Elçilerin İşleri
54—Sadik Bir Tanik
[Bu bölüm, Yuhanna’nın Mektuplarına dayanmaktadır.]
Mesih’in göğe yükselişinden sonra Yuhanna, Efendi için çalışan sadık ve samimi bir işçi olarak öne çıkar. Diğer öğrencilerle birlikte Pentikost Günü’nde Ruh’un dökülüşünden faydalandı ve yenilenmiş bir gayret ve güçle insanlara hayat sözlerini söylemeye devam ederek, onların düşüncelerini Görünmeyen’e yönlendirmeye çalıştı. Güçlü bir vaizdi, coşkun ve son derece samimiydi. Güzel bir dille ve müzik gibi bir sesle Mesih’in sözlerini ve işlerini anlattı, kendisini dinleyenlerin kalplerinde etki bırakacak bir şekilde konuştu. Sözlerinin sadeliği, dile getirdiği gerçeklerin yüce kudreti ve öğretilerinin görünür niteliği olan coşkunluk, onun bütün sınıflara ulaşmasını sağladı. EI 471.1
Elçinin hayatı öğretileriyle uyum içindeydi. Kalbinde parlayan Mesih sevgisi onu insan kardeşleri için, özellikle de Hristiyan topluluğundaki kardeşleri için samimi ve yorulmak bilmeyen bir çalışma ortaya koymaya yönlendirdi. EI 471.2
Mesih ilk öğrencilere kendisinin onları sevdiği gibi birbirlerini sevmelerini emretmişti. Böylece yücelik umudu olan Mesih’in içlerinde oluştuğuna dair dünyaya tanıklıkta bulunacaklardı. “Size yeni bir buyruk veriyorum” demişti: “Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin” (Yuhanna 13:34). Bu sözler söylendiğinde öğrenciler bunları anlayamamışlardı; fakat Mesih’in acılarına tanıklık ettikten sonra, O’nun çarmıha gerilişinden, dirilişinden ve göğe yükselişinden sonra, ve Pentikost Günü’nde Kutsal Ruh onların üzerine indikten sonra, Allah’ın sevgisine ve birbirlerine karşı sahip olmaları gereken o sevginin niteliğine dair daha net bir anlayışa kavuşmuşlardı. Bundan sonra Yuhanna öğrenci dostlarına şöyle diyebiliyordu: EI 471.3
“[Allah’ın] sevgi[sinin] ne olduğunu Mesih’in bizim için canını vermesinden anlıyoruz. Bizim de kardeşlerimiz için canımızı vermemiz gerekir.” 1 EI 472.1
Kutsal Ruh’un inişinden sonra, öğrenciler yaşayan Kurtarıcı’yı duyurmaya başladıklarında, tek arzuları canların kurtuluşuydu. Kutsallarla birlikteliğin tatlılığında seviniyorlardı. Şefkatli, düşünceli ve özveriliydiler, gerçeğin uğruna her şeyi feda etmeye hazırdılar. Birbirleriyle günlük ilişkilerinde Mesih’in kendilerine emrettiği sevgiyi gözler önüne seriyorlardı. Bencillikten uzak sözlerle ve eylemlerle bu sevgiyi başkalarının kalplerinde de tutuşturmaya çalışıyorlardı. EI 472.2
İmanlıların böyle bir sevgiyi her zaman beslemeleri gerekiyordu. Yeni emre gönüllü itaatle ilerlemeliydiler. Mesih’le, O’nun tüm isteklerini yerine getirebilmeleri sağlanacak kadar sıkı sıkıya birleşmeliydiler. Hayatları, onları kendi doğruluğuyla aklayabilecek olan Kurtarıcı’nın gücünü yüceltmeliydi. EI 472.3
Fakat kademeli olarak bir değişim geldi. İmanlılar başkalarında kusur aramaya başladılar. Hatalar üzerinde durarak, yıkıcı eleştirilere yer vererek, Kurtarıcı’yı ve O’nun sevgisini gözden kaybettiler. Dışa dönük törenlerin uygulanması konusunda sertleştiler, imanın uygulanmasından daha ziyade kuramsal bilgi üzerinde titizleştiler. Başkalarını suçlu çıkarma gayreti içinde, kendi yanılgılarını gözden kaçırdılar. Mesih’in emretmiş olduğu kardeşlik sevgisini kaybettiler, en üzücüsü de, bu kaybın farkında değillerdi. Mutluluğun ve sevincin hayatlarından gitmekte olduğunu ve Allah’ın sevgisini kalplerinden çıkarmış olduklarından çok yakında karanlıkta yürüyeceklerini fark etmediler. EI 472.4
Yuhanna, kardeşlik sevgisinin kilisede zayıflamakta olduğunu fark ederek, imanlılara bu sevgiye olan sürekli ihtiyaçlarını hatırlattı. Kiliseye yazdığı mektuplar bu düşünceyle doludur. “Sevgili kardeşlerim, birbirimizi sevelim” yazıyor; “çünkü sevgi Tanrı'dandır. Seven herkes Tanrı’dan doğmuştur ve Tanrı’yı tanır. Sevmeyen kişi Tanrı’yı tanımaz. Çünkü Tanrı sevgidir. Tanrı biricik Oğlu aracılığıyla yaşayalım diye O’nu dünyaya gönderdi, böylece bizi sevdiğini gösterdi. Tanrı’yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu’nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur. Sevgili kardeşlerim, Tanrı bizi bu kadar çok sevdiğine göre biz de birbirimizi sevmeye borçluyuz.” EI 473.1
Bu sevginin imanlılar tarafından sergilenmesine ilişkin özel anlam hakkında, elçi şunları yazıyor: “Size yeni bir buyruk yazıyorum. Bunun gerçek olduğu, Mesih’te ve sizde görülüyor. Çünkü karanlık geçiyor, gerçek ışık şimdiden parlıyor. Işıkta olduğunu söyleyip de kardeşinden nefret eden hâlâ karanlıktadır. Kardeşini seven ışıkta yaşar ve başkasının tökezlemesine neden olmaz. Ama kardeşinden nefret eden karanlıktadır, karanlıkta yürür ve nereye gittiğini bilmez. Çünkü karanlık gözlerini kör etmiştir.” “Başlangıçtan beri işittiğiniz buyruk şudur: Birbirimizi sevelim.” “[Kardeşini] sevmeyen ölümde kalır. Kardeşinden nefret eden katildir. Hiçbir katilin sonsuz yaşama sahip olmadığını bilirsiniz. Sevginin ne olduğunu Mesih’in bizim için canını vermesinden anlıyoruz. Bizim de kardeşlerimiz için canımızı vermemiz gerekir.” EI 473.2
Mesih’in kilisesini en büyük tehlikeye atan şey, dünyanın düşmanlığı değildir. İmanlıların en acı verici felaketlerini meydana getiren ve Allah’ın davasının ilerleyişini kesinlikle geciktiren şey, kalplerinde besledikleri kötülüktür. Maneviyatı zayıflatmak için kıskançlığı, şüpheyi, yericiliği ve kötü zanları beslemekten daha kesin bir yol yoktur. Öte yandan, Allah’ın kendi Oğlu’nu dünyaya gönderdiğine en güçlü tanık, O’nun kilisesini oluşturan farklı mizaçlara sahip kişiler arasında uyum ve birlik bulunmasıdır. Bu tanıklıkta bulunmak, Mesih’in izleyicilerinin ayrıcalığıdır. Fakat bunu yapabilmek için kendilerini Mesih’in denetimi altına vermelidirler. Karakterleri O’nun karakterine, istekleri O’nun isteğine uygun hale getirilmelidir. EI 473.3
Mesih, “Size yeni bir buyruk veriyorum” dedi: “Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin” (Yuhanna 13:34). Ne kadar harika bir ifade; fakat ne yazık ki ne kadar yetersiz uygulanıyor! Günümüzde Allah’ın kilisesinde kardeşçe sevgi ne yazık ki eksiktir. Kurtarıcı’yı sevme iddiasında olan pek çok kişi birbirini sevmemektedir. İmansızlar, sözde Hristiyanların imanının hayatlarında kutsayıcı bir etki bırakıp bırakmadığını görmek için izlemekte; ve karakterdeki kusurlar ile eylemdeki tutarsızlıkları çabucak görmektedirler. Hris- tiyanlar, düşmanın kendilerine işaret ederek ‘Bakın, Mesih’in bayrağı altında duran bu insanlar birbirlerinden nasıl nefret ediyorlar’ demelerine fırsat bırakmamalıdır. Hristiyanların tümü aynı ailenin fertleridir, tümü aynı göksel Baba’nın çocuklarıdır, hepsi aynı kutlu ölümsüzlük ümidine sahiptirler. Onları birbirine bağlayan bağ çok sıkı ve şefkatli olmalıdır. EI 474.1
İlahî sevgi kalbe en dokunaklı ricalarını, bizi Mesih’in sergilediği müşfik merhameti sergilemeye çağırdığında yapar. Yalnızca kardeşine karşı özverili sevgi besleyen kişinin Allah’a karşı gerçek sevgisi vardır. Gerçek Hristiyan, tehlikede ve ihtiyaçta olan kişinin uyarılmamış, gözetilmemiş bir halde kalmasına razı olmayacaktır. Kendisini hata yapanlardan uzak tutmayacak, onların daha fazla mutsuzluğa ve cesaretsizliğe kapılmalarına ya da Şeytan’ın savaş meydanına düşmelerine izin vermeyecektir. EI 474.2
Mesih’in müşfik, kazanıcı sevgisini hiçbir zaman tecrübe etmemiş olanlar, başkalarını yaşam pınarına götüremezler. O’nun kalpteki sevgisi kısıtlayıcı bir güçtür, insanları konuş-malarında, müşfik ve merhametli ruhta, ve ilişkide bulundukları kimselerin hayatlarını yükseltmelerinde O’nu sergilemeye yönlendirir. Hristiyan işçiler çabalarında başarılı olmak için Mesih’i tanımalıdırlar; O’nu tanımak içinse, O’nun sevgisini bilmelidirler. Gökte onların işçi olmaya uygunlukları, Mesih’in sevebildiği gibi sevebilme ve O’nun çalıştığı gibi çalışabilme kabiliyetleriyle ölçülmektedir. EI 474.3
Elçi, “Sözle ve dille değil, eylemle ve içtenlikle sevelim” yazıyor. Hristiyan karakterinin tamlığına, içten sürekli olarak başkalarına yardım etme ve onları bereketleme güdüsü kaynaklandığında ulaşılır. İmanlıyı hayata götüren hayat kokusu yapan ve Allah’ın onun işini bereketlemesini sağlayan şey, canını kuşatan bu sevgi ortamıdır. EI 475.1
Allah için en üst derecede sevgi ve birbirimiz için özverili sevgi - göksel Babamız’ın bahşedebileceği en iyi armağan işte budur. Bu sevgi bir güdü değil, fakat ilahî bir ilke, kalıcı bir güçtür. Kutsanmamış kalp bunu meydana getiremez ve üretemez. Bu yalnızca İsa’nın hüküm sürdüğü kalpte bulunur. “Bizse seviyoruz, çünkü önce O bizi sevdi.” 2 İlahî lütufla yenilenen kalpte, sevgi egemen olan eylem ilkesidir. Karakteri tadil eder, güdüleri yönetir, tutkuları denetim altında tutar ve eğilimleri asilleştirir. Canda beslenen bu sevgi, hayatı tatlılaştırır ve dört bir yana arındırıcı bir etki döker. EI 475.2
Yuhanna, imanlıların sevgi ruhunun çalışmasıyla kendilerine gelecek olan arttırılmış ayrıcalıkları anlamalarını sağlamaya çalıştı. Kalbi dolduran bu kurtarıcı güç, diğer her güdüyü kontrol edecek ve kendisine sahip olanları dünyanın yozlaştırıcı etkilerinin üzerine yükselterek koruyacaktır. Ve bu sevginin tamamen hüküm sürmesine izin verilerek hayatta yönlendirici güç olduğunda, Allah’a ve O’nun kendileriyle ilgilenmesine olan güvenleri ve inançları tamamlanmış olacaktır. O zaman imanın verdiği tam güvenceyle, şimdiki ve ebedî iyilikleri için gerekli olan her şeyi O’ndan alacaklarını bilerek, O’na gelebilirler. “Yargı gününde cesaretimiz olsun diye sevgi böylelikle içimizde yetkin kılınmıştır” yazdı, “çünkü Mesih nasılsa, biz de bu dünyada öyleyiz. Sevgide korku yoktur. Tersine, yetkin sevgi korkuyu siler atar.” “Tanrı’nın önünde güvenimiz şu ki, O’nun isteğine uygun ne dilersek bizi işitir. ... bizi işittiğini bildiğimize göre, O’ndan dilediklerimizi aldığımızı da biliriz.” EI 475.3
“İçimizden biri günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi Baba’nın önünde savunur. O günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır.” “Günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” Allah’tan merhamet almanın koşulları basit ve makuldür. Rab af elde etmemiz için bizden acı verici bir şey yapmamızı istemez. Canlarımızı göğün Allahı’na teslim etmemiz ya da günahımızın cezasını çekmemiz için uzun ve yorucu hac yolculukları yapmamız veya acılı kefaret cezalarına katlanmamız gerekmez. Günahını “itiraf edip bırakan, merhamet bulur” (Süleyman’ın Özdeyişleri 28:13 [KM]). EI 476.1
Yukarıdaki mahkemelerde Mesih kilisesi için yalvarmaktadır - kendi kanıyla kurtarma bedellerini ödediği kişiler için yalvarmaktadır. O’nun kefaret edici kurbanlığının etkinliğini yüzyıllar, çağlar asla azaltamaz. Ne hayat, ne ölüm, ne yükseklik, ne derinlik bizi Rabbimiz Mesih İsa’da olan Allah’ın sevgisinden ayıramaz; 3 biz O’na sımsıkı sarıldığımız için değil, fakat O bizi sımsıkı tuttuğu için. Kurtuluşumuz kendi çabalarımıza bağlı olsaydı kurtarılamazdık; fakat tüm vaatlerin arkasında duran Kişi’ye dayanmaktadır. O’na sarılışımız zayıf gibi görünebilir, fakat O’nun sevgisi ağabey sevgisidir; biz O’nunla birliğimizi sürdürdüğümüz sürece hiç kimse bizi O’nun elinden söküp alamaz. EI 476.2
Yıllar geçtikçe ve imanlıların sayısı arttıkça, Yuhanna kardeşleri için artan bir sadakatle ve samimiyetle çalıştı. Zaman kilise için tehlikelerle doluydu. Şeytani aldatmacalar her yerdeydi. Şeytan’ın temsilcileri çarpıtma ve yalancılıkla Mesih’in doktrinlerine karşı düşmanlık uyandırmaya çalışıyor, bunun sonucunda anlaşmazlıklar ve sapkınlıklar kiliseyi tehdit ediyordu. Mesih’e sözde iman eden bazı kişiler O’nun sevgisinin kendilerini Allah’ın yasasına itaatten özgür kıldığını iddia ettiler. Öte yandan, pek çok kişi Yahudi geleneklerini ve törenlerini yerine getirmenin gerekli olduğunu; Mesih’in kanına iman olmaksızın, yalnızca yasanın tutulmasının kurtuluş için yeterli olduğunu öğretiyorlardı. Bazıları Mesih’in iyi bir adam olduğunu kabul ediyor, fakat O’nun tanrısallığını reddediyorlardı. Allah’ın davasına sadık gibi görünen bazıları aldatıcılardı ve gerçekte Mesih’i ve O’nun müjdesini inkâr ediyorlardı. Kendileri günah içinde yaşadıklarından, kiliseye de sapkınlıklar getiriyorlardı. Böylece pek çok kişi şüpheciliğin ve aldatmacanın labirentlerine sürükleniyordu. EI 476.3
Yuhanna bu zehirli yanılgıların kiliseye girdiklerini gördüğünde üzüntüyle doldu. Kilisenin maruz kaldığı tehlikeleri gördü ve acil duruma hızla ve kararlılıkla müdahale etti. Yuhanna’nın mektupları sevgi ruhunu aşılamaktadır. Sanki bunları sevgiye batırılmış bir kalemle yazmış gibidir. Ancak Allah’ın yasasını çiğneyen, fakat günahsız yaşadıklarını iddia edenlerle karşılaştığında, onları içinde oldukları korkunç yanılgıya ilişkin uyarmakta tereddüt etmedi. EI 477.1
Müjde çalışmasında yardımcı olan itibarlı ve büyük nüfuz sahibi bir kadına yazarak, şunları söyledi: “İsa Mesih’in beden alıp geldiğini kabul etmeyen birçok aldatıcı dünyanın her yanına yayıldı. Aldatıcı, Mesih karşıtı olan bunlardır. Başardıklarınızı yitirmemek ve ödülünüzü eksiksiz almak için kendinize dikkat edin. Haddini aşıp Mesih’in öğretisine bağlı kalmayan hiç kimsede Tanrı yoktur. Bu öğretiye bağlı kalanda ise hem Baba, hem de Oğul vardır. Size gelip de bu öğretiyi getirmeyeni evinize almayın, ona selam bile vermeyin. Çünkü böyle birine selam veren, kötü işlerine ortak olur.”4 EI 477.2
Mesih’te kaldığını iddia ettiği halde Allah’ın yasasına itaatsizlik içinde yaşamakta olanları, sevgili öğrencinin gördüğü gibi görmeye yetkiliyiz. Bu son günlerde de ilk kilisenin refahını tehdit eden kötülüklere benzer kötülükler mevcuttur; ve elçi Yuhanna’nın bu noktalardaki öğretisine dikkatle kulak verilmelidir. ‘ Sevgiye sahip olmalısınız’ çığlığı her yerde, bilhassa da kutsanmış olma iddiasındaki kişilerden duyulmaktadır. Fakat gerçek sevgi, itiraf edilmemiş bir günahı örtemeyecek kadar paktır. Mesih’in uğruna öldüğü canları sevmemiz gerekse de, kötülüğe karşı taviz vermemeliyiz. Asilerle birleşerek buna sevgi dememeliyiz. Allah, dünyanın bu çağında yaşayan halkının, Yuhanna’nın canları mahveden yanılgılara karşı durduğu gibi kararlılıkla doğruluğu savunmalarını ister. EI 478.1
Elçi, Hristiyan nezaketini sergilememiz gerekse de, günahla ve günahkârlarla açıkça ilgilenmek için yetkili olduğumuzu; bunun gerçek sevgiyle tutarsız olmadığını öğretmektedir. “Günah işleyen, yasaya karşı gelmiş olur” yazıyor, “çünkü günah demek, yasaya karşı gelmek demektir. Mesih’in, günahları kaldırmak için ortaya çıktığını ve kendisinde günah olmadığını bilirsiniz. Mesih’te yaşayan, günah işlemez. Günah işleyen O’nu ne görmüştür, ne de tanımıştır.” EI 478.2
Mesih’in bir tanığı olarak, Yuhanna hiçbir çekişmeye, hiçbir yorucu tartışmaya girmedi. O bildiğini, görmüş ve duymuş olduğunu duyurdu. Mesih’le yakından bağlantılı olmuş, O’nun öğretilerini dinlemiş, kudretli mucizelerine tanık olmuştu. Mesih’in karakterindeki güzellikleri Yuhanna’nın gördüğü gibi pek az kişi görebilmişti. Onun için karanlık geçip gitmişti; onun üzerine gerçek ışık parlıyordu. Kurtarıcı’nın hayatına ve ölümüne ilişkin tanıklığı net ve etkiliydi. Kurtarıcı’ya sevgiyle dolup taşan bir kalpten konuşuyordu; ve hiçbir güç sözlerinin gücüne karşı koyamıyordu. EI 478.3
“Yaşam Sözü’yle ilgili olarak” dedi, “başlangıçtan beri var olanı, işittiğimizi, gözlerimizle gördüğümüzü, seyredip ellerimizle dokunduğumuzu duyuruyoruz. ... Evet, sizin de bizlerle paydaşlığınız olsun diye gördüğümüzü, işittiğimizi size duyuruyoruz. Bizim paydaşlığımız da Baba’yla ve Oğlu İsa Mesih’ledir.” EI 478.4
Böylece her gerçek imanlı, kendi tecrübesi ile “Tanrı’nın gerçek olduğuna mührünü ba[sabilir]” (Yuhanna 3:33). Mesih’in gücünden gördüklerine, duyduklarına ve hissettiklerine tanıklıkta bulunabilir. EI 479.1