda çekildiğinde, rahipler ve halk bunu anlamadı. Şeytan’ın denetimi altında, en korkunç ve en habis tutkularla harekete geçiriliyor olmalarına rağmen, kendilerini hâlâ Allah’ın seçilmiş halkı olarak görüyorlardı. Tapınaktaki hizmet devam ediyor, kirletilmiş sunakları üzerinde kurbanlar sunuluyor, Allah’ın sevgili Oğlu’nun kanından sorumlu olan ve O’nun hizmetkârlarını ve elçilerini öldürmeye çalışan bir halk için her gün dualar ile ilahî bereket talep ediliyordu. Aynı şekilde, tapınağın geri alınamayan kararı ilan edildiği ve dünyanın geleceği kalıcı olarak belirlendiği zaman, yeryüzünün sakinlerinin bundan haberi olmayacaktır. Allah’ın Ruhu’nun en sonunda kendilerinden çekildiği insanlar bir takım dinsel biçimleri devam ettirecek; kötülüğün efendisinin kendi habis tasarılarını gerçekleştirmek için telkin edeceği şeytanî gayret, görünüşte Allah için gösterilen gayrete benzeyecektir. BM18 659.1
Şabat günü Hristiyanlık aleminde özel bir çekişme konusu olduğundan ve dinsel ve dünyasal yetkililer pazar gününün tutulmasını zorunlu kılmak için güçlerini birleştirdiğinden, küçük bir azınlığın genel isteğe boyun eğmeyi ısrarla reddetmesi onları evrensel bir nefret odağı haline getirecektir. Kilise kurumuna ve devletin yasasına karşı duranların hoş görülmemesi istenecek; tüm ulusun kargaşaya ve kanunsuzluğa düşmesindense bu kişilerin sıkıntı çekmeleri evla görülecektir. Aynı iddia, yüzyıllarca önce “halkın yöneticileri” tarafından Mesih’e yöneltilmişti. Kurnaz Kayafa, “Bütün ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi sizin için daha uygun” demişti (Yuhanna 11:50). Bu tez nihai olarak kabul görecek; sonunda dördüncü emrin Şabat gününü kutsal tutanlara karşı bir hüküm verilecek ve en ağır cezayı hak ettikleri belirtilerek kinanacaklar, bir süre sonra ise insanlara onları öldürme özgürlüğü verilecektir. Eski Dünya’nın Roma Katolikleri ile Yeni Dünya’nın sapkın Protestanları, tüm ilahî ilkeleri yüceltenlere karşı benzer bir yol izleyecekler. BM18 659.2
Bundan sonra Allah’ın halkı, peygamber tarafından ‘Yakup soyu için sıkıntı dönemi’ diye adlandırılan acı ve üzüntü sahnelerini yaşamaya başlayacaktır. “RAB diyor ki, ‘Korku sesi duyduk, esenlik değil, dehşet sesi... Her yüz solmuş. Ah, ne korkunç gün! Onun gibisi olmayacak. Yakup soyu için sıkıntı dönemi olacak, yine de sıkıntıdan kurtulacak” (Yeremya 30:57). BM18 660.1
Yakup’un güreş ederek ve Esav’ın elinden kurtulmak için dua ederek geçirdiği sıkıntılı gece (Yaratılış 32:2430), Allah’ın halkının sıkıntı zamanında yaşayacaklarını temsil eder. Yakup, babasının Esav’a sakladığı bereketi almak için yaptığı hileden ötürü, kardeşinin ölümcül tehditleriyle karşılaşmış ve canını kurtarmak için kaçmıştı. Yıllarca sürgünde kaldıktan sonra, Allah’ın emriyle, karıları, çocukları, büyükbaş ve küçükbaş hayvan sürüleriyle birlikte doğduğu ülkeye dönmek için yola çıktı. Ülkenin sınırına vardığında, bir grup savaşçının başında ve şüphesiz öç peşinde olan Esav’ın yaklaştığı haberiyle dehşete düştü. Silahsız ve savunmasız olan Yakup’un topluluğu, anlaşılan şiddete ve katliama çaresizce kurban gitmek üzereydi. Endişe ve korkunun yükü, vicdan azabının ezici ağırlığına ekleniyordu, zira bu tehlikeyi kendi günahı davet etmişti. Tek ümidi Allah’ın merhameti; tek savunması duaydı. Fakat kardeşine karşı işlediği suçun karşılığını ödemek ve yaklaşmakta olan tehlikeyi bertaraf etmek için elinden gelen her şeyi yapmaktan kaçınmadı. Mesih’in izleyicileri de, sıkıntı zamanına yaklaşırlarken, kendilerini insanların önünde uygun bir ışıkla sunabilmek, önyargıları etkisiz hale getirmek ve vicdan özgürlüğünü tehdit eden tehlikeyi bertaraf edebilmek için her türlü çabayı göstermelidirler. BM18 660.2
Ailesini sıkıntısına tanık olmamaları için gönderdikten sonra, Yakup tek başına kalarak Allah’a yalvarmaya koyuldu. Günahını itiraf etti ve Allah’ın kendisine verdiği rahmeti ikrar etti, samimi bir alçakgönüllülük ile babalarıyla yapılan antlaşmayı ve Beytel’deki gece görümünde ve sürgün yurdunda kendine verilen vaatleri hatırlattı. Hayatının kriziyle karşı karşıya gelmişti; her şeyi tehlikedeydi. Karanlıkta tek başına dua etmeye ve Allah’ın önünde kendini alçaltmaya devam etti. Birden omzunda bir el hissetti. Bir düşmanın canına kastettiğini sandı ve umutsuzluktan kaynaklanan büyük bir enerji ile, bu saldırganla güreşti. Gün ağarmaya başladığında bu yabancı insanüstü gücünü gösterdi; bir dokunuşuyla güçlü adam adeta felce uğradı ve gizemli rakibinin boynu üzerine çaresiz, yalvarırcasına düştü. Yakup şimdi uğraşmakta olduğu kişinin antlaşma Meleği olduğunu anlamıştı. Sakatlanmasına ve büyük acı çekmesine rağmen, hedefinden vazgeçmeye niyeti yoktu. Günahının şaşkınlığına, pişmanlığına ve sıkıntısına çoktan beridir tahammül ediyordu; artık bağışlandığına dair mutlaka bir güvence almalıydı. İlahî ziyaretçi ayrılmak üzereydi; fakat Yakup ona sıkı sıkı sarılarak kendisini kutsaması için yalvardı. Melek “Bırak beni, gün ağarıyor” dedi, fakat ata “Beni kutsamadıkça seni bırakmam” diye yanıtladı. Burada ne büyük bir güven, ne büyük bir metanet ve sebat sergilenmiştir! Eğer bu kibirli ve küstahça bir talep olsaydı, Yakup oracıkta yok edilirdi; fakat onun talebi, kendi zayıflığını ve değersizliğini itiraf eden, buna rağmen antlaşmasına sadık olan bir Tanrı’ya güvenen birinin itimadıydı. BM18 660.3
“Melekle güreşip yendi” (Hoşea 12:4). Bu hatalı ve günahkâr ölümlü, alçakgönüllülük, tövbe ve teslimiyet yoluyla göğün Yücelik’ine galip geldi. Allah’ın vaatlerini titrek elleriyle kavramıştı, Sınırsız Sevgi’nin kalbi bu günahkârın yalvarışını geri çeviremezdi. Galibiyetinin bir belirtisi olarak ve diğerlerini onun örneğini izlemeye teşvik etmek için, günahını hatırlatan adı değiştirilerek, zaferini kutlayan ad verildi. Yakup’un Tanrı’yla savaşında galip gelmiş olması, onun insanları da yeneceğinin bir güvencesiydi. Artık kardeşinin öfkesiyle yüzleşmekten korkmuyordu, zira koruyucusu Rab’di. BM18 661.1
Şeytan Yakup’u Allah’ın meleklerinin önünde suçlayarak, günahından ötürü onu mahvetme hakkı talep etmiş; Esav’ı onun üzerine yürümeye kışkırtmıştı; atanın uzun güreş gecesinde ise, Şeytan onun cesaretini kırmak ve Allah’a güvenini sarsmak için, suçluluk duygusu telkin etmeye çalışmıştı. Yakup neredeyse umutsuzluğa kapılacaktı; fakat göğün yardımı olmazsa yok olacağını biliyordu. Büyük günahından içtenlikle tövbe etmiş ve Allah’ın merhametine sığınmıştı. Amacından dönmeyecekti, bu nedenle Melek’e sımsıkı sarılarak, isteğini kabul ettirinceye dek içten ve acı feryatlarla talebinde ısrar etti. BM18 662.1
Şeytan, Esav’ı Yakup’un üzerine yürümeye kışkırttığı gibi, sıkıntı zamanında kötüleri Allah halkını yok etmek için galeyana getirecektir. Tıpkı Yakup’u suçladığı gibi, Allah halkına karşı da suçlamalar yöneltecektir. Dünyayı kendi tebaası olarak görmektedir; ancak Allah’ın emirlerini tutan küçük topluluk onun etkisine karşı direnmektedir. Onları yeryüzünden silebilse, zaferi tam olacaktı. Kutsal meleklerin onları koruduğunu görür ve günahlarının bağışlandığını anlar; fakat haklarında gökteki tapınakta karar verildiğini bilmemektedir. Onları ayartarak işlemelerine neden olduğu günahları tam olarak bilmektedir, bunları en abartılı şekilde Allah’ın önüne getirerek, bu halkın Allah’ın lütfundan mahrum kalmayı en az kendisi kadar hak ettiğini iddia eder. Rabb’in adaleti varsa, onların günahlarını bağışladığı halde kendisini ve meleklerini yok edemeyeceğini ilan eder. Onların kendi ganimeti olduklarını ileri sürer ve yok edilmeleri için eline teslim edilmelerini talep eder. BM18 662.2
Şeytan Allah halkını günahlarından ötürü suçladığında, Rab onları sonuna kadar denemesi için ona izin verir. Allah’a olan güvenleri, imanları ve metanetleri ciddi şekilde denenecektir. Geçmişlerine baktıklarında umutları kararır; zira tüm hayatlarında çok az iyilik görmektedirler. Zayıflıklarının ve değersizliklerinin tamamen bilincindedirler. Şeytan, durumlarının umutsuz olduğu, günah lekelerinin hiçbir zaman temizlenmeyeceği düşüncesiyle onları dehşete düşürmeye çalışır. Onların imanını yok ederek, bu sayede ayartılarına boyun eğmelerini ve Allah’a olan bağlılıklarından dönmelerini umut eder. BM18 662.3
Allah’ın halkı kendilerini yok etmeye kararlı düşmanlarla çevrili olsa da, çektikleri acı, gerçek uğruna görecekleri zulüm korkusundan kaynaklanmamaktadır; her günahtan tövbe edilmediğinden ve kendilerinde bulunan birtakım kusurlar nedeniyle Kurtarıcı’nın vaadinin yerine geldiğini görememekten endişe ederler: “Ben de... bütün dünyanın üzerine gelecek olan denenme saatinden seni esirgeyeceğim” (Vahiy 3:10). Bağışlanma güvencesini alabilirlerse işkenceden veya ölümden kaçınmayacaklardır; fakat lâyık olmadıkları ortaya çıkar ve kendi karakterlerindeki kusurlardan ötürü hayatlarını kaybedecek olurlarsa, Allah’ın kutsal adının lekelenmesinden korkarlar. BM18 663.1
Her yerde ihanet tasarıları işitir ve isyanın etkin çalışmasını görürler; bu yüzden bu büyük sapkınlığın bitirilmesi ve kötülerin kötülüğünün son bulması için içlerinde güçlü bir arzu, ruhlarında içten bir özlem uyanmaya başlar. Ancak isyanı durdurması için Allah’a yalvarırlarken, bunu, artık kötülüğün güçlü dalgasına karşı duracak ve geri püskürtecek güçleri olmadığı için, yoğun bir vicdan azabı duygusuyla yaparlar. Mesih’in hizmetinde, gittikçe güçlenerek, 7 her zaman tüm yeteneklerini kullanmış olsalardı, Şeytan’ın kuvvetlerinin kendilerini mağlup etmeye daha az gücü olacağına inanırlar. BM18 663.2
Allah’ın önünde canlarına eziyet ederler, geçmişteki çok sayıda günahlarından tövbe ettiklerine işaret ederek, Kurtarıcı’nın vaadini hatırlatırlar: “Koruyuculuğuma sarılsınlar, barışsınlar benimle, evet, benimle barışsınlar” (Yeşaya 27:5). Dualarına hemen yanıt verilmediği için imanları kırılmaz. En yoğun bir şekilde endişe, korku ve sıkıntı yaşamalarına rağmen, yalvarışlarına son vermezler. Yakup’un, Meleği yakaladığı gibi, Allah’ın gücüne sarılırlar ve ruh diliyle şöyle derler: “Beni kutsamadıkça seni bırakmam.” 8 BM18 663.3
Yakup ilk oğulluk hakkını hile ile aldığından9 dolayı daha önceden tövbe etmiş olmasaydı, Allah onun duasını işiterek merhametiyle hayatını korumazdı. Aynı şekilde, Allah’ın halkının da korku ve ızdırap çektikleri sırada itiraf edilmemiş günahları önlerinde duruyor olsa, bunalırlardı; umutsuzluk imanlarını köreltir ve kurtulmak için Allah’a yalvaracak güveni kendilerinde bulamazlardı. Fakat değersizliklerini ne kadar derinden hissetseler de, açığa çıkarılacak gizli kabahatleri yoktur. Günahları önceden yargılanıp silinmiştir, şimdi ise onları hatırlarına getiremezler. BM18 664.1
Şeytan pek çok kişiyi, Allah’ın hayatın küçük meselelerindeki sadakatsizliklerini hoş göreceğine inandırır; fakat Rab Yakup’la ilişkilerinde, kötülüğü hiçbir şekilde onaylamayacağını ve hoş görmeyeceğini göstermiştir. Günahlarını mazur göstermeye veya gizlemeye çalışan ve bunların gökteki kitaplarda itiraf edilmeden ve bağışlanmadan kalmalarına izin verenler, Şeytan tarafından alt edileceklerdir. Uğraşları ne kadar yüce, bulundukları konum ne kadar itibarlı olursa, tuttukları yol Allah’ın gözünde o kadar feci, büyük düşmanlarının zaferi de o kadar kesin olacaktır. Allah’ın gününe hazırlanmayı geciktirenler, sıkıntı zamanında ya da sonrasında hazırlanma fırsatını hiç bulamayacaklardır. Böylelerinin durumu umutsuzdur. BM18 664.2
O son korkunç çatışmaya hazırlıksız gelen sözde Hristiyanlar, umutsuzluk içinde, günahlarını yakıcı ızdıraplı kelimelerle itiraf edecekler, kötülerse onların sıkıntısına sevinecektir. Bu itiraflar Esav’ın ve Yahuda’nın 10itiraflarıyla aynı karakterdedir. Bu itirafları yapanlar, günahın sorumluluk duygusuna değil, getirdiği sonuca üzülmektedirler. Gerçek bir pişmanlık ve günahtan nefret duymazlar. Cezalandırılma korkusuyla günahlarını itiraf ederler; fakat geçmişte Firavun’un yaptığı gibi, yargı kaldırılacak olursa Göğe meydan okumaya devam ederler. BM18 664.3
Yakup’un öyküsü aynı zamanda, ayartılarak günaha düşen, fakat gerçek tövbeyle Allah’a dönenlerin, O’nun huzurundan atılmayacaklarının güvencesidir. Şeytan bu kişileri yok etmeye çalışırken, Allah onları tehlike zamanında teselli etmek ve korumak için kendi meleklerini gönderecektir. Şeytan’ın saldırıları acımasız ve kararlı, hileleri korkunçtur; fakat Rabb’in gözü halkının üzerindedir ve onların feryatlarını işitir. Acıları büyüktür, ocağın alevleri onları yakıp tüketir gibi görünmektedir; 11 ancak Arıtıcı onları ateşte arıtılmış altın gibi çıkaracaktır. 12 Allah’ın çocuklarına duyduğu sevgi, onların en çetin denenmeleri sırasında da, en parlak refah günlerinde olduğu kadar büyük ve müşfiktir; fakat Mesih’in suretini mükemmel olarak yansıtabilmeleri için, ateş ocağına atılmaları; dünyasallıklarının yakılıp tüketilmesi gereklidir. BM18 665.1
Önümüzdeki sıkıntı ve acı mevsimi, yorgunluğa, gecikmeye ve açlığa dayanabilecek, en sert şekilde denenmesine rağmen zayıflamayacak bir iman gerektirecektir. O zamana hazırlanmak için herkese bir denenme süresi verilmiştir. Yakup, azimli ve kararlı olduğu için galip geldi. Onun zaferi, ısrarlı duanın gücüne kanıt teşkil etmektedir. Onun yaptığı gibi Allah’ın vaatlerine tutunanların ve onun kadar içten ve ısrarlı olanların hepsi, onun gibi başarıya ulaşacaktır. Özveri göstermeye, Allah’ın önünde kendini alçaltmaya ve O’nun bereketini almak için uzun ve içtenlikle dua etmeye isteksiz olanlar, bunu alamayacaklardır. Tanrı’yla güreşmek - bunun ne olduğunu bilen ne kadar da az kişi vardır! Ne kadar da az kişi, tüm güçler devreye girinceye dek, canlarını güçlü bir arzu ile Allah yoluna koyar. Niyazda bulunanların üzerinden, hiçbir dilde ifade edilemeyecek umutsuzluk dalgaları geçtiğinde, ne kadar da az kişi Allah’ın vaatlerine sarsılmaz bir imanla sarılır. BM18 665.2
Şu anda imanlarında zayıf olanlar, ciddi bir şekilde şeytanî aldatmacaların ve vicdanı zorlama kararnamesinin gücüne teslim olma tehlikesi altındadır. Bu denemeye dayansalar bile, sıkıntı zamanında daha büyük bir acı ve ızdırap içine düşeceklerdir, zira Allah’a güvenme alışkanlığını hiçbir zaman edinememişlerdir. İhmal etmiş oldukları iman derslerini, cesaret kırıcı korkunç bir baskı altında öğrenmeye zorlanacaklardır. BM18 666.1
Şimdi Allah’ın vaatlerini doğru çıkararak O’nu tanımalıyız. Melekler içten ve samimi olan tüm duaları kaydetmektedir. Allah’la iletişimi ihmal etmektense, kendi arzularımızın esiri olmaktan vazgeçmeliyiz. O’nun onayını alan en kötü yoksulluk, en büyük özveri, onayı olmadan sahip olunan zenginlikler, şeref, rahatlık ve dostluktan iyidir. Duaya zaman ayırmalıyız. Zihnimizin dünyasal kaygılara gömülmesine izin verirsek, Rab altından putlarımızı, evlerimizi veya verimli tarlalarımızı elimizden alarak bize zaman verebilir. BM18 666.2
Gençler, Allah’ın bereketlerini isteyebilecekleri bir yoldan başka bir yola girmeyi reddederlerse, ayartılarak günaha düşmezler. Son ciddi uyarıyı dünyaya ileten haberciler Allah’ın bereketlerini soğuk ve ilgisiz bir şekilde değil, ancak tıpkı Yakup’un yaptığı gibi coşkunlukla ve imanla isterlerse, şu sözleri söyleyebilecekleri pek çok yer bulacaklar: “Tanrı’yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı” (Yaratılış 32:30). Gökte, Tanrı’yla ve insanlarla güreşip yenmeye muktedir olan önderler olarak sayılacaklardır. BM18 666.3
“Hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi” 13 çok yakında üzerimize düşecektir; bu nedenle şu anda sahip olmadığımız ve pek çoklarının elde etmeye üşendikleri bir deneyime ihtiyacımız olacak. Çoğunlukla sıkıntının beklentisi gerçeğinden daha zorludur; fakat bu önümüzdeki kriz için geçerli değildir. En canlı anlatım bile çetin sınavın boyutunu tarif edemez. O denenme zamanında, herkes Allah’ın önünde kendi başına durmalıdır. “Varlığım hakkı için diyor Egemen RAB, Nuh, Daniel ve Eyüp orada olsa bile, ne oğullarını ne de kızlarını kurtarabilirler. Doğruluklarıyla ancak kendi canlarını kurtarabilirler” (Hezekiel 14:20). BM18 666.4
Şu anda, Başrahibimiz bizim adımıza kefarette bulunurken, biz de Mesih’te yetkinleşmeye çalışmalıyız. Kurtarıcımız, ayartının gücüne, düşüncede dahi olsa boyun eğdirilemezdi. Şeytan insan yüreğinde dayanak olarak kullanabileceği bir nokta bulur; ayartıları, kalpte beslenen birtakım günahlı arzular vasıtasıyla güçlerini ortaya koyar. Fakat Mesih, kendisi hakkında şunu söylemişti: “Bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur” (Yuhanna 14:30). Şeytan, Allah’ın Oğlu’nda kendisini zafere götürebilecek hiçbir şey bulamamıştır. O, Babası’nın emirlerini tuttu, bu nedenle kendisinde Şeytan’ın kendi menfaatine kullanabileceği hiçbir günah bulunmadı. Sıkıntı zamanından geçecek olanların da bu durumda bulunması gerekecektir. BM18 667.1
Kendimizi günahtan bu yaşamda, Mesih’in kefaret edici kanına iman yoluyla ayırmalıyız. Değerli Kurtarıcımız bizi kendisine katılmaya, zayıflığımızı kendi gücüyle, bilgisizliğimizi kendi bilgeliğiyle ve değersizliğimizi kendi erdemleriyle birleştirmeye davet etmektedir. Isa’nın yumuşak huyluluğunu ve alçakgönüllülüğünü öğreneceğimiz okul, Allah’ın takdiridir. Rab önümüze daima, bize daha kolay ve daha hoş gelen, seçeceğimiz yolu değil, yaşamın gerçek amaçlarını koymaktadır. Karakterlerimizin ilahî modele uymasını sağlamak için Göğün kullandığı aracılarla işbirliği yapmak bize düşmektedir. Bu işi ihmal eden veya erteleyenler, canlarının en korkunç tehlikelere uğramasına neden olacaklardır. BM18 667.2
Elçi Yuhanna görümünde, gökte yüksek bir sesin şöyle dediğini duydu: “Vay halinize, yer ve deniz! Çünkü İblis zamanının az olduğunu bilerek büyük bir öfkeyle üzerinize indi” (Vahiy 12:12). Göksel sesin bu şekilde nida etmesine neden olan sahneler korkunçtur. Zaman kısaldıkça Şeytan’ın öfkesi artmaktadır, hile ve yıkım işi ise sıkıntı zamanında doruk noktasına ulaşacaktır. BM18 667.3
Çok yakında göklerde, mucizeler gerçekleştiren cinlerin gücünün göstergesi olarak, doğaüstü karakterde korkunç görüntüler belirecektir. Cinlerin ruhları yeryüzünün krallarına ve tüm dünyaya gidecekler, onları hile tuzaklarına düşürerek, göğün yönetimine karşı son mücadelesinde Şeytan’a katılmaya teşvik edeceklerdir. 14 Bu aracılar sayesinde hem hükümdarlar, hem de tebaaları aldatılacaktır. Mesih’in kendisi olduğunu iddia ederek, dünyanın Kurtarıcısı’na ait olan unvanı ve ibadeti talep eden insanlar ortaya çıkacaktır. Bu kişiler harika iyileştirme mucizeleri yapacak ve gökten Kutsal Yazılar’la çelişen esinler aldıklarını iddia edeceklerdir. BM18 668.1
Büyük aldatmaca oyununun son perdesinde, Şeytan’ın kendisi Mesih’i taklit edecektir. Kilise, umutlarının gerçekleşmesi için uzun zamandan beri Kurtarıcı’nın gelişini beklemektedir. Şimdi ise büyük aldatıcı, Mesih gelmiş gibi gösterecektir. Şeytan, dünyanın çeşitli bölgelerinde kendisini göz kamaştırıcı parlaklıkta görkemli bir varlık olarak gösterecek, Yuhanna tarafından Vahiy kitabında verilen Allah’ın Oğlu tanımına benzetecektir. Vahiy 1:1315. Onu kuşatan görkem, ölümlü gözlerin o zamana dek karşılaştığı en eşsiz görünüm olacaktır. Havada zafer çığlığı yankılanır: “Mesih geldi! Mesih geldi!” İnsanlar onun önünde hayranlıkla secde eder, o da ellerini kaldırıp, Mesih’in yeryüzündeyken kendi öğrencilerini bereketlediği gibi, onlara bereket sözleri verir. Sesi yumuşak ve hafif, ancak melodi gibidir. Nazik ve müşfik tonlarla, Kurtarıcı’nın ağzından çıkan yüce göksel gerçeklerin bazılarını aynen söyler; hastaları iyileştirir ve bundan sonra Mesih’in karakterini taklit ederek Şabat’ı pazar günüyle değiştirdiğini söyler ve kutsamış olduğu günü herkesin yüceltmesini buyurur. Yedinci günü kutsal tutmakta direnenlerin, ışık ve gerçekle kendilerine göndermiş olduğu meleklerini dinlemeyi reddederek, adını lekelediklerini ilan eder. Bu, çok güçlü, neredeyse ezici bir aldatmacadır. Büyücü Simun’un şaşkına çevirdiği Samiriyeliler gibi, büyük kalabalıklar, en küçükten en büyüklere kadar, bu büyülere kulak vererek “Büyük Güç dedikleri Tanrı gücü işte budur” diyecekler (Elçilerin İşleri 8:10). BM18 668.2
Fakat Allah’ın halkı aldanmayacaktır. Bu sahte mesihin öğretileri Kutsal Yazılar’a uygun değildir. Onun bereket sözleri, canavara ve onun heykeline tapanlara, yani Kutsal Kitap’ın Allah’ın gazabının saf bir halde üzerlerine döküleceğini bildirdiği kişilere verilmektedir. BM18 669.1
Üstelik, Şeytan’ın Mesih’in geliş şeklini taklit etmesine izin verilmez. Kurtarıcı, halkını bu konuda aldanışa karşı uyarmış, ikinci geliş şeklini açık bir şekilde önceden bildirmiştir. “Sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar büyük belirtiler ve harikalar yapacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse, seçilmiş olanları bile saptıracaklar... Bunun için size, ‘İşte Mesih çölde’ derlerse gitmeyin. ‘Bakın, iç odalarda’ derlerse inanmayın. Çünkü İnsanoğlunun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır” (Matta 24:2427, 31;25:31; Vahiy 1:7; 1. Selanikliler 4:16, 17). Bu gelişin sahtesini yapmanın imkânı yoktur. Evrensel olarak bilinecek - tüm dünya buna tanık olacaktır. BM18 669.2
Yalnızca gerçeğin sevgisine kavuşmuş olan titiz Kutsal Kitap öğrencileri, tüm dünyayı esir alan güçlü aldanıştan korunacaktır. Bunlar, Kutsal Kitap tanıklığı ile, kılık değiştirmiş olan aldatıcıyı tanıyacaktır. Denenme zamanı herkes için gelecektir. Ayartının yapacağı eleme ile, gerçek Hristiyan ortaya çıkacaktır. Allah’ın halkı şu anda, kendi duyularının ortaya koyduklarına teslim olmayacak kadar sağlam şekilde O’nun sözüne dayanmakta mıdır? Böyle bir krizde, yalnızca ve yalnızca Kutsal Kitap’a sadık kalacaklar mıdır? Şeytan, elinden gelirse, onların o günde ayakta durmak için hazırlanmalarına engel olacaktır. Denenme gününün üzerlerine hırsız gibi gelmesi için işleri, onların yollarını kuşatacak, dünyasal zenginliklerle meşgul edecek, kalplerinin bu hayatın endişeleriyle dolması için üzerlerine ağır ve yorucu bir yük yükleyecek şekilde ayarlayacaktır. BM18 669.3
Hristiyanlığın çeşitli önderlerinin, emirleri tutanlara karşı çıkardığı ferman, onların üzerinden devlet korumasını kaldırarak onları yok olmalarını isteyenlerin eline teslim edince, Allah’ın halkı kentlerden köylerden kaçacak ve hep birlikte, gruplar halinde, en tenha ve ıssız yerlerde oturacaklar. Pek çoğu dağların korunaklı yerlerinde sığınak bulacak. Piedmont vadilerindeki Hristiyanlar gibi, yeryüzünün yüksek yerlerini kutsal sığınakları yapacak ve “uçurumun başındaki kaleler” için Allah’a şükredecekler (Yeşaya 33:16). Ancak tüm uluslardan ve yüksekalçak, zenginyoksul, siyahbeyaz tüm sınıflardan birçok kişi, en adaletsiz ve zalim tutsaklığa mahkûm edilecektir. Allah’ın sevgilileri zincire vurulmuş bir şekilde, demir parmaklıklar ardında zor günler geçirecek, idam cezasına mahkûm edilecek, kimileri karanlık ve iğrenç zindanlarda açlıktan ölüme terk edilecektir. İnleyişlerini hiçbir insan kulağı duymayacak; hiçbir insan eli onlara yardım için uzanmayacaktır. BM18 670.1
Rab bu denenme saatinde halkını unutacak mı? Tufandan önceki dünya yargıya uğradığında, sadık Nuh’u unutmuş muydu? 15 Ovadaki kentleri yok etmek için gökten ateş yağdığında, Lut’u unutmuş muydu? 16 Mısır’da etrafı putperestlerle kuşatılan Yusuf’u unutmuş muydu? 17 İzebel’in ant içerek Baal’ın peygamberlerinin uğradığı akıbetle tehdit ettiği İlyas’ı unutmuş muydu? 18 Hapishanenin karanlık ve kasvetli çukurundaki Yeremya’yı unutmuş muydu? 19 Kızgın fırındaki üç delikanlıyı 20 unutmuş muydu? ya da aslan çukurundaki Daniel’i? 21 BM18 670.2
“Siyon, ‘RAB beni terk etti, Rab beni unuttu’ diyordu. Ama RAB, ‘Kadın emzikteki çocuğunu unutabilir mi?’ diyor, ‘Rahminden çıkan çocuktan sevecenliği esirger mi? Kadın unutabilir, ama ben seni asla unutmam. Bak, adını avuçlarıma kazıdım’ ” (Yeşaya 49:1416). Her Şeye Egemen Rab şöyle dedi: “Size dokunan gözbebeğime dokunmuş olur” (Zekeriya 2:8). BM18 671.1
Düşmanları onları hapse atsa dahi, zindan duvarları Mesih ile aralarındaki iletişimi kesemez. Onların her zayıflığını gören, her denenmelerinden haberi olan Kişi, tüm dünyasal güçlerin üzerindedir; melekler de onların ıssız hücrelerine gelerek gökten ışık ve huzur getireceklerdir. Hapishane saray gibi olacak; zira imanda zengin olanlar orada bulunmaktadır ve kasvetli duvarlar Pavlus ve Silas’ın Filipi’deki tutuk evinde gece yarısı dua ederek ilahiler söylediği zaman olduğu gibi göksel ışıkla aydınlanacak. 22 BM18 671.2
Allah’ın halkını bastırmayı ve yok etmeyi amaçlayanlar, O’nun yargısına uğrayacak. O’nun kötülere uzun zamandır gösterdiği müsamaha, insanlara yasayı çiğnemeleri için cesaret vermektedir, ancak uzun zamandır ertelenmiş olması, cezalandırılmalarının kesinliğini ve korkunçluğunu azaltmaz. “RAB, Perasim Dağı’nda olduğu gibi kalkacak, Givon Vadisi’nde olduğu gibi öfkelenecek. Ne kadar garip olsa da işini tamamlayacak, ne kadar tuhaf olsa da yapacağını yapacak” (Yeşaya 28:21). Merhametli Allahımız için cezalandırma işi garip bir iştir. “Varlığım hakkı için diyor Egemen RAB, ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam” (Hezekiel 33:11). Rab, ‘acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık... suçları, isyanları, günahları bağışlayan’ dır. Ancak buna rağmen, “hiçbir suçu cezasız bırakmaz.” “RAB tez öfkelenmez ve çok güçlüdür. Suçlunun suçunu asla yanına koymaz” (Mısır’dan Çıkış 34:6, 7; Nahum 1:3). O, doğruluğunda yapacağı korkunç işlerle, çiğnenen yasasının yetkisini ortaya koyacaktır. Günahkârı bekleyen cezanın şiddeti, Rabb’in adaleti yerine getirmekteki isteksizliğiyle ölçülebilir. O’nun uzun süre tahammül ettiği ve Allah’ın hesabında kötülüğünün ölçüsünü tam olarak doldurana dek cezalandırmayacağı ulus, sonunda merhametle karışmamış gazap kâsesinden içecektir. BM18 671.3
Mesih, tapınaktaki şefaatçiliğini sona erdirdiğinde, canavara ve heykeline ibadet ederek onun işaretini alanlara verileceği söylenen saf gazap (Vahiy 14:9, 10) dökülecektir. Allah’ın İsrail’i kurtaracağı sırada Mısır’a verilen belalar, Allah’ın halkının kurtarılmasından hemen önce dünyaya verilecek olan daha da korkunç ve kapsamlı hükümlerle benzer nitelikteydiler. Vahiy yazarı bu korkunç felaketleri tanımlarken şöyle diyor: “Canavarın işaretini taşıyıp heykeline tapanların üzerinde acı veren iğrenç yaralar oluştu... Deniz ölü kanına benzer kana dönüştü, içindeki bütün canlılar öldü.” Ve “ırmaklar... su pınarları... kana dönüştü.” Bu cezalar ne kadar korkunç olsalar da, Allah’ın adaleti bütünüyle kanıtlanmış olarak ayakta durmaktadır. Allah’ın meleği şöyle beyan eder: “Kutsal Tanrı! Bu yargılarında adilsin. Kutsalların ve peygamberlerin kanını döktükleri için, içecek olarak sen de onlara kan verdin. Bunu hak ettiler” (Vahiy 16:26). Allah’ın halkını ölüme mahkûm ederek, onların kanından, sanki kendi elleriyle dökmüşçesine sorumlu oldular. Aynı şekilde, Mesih kendi zamanındaki Yahudiler’i Habil’in zamanından beri dökülen kutsal insanların tüm kanlarından sorumlu tutmuştu; 23 zira onlar da aynı ruha sahiptiler ve bu peygamber katilleriyle aynı işi yapmaya çalışıyorlardı. BM18 672.1
Takip eden belada, güneşe “insanları yakma gücü verildi. İnsanlar korkunç bir ısıyla kavruldular” (8. ve 9. ayetler). Peygamberler bu korku dolu zamanda yeryüzünün durumunu şöyle tanımlıyor: “Toprak yas tutuyor; ... çünkü tarla mahsulü yok oldu... kırın bütün ağaçları kurudular; âdem oğullarından da sevinç kalktı.” “Toprak kesikleri altında tohumlar çürüdü; mahzenler boş kaldı... Hayvanlar nasıl inliyorlar! Sığır sürüleri şaşkın, çünkü kendilerine otlak yok... akar sular kurudu, ve çölün otlaklarını ateş yiyip bitirdi.” “Ve o gün sarayın türküleri ulumalara dönecek, Rab Yehova diyor; leşler çok olacak; her yerde onları sessizce dışarı atacaklar” (Yoel 1:1012, 1720 [KM]; Amos 8:3 [KM]). BM18 672.2
Bu belalar evrensel değildir, yoksa yeryüzünün sakinleri toptan helak olurlardı. Yine de bunlar fani insanların görüp göreceği en korkunç felaketler olacak. Denenme süresinin sona ermesinden önce, insanların uğradığı her türlü yargı merhametle karıştırılmıştı. Mesih’in arabulucu kanı günahkârı kendi suçunun tam karşılığını görmekten korumuştu; oysa son yargıda gazap, içinde hiçbir merhamet unsuru olmadan dökülecektir. BM18 673.1
O gün, büyük kalabalıklar, çoktan beridir hor gördükleri Allah’ın merhametine sığınmayı isteyeceklerdir. ” ‘İşte günler geliyor, ülkeye kıtlık göndereceğim’ diyor Egemen RAB, ‘Ekmek ya da su kıtlığı değil, RAB’bin sözlerine susamışlık göndereceğim. RAB’bin sözünü bulmak için insanlar denizden denize, kuzeyden doğuya dek dolaşacak, oraya buraya koşacak, ama bulamayacaklar’ ” (Amos 8:11, 12). BM18 673.2
Allah’ın halkı sıkıntıdan uzak kalmayacak; ancak zulüm görmelerine ve acı çekmelerine, mahrumiyete ve kıtlığa dayanmalarına rağmen, yok olmaya mahkûm olmayacaklar. İlyas’ı gözeten Allah, kendi fedakâr çocuklarının birini bile göz ardı etmeyecektir. Başlarındaki saçın bile sayısını bilen Kişi, onları gözetecek ve kıtlık zamanında doyurulacaklardır. Kötüler açlık ve salgın hastalıkla ölürlerken, melekler doğruları koruyacak ve ihtiyaçlarını temin edeceklerdir. “Hakla yürüyen”e şu vaat verilmiştir: “Ekmeği verilecek; suyu emin olacak.” “Düşkünlerle yoksullar su arıyorlar, ve su yok, ve dilleri susuzluktan kuruyor; ben RAB, onlara cevap vereceğim, ben, İsrail’in Allah’ı, onları bırakmıyacağım” (Yeşaya 33:15, 16; 41:17 [KM]). BM18 673.3
“Tomurcuklanmasa incir ağaçları, asmalar üzüm vermese, boşa gitse de zeytine verilen emek, tarlalar ürün vermese de, boşalsa da davar ağılları, sığır kalmasa da ahırlarda, ben yine RAB sayesinde sevineceğim, kurtuluşumun Tanrısı sayesinde sevinçten coşacağım” (Habakkuk 3:17, 18). BM18 674.1
“Senin koruyucun RAB’dir, O sağ yanında sana gölgedir. Gündüz güneş, gece ay sana zarar vermez. RAB her kötülükten seni korur, esirger canını.” “O seni avcı tuzağından, ölümcül hastalıktan kurtarır. Seni kanatlarının altına alır, onların altına sığınırsın. O’nun sadakati senin kalkanın, siperin olur. Ne gecenin dehşetinden korkarsın, ne gündüz uçan oktan, ne karanlıkta dolaşan hastalıktan, ne de öğleyin yok eden kırgından. Yanında bin kişi, sağında on bin kişi kırılsa bile, sana dokunmaz. Sen yalnız kendi gözlerinle seyredecek, kötülerin cezasını göreceksin. Sen RAB’bi kendine sığınak, Yüceler Yücesi’ni konut edindiğin için, başına kötülük gelmeyecek, çadırına felaket yaklaşmayacak” (Mezmurlar 121:57; 91:310). BM18 674.2
Oysa insan gözüne, Allah’ın halkının, tıpkı kendilerinden önceki şehitler gibi, tanıklıklarını çok yakında kanla mühürlemeleri gerekiyormuş gibi görünecektir. Kendileri de, Rabb’in onları düşmanlarının eliyle ölüme terk ettiğinden korkmaya başlar. Korkunç bir ızdırap zamanıdır. Gece gündüz kurtuluş için Allah’a yalvarırlar. Kötüler sevinir ve alaycı sesleri duyulur: “İmanınız nerede şimdi? Gerçekten Allah’ın halkıysanız, neden sizi elimizden kurtarmıyor?” Fakat bekleyenler, İsa’nın Golgota’daki haç üzerinde ölümünü ve rahipler ile önderlerin alaycı seslenişlerini hatırlar: “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor. İsrail’in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O’na iman edelim” (Matta 27:42). Tıpkı Yakup gibi, hepsi Allah ile güreşmektedir. İç mücadeleleri yüzlerinden okunmaktadır. Her yüz solgundur. Yine de, içten yakarışlarına son vermezler. BM18 674.3
İnsanlar göksel bakış açısıyla görebilselerdi, Mesih’in sabır sözünü tutanların çevresinde yer tutan, kudretli meleklerden meydana gelen toplulukları görebilirlerdi. Melekler, duygudaş bir şefkatle onların sıkıntılarına tanık olmuş ve dualarını işitmişlerdir. Onları tehlikeden kurtarmak için Komutanları’nın emrini beklemektedirler. Ancak biraz daha beklemeleri gereklidir. Allah’ın halkı kâseden içmeli ve vaftizle vaftiz olmalıdır. 24 Kendilerine böylesine acı veren gecikme, aslında dualarına en güzel yanıttır. Rabb’in çalışmasını güvenle beklerken, dinsel deneyimleri sırasında çok az yaşamış oldukları imanı, umudu ve sabrı uygulamaya yönlendirilirler. Fakat seçilmiş olanlar uğruna sıkıntı zamanı kısaltılacaktır. “Tanrı da, gece gündüz kendisine yakaran seçilmişlerinin hakkını almayacak mı? ... Size şunu söyleyeyim, onların hakkını tez alacaktır” (Luka 18:7, 8). Son, insanların beklediğinden daha çabuk gelecektir. Buğday toplanarak Allah’ın ambarına konmak üzere demetlenecektir; saman ise yok edici ateşte yakılmak üzere çıra demeti olarak ayrılacaktır. BM18 675.1
Sorumluluklarına sadık olan göksel gözcüler, nöbetlerine devam ederler. Genel bir hükümle, Allah’ın emirlerini tutanların öldürüleceği zamana ilişkin bir tarih belirlenmiş olmasına rağmen, düşmanları bazı durumlarda hükümden önce davranacak ve belirlenen zaman gelmeden onların canlarını almaya çalışacaklardır. Ancak her bir sadık canın çevresinde yer tutmuş olan kudretli koruyucuları kimse geçemez. Bazılarına kentlerden ve köylerden kaçışları sırasında saldırıda bulunulur; ancak onlara karşı kaldırılan kılıçlar kırılır ve saman gibi güçsüz düşer. Başkaları ise, savaşçı kılığındaki melekler tarafından korunur. BM18 675.2
Allah tüm çağlarda melekler aracılığıyla halkının yardımına koşmuş ve kurtuluşunu sağlamıştır. Göksel varlıklar insanların işlerinde etkin şekilde yer almışlardır. Yıldırım gibi parıldayan giysiler içinde belirmişler; yolcu görünümünde insanlara gelmişlerdir. Melekler, Allah adamlarına insan biçiminde gözükmüşlerdir. Sanki yorulmuşlar gibi, öğleyin meşe ağaçları altında dinlenmişlerdir. İnsan evlerinin misafirperverliğini kabul etmişlerdir. Geceye kalmış yolcuların rehberleri olmuşlardır. Kendi elleriyle sunaklarda ateşler yakmışlardır. Zindan kapılarını açarak Rabb’in hizmetkârlarını serbest bırakmışlardır. Göğün tüm teçhizatıyla donatılmış olarak, Kurtarıcı’nın mezarındaki taşı yuvarlamaya gelmişlerdir. BM18 675.3
Melekler çoğu kez insan biçiminde doğru insanlar topluluğuna katılır; ve kötülerin toplumlarını ziyaret ederler, örneğin, Allah’ın müsamaha sınırlarını aşıp aşmadıklarını belirlemek üzere, eylemlerinin kaydını tutmak için Sodom’a gittikleri gibi. Rab merhametten zevk alır; ve kendisine gerçekten kulluk eden az sayıda kişinin uğruna, felaketleri engeller ve kalabalıkların sükunetini uzatır. Allah’a karşı günah işleyenler, kendi canlarını dahi alay etmekten ve baskı altına almaktan hoşlandıkları birkaç sadık insana borçlu olduklarını fark etmezler. BM18 676.1
Bu dünyanın hükümdarları farkında olmasalar da, meclislerinde sık sık melekler söz almışlardır. İnsan gözleri onlara bakmış; insan kulakları onların hitaplarını dinlemiş; insan dudakları onların önerilerine karşı çıkarak öğütleriyle alay etmiş; insan elleri onlara hakaret ve suistimal ile davranmıştır. Bu göksel elçiler, meclislerde ve mahkeme salonlarında insanlık tarihi üzerine ayrıntılı bilgilerini göstermişler; baskı görenlerin hakkını insanların en yetkin ve en belagatli avukatlarından daha iyi savunabileceklerini kanıtlamışlardır. Allah’ın işini büyük ölçüde engelleyecek ve O’nun halkının büyük sıkıntılar çekmesine neden olacak olan tasarıları boşa çıkarmışlar ve kötülükleri engellemişlerdir. Tehlike ve sıkıntı saatinde, “RAB’bin meleği O’ndan korkanların çevresine ordugah kurar, kurtarır onları” (Mezmur 34:7). BM18 676.2
Allah’ın halkı, gelmekte olan Kralları’nın belirtilerini içtenlikli bir özlemle bekler. Gözcülere “Geceden geriye ne kaldı?” diye sorulduğunda, yanıtı tereddütsüz verilir: “Sabah olmak üzere, ama yine gece olacak” (Yeşaya 21:11, 12). Dağların zirvelerinin üzerindeki bulutlara parlak ışık vurmaktadır. Çok geçmeden O’nun görkemi ortaya konacaktır. Doğruluk Güneşi parlamak üzeredir. Hem gündüz, hem gece yakındır - doğrulara sonsuz gündüzün şafağı, kötülere ise sonsuz gecenin karanlığı. BM18 676.3
Güreşenler ricalarını Allah’ın önüne getirdikçe, onları görülmeyenden ayıran perde adeta kalkmaya başlar. Gökler sonsuz günün şafağıyla parıldamaya başlar ve kulaklara meleklerin ilahilerinin ezgileri gibi şu sözler düşer: “Bağlılığınızı sürdürün. Yardım geliyor.” Her şeye gücü yeten Muzaffer Mesih, yorgun askerlerine ölümsüz yüceliğin tacını uzatır; ve sesi aralık kapılardan duyulur: “İşte, Ben sizinle birlikteyim. Korkmayın. Acılarınızın hepsini biliyorum; kederlerinizi Ben yüklendim. Denenmemiş düşmanlara karşı savaşmıyorsunuz. Savaşı sizin adınıza Ben verdim ve Benim adımla siz fatihlerden de ötesiniz.” 25 BM18 677.1
Değerli Kurtarıcı, yardımı tam ihtiyacımız olduğu zaman gönderecektir. Göğe giden yol, onun ayak izleriyle kutsanmıştır. Ayaklarımızı yaralayan her diken, O’nun ayaklarını da yaralamıştır. Taşımamız istenen her haçı, O bizden önce taşımıştır. Rab, canı huzura hazırlamak için, çatışmalara izin verir. Sıkıntı zamanı Allah’ın halkı için zorlu bir sınavdır; ancak her gerçek imanlının yukarı bakarak, etrafını saran vaat gökkuşağını 26 imanla görmesinin zamanı gelmiştir. “RAB’bin kurtardıkları dönecek, sevinçle haykırarak Siyon’a varacaklar. Yüzlerinde sonsuz sevinç olacak. Onların olacak coşku ve sevinç, üzüntü ve inilti kaçacak. RAB diyor ki, ‘Sizi avutan benim, evet benim. Siz kimsiniz ki, ölümlü insandan, ottan farksız insanoğlundan korkarsınız? ... RAB’bi nasıl olur da unutursunuz? Sizi yok etmeye hazırlanan zalimin öfkesinden neden gün boyu yılıp duruyorsunuz? Hani nerede zalimin gazabı? Zincire vurulmuş tutsaklar çok yakında özgürlüğe kavuşacak. Ölüm çukuruna inmeyecek, aç kalmayacaklar. Tanrınız RAB benim. Dalgalar gürlesin diye denizi çalkalayan benim.’ O’nun adı Her Şeye Egemen RAB’dir! ‘Sözlerimi ağzına koydum, seni elimin gölgesiyle örttüm’ ” (Yeşaya 51:1116). BM18 677.2
“Bu nedenle, ey ezilmiş Yeruşalim, şarapsız sarhoş olmuş halk, şunu dinle! Egemenin RAB, kendi halkını savunan Tanrın diyor ki, ‘Seni sersemleten kâseyi, gazabımın kâsesini elinden aldım. Bir daha asla içmeyeceksin ondan. Onu sana eziyet edenlerin eline vereceğim; onlar ki sana, ‘Yere yat da üzerinden geçelim’ dediklerinde, sırtını toprak, yol ettin” (2123. ayetler). BM18 678.1
Çağların ötesinden bakan Allah’ın gözü, halkının dünyasal güçler kendilerine karşı kalktığı zaman karşılaşacağı krize sabitlenmişti. Sürgüne giden esirler gibi, onlar da açlıktan ya da şiddete uğrayarak ölüm korkusu yaşayacaklar. Fakat İsrail’in önünde Kızıldeniz’i ikiye ayıran Kutsal Varlık, yüce gücünü gösterecek ve sürgünlerini geri getirecek. “Her Şeye Egemen RAB, ‘Öz halkımı ortaya çıkardığım gün, benim olacaklar’ diyor, ‘Bir baba kendisine hizmet eden oğlunu nasıl esirgerse ben de onları öyle esirgeyeceğim’ ” (Malaki 3:17). Mesih’in sadık tanıklarının kanı bu zamanda dökülecek olsaydı, bu, şehitlerin kanları gibi, Allah’a hasat getirmesi için ekilen tohumlar olmazdı. Sadakatleri, başkalarını hakikate ikna eden birer tanıklık olmazdı; zira inatçı kalp, merhamet dalgalarını bir daha geri gelmeyecekleri zamana dek geri çevirmiştir. Doğrular bu kez düşmanlarına yem olmaya bırakılacak olsalardı, karanlığın efendisi için bu bir zafer olurdu. Mezmurcu şöyle diyor: “O kötü günde beni çardağında gizleyecek, çadırının emin yerinde saklayacak” (Mezmur 27:5). Mesih şöyle dedi: “Haydi halkım, iç odalarınıza girip ardınızdan kapılarınızı kapatın, RAB’bin öfkesi geçene dek kısa süre gizlenin. Çünkü dünyada yaşayanları suçlarından ötürü cezalandırmak için RAB bulunduğu yerden geliyor” (Yeşaya 26:20, 21). O’nun gelişini sabırla bekleyen ve adları yaşam kitabında yazılı olanların kurtuluşu muhteşem olacaktır. BM18 678.2