Büyük Mücadele

37/45

34.—ÖLÜLER BİZİMLE KONUŞABİLİR Mİ? (RUHÇULUK)

Kutsal Yazılarda sunulan kutsal meleklerin hizmeti, her Mesih izleyicisine çok teselli verici ve değerli bir gerçektir. Fakat bu konudaki Kutsal Kitap öğretisi, popüler ilahiyatın yanılgılarıyla gizlenmiş ve saptırılmıştır. İlk olarak putperest felsefeden alınan ve büyük sapkınlığın karanlığında Hristiyan inancına eklenen doğal ölümsüzlük öğretisi, Kutsal Yazılarda son derece açık biçimde öğretilen “ölüler hiçbir şey bilmiyor” 1 gerçeğinin yerine geçmiştir. Büyük kalabalıklar, ölülerin ruhlarının, “kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek için gönderilen görevli ruhlar” 2 olduğuna inanmaya başlamıştır. Üstelik bu, Kutsal Yazılar’da yer alan, göksel meleklerin varlığına ve onların daha hiçbir insan ölmemişken insanlık tarihiyle olan bağlantılarına ilişkin tanıklığa rağmen meydana gelmiştir. BM18 593.1

İnsanın ölümde bilinçli olduğu öğretisi, bilhassa da ölülerin ruhlarının yaşayanlara hizmet etmek amacıyla geri döndüğü inancı, çağdaş ruhçuluğun yolunu açmıştır. Eğer ölüler Allah’ın ve kutsal meleklerin huzuruna kabul ediliyorlarsa ve kendilerine önceden sahip olduklarına kıyasla çok daha fazla bilgi edinme ayrıcalığı verilmişse, neden yeryüzüne dönerek yaşayanları aydınlatıp eğitmesinler ki? Eğer, popüler ilahiyatçıların öğrettikleri gibi, ölülerin ruhları yeryüzündeki dostlarının çevresinde dönüp duruyorlarsa, neden onlarla iletişim kurarak onları kötülüklere karşı uyarmalarına veya acılarını teselli etmelerine izin verilmesin ki? İnsanın ölümde bilinçli olduğuna inananlar, yüceltilmiş ruhların kendilerine ilahî ışık diye getirdiği şeyi nasıl reddedebilir ki? İşte, Şeytan’ın amaçlarını gerçekleştirmek için kullandığı, kutsal sayılan bir yol. Onun emirlerini yerine getiren düşmüş melekler, ruhlar dünyasından gelen haberciler gibi görünürler. Kötülüğün efendisi, yaşayanları ölülerle buluşturma iddiasını sürerken, bir yandan da zihinleri üzerinde büyüleyici etkisini kullanmaktadır. BM18 593.2

İnsanların önünde yeryüzünden ayrılan dostların görünümünü canlandırma gücüne sahiptir. Taklit mükemmeldir; tanıdık görünüm, sözler, ses tonu, hayret verici bir tutarlılıkla kopyalanır. Birçok kişi, sevdiği insanların göğün mutluluğunu sürdükleri güvencesiyle teselli bulur ve tehlikenin farkına bile varmadan, “aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine” 3 kulak verirler. BM18 594.1

İnsanlar ölülerin gerçekten de geri gelerek kendileriyle iletişim kurabildiklerine inandırıldığında, Şeytan meleklerine mezara hazırlıksız girenlerin şeklinde görünmelerini emreder. Bunlar gökte mutlu olduklarını, hatta yüksek konumlara geldiklerini iddia ederler, böylece doğrularla kötülerin arasında hiçbir ayırım yapılmadığı yanılgısı daha da yaygın şekilde öğretilir. Ruhlar dünyasından gelen sözde ziyaretçiler kimi zaman doğru çıkan uyarılar ve öğütler de verirler. Sonra, güven kazandıkça, Kutsal Yazılar’a imanı doğrudan doğruya baltalayan öğretilerini sunmaya başlarlar. Yeryüzündeki dostlarının iyiliğiyle yakından ilgiliymiş gibi görünerek, en tehlikeli yanılgıları gizlice aşılarlar. Bazı gerçekleri söylemeleri ve kimi zaman gelecekteki olayları önceden bildirmeleri, onlara görünürde güvenilirlik kazandırır; ve sahte öğretileri büyük kalabalıklar tarafından Kutsal Kitap’ın en kutsal gerçekleriymiş gibi kolaylıkla kabullenilerek kesin şekilde iman edilir. Allah’ın yasası bir kenara bırakılır, lütuf Ruh’u hor görülür, antlaşma kanı sıradan bir şey sayılır. Ruhlar Mesih’in tanrılığını inkâr eder ve Yaratıcı’yı dahi kendileriyle aynı düzeye çekerler. Böylece büyük isyancı, yeni bir kisve altında, gökte başlayan ve yaklaşık altı bin yıldır yeryüzünde de süregelen Allah’a karşı savaşına devam eder. BM18 594.2

Pek çok kişi ruhsal tezahürleri medyumların sahtekârlığına veya el çabukluğuna atfederek açıklamaya çalışır. Ancak bazı durumlarda sahtekârlık gösterileri gerçekmiş gibi yutturulmakta ise de, kimi zaman doğaüstü güçlerin belirgin gösterilerine de tanık olunur. Modern ruhçuluğu başlatan gizemli tıkırtılar insan hilelerinin veya kurnazlığının bir sonucu değil, bizzat kötü meleklerin çalışmasıydı; böylece en başarılı ruh yıkıcı aldatmacalardan birini sahneye koydular. Birçok kişi ruhçuluğun insan sahtekârlığından başka bir şey olmadığını düşünmektedir; ancak doğaüstü olmaktan başka bir şekilde açıklayamadıkları belirtilerle yüz yüze geldiklerinde aldanırlar ve bunun Allah’ın büyük gücü olduğunu kabul etmeye sürüklenirler. BM18 595.1

Bu kişiler Kutsal Yazılar’da Şeytan ve onun temsilcileri tarafından gerçekleştirilen mucizelerle ilgili uyarıları gözden kaçırırlar. Firavunun büyücüleri, Allah’ın mucizelerini taklit etmeyi şeytanî yardım sayesinde başarmışlardı. Pavlus, Mesih’in ikinci gelişinden önce şeytanî gücün benzer şekillerde tezahür edeceğini doğruluyor. Rabb’in gelişinden önce “her türlü mucizede, yanıltıcı belirtilerle harikalarda ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen Şeytan’ın etkinliği” ortaya çıkacak (2. Selanikliler 2:9, 10). Elçi Yuhanna da, son günlerde ortaya konacak mucizeler yapma gücünü açıklarken şöyle diyor: “İnsanların gözü önünde, gökten yere ateş yağdıracak kadar büyük belirtiler gerçekleştiriyordu... gerçekleştirmesine izin verilen belirtiler sayesinde, yeryüzünde yaşayanları saptırdı” (Vahiy 13:13, 14). Burada bahsedilen, yalnızca basit taklitler değildir. İnsanlar, Şeytan’ın temsilcilerinin, yapıyormuş gibi göründükleri değil, gerçekten yapma kudretleri olan mucizeleriyle saptırılıyor. BM18 595.2

Üstün zekâsının gücünü uzun zamandır aldatıcılık çalışması için kullanan karanlığın efendisi, ayartılarını her sınıftan ve ortamdan insana uygun olacak şekilde ustalıkla uyarlar. Kültürlü ve incelikli kişilere ruhçuluğu daha zarif ve düşünsel özellikleriyle sunmakta, böylece pek çok kişiyi tuzağına başarıyla düşürmektedir. Ruhçuluğun verdiği bilgelik, elçi Yakup tarafından “gökten inen değil, dünyadan, insan doğasından, cinlerden gelen bilgelik” olarak tanımlanmaktadır (Yakup 3:15). Ancak büyük aldatıcı bunu, gizlemenin amacına en uygun olduğu durumlarda ustalıkla gizlemektedir. Ayartı çölünde Mesih’in önünde göksel serafların parlak elbiselerine bürünmüş olarak görünen kişi, insanlara en cazip şekilde, bir ışık meleği görünümünde gelir. Moral yükseltici konuları sunarak mantığa hitap eder; coşturucu sahnelerle hayal gücünü tatmin eder ve dokunaklı sevgi ve hayırseverlik tasvirleri ile sempati toplar. Hayal gücünü tahrik ederek yüksekten uçurur, onun yönlendirmesi sonucunda insanlar kendi bilgeliklerinden o kadar gurur duyarlar ki, kalplerinde Sonsuz Olan’ı hor görürler. Dünyanın Kurtarıcısı’nı çok yüksek bir dağa çıkararak ona dünyanın tüm krallıklarını ve bunların görkemini gösterebilen güçlü varlık, ayartılarını insanlara ilahî gücün koruması altında olmayan herkesin duyularını saptıracak şekilde sunacaktır. BM18 596.1

Şeytan, gizli bilgiye sahip olma arzusunu ateşleyerek, kendini yüceltme duygusunu tahrik ederek Aden bahçesinde Havva’yı kandırdığı gibi, şimdi de tüm insanları kandırmaktadır. Düşmesine neden olan şey, bu kötülüklere değer vermesiydi ve bunlar aracılığıyla insanın yıkımını tasarlamaktadır. “İyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız” diye bildirir (Yaratılış 3:5). Ruhçuluk, “insanın bir ilerleme sürecinin ürünü olduğunu; doğumundan itibaren ilerlemesinin, sonsuzluğa, Tanrılığa doğru gitmesinin onun kaderi olduğunu” öğretmektedir. Ve yine: “Her zihin başka bir zihni değil, kendi kendini yargılayacaktır.” “Yargı doğru olacaktır, zira kendi kendisinin yargısıdır... Taht senin içindedir.” Ruhçu bir öğretmen, içindeki “ruhsal bilinç” uyandığında şöyle demiş: “Sevgili dostlarım, hepsi kusursuz yarı tanrılardı.” Bir diğeri de şöyle bildiriyor: “Herhangi bir adil ve mükemmel varlık Mesih’tir.” BM18 596.2

Böylece Şeytan, gerçek tapınılacak varlık olan sonsuz Allah’ın doğruluğu ve mükemmelliğinin yerine; insanın başarısının gerçek standardı olan O’nun yasasının mükemmel adaleti yerine, tek tapınılacak varlık olarak, tek yargı kuralı ve karakter standardı olarak, insanın günahlı doğasını koymuştur. Bu, yukarı değil, aşağı doğru bir ilerlemedir. BM18 597.1

Görerek değişime uğruyor oluşumuz, hem zihinsel hem de ruhsal doğanın bir kanunudur. Zihin, üzerinde durmasına izin verilen konulara aşama aşama kendini uyarlar. Sevmesine ve saygı duymasına alışılan şeylere kendini benzetir. İnsan asla kendi paklık, iyilik veya gerçeklik standardından daha yüksek bir standarda ulaşmayacaktır. En yüksek ideali kendisi olursa, daha yüksek bir konuma asla erişemeyecektir. Aksine, sürekli olarak daha derine batmaya devam edecektir. Yalnızca Allah’ın lütfu insanı yüceltme gücüne sahiptir. Kendi başına bırakılan insanın yönü, kaçınılmaz olarak aşağı doğru olacaktır. BM18 597.2

Ruhçuluk kendisini, rahatına düşkünlere, zevk ve şehvet peşinde koşanlara, daha zarif ve entelektüel kişilere göründüğü haline nazaran daha az sinsi bir kisve ile sunar; bu kişiler ruhçuluğun daha kaba biçimlerinde kendi eğilimlerine uygun şeyler bulurlar. Şeytan insan doğasının zayıflıklarını dikkatle çalışır, her kişinin işlemeye eğilimli olduğu günahları belirler ve bu kötülük eğilimlerini tatmin etme fırsatlarının eksik kalmaması için çaba gösterir. İnsanları, özünde yasaya uygun olan şeylerde aşırıya gitmeye ayartarak, ölçüsüzlük yoluyla kendi fiziksel, akli ve ahlaki güçlerini zayıflatmalarını sağlar. Tutkulara düşkünlüğü kullanıp insan doğasını tamamen vahşileştirerek, binlerce kişiyi mahvetmiştir ve mahvetmektedir. Işini tamamlamak için de, ruhlar aracılığıyla “gerçek bilginin insanı tüm yasaların üzerine çıkardığını”, “varolan her şeyin doğru olduğunu”, “Allah’ın kimseyi suçlamadığını” ve “işlenen tüm günahların masum olduğunu” bildirir. İnsanlar bu şekilde arzunun en yüce yasa olduğuna, özgürlüğün ruhsat olduğuna ve insanın yalnızca kendisine karşı sorumlu olduğuna inandırıldığında, her tarafta bu kadar çok yozlaşma ve ahlaksızlık birikmesine nasıl şaşabiliriz? Büyük kalabalıklar, kendilerine dünyasal kalbin buyurduğu şeylere itaat etme özgürlüğü veren öğretileri memnuniyetle kabul etmektedir. Özdenetim dizginleri şehvete teslim edilmekte, zihnin ve ruhun güçleri hayvanî eğilimlere bağlı kılınmakta ve Şeytan, Mesih’in izleyicileri olduğunu iddia eden binlerce kişiyi büyük bir sevinçle ağına düşürmektedir. BM18 597.3

Ancak ruhçuluğun yalancı iddialarına hiç kimsenin aldanmaması gerekir. Allah dünyaya tuzağın farkına varmalarına yetecek kadar ışık vermiştir. Yukarıda belirtildiği gibi, ruhçuluğun temelini oluşturan kuram, Kutsal Yazılar’ın en açık ifadeleriyle savaş halindedir. Kutsal Kitap ölülerin hiçbir şey bilmediğini, düşüncelerinin yok olduğunu; güneş altında yapılan hiçbir işte paylarının olmadığını; yeryüzünde yaşayanlar arasındaki en sevdikleri kişilerin sevinçlerinden ve kederlerinden haberlerinin bile olmadığını bildirmektedir. BM18 598.1

Üstelik, Allah ölülerin ruhlarıyla kurulduğu iddia edilen her türlü iletişimi yasaklamıştır. İbranilerin zamanında, günümüzdeki ruhçuların yaptığı gibi, ölülerle iletişim kurduklarını iddia eden bir sınıf vardı. Kutsal Kitap, “tanıdık ruhlar” 4 olarak adlandırılan bu diğer dünyalardan gelen ziyaretçilerin, aslında “cinlerin ruhları” 5 olduğunu bildirir. (Bakınız: Çölde Sayım 25:13; Mezmur 106:28; 1. Korintliler 10:20; Vahiy 16:14.) Ruhlarla uğraşmak (cincilik ve ruh çağırmak) Rabb’in gözünde iğrenç bir suç olarak ilan edilmişti ve cezası kesinlikle ölümdü. Levililer 19:31; 20:27. Günümüzde büyücülüğün adı bile hor görülür. İnsanların kötü ruhlarla ilişkiye girebilecekleri iddiası bir Karanlık Çağ masalı olarak görülmektedir. Fakat mensuplarının sayısı yüz binlerle, hatta milyonlarla ifade edilen, bilimsel çevrelere sızmış, kiliseleri işgal etmiş olan ve yasama organlarında, hatta kralların saraylarında bile rağbet gören ruhçuluk - bu muazzam aldatmaca, eskiden yargılanan ve yasaklanan büyücülüğün yeni bir kisve altında diriltilmesinden başka bir şey değildir. BM18 598.2

Ruhçuluğun gerçek niteliğine dair başka hiçbir belirti olmasa bile, ruhların doğruluk ile günah arasında, Mesih’in en yüce ve en pak elçileri ile Şeytan’ın en yozlaşmış hizmetkârları arasında hiçbir ayrım yapmamaları bir Hristiyan için yeterli olmalıdır. Şeytan, insanların en aşağılık olanlarını gökteymiş gibi göstererek dünyaya şöyle diyor: “Ne kadar kötü olursanız olun; Allah’a ve Kutsal Kitap’a ister inanın, ister inanmayın, canınızın istediği gibi yaşayın; gök sizin yuvanızdır.” Ruhçu öğretmenler adeta şunu söylüyor: “Kötülük yapan herkes RABB’in gözünde iyidir, O onlardan hoşnuttur”; ya da, “Hani, adalet sağlayan Tanrı nerede?” (Malaki 2:17). Allah’ın sözü şöyle diyor: “Kötüye iyi, iyiye kötü diyenlerin, karanlığı ışık, ışığı karanlık yerine koyanların... vay haline!” (Yeşaya 5:20). BM18 599.1

Bu yalancı ruhlar tarafından taklit edilen elçiler, yeryüzündeyken Kutsal Ruh’un yönlendirişiyle yazdıkları ile çelişki içine düşürülmektedir. Kutsal Kitap’ın ilahî kökenini inkâr ederler ve böylece Hristiyan umudunun temelini yıkarak göğe giden yolu aydınlatan ışığı söndürürler. Şeytan dünyayı, Kutsal Kitap’ın sadece bir kurmaca olduğuna, ya da en azından insanlığın bebeklik dönemine uygun bir kitap olduğuna, ancak artık hafife alınabileceğine veya modası geçmiş olarak bir kenara bırakılabileceğine inandırmaktadır. Allah’ın sözünün yerine geçmesi için de ruhsal tezahürler ortaya koymaktadır. Bu kanal tamamen onun kontrolü altındadır; bu sayede dünyayı istediğine inandırabilmektedir. Kendisini ve izleyicilerini yargılayacak olan kitabı olmasını istediği yere, karanlığa itmekte; dünyanın Kurtarıcısı’nı sıradan bir adam gibi göstermektedir. İsa’nın mezarını bekleyen Romalı muhafızın, başrahiplerin ve önderlerin O’nun dirilişinin kanıtlarını çürütmek için kendisine tembihledikleri yalanı yaydığı gibi, ruhsal tezahürlere inananlar da Kurtarıcımız’ın yaşamında mucizevi bir şey olmamış gibi göstermeye çalışmaktadırlar. İsa’yı böylece arka plana attıktan sonra, Mesih’in mucizelerini kat kat aştığını söyleyerek dikkatleri kendi mucizelerine çekmektedirler. BM18 599.2

Ruhçuluğun şimdilerde şekil değiştirdiği ve itiraza neden olabilecek niteliklerini gizleyerek Hristiyan kisvesi altına girdiği bir gerçektir. Fakat kürsüden ve basın yoluyla ifade ettikleri düşünceler yıllardır kamunun önündedir ve bunlara bakarak gerçek karakter özellikleri anlaşılabilir. Bu öğretiler ne inkâr edilebilir, ne de gizlenebilir. BM18 600.1

Mevcut durumunda ise, önceki kadar bile hoşgörüye lâyık değildir çünkü daha tehlikeli, daha sinsi bir aldatmaca halini almıştır. Eskiden Mesih’i ve Kutsal Kitap’ı açıkça inkâr ederken, şimdi her ikisini de kabul ettiğini ileri sürmektedir. Fakat Kutsal Kitap, yenilenmemiş kalbe hoş gelecek bir şekilde yorumlanmakta, böylece ciddi ve son derece önemli gerçekleri etkisiz hale getirilmektedir. Sevginin üzerinde Allah’ın temel niteliği olarak durulmakta, fakat iyi ile kötü arasında hiçbir ayırım yapmayan zayıf bir duygusallığa alçaltılmaktadır. Allah’ın adaleti, O’nun günahı kınaması ve O’nun kutsal yasasının gerekleri gözlerden gizlenmektedir. İnsanlara On Emir’e hükümsüz bir kanun gözüyle bakmaları öğretilmektedir. Hoş ve büyüleyici masallar duyguları cezbederek, insanları Kutsal Kitap’ın imanlarının temeli olmasını reddetmeye yönlendirmektedir. Mesih aynı eskisi gibi reddedilmektedir; fakat Şeytan insanların gözlerini öylesine kör etmiştir ki, bu aldanışın farkına bile varılmamaktadır. BM18 600.2

Ruhçuluğun aldatıcı gücünü ve onun etkisi altında kalmanın tehlikelerini kavrayabilen çok az sayıda insan vardır. Pek çok kişi yalnızca meraklarını tatmin etmek için bununla ilgilenir. Ona gerçekten inanmazlar ve kendilerini ruhların denetimine bırakma düşüncesi onları dehşete düşürür. Fakat yasak bölgede gezinmektedirler ve güçlü yok edici onların isteğinden bağımsız olarak gücünü üzerlerinde uygulamaktadır. Zihinlerini bir kez onun yönetimine sunmaya ikna olduklarında, onları hemen tutsak alır. Kendi güçleriyle onun büyüleyici ve cazip tılsımından kurtulmaları imkânsızdır. Tuzağa düşen bu canları yalnızca, içten iman dualarına karşılık olarak, Allah’ın gücü özgür kılabilir. BM18 601.1

Kendini günahlı karakter özelliklerine kaptıranlar, ya da bilinen bir günahı isteyerek sürdürenler, Şeytan’ın ayartılarına davetiye çıkarmaktadır. Kendilerini Allah’tan ve O’nun meleklerinin gözetiminden ayırmaktadırlar; kötülüğün efendisi ayartılarını sunduğunda savunmasız kalırlar ve kolaylıkla yem olurlar. Kendilerini böylesine onun gücüne bırakanlar, bu yolun onları nereye götürdüğünün farkında bile değillerdir. Ayartıcı, onların kontrolünü eline geçirdikten sonra başkalarını da ayartarak yıkıma götürmeleri için onları kendi aracıları olarak kullanır. BM18 601.2

Yeşaya peygamber şöyle diyor: “Birileri size, ‘Fısıldaşıp mırıldanan medyumlarla ruh çağıranlara danışın’ dediğinde, ‘Halk kendi Tanrısı’na danışmaz mı; yaşayanlar için ölülere mi danışılır?’ deyin. Tanrı’nın öğretisine ve bildirisine dönmek gerek! Böyle düşünmezlerse, onlar için hiç şafak sökmeyecek” (Yeşaya 8:19, 20). İnsanlar Kutsal Yazılarda insan doğası ve ölülerin durumuyla ilgili olarak açıkça ifade edilen gerçeği kabul etmeye istekli olsalardı, ruhçuluğun iddialarında ve tezahürlerinde, aslında Şeytan’ın güç, belirtiler ve yalan harikalarla çalıştığını görürlerdi. Ancak dünyasal kalbin böylesine hoşuna giden özgürlüğü bırakarak sevdikleri günahları terk etmek yerine, kalabalıklar gözlerini ışığa kapatarak, uyarılara kulak asmadan bildikleri yolda ilerlemekte, Şeytan çevrelerinde ağlarını örerken, onlar da onun tuzağına düşmektedirler. “Gerçeği sevmeye ve böylece kurtulmaya yanaşmadıklarından”, “Tanrı yalana kanmaları için onların üzerine yanıltıcı bir güç gönderiyor” (2. Selanikliler 2:10, 11). BM18 601.3

Ruhçuluğun öğretilerine karşı çıkanlar, yalnızca insanlara değil, Şeytan’a ve meleklerine savaş açmaktadırlar. Onlar, yüksek yerlerdeki yönetimlere, güçlere ve kötülüğün ruhsal ordularına karşı bir mücadeleye girişmişlerdir. Şeytan, göksel habercilerin gücüyle geri püskürtülmedikçe, egemenlik alanından bir karış bile vermeyecektir. Allah’ın halkı, Kurtarıcımız’ın şu sözleri ile ona karşı çıkabilmelidir: “Yazılmıştır.” 6 Şeytan, Mesih’in zamanında olduğu gibi bugün de Kutsal Yazılar’dan alıntı yapabilir ve onun öğretilerini kendi hilelerini desteklemek için kullanabilir. Bu tehlikeli çağda yaşayanlar Kutsal Yazılar’ın tanıklığını kendi kendilerine anlamalıdırlar. BM18 602.1

Pek çok kişinin karşısına sevgili akrabalarını veya dostlarını taklit eden cinlerin ruhları çıkacak ve en tehlikeli sapkınlıkları öğreteceklerdir. Bu ziyaretçiler en hassas duygularımıza hitap ederek, iddialarını güçlendirmek için mucizeler yapacaklardır. Onlara, ölülerin bir şey bilmedikleri ve bu şekilde görünenlerin cinlerin ruhları olduğuna ilişkin Kutsal Kitap gerçeğiyle karşı koymalıyız. BM18 602.2

“Yeryüzünde yaşayanları denemek için bütün dünyanın üzerine gelecek olan denenme saati” hemen önümüzdedir (Vahiy 3:10). İmanı Allah’ın sözüne sağlam bir şekilde dayanmayan herkes aldanacak ve yenik düşecektir. Şeytan, insanoğullarının kontrolünü eline geçirebilmek için “aldatan her türlü kötülükte” etkinlik gösterecek ve aldatmacaları gittikçe çoğalacaktır. Fakat amacını yalnızca insanlar onun ayartılarına gönüllü olarak teslim oldukça gerçekleştirebilir. Gerçeğin bilgisini ısrarla arayanlar ve itaat yoluyla canlarını paklamaya çalışarak, çatışmaya hazırlanmak için ellerinden geleni yapanlar, hakikatin Allahı’nda sağlam bir sığınak bulacaklardır. Kurtarıcı’nın vaadi, “Sözüme uyarak sabırla dayandın. Ben de... seni esirgeyeceğim”dir (10. ayet). O, Kendisi’ne güvenen tek bir canın bile Şeytan tarafından alt edilmesine izin vermektense, Kendi halkını korumak için gökteki tüm melekleri gönderecektir. BM18 602.3

Yeşaya peygamber, kötülerin üzerine gelen ve onların kendilerini Allah’ın yargısından emniyette hissetmelerini sağlayan korkunç aldatmacayı gözler önüne seriyor: “Ölümle antlaşma yaptık, ölüler diyarıyla uyuştuk; öyle ki, büyük bela ülkeden geçerken bize zarar vermeyecek. Çünkü yalanları kendimize sığınak yaptık, hilenin ardına gizlendik” (Yeşaya 28:15). Burada tarif edilen sınıfa, inatçı tövbesizlikleri içinde günahkârların cezalandırılmayacağı düşüncesiyle kendilerini avutanlar dahildir; ne kadar yozlaşmış olursa olsun tüm insanların göğe yükseltilerek Allah’ın melekleri olacakları düşüncesiyle teselli bulurlar. Fakat Göğün doğrulara sıkıntı zamanları için sığınak olarak verdiği hakikatleri reddeden ve bunun yerine Şeytan’ın sunduğu yalanlar sığınağını, yani ruhçuluğun aldatıcı iddialarını kabul edenler, daha da emin adımlarla ölümle ve cehennemle bir anlaşma yapmaktadırlar. BM18 603.1

Bu neslin körlüğü, sözlere sığmayacak denli hayret vericidir. Binlerce kişi Allah’ın sözünü inanmaya değmez bularak reddetmekte ve Şeytan’ın aldatmacalarını seve seve ve güvenle kabullenmektedir. Şüpheciler ve alaycılar, peygamberlerin ve elçilerin imanını savunanların bağnazlığını yermekte, Kutsal Yazılar’ın Mesih ve kurtuluş planıyla ve gerçeği reddedenlerin alacağı cezayla ilgili ciddi uyarılarını alay konusu etmektedirler. Allah’ın isteklerini kabul ederek O’nun yasasının gereklerini yerine getiren zihinlere, dar kafalı, zayıf ve batıl inançlı olarak acımayla bakmaktadırlar. Gerçekten de ölümle ve cehennemle bir anlaşma yapmış gibi, kendileri ile Allah’ın intikamı arasına aşılmaz bir engel koymuş gibi güven içindedirler. Hiçbir şey onların korkularını uyandıramaz. Ayartıcıya öylesine teslim olmuşlar, onunla öyle sıkı birleşmişler ve onun ruhuyla öyle etraflıca aşılanmışlardır ki, tuzağından kurtulmaya hiçbir güçleri ve eğilimleri yoktur. BM18 603.2

Şeytan, dünyayı aldatmak için son çabasını uzun zamandan beri hazırlamaktadır. Eserinin temeli, Aden bahçesinde Havva’ya verilen güvenceyle atılmıştır: “Kesinlikle ölmezsiniz.” “O ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız” (Yaratılış 3:4, 5). Ruhçuluğu geliştirerek, şaheser hilesine giden yolu adım adım hazırladı. Tasarımlarını henüz tam olarak bitirmedi; ancak zamanın son diliminde bunu gerçekleştirecek. Peygamber şöyle diyor: “... kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm. Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar” (Vahiy 16:13, 14). Allah’ın sözüne iman yoluyla O’nun gücü tarafından korunan kişilerin dışında tüm dünya, bu aldanışla sürüklenip gidecektir. İnsanlar, ölümcül bir güvenlik duygusuyla hızla uyutulmaktadır ve ancak Allah’ın gazabının dökülmesiyle uyanacaklardır. BM18 604.1

Rab Allah şöyle diyor: “Adaleti ölçü ipi, doğruluğu çekül yapacağım. Yalanlara dayanan sığınağı dolu süpürüp götürecek, gizlendiğiniz yerleri sel basacak. Ölümle yaptığınız antlaşma yürürlükten kaldırılacak, ölüler diyarıyla uyuşmanız geçerli sayılmayacak. Büyük bela ülkeden geçerken sizi çiğneyecek” (Yeşaya 28:17, 18). BM18 604.2