Sevgi öğretmeni
48. En Büyük Kim?
Kefernahum dönüşünde insanlara dersler verdiği halk tarafından iyi bilinen yerlere gitmedi; öğrencileriyle birlikte geçici olacak kalacağı eve sessizce çekildi. Celile'de kaldığı sürece amacı, vakti olduğu ölçüde halk için çalışmaktan çok, öğrencilerini eğitmekti. SO 423.1
Celile yoluyla yaptıkları yolculukta, İsa kendisini bekleyen büyük zorluklar hakkında öğrencilerine tekrar bazı açıklamalar yapmaya çalışmıştı. Ölmek ve ardından tekrar dirilmek üzere Kudüs'e gideceğini onlara söyledi; kendisine ihanet edilmesinin sonucunda düşmanlarının eline teslim edileceğini onlara bildirdi. Öğrenciler O'nun sözlerini anlamadılar. Derin bir üzüntüye kapılmalarına rağmen, yüreklerini bir rekabet duygusu sardı. Göklerin krallığında kimin en büyük sayılması gerektiği ile ilgili olarak tartışmaya başladılar. Bu çekişmeyi İsa'dan gizlemeyi düşündüler ve Kefernahum'a girerlerken İsa'nın kendilerinin önlerinde ilerlemesi için O'nu biraz geriden takip ettiler. İsa onların düşüncelerini okudu. Onlara bu konuda ders ve öğüt vermek istiyordu; fakat onların, kendisinin yapacağı açıklamaları içtenlikle kabul etmeye hazır olacakları zamanı bekledi. SO 423.2
Kısa bir süre sonra Kefernahum'a vardılar. Tapmak vergisi toplayan kişi Petrus'un yanına geldi ve, “Öğretmeniniz vergi ödemiyor mu?” diye sordu. Bu resmi bir vergi değil, tapınağa yardım için her Yahudi'nin yılda bir kez ödemesi gereken dini bir vergiydi. Bu vergiyi ödemeyi reddetmek, tapınağa sadakatsizlik olarak görülüyordu ve rabbilere göre bu en büyük günahtı. İsa'nın, rabbilerin kendilerinin çıkardığı yasalara karşı olan tutumu ve gelenekleri savunanları açıkça kınaması, O'nu, tapınak hizmetini yok etmeye çalışıyormuş gibi göstermek için bir gerekçe olarak kullanıldı. Düşmanları şimdi onu suçlamak için bir fırsat yakaladılar. Vergi toplayan görevli bile önyargılı yaklaşımıyla onların amacına hizmet ediyordu. SO 423.3
Petrus vergi görevlisinin sorusunda İsa'nın tapınağa bağlılığından şüphe ettiğini sezinledi. Kurtarıcı'sını savunarak araya girdi ve O'na hiç danışmadan İsa'nın vergi vereceğini söyledi. SO 424.1
Petrus soru soranın amacını kısmen anlamıştı. Bu vergiden muaf tutulan bazı halk sınıfları vardı. Musa'nın zamanında Levililer tapınak hizmeti için tayin edildiğinde onlara halkın arasında hiçbir miras verilmedi. Rab şöyle dedi: “Bu yüzden Levililer kardeşleri olan öbür oymaklar gibi pay ve miras almadılar. Tanrınız Rab'bin sözü uyarınca onların mirası Rab'dir.”1İsa'nın zamanında özellikle hahamlar ve Levililer kendilerini tapınağa adamış kimseler olarak görülürlerdi ve tapınağa yapılan parasal yardıma katılmaları gerekmiyordu. Peygamberler de bu vergiden muaftılar. Yahudi önderler İsa'dan bu vergiyi ödemesini talep ederek O'nun bir öğretmen ya da peygamber olduğu iddiasını da reddetmiş ve O'na sıradan bir kimse gibi davranmış oluyorlardı. İsa'nın bu vergiyi ödemeyi reddetmesi tapınağa karşı sadakatsizlik olarak görülürdü; diğer yandan bu verginin ödenmesi, onların İsa'nın bir peygamber olduğu iddiasını reddetmelerini haklı çıkarıyor gibi kabul edilecekti. SO 424.2
Petrus çok kısa bir süre önce İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu olduğunu kabul etmişti; fakat Öğretmeninin karakterini gösterme fırsatını kaçırdı. Vergi görevlisine verdiği cevapta İsa'nın vergiyi ödeyeceğini söyleyerek, hahamların ve yöneticilerin kabul ettirmeye çalıştığı yanlış görüşü adeta onaylamış oluyordu. SO 424.3
Petrus eve gelince daha kendisi bir şey söylemeden İsa ona “Simun ne dersin?” dedi. “Dünya kralları gümrük ya da vergiyi kimden alırlar? Kendi oğullarından mı, yabancılardan mı?” Petrus'un “yabancılardan” demesi üzerine İsa “o halde oğullar muaftır” dedi.2Bir ülkenin halkı, krallarının tahtta kalması için vergi öderken, kralın kendi çocukları bu vergiden muaftır. Bu yüzden Allah'ın halkı olan İsrail'in, O'nun görevini sürdürmesini sağlaması gerekiyordu; fakat Tanrı'nın Oğlu'nun böyle bir zorunluluğu yoktu. Eğer hahamlar ve Levililer tapmakla olan ilişkilerinden dolayı vergiden muafsa, tapınağın, babasının kutsal evi olduğu Kişi onlardan çok daha muaf olmalıydı. SO 424.4
Eğer İsa vergiyi hiçbir itirazda bulunmadan hemen ödemiş olsaydı, onların iddialarını haklı çıkarmış ve böylece kendisinin ilahiliğini inkar etmiş olurdu; fakat vergi ödemeye karşı çıkarken, bu talebin temelinde yatan iddiayı reddetti. Verginin ödenmesini bu şekilde sağlayarak ilahi bir karaktere sahip olduğunu kanıtladı. O'nun Tanrı ile bir olduğu kanıtlanmış oldu. O, normal bir vatandaş gibi vergi öde- memeliydi. SO 424.5
İsa Petrus'a şöyle buyurdu: “Göle gidip oltanı at. Tuttuğun ilk balığı çıkar. O'nun ağzını aç. Dört dirhemlik bir akçe3bulacaksın. Parayı al ve ikimizin vergisi olarak onlara ver.”4 SO 425.1
İlahiliğini insanlığı ile gizlemiş olmasına rağmen, bu mucizede İsa yüceliğini açıkça gösterdi. O'nun, Davut aracılığıyla şu sözleri söyleyen Kişi olduğu da açıkça görülmektedir: “Çünkü bütün orman yaratıkları ve dağlardaki bütün hayvanlar benimdir. Dağlardaki bütün kuşlan korurum, kırlardaki bütün yabanıl hayvanlar benimdir. Açıksam sana söylemezdim. Çünkü bütün dünya ve içindekiler benimdir.”5 SO 425.2
İsa böyle bir vergiyi ödemek zorunda olmadığını açıkça gösterirken, bu konu üzerinde Yahudilerle hiçbir tartışmaya girmedi; çünkü Yahudiler İsa'nın sözlerini yanlış yorumlarlar ve onları aleyhinde kullanmaya çalışırlardı. Vergi ödemeyi reddederek onları gücendirmemek için adil bir şekilde kendisinden yapması istenilemeyecek bir şeyi yaptı. Bu ders öğrencileri için çok büyük bir önem taşıyordu. Onların tapınakla olan ilişkilerinde kısa bir süre sonra önemli değişiklikler olacaktı; ve İsa, bu örnekte onlara, gereksiz yere tartışmaya girmemelerini ve kendilerine karşı yapılan kötü hareketlere aynı tarzda karşılık vermemelerini öğretti. İmanlarının yanlış yorumlanmasına fırsat vermekten mümkün olduğunca kaçınmaları gerekliydi. İmanlılar gerçeğin hiçbir ilkesinden taviz vermemeleri gerekirken, mümkün olduğu ölçüde tartışmaya girmekten kaçınmalıdırlar. SO 425.3
Öğrencileri ile evde yalnız kaldığında ve Petrus gölün kıyısına gittiğinde İsa, diğer öğrencilerini yanına çağırdı ve onlara, “Yolda aranızda neyi tartışıyordunuz?” diye sordu. İsa'nın onları yanına çağırıp bu soruyu sorması konuya yolda tartışlıklarından daha farklı bir boyut getirdi. Bunu yaptıklarından dolayı utandılar ve kendilerini suçladılar. İsa onların uğruna öleceğini öğrencilerine anlatmıştı ve onların bencil hırsları, İsa'nın bencil olmayan ve fedakar sevgisine ne kadar da zıttı! SO 425.4
İsa onlara öldürülüp tekrar dirileceğini söylediğinde, onların imanını sınıyordu. Onlara açıklamayı arzuladığında sözlerini anlamaya hazır olsalardı, yürekleri acı ve umutsuzlukla dolardı. İsa'nın sözleri, onlardan ayrı düştüğünde ve onlar hayal kırıklığına uğradıklarında öğrencilerini teselli edecekti. Fakat kendisini nelerin beklediğini açıkça belirtmemesine rağmen, Kudüs'e gideceğini söylemesi, onların yüreğindeki krallığın çok yakında kurulmak üzere olduğu umutlarını canlandırdı. Bu en yüksek mevkilerde kimlerin olacağı ile ilgili soruları gündeme getirdi. Petrus gölden döndükten sonra öğrenciler, ona Kurtarıcı'nın sorduğu sorudan söz ettiler ve sonunda içlerinden biri İsa'ya şu soruyu sordu: “Göklerin Egemenliğinde en büyük kim?”6 SO 426.1
Kurtarıcı öğrencilerini etrafında topladı ve onlara şöyle dedi: “Birinci olmak isteyen en sonuncu olsun. Herkesin hizmetkarı olsun.”7Bu sözler, öğrencilerin anlayamayacağı kadar ciddi ve etkileyiciydi. İsa'nın fark ettiğini onlar göremediler. İsa'nın krallığının doğasını anlayamadılar ve bu bilgisizliklerinin kaynağı kendi aralarında oluşturdukları rekabet ve çekişmeydi. Fakat bunun asıl nedeni daha da önemliydi. İsa krallığının doğasını açıklayarak belki o an için onların aralarındaki bu çekişmeyi önleyebilirdi; fakat bu sadece geçici bir çözüm olurdu. Onlar ilahi bilginin tümünü aldıktan sonra bile, yüreklerindeki rekabet duygusu yüzünden aynı sorun tekrar ortaya çıkabilirdi. Böylece İsa'nın yeryüzünden ayrılışından sonra imanlı topluluğunun başına bir felaket gelebilirdi. Aslında en yüksek mevki için yapılan çekişmenin kaynağı, gökyüzündeki ilk anlaşmazlığın başlangıcının ve İsa'nın gökyüzünden yeryüzüne insanlığın uğruna ölmek için inmesinin sebe-bine dayanır. Bir zamanlar gökyüzünde Tanrı'nın Oğlu'na en sıkı bağlarla bağlı olan, tüm meleklerden daha üstün olan Şeytan'ın, “güzel sabah yıldızının” görüntüsü İsa'nın gözünde canlanır. Şeytan şöyle demişti: “Göklere çıkacağım, kendimi Yücelerin Yücesi'ne eşit kılacağım.”8Kendini yüceltme arzusu gökyüzünde bir çekişmenin ortaya çıkmasına ve meleklerden bir kısmının gökyüzünden kovulmasına neden oldu. Şeytan, En Yüce Olan gibi olmayı gerçekten istemiş olsaydı, kendisine gökyüzünde verilen konumu asla hak etmezdi; En Yüce Olanın ruhunda asla bencillik yoktur. Şeytan Allah'ın karakterine değil, O'nun gücüne sahip olmayı arzuladı. Kendisi için en yüksek konumu elde etmeye çalıştı ve onun ruhu ile kandırılan herkes aynı şeyi yapacaktır. Böylece yabancılaşma, anlaşmazlık ve çekişme kaçınılmaz olacaktır ve bunun sonucunda en güçlü olan diğerlerinin üzerinde hüküm sürecektir. Şeytan'ın egemenliğinin temelinde yatan ilke zor kullanmaktır; her birey, bir diğerini kendisinin ilerlemesine engel ya da daha üst bir konuma geçmek için basamak olarak görür. SO 426.2
Şeytan, Allah'a eşit olmayı kazanılması gereken bir hak olarak görürken, İsa, Yüce Kişi “yüceliğini bırakarak9kul özünü aldı ve insan benzeyişinde doğdu. İnsan benzeyişinde doğmuş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.”10Şimdi çarmıh O'nun tam önündeydi; ve O'nun kendi öğrencilerinin yürekleri öylesine bencil arzularla doluydu ki -tıpkı Şeytan'ın egemenliğinin öğrencileri gibi efendilerine karşı sempati duyamıyorlardı, hatta kendisini onların uğruna alçalttığını söylediğinde bile O'nu anlayamıyorlardı. SO 427.1
İsa ağır başlılığıyla ve ciddiyetiyle insanların yaptıkları kötülükleri önlemeye çalıştı. Göksel Egemenliğin prensiplerinin neler olduğunu ve onların gökyüzünün değer ölçülerine göre hangi gerçeklere dayalı olduğunu gösterdi. Kibir ve kendilerini üstün görme arzusu ile hareket edenler, aldıkları lütufların karşısında Allah'a nasıl hizmet etmeleri gerektiğini değil, alacakları ödülleri ve kendi şahsi çıkarlarını düşünüyorlardı. Kendi-lerini Şeytan ile özdeşleştirdikleri için onlar Göklerin Egemenliğinde asla yer almayacaklardı. SO 427.2
Onurdan önce tevazu gelir. O, insanlara yüksek bir mevki vermek için Vaftizci Yahya gibi Allah'ın huzurunda mütevazı bir yeri olan hizmetkarları seçti. Çocuğa en çok benzeyen hizmetkar Allah için en iyi işi yapacaktır. Göksel varlıklar kendisini yüceltmeyen, bilakis başkalarını kurtarmak isteyenlerle birlikte çalışırlar. İlahi yardıma ihtiyacı olduğunu en derin şekilde hisseden kişi bunun için Allah'a yakaracak- tır. Kutsal Ruh, ruhunu güçlendirecek ve ruhsal anlayışını geliştirecek olan İsa'nın düşüncelerini ona iletecektir. Böylece o, günahlarının içinde yok olup giden insanları kurtarmak için İsa ile birlikte çalışacaktır. O, görevi için meshedilmiştir ve birçok bilge ve aydın kimsenin başarısız olacağı yerde o başarılı olacaktır. SO 427.3
Fakat insanlar, Allah'ın, büyük planını gerçekleştirmesi için kendilerine mutlaka ihtiyacı olduğunu düşünerek kendilerini yücelttiklerinde, Rab onların devre dışı kalmalarına sebep olur. Rab'bin onlara bağımlı olmadığı açıkça gösterilir. Onların geri çekilmelerinden dolayı Allah'ın işi durmaz. Fakat daha büyük bir güçle devam eder. SO 428.1
Krallığının doğası ile ilgili olarak eğitilmeleri öğrencileri için yeterli değildi. Asıl ihtiyaçları olan şey, yüreklerinde, kendilerini onun prensipleri ile uyum içine getirecek bir değişim yaşamalarıydı. İsa yanına küçük bir çocuk çağırdı ve onu orta yere dikip şöyle dedi: “Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliğine asla giremezsiniz.”11Temiz kalplilik, fedakarlık ve karşılıksız sevgi gökyüzünün değer verdiği ve aynı zamanda küçük bir çocuğa özgü özelliklerdir. Gerçek büyüklüğün ölçüsü budur. SO 428.2
İsa, krallığının dünyasal değerlere ve gösterişe dayalı olmadığını öğrencilerine tekrar açıkladı. İsa'nın yanında insanların arasında ayırım gözetilmez. Zenginler ve yoksullar, bilgeler ve cahiller dünyasal yücelik düşüncesinden uzak bir şekilde bir araya gelirler. Hepsi de İsa'nın kendi kanıyla kurtardığı ve aynı şekilde kendilerini Allah'a emanet eden Kişi'ye bağımlı olan kişiler olarak bütünleşirler. SO 428.3
Günahından içtenlikle dönen kişi Allah'ın nazarında değerlidir. Allah mevkilerine, zenginliklerine ya da yoksulluklarına ve bilgeliklerine ya da cahilliklerine göre değil, İsa ile birlikteliklerine göre insanları damgalar. Yüce Rab, yumuşak huylu ve alçakgönüllü olanlardan hoşnuttur. Davut şöyle dedi: “Zafer kalkanını verirsin bana... (insan karakterindeki bir özellik olarak) lütfün yüceltir beni.”12 SO 428.4
İsa şöyle dedi: “Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur.”13“Beni kabul eden de beni değil, beni göndereni kabul etmiş olur.”14Rab şöyle diyor: “Gökler tahtım, yer de ayaklarımın basamağıdır... Alçakgönüllü ve ruhu ezik olana, sözümden titreyen kişiye bakarım.”15 SO 428.5
Kurtarıcı'nın sözleri öğrencilerin yüreğinde şüphe uyandırdı. Hiç biri verilen cevapta özellikle işaret edilmemişti; fakat Yuhanna bir durumda kendi hareketinin haklı olduğundan şüphe duymaya yöneldi. İsa'ya bu konuyu bir çocuğun ruhuyla anlattı. Yuhanna “öğretmenim” dedi, “Senin adınla cin kovan birini gördük, fakat bizi izleyenlerden olmadığı için ona engel olmaya çalıştık.”16 SO 429.1
Yakup ve Yuhanna bu adama engel olmakla Öğretmenlerinin onurunu koruduklarını düşünmüşlerdi; kendi aralarında bile kıskançlık duyduklarını görmeye başladılar. İsa'nın yaptığı uyarıyı dikkate alarak kendi hatalarını kabul ettiler. “Ona engel olmayın” dedi İsa, “çünkü benim adımla mucize yapıp da hemen ardından beni kötüleyecek yoktur.” İsa'ya dostça davranan hiç kimse reddedilmeyecekti. İsa'nın karakterinden ve çalışmalarından derinden etkilenen ve imanlı yüreklerinde O'na yer açan birçok kişi vardı; İsa gibi kişinin karakterini okuma yeteneğine sahip olmayan öğrencileri, bu kişilerin cesaretini kırmamak için çok dikkatli olmalıydılar. İsa artık kişisel olarak onlarla birlikte değilken ve önlerinde gerçekleştirmeleri gereken işler varken, dışlayıcı ve dar görüşlü hareketlere göz yummaları ve efendilerinden gördükleri sonsuz sevgiyi ve şefkati çevrelerindeki insanlara göstermeleri gerekiyordu. SO 429.2
Bir kişi ile her bakımdan görüş ayrılığı içinde olmamız, bize onun Allah için çalışmasını engelleme hakkı vermez. İsa, Yüce Öğretmen'dir; hiç kimseyi kendi görüşlerimiz doğrultusunda yargılamamalı; aksine her birimiz İsa'nın yanı başına oturmalı ve ondan ders almalıyız, Allah'ın gönüllü kıldığı her insan İsa'nın bağışlayıcı sevgisini ileten elçilerdir. Allah'ın ışığını diğer insanlara iletenlerin cesaretini kırmamak ve O'nun gönderdiği bu ışığın dünyaya ulaşmasını engellememek için çok dikkatli olmalıyız! SO 429.3
Tıpkı bir kişinin Kurtarıcı'nın adına mucize yapmaya çalışmasını engelleyen Yuhanna gibi, öğrencilerden birinin İsa'ya iman eden birine karşı sert ve katı bir harekette bulunması, o kişinin kaybedilmesine ve onun düşmanın tarafına geçmesine neden olabilirdi. İsa, “Her kim ken-disine iman edeni günaha düşürürse, boynuna kocaman bir değirmen taşı geçirilip denize atılmasının onun için daha iyi olacağını”17söyledi ve şöyle ekledi: “Eğer elin seni günaha sokarsa, onu kes. Çolak olarak yaşama kavuşman, iki el sahibi olarak sönmez ateşe, cehenneme gitmen- den iyidir. Eğer ayağın seni günaha sokarsa, onu kes. Tek ayaklı olarak yaşama kavuşman, iki ayak sahibi olarak cehenneme atılmandan iyidir.”18 SO 429.4
İsa neden böyle ciddi ve sert konuştu? Çünkü “İnsanoğlu kaybedileni kurtarmaya geldi.” Öğrenciler, insanlara gökyüzünün hakiminin gösterdiğinden daha az ilgi mi gösterecekti? Allah katında tüm insanlar değerlidir. Bir insanı İsa'dan uzaklaştırmak ne kadar büyük bir günahtır! Çünkü o takdirde Kurtarıcı'nın gösterdiği sonsuz sevgi ve kendisini alçaltarak onun uğruna acı çekmesinin bir önemi kalmayacaktır. SO 430.1
“İnsanı günaha düşüren tuzaklardan ötürü vay dünyanın haline!”19Şeytan tarafından kandırılan dünya, elbette ki İsa'nın yolundan gidenlere karşı olacak ve onların imanlarını yok etmeye çalışacaktır; fakat İsa'nın adıyla bunu yapanların vay haline! O'na hizmet ettiklerini iddia eden, fakat O'nun karakterini yanlış tanıtanlar Rab'bimizi küçük düşürmeye çalışırlar; böylece birçok kişi kandırılır ve yanlış yola yöneltilir. SO 430.2
Ne tür bir fedakarlık gerektirirse gerektirsin, Kişi'yi günaha sürükleyen ve İsa'nın onurunu zedeleyen her türlü alışkanlık ve davranıştan vazgeçmek gerekir. Allah'ın onurunu kıran hareket insanlara hiçbir fayda sağlayamaz. Dürüstlüğün ilkelerini ihlal eden hiç kimse gökyüzünün nimetlerinden faydalanamaz. İşlenen bir tek günah bile kişinin karakterinin bozulması ve diğer insanların da yanlış yola yöneltilmesi için yeterlidir. Bedeni ölümden kurtarmak için elin ya da ayağın kesilmesi hatta gözün çıkarılması gerekiyorsa ölüm getiren günahtan vazgeçmek için daha ne kadar ciddi olmalıyız! SO 430.3
Adak hizmetinde tuz her kurbana atılır. Bu, buhur sunusu gibi sadece İsa'nın dürüstlüğünün yapılan hizmetin Allah tarafından kabul edilmesini sağlayabileceğini gösterir. “Kendilerini Allah'a diri, kutsal ve onu hoşnut eden bir kurban olarak sunanlar,”20hayat kurtaran tuz olarak Kurtarıcımızın dürüstlüğünü almalıdırlar. O zaman tuzun bozulmayı önlediği gibi, onlar da toplumun ahlakının bozulmasını ve insanların kötülük yapmasını engelleyen “Dünyanın tuzu” haline gelirler.21Fakat tuz kendi tadını kaybederse ve İsa'nın sevgisinden yoksun olarak kutsallık sadece kişinin sözlerinde kalırsa, onun iyilik yapacak gücü de kalmamış olur. O'nun yaşamı dünyayı kurtarıcı bir etkiye sahip olmaz. İsa bir bakıma şöyle der: Krallığımın kurulmasında harcadığınız enerjiniz ve yeterliliğiniz Benim Ruhum u anlamanıza bağlıdır. 'İnsanlara yaşam veren tuz' olabilmek için benim merhametimin paydaşçısı olmalısınız. O zaman aranızda hiçbir çekişme, bencillik ve daha yüksek bir konuma erişme arzusu olmayacaktır. Kendi çıkarını değil, başkalarının çıkarını ön planda tutan sevgiye sahip olacaksınız. SO 430.4
Tövbe eden günahkar gözlerini “dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu'na”22çevirsin; ve O'na bakarak karakteri değişsin. Böylece korkuları ve kederi sevince, şüpheleri umuda döner. Taşlaşmış olan kalbi yumuşar. Yüreği sevgiyle dolar. İsa onun yüreğinde yaşam veren su kaynağıdır. Dert ve kederin ne olduğunu çok iyi bilen, kaybolanları kurtarmak için çalışan, hor görülen, alay edilen, görevini tamamlayıncaya dek bir şehirden diğerine sürülen Acıların İnsanı'nı İsa'da gördüğümüzde; çarmıhta büyük acılar içinde öldüğünü ve Getsemani'de kanını insanlığının kurtuluşu uğruna döktüğünü gördüğümüzde yüreğimizdeki kibir yok olacaktır. İsa'ya baktığımızda kendi ilgisizliğimizden ve bencilliği-mizden utanacağız. Tüm yüreğimizle Kurtarıcımız için çalışmayı isteyeceğiz. Bizler de O'nun uğruna çektiği büyük acıya ve gördüğü zulme paydaş olmak için çarmıhımızı alıp sevinçle O'nu takip edeceğiz. SO 431.1
İmanı güçlü olan bizler, kendimizi hoşnut etmeye değil, güçsüz olanların zayıflıklarını yüklenmeye borçluyuz.”23İsa'ya inanan kişinin imanı zayıf ve adımları küçük bir çocuğunki gibi aksak bile olsa, O, kendisine değer verecektir. Bize başkalarının üzerinde avantaj sağlayan her şey ile, yani tahsilimiz, karakterimizdeki dürüstlük, aldığımız dini eğitim ve dini deneyimlerimizle, Allah'ın lütfunu bizden daha az almış olanlara borçluyuz; gücümüz yettiğince onlara yardım etmeliyiz. Eğer bizler güç- lüysek, güçsüzlere destek olmalı ve onları korumalıyız. Allah'ın isteklerine her zaman uyan kutsal melekler O'nun çocuklarına yardım etmekten zevk duyarlar. Karakteri zayıf ve güçsüz olanlara özellikle yardım etmeye çalışırlar. İnsanlar ihtiyaç duydukları anda melekler, yüreklerindeki kibir ile savaşan ve çevrelerindeki kişiler tarafından cesaretleri kırılmaya çalışılanların her zaman yanında olurlar; bu çalışmada İsa'nın gerçek takipçileri de yer alacaktır. SO 431.2
Bu küçüklerden biri hata yapar ve size karşı yanlış bir harekette bulunursa, onu tekrar doğru yola getirmek sizin görevinizdir. O'nun barış- mak için ilk çabayı göstermesini beklemeyin. “Siz ne dersiniz?” dedi İsa, “Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi? Eğer onu bulacak olursa size doğrusunu söyleyeyim, yolunu şaşırmamış olan doksan dokuzu için sevindiğinden daha çok onun için sevinir. Bunun gibi, göklerdeki Babanız da bu küçüklerden birinin bile kaybolmasını istemez.”24 SO 431.3
Yumuşak huylu olun “Siz de ayartılmamak için kendinizi kollayın.”25Yanlış yapana git ve “Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın.”26Birinin yaptığı bir yanlışı başkalarına yayarak onu utandırmayın. İsa'nın adını taşıyan kişinin hatasını ve günahını herkese yaymak suretiyle İsa'nın onurunu zedelemeyin. Gerçek, hata yapan kişiye açıkça anlatılmalıdır; onun kendisini düzeltebilmesi için hatasını görmesi gerekir. Fakat Sizler onu yargılamamalı ya da onun hakkında hüküm vermemelisiniz. Kendinizi haklı çıkarmaya çalışmamalısınız. Tüm çabanız onu tekrar doğru yola getirmek için olmalıdır. Yaralı bir yüreği sarmak için en yumuşak dokunuşa, en ince hassasiyete ihtiyaç yoktur. Sadece, kaynağını çarmıhta acı çeken Kişi'den alan sevgi bu yarayı sarabilir. Kardeş kardeşe şefkat göstermeli ve başarılı olduğu takdirde bilmeli ki “ölümden bir can kurtarmış ve bir sürü günahı örtmüş olur.”27 SO 432.1
Fakat bazen bu çaba bile sonuç vermeyebilir. İsa şöyle dedi: “Ama dinlemezse, yanına bir ya da iki kişi daha al.”28Bu şekilde bir tek kişinin başarısız olduğu yerde birkaç kişi olduğunda onun üzerinde daha güçlü bir etki bırakıp onu doğru yola döndürebilirler. Aralarındaki meseleye karışmadan, tarafsız davranacaklardır ve bu, hata yapan kişinin onların tavsiyelerini daha ciddiye almasını sağlayacaktır. SO 432.2
Eğer onların sözünü dinlemek istemiyorsa ve o ana kadar dinlememişse, durum imanlılar topluluğuna bildirilmelidir. İmanlılar topluluğunun üyeleri Mesih'in temsilcileri olarak bu kişinin doğru yola tekrar girebilmesi için birlikte dua etmelidir. Kutsal Ruh yolunu şaşıran kişinin tekrar Allah'a dönmesi için imanlılar aracılığıyla konuşur. Elçi Pavlus şöyle der: “Böylece Allah'ın kendi aracılığımızla çağrıda bulunuyormuş gibi Mesih'in adına elçilik ediyoruz.”29Bu dileği reddeden, kendisini İsa'ya bağlayan bağı koparmış ve kendisini imanlılar topluluğundan a- yırmış olur. Bununla ilgili olarak İsa şöyle demiştir: “Onu putperest ya da vergi görevlisi yerine koyun.”30Fakat ona, Allah'ın merhametinden yoksun bir kişi gözüyle bakılmamalıdır. Önceki kardeşleri tarafından hor görülmemeli ya da ihmal edilmemeli; aksine o kişiye sevgi ve şefkat gösterilmeli, ona nazik davranılmalı ve o, İsa'nın tekrar kendi sürüsüne katmak için aradığı kayıp koyunlardan biri olarak görülmelidir. SO 432.3
İsa'nın, hataya düşen kişilere karşı nasıl davranılması gerektiğini belirtmek için verdiği ders, İsrail'e Musa aracılığıyla verilen öğretide daha ayrıntılı bir şekilde tekrarlanır: “Kardeşine yüreğinde nefret besle-meyeceksin. Komşun günah işlerse onu uyaracaksın. Yoksa sen de günah işlemiş olursun.”31Yani, eğer bir kimse, İsa'nın verdiği, hataya düşen ya da günah işleyen insanları doğru yola getirme görevini ihmal ederse, kendisi de günaha katılmış olur. Önleyebileceğimiz kötülükleri önlemediğimiz takdirde, bu hareketleri kendimiz yapmış kadar sorumlu oluruz. SO 433.1
Fakat yanlış yoldaki kimseye hatasını göstermeli ve bunu kendi aramızda bir eleştiri konusu haline getirmemeliyiz; imanlılar topluluğuna bildirildikten sonra da bu konuyu başkalarına anlatmamalıyız. İmanlıların hata yaptıklarını bilmek, inançsız dünyanın da hata yapmasına yol açacaktır; ve bunu yapmaya devam ettiğimiz sürece kendimize sürekli zarar veririz; çünkü sadece bakarak değişebiliriz. Bir kardeşimizin hatasını düzeltmeye çalışırken, Kutsal Ruh onu kendi kardeşlerinin bile eleştirilerinden ve daha da önemlisi de inançsız dünyanın tenkitlerinden korumamız için bize yol gösterecektir. Bizler de hatalar yapmakta ve İsa'nın merhametine ve affına ihtiyaç duymaktayız. O'nun bize yardımcı olmasını istediğimiz gibi, O da bizim diğer insanlara yardımcı olmamızı ister. Yeryüzünde bağlayacağın her şey, göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey, göklerde de çözülmüş olacak.”32Sizler gökyüzünün elçileri olarak hareket ediyorsunuz ve yaptığınız çalışmaların izleri sonsuza dek kalıcıdır. SO 433.2
Fakat bu büyük sorumluluğu tek başına taşımamalıyız. O'nun sözünün içtenlikle dinlendiği her yerde İsa vardır. Sadece imanlılar toplulu- ğunun değil, sayıları az bile olsa kendisinin adıyla bir araya gelen öğrencilerinin yanındadır. “Yeryüzünde aranızdan iki kişi dileyecekleri bir şey için uyuşurlarsa, göklerdeki Babam dileklerini yerine getirir.”33 SO 433.3
İsa “göklerdeki Babam” dediğinde, zor günlerinde onlara destek olarak, çektikleri acıları hafifletmeye çalışarak, sevgi ve şefkat göstererek insanlığı ile öğrencilerine bağlı iken, aynı zamanda ilahiliğiyle de Yüce Allah'a bağlı olduğunu hatırlatıyordu. Bu ne harika bir güvenceydi! Gökyüzünün elçileri günahın içinde kaybolanları kurtarmak için insanlarla bütünleşir ve onlarla birlikte çalışır. Onların İsa'ya yaklaşmalarını sağlamak için gökyüzünün ve insanların gücü birleşir. SO 434.1
Bu bölüm Matta 17:22-27; 18:1-20; Markos 9:30-50 ve Luka 9:46- 48'e dayanmaktadır. SO 434.2