Büyükanne Ellen Ve Ben
Büyükanne Ellen Ve Ben
Birinci bölüm: Küçük Kahverengi
Ben küçük bir kızken, kasaba dışında küçük kahverengi bir evde annem ve babam ve erkek kardeşim, Virgil ile yaşıyordum. Bizim evimiz California’nın Napa vadisindeydi. O günlerde, bu vadi ağıllarla, hayvan çiftlikleriyle, ve üzüm bağlarıyla doluydu. Tahmin ediyorum ki, hala öyledir. BEB 3.1
Etrafta o kadar çok çocuk olmamasına rağmen,Virgil ve ben asla yalnız değildik. Bizim oynamak için büyük bir çoban köpeğimiz ve ahırdaki fareleri kovalayan altı kedimiz vardı. Siyah ve beyaz büyük bir inek ve onun yerinde durmayan yavrusu da bizim arkadaşlarımızdı. BEB 3.2
Ve bizim, her zaman tavuklarımız vardı. Bizim tavuklarımız bütün gün ağılın içinde kalmazlardı. Bahçenin içinden ahırın etrafını dolaşırlardı, toprağı ve çimi kazıyıp gagalardılar. Her gün saklambaç oynamak istiyorlardı. En azından, bana göre bir tavuğun bir çalının altına kayması veya bir saman yığını arkasına yumurtlaması aynı buna benziyordu. BEB 3.3
Bazı günler, onlarla oynama sırası bana geliyordu. Annem bana bir sepet uzatıp şunu derdi,-“Mabel git ve ne kadar yumurta bulabileceksin diye bak. Dikkat ette hiçbirini kırma” derdi. Ve böylece gider babamın kutularının ve yük vagonunun altından gözetlerdim. Bütün ahırın etrafında, samanların içine sokulmuş olan küçük yuvarlak yuvaların içinde yumurtalar bulurdum. Dikkatlice, onları sepetin içine koyardım. BEB 3.4
Bir gün ben ılık kahverengi bir yumurtayı daha yakın görmek için tutarken elimden kaydı. Ben onun düşmesini istemediğim için onu yakalayabildiğim kadar hızlı tuttum. BEB 3.5
Ben onu tutmayı başarmıştım-ama ben onu çok sıkmıştım. Blop! BEB 4.1
Ne kadar yapışkan bir pislik böyle bütün ellerim ve elbisem bu yumurtadan oldu! BEB 4.2
Eve gittiğimde, annem sadece kafasını sallayarak gülümsedi ve temizlenmeme yardım etti. BEB 4.3
Bazen, bir anne tavuk bir yuva dolusu yumurta yumurtlar, sonra yumurtanın içinden minik tüy gibi yumuşak bebek civcivler çıkana kadar onların üstüne sadakatle otururdu. Ben bütün ailenin hayvan yemliğine ve bahçeyi cıvıltılar yaparak geçmelerini seyretmeyi çok severdim. Anne tavuk gıdaklar ve ailesini çağırırdı ve dikkatlice onları izlerdi. Eğer bir başka hayvan yaklaşırsa, o kızgınlıkla onu kovalamaya başlar, sonrada civcivlerini ahırda ki güvenli bir yerine yönlendirirdi. Ne zaman ahırda parlak sarı civcivlerden bir aile olsa, tutmam için babam yumuşak küçük civcivi ellerim arasına koyardı. Ben onların yumuşak, güzel tüylerini sevmeyi çok severdim. BEB 4.4
Bir keresinde çiftlik ambarında tek başınayken, bir civciv ailesinin anneleriyle birlikte geçmelerini seyrediyordum, tüy kadar yumuşak olan bir civcivi almak için eğildim. Anne tavuk gürültüyle gıdaklamaya başladı, ve çok sinirlendi. O tüylerini şişirdi. Öfkeli bir şekilde gıdaklayarak, bana doğru koşmaya başladı. Ben bağırmaya başladım ve ayaklarımın gidebildiği kadar hızla koştum! BEB 4.5
Küçük dere evimizin yanından akıyordu, ve Virgil ve ben suların aktığı yerde iki kaya parçanın arkasında saklambaç oynamayı çok severdik. Ayaklarımın ıslanması benim için fark etmezdi. Çünkü her zaman çıplak ayak giderdim. BEB 4.6
Dere oynamak için her zaman güvenli değildi. Bazen, günlerce yağmur yağdığı zaman, bizim küçük deremiz insanı devirebilecek kadar su dolardı. BEB 4.7
Böyle olduğu zaman, akan su o kadar çok ses çıkarırdı ki, her yerden bu su sesini duyabilirdin. Dereden gelen ses yüzünden akşam uyumakta zorlanıyordum. O yüzden, yatağımda yatıp karanlık odamda korkunç şeyler hayal ederdim. BEB 5.1
Sonra da sessizce yatağımdan kalkıp, penceremin perdesini açar, derenin yatağı boşalıyor mu diye görmeye çalışırdım. Ben, bu selin evimizi derenin aşağısına götürür mü diye korkardım. O yüzden korkup, babamın yatağına koşardım. BEB 5.2
Babam beni kollarının altına alırdı. Babam beni yatağıma götürürken hep şunu derdi, “Korkma, küçük kızım.” Bazen, çok korktuğum zamanlarda, babam beni kendisinin ve annemin arasına koyardı. Orası, yağmurlu ve korkunç olduğu zaman uyumak için çok harika bir yerdi. BEB 5.3
Küçüklüğüme ait hatırladığım ilk şey, bir keresinde babamın beni mutfak masasına çıkarıp kollarını açması ve kollarının arasına atlamamı söylemesiydi. BEB 5.4
Bende onun güvenli ve güçlü kollarına atladım. “Tekrar ve tekrar” dedi. “Atla, küçük kızım” derdi. Her atlayıştan sonra, ben daha uzağa atlayım diye masadan bir adım daha uzaklaşırdı. Ben devamlı atladım, ve beni her zaman güçlü kollarıyla tuttu. Sonrada beni tavana doğru havaya atardı, o sırada bende güler çığlık atardım. BEB 5.5
Bir gün Cuma günü öğleden sonra, her zaman ki gibi, annem saçlarımı yıkadı. Sonra annem parmaklarıyla saçımı kıvırdı. Bizim bugün olduğu gibi saçı kıvırtan saç spreylerimiz yoktu. Annem fırçasını şekerli suya bandırır ve parmağındaki her kıvrımın üstünü tarardı. Kıvrımlar kuruyana kadar kafamı düz tutmam çok önemliydi, o yüzden, benim küçük kırmızı sandalyemi oturmam için masanın üstüne verirdi. BEB 5.6
Masanın üstünde yukarıda olmak eğlenceliydi. Ben kendimi bir yetişkin gibi hissediyordum. Bir keresinde kapı açıldı ve içeriye babam girdi. Ben kurumakta olan kıvrımlarımı unuttum, eğlenceli olabilecek bir şey biliyordum. Büyük bir hızla ona doğru havada sıçradım. BEB 5.7
Ama babam beni masanın üstünde görmemişti. Ne olduğunu hayal edebiliyor musunuz? BEB 6.1
Kimse beni tutmadı. Ve ben yere çarptım. Benim hayal kırklığı ve acı içinde ağladığımı hayal edebiliyor musunuz? BEB 6.2
Şaşırmış olan babam şefkatle beni kaldırdı. Annemde yaralarımı öptü. Benim erkek kardeşimde, “ne kadar aptalca bir şey böyle!’’dedi. BEB 6.3
Evet, öyleydi ama bir daha bu yanlışı yapmadım. Asla! BEB 6.4