Elçilerin İşleri

40/60

38—Pavlus Hapishanede

[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 21:17-23:35 ayetlerine dayanmaktadır.]

Yeruşalim’e vardığımız zaman kardeşler bizi sevinçle karşıladılar. Ertesi gün Pavlus’la birlikte Yakub’u görmeye gittik. İhtiyarların hepsi orada toplanmıştı.” EI 345.1

Bu olayda Pavlus ile yoldaşları, Uluslardan olanların kiliseleri tarafından Yahudi kardeşler arasındaki fakirleri desteklemek için iletilen bağışları Yeruşalim’deki çalışmanın önderlerine resmi olarak sundular. Bu bağışların toplanması elçiye ve çalışma arkadaşlarına pek çok zamana, endişeli düşüncelere ve yorucu çalışmalara mal olmuştu. Yeruşalim’deki ihtiyarların beklentisinin çok ötesine ulaşan toplam, Uluslardan olan imanlıların katlandığı pek çok fedakârlıkları, hatta ciddi mahrumiyetleri temsil ediyordu. EI 345.2

Bu gönüllü sunular Uluslardan olan mühtedilerin Allah’ın dünya çapındaki örgütlü işine olan sadakatini gösteriyordu ve herkes tarafından minnettarlık duyularak alınmalıydı, ancak Pavlus’a ve yoldaşlarına, şimdi önlerinde durdukları kişiler arasında dahi armağanları teşvik eden kardeşlik sevgisi ruhunu takdir edemeyecek olanlar olduğu belli olmuştu. EI 345.3

Uluslar arasındaki müjdeleme işinin ilk yıllarında Yeruşa- lim’deki önde gelen kardeşlerden bazıları, eski önyargılarına ve düşünce alışkanlıklarına sarılarak, Pavlus ve çalışma arkadaş larıyla içtenlikle işbirliği yapmamışlardı. Birkaç anlamsız şekli ve töreni koruma endişesi içinde, Rabb’in işinin bütün parçalarını bir araya getirme çabası gösterildiğinde kendilerine ve sevdikleri davaya gelebilecek olan bereketi gözden kaybetmişlerdi. Hristiyan kilisesinin menfaatlerini koruma arzusunda olmalarına rağmen Allah’ın sürekli olarak karşılarına çıkardığı fırsatlara ayak uyduramamışlar, insanî bilgelikleri ile işçilere pek çok gereksiz kısıtlama getirmeye çalışmışlardı. Böylece değişen şartları ve işçilerin uzak alanlarda karşıladıkları özel ihtiyaçları bizzat bilmeyen, fakat bu alanlardaki kardeşlerini belirli özel çalışma yöntemlerini izlemek üzere yönetme yetkisine sahip olduklarında ısrar eden bir grup insan ortaya çıkmıştı. Müjdenin vaaz edilmesi işinin kendi görüşlerine uygun olarak yürütülmesi gerektiğini düşünüyorlardı. EI 345.4

Yeruşalim’deki kardeşlerin diğer önde gelen kiliselerden temsilcilerle birlikte Uluslar için çalışanların izledikleri yöntemler hakkında ortaya çıkan akıl karıştırıcı soruları dikkatli bir şekilde ele almalarının üzerinden birkaç yıl geçmişti. Bu kurulun sonucunda, kardeşler kiliselere sünnet dahil olmak üzere belirli törenler ve adetlerle ilgili kesin tavsiyelerde bulunmakta birleşmişlerdi. Kardeşlerin Barnaba ile Pavlus’u her imanlının tam güvenine layık işçiler olarak Hristiyan kiliselerine tavsiye etmekte birleşmeleri de bu genel kurulda olmuştu. EI 346.1

Bu toplantıda hazır bulunanlar arasında, müjdeyi Uluslara iletme görevinin önemli yükü üzerlerine düşen elçilerin izlediği çalışma yöntemlerini sert bir şekilde eleştiren bazı kişiler vardı. Fakat kurul sırasında Allah’ın tasarısına dair görüşleri genişlemişti ve tüm imanlılar topluluğunu bir beden haline getirmeyi mümkün kılan bilgece kararlar almakta kardeşleriyle birleşmişlerdi. EI 346.2

Daha sonra, Uluslardan olanların arasında mühtedilerin sayısının hızla arttığı anlaşıldığında, Yeruşalim’deki önde gelen kardeşler arasında Pavlus’un ve çalışma arkadaşlarının yöntemlerine karşı eski önyargılarını yeniden beslemeye başlayan kişiler ortaya çıktı. Bu önyargılar yıllar geçtikçe güçlendi, en sonunda bazı önderler müjdenin vaaz edilmesi işinin bundan böyle kendi fikirlerine uygun olarak yürütülmesi gerektiğine karar verdiler. Pavlus kendi yöntemlerini onların savunduğu belli hareket tarzlarına uygun hale getirirse onun işini tanıyacak ve destekleyeceklerdi; aksi halde buna artık müsamaha gösteremezler ve desteklerini veremezlerdi. EI 346.3

Bu adamlar, Allah’ın kendi halkının öğretmeni olduğu; O’nun davasında çalışan her işçinin doğrudan yönlendirme için insanlara bakmayarak ilahî Önder’i izlemekte bireysel bir tecrübe edinmesi gerektiği; ve O’nun işçilerinin insanların fikirlerine göre değil, ilahî surete göre şekillendirilmeleri ve dönüştürülmeleri gerektiği gerçeğini gözden kaybetmişlerdi. EI 347.1

Elçi Pavlus halka, “insan bilgeliğinin ikna edici sözlerine değil, Ruh’un kanıtlayıcı gücüne” dayanarak öğretmişti. İlan ettiği gerçekler kendisine Kutsal Ruh tarafından bildirilmişti, “çünkü Ruh her şeyi, Tanrı’nın derin düşüncelerini bile araştırır. İnsanın düşüncelerini, insanın içindeki ruhundan başka kim bilebilir? Bunun gibi, Tanrı’nın düşüncelerini de Tanrı’nın Ruhu’ndan başkası bilemez...” Pavlus devam etti: “Ruhsal kişilere ruhsal gerçekleri açıklarken, Tanrı’nın lütfettiklerini insan bilgeliğinin öğrettiği sözlerle değil, Ruh’un öğrettiği sözlerle bildiririz” (1. Korintliler 2:4, 10-13). EI 347.2

Pavlus hizmeti boyunca doğrudan yönlendirme almak için Allah’a bakmıştı. Aynı zamanda, Yeruşalim’deki genel kurulun kararlarına uygun bir şekilde çalışmaya çok dikkat etmişti, sonuç olarak da kiliselerin “imanı güçlen[miş] ve sayıları günden güne art[mıştı]” (Elçilerin İşleri 16:5). Şimdi de, bazılarının kendisine duygudaşlık göstermemelerine rağmen, kendi müh- tedilerini sadakat, cömertlik ve kardeşçe sevgi ruhunda teşvik etmek için üzerine düşeni yerine getirdiğinin bilincinde olarak huzur bulmuştu, ki bu, Yahudi ihtiyarların önüne koymasının sağlandığı cömert bağışlar konusunda açıkça ortaya çıkmıştı. EI 348.1

Pavlus armağanları sunduktan sonra, “hizmetinin aracılığıyla Tanrı’nın öteki uluslar arasında yaptıklarını teker teker anlattı.” Gerçeklerin bu şekilde anlatılması şüphe edenler dahil olmak üzere herkesin kalplerine göğün bereketinin onun çalışmalarına eşlik ettiği kanaatini yerleştirdi. “Bunları işitince Tanrı’yı yücelttiler.” Elçinin izlediği çalışma yöntemlerinin Göğün mührünü taşıdığını hissettiler. Önlerinde duran cömert bağışlar, elçinin Uluslar arasında kurulan yeni kiliselerin sadakatlerine dair tanıklığına ağırlık kazandırıyordu. Yeruşa- lim’deki çalışmadan sorumlu olanların arasında ihtiyari kontrol önlemleri uygulanmasında ısrar eden kişiler, Pavlus’un hiz-metini yeni bir ışık altında gördüler; ve kendi yollarının yanlış olduğuna, Yahudi adetlerinin ve geleneklerinin tutsağı olmuş olduklarına ve Yahudiler ile Uluslar arasındaki bölünme duvarının Mesih’in ölümüyle yıkılmış olduğunu fark edememeleri yüzünden, müjde çalışmasının büyük ölçüde engellenmiş olduğuna ikna oldular. EI 348.2

Bu, tüm önde gelen kardeşlerin, Allah’ın Pavlus aracılığıyla çalışmış olduğunu ve zaman zaman onun düşmanları tarafından çıkarılan haberlerin kendi kıskançlıklarını ve önyargılarını uyandırmasına izin vermekte yanılmış olduklarını açıkça itiraf etmeleri için altın bir fırsattı. Fakat incinmiş olana hakkını verme çabası içinde birleşmek yerine, ona, mevcut olan önyargıdan Pavlus’un büyük ölçüde sorumlu tutulması gerektiği duygusunu halen beslediklerini gösteren bir öğüt verdiler. Hoşnutsuz kişilere yanıldıkları noktayı göstermeye gayret ederek onu cesaretle savunmadılar, fakat ona kendi fikirlerince tüm yanlış anlaşılma nedenlerini ortadan kaldıracak olan bir yöntem izlemesini tavsiye ederek bir orta yol bulmaya çalıştılar. EI 348.3

Onun tanıklığına karşılık olarak, ” ‘Görüyorsun kardeş, Yahudiler arasında binlerce imanlı var ve hepsi Kutsal Yasa’nın candan savunucusudur’ dediler. ‘Ne var ki, duyduklarına göre sen öteki uluslar arasında yaşayan bütün Yahudiler’e, çocuklarını sünnet etmemelerini, törelerimize uymamalarını söylüyor, Musa’nın Yasası’na sırt çevirmeleri gerektiğini öğretiyor- muşsun. Şimdi ne yapmalı? Senin buraya geldiğini mutlaka duyacaklar. Bunun için sana dediğimizi yap. Aramızda adak adamış dört kişi var. Bunları yanına al, kendileriyle birlikte arınma törenine katıl. Başlarını tıraş edebilmeleri için kurban masraflarını sen öde. Böylelikle herkes, seninle ilgili duyduklarının asılsız olduğunu, senin de Kutsal Yasa’ya uygun olarak yaşadığını anlasın. Öteki uluslardan olan imanlılara gelince, biz onlara, putlara sunulan kurbanların etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvanlardan ve fuhuştan sakınmalarını öngören kararımızı yazmıştık.’ ” EI 348.4

Kardeşler, Pavlus’un önerilen yöntemi izleyerek kendisi hakkındaki yanlış haberleri kesin şekilde yalanlayabileceğini umuyorlardı. Önceki kurulun Uluslardan olan mühtedilerle ve törensel yasayla ilgili kararının halen geçerliği olduğuna dair onu temin ettiler. Ancak şimdi verilen tavsiye bu kararla tutarlı değildi. Bu yönergeyi Allah’ın Ruhu teşvik etmemişti; korkaklığın ürünüydü. Yeruşalim’deki kilisenin önderleri, Hristiyanların törensel yasaya uymadıkları takdirde Yahudile- rin nefretini üzerlerine çekeceklerini ve kendilerini zulme maruz bırakacaklarını biliyorlardı. Sanhedrin, müjdenin ilerleyişini engellemek için her türlü çabayı gösteriyordu. Bu kurul tarafından elçileri, bilhassa da Pavlus’u izlemek ve mümkün olan her şekilde işlerine karşı koymak üzere adamlar seçilmişti. Mesih’in imanlıları Sanhedrin’in önünde yasayı çiğneyenler olarak mahkûm edilirlerse, Yahudi imanından çıkmış sapkınlar olarak hızlı ve sert bir şekilde cezaya çarptırılacaklardı. EI 349.1

Müjdeyi kabul etmiş olan Yahudilerin çoğu halen törensel yasaya saygı besliyorlardı ve bilgece olmayan tavizler vermeye fazlasıyla istekliydiler, bu şekilde yurttaşlarının güvenini kazanmayı, önyargılarını gidermeyi ve onları dünyanın Kurtarıcısı olarak Mesih’e imana kazanmayı umuyorlardı. Pav- lus, Yeruşalim’deki kilisenin önde gelen üyelerinin çoğunun kendisine karşı önyargı beslemeye devam ettikleri sürece, meydana getirdiği etkiyi ortadan kaldırmak için sürekli olarak çalışacaklarını anladı. Onları makul bir taviz ile gerçeğe kazandırabilirse, müjdenin diğer yerlerdeki başarısının önündeki büyük bir engeli ortadan kaldıracağını hissetti. Fakat onların istedikleri kadar taviz verebilmek için Allah tarafından verilmiş bir yetkisi yoktu. EI 349.2

Pavlus’un kardeşleriyle uyum içinde olmak için büyük arzusunu, imanda zayıf olanlara gösterdiği şefkati, Mesih’le birlikte bulunmuş olan elçilere ve Rabb’in kardeşi olan Yakup’a gösterdiği hürmeti, ve ilkeleri feda etmediği sürece herkes için her şey olma1 amacını düşündüğümüzde—tüm bunları düşündüğümüzde, daha önce izlemiş olduğu katı ve kararlı yoldan ayrılmaya zorlanması daha az şaşırtıcı gelmektedir. Fakat onun uzlaştırma çabaları arzulanan amaçları gerçekleştirecek yerde, sadece krizi hızlandırdı, öngörmüş olduğu sıkıntıları çabuklaştırdı ve kardeşlerinden ayrılmasına neden oldu, böy- lece kiliseyi en sağlam sütunlarından birinden mahrum bıra-karak, her ülkedeki Hristiyanlar’ın yüreğine keder getirdi. EI 350.1

Ertesi gün Pavlus ihtiyarların tavsiyesini yerine getirmeye başladı. Adanmışlık yemini (Çölde Sayım 6) altındaki dört adam, adanmışlık sürelerinin bitimine yakın Pavlus tarafından, “arınma günlerinin ne zaman tamamlanacağını, her birinin adına ne zaman kurban sunulacağını bildir[mek üzere]” tapınağa götürüldüler. Arınma için bazı pahalı kurbanların da sunulması gerekiyordu. EI 350.2

Pavlus’a bu adımı atmasını tavsiye edenler, böylece maruz kalacağı büyük tehlikeyi iyice düşünmemişlerdi. Bu mevsimde Yeruşalim pek çok ülkeden gelen hacılarla dolu oluyordu. Pavlus, Allah tarafından kendisine verilen görevi yerine getirerek, müjdeyi Uluslardan olanlara taşımış olduğundan, dünyanın en büyük kentlerinden çoğunu ziyaret etmişti ve yabancı ülkelerden Yeruşalim’e gelerek bayrama katılanların binlercesi onu iyi tanıyordu. Bu adamlar arasında kalpleri Pavlus’a karşı şiddetli bir nefretle dolu olanlar da vardı, bu nedenle halka açık bir etkinlikte tapınağa girmesi, hayatını tehlikeye atmak anlamına geliyordu. Birkaç gün boyunca görünürde fark edilmeden ibadet edenlerin arasından girip çıktı; fakat belirlenen zamanın sonuna yakın, sunulacak kurbanlarla ilgili olarak bir rahiple konuşurken, Asya’lı bazı Yahudiler onu tanıdılar. EI 350.3

İblislerin öfkesiyle üzerine yürüyerek, “İsrailliler, yardım edin!” diye bağırdılar. “Her yerde herkese, halkımıza, Kutsal Yasa’ya ve bu kutsal yere karşı öğretiler yayan adam budur.” Halk yardım çağrısına karşılık verirken, başka bir suçlama daha eklendi: “Üstelik tapınağa bazı Grekler’i sokarak bu kutsal yeri kirletti.” EI 351.1

Kutsal yapının iç avlularına sünnetsiz birinin girmesi, Yahudi yasasına göre ölüm cezası gerektiren bir suçtu. Pavlus kentte Efesli olan Trofimos ile birlikte görülmüştü, dolayısıyla onu tapınağa getirdiği varsayılmıştı. Aslında böyle bir şey yapmamıştı; ve kendisi Yahudi olduğundan, tapınağa girmesi yasaya aykırı değildi. Ancak suçlama tamamen asılsız olsa da, halkın önyargısını uyandırma amacına hizmet etmişti. Bağırış adamdan adama iletilerek tapınak avlularında yankılandığında, orada toplanmış kalabalıklar çılgınca bir heyecana kapıldı. Haber Yeruşalim’de hızla yayıldı “ve bütün şehir harekete geçerek halk birlikte koşuştu” (Kİ). EI 351.2

İsrailli bir sapkının, dünyanın dört bir yanından binlerce kişinin ibadete geldiği sırada tapınağı kirletmeye kalkışması, kalabalığın en acımasız duygularını uyandırdı. “Halk Pavlus’u tutup tapınaktan dışarı sürükledi. Arkasından tapınağın kapıları hemen kapatıldı.” EI 351.3

“Onlar Pavlus’u öldürmeye çalışırken, bütün Yeruşalim’in karıştığı haberi Roma taburunun komutanına ulaştı.” Klav- dius Lisias uğraşmak zorunda olduğu kavgacı unsurları çok iyi tanıyordu ve “hemen yüzbaşılarla askerleri yanına alarak kalabalığın olduğu yere koştu. Komutanla askerleri gören halk Pavlus’u dövmeyi bıraktı.” Romalı komutan kargaşanın nedeninden habersizdi, ancak kalabalığın öfkesinin Pavlus’a yönelik olduğunu gördüğünde, onun haberini duyduğu ve şimdiye dek yakalanmamış olan Mısırlı isyancı olduğuna kanaat getirdi. Bu nedenle onu “yakaladı, çift zincirle bağlanması için buyruk verdi. Sonra, ‘Kimdir bu adam, ne yaptı?’ diye sordu.” Bir anda pek çok ses şiddetle yükselerek suçlamalara başladı; “her biri ayrı bir şey bağırıyordu. Kargaşalıktan ötürü kesin bilgi edinemeyen komutan, Pavlus’un kaleye götürülmesini buyurdu. Pavlus merdivenlere geldiğinde kalabalık öylesine azmıştı ki, askerler onu taşımak zorunda kaldılar. Kalabalık, ‘Öldürün onu!’ diye bağırarak onları izliyordu.” EI 351.4

Kargaşanın ortasında, elçi sakin ve serinkanlıydı. Zihni Allah’a sabitlenmişti ve göğün meleklerinin kendi çevresinde olduklarını biliyordu. Gerçeği yurttaşlarının önüne koymak için bir çaba göstermeden tapınaktan ayrılmayı istemiyordu. Kaleye götürülmek üzereyken komutana, “Sana bir şey söyleyebilir miyim?” dedi. Lisias karşılık verdi: ” ‘Grekçe biliyor musun?’ dedi. ‘Sen bundan bir süre önce bir ayaklanma başlatıp dört bin tedhişçiyi çöle götüren Mısırlı değil misin?’” Pavlus yanıt olarak, “Ben Kilikya'dan Tarsuslu bir Yahudi, hiç de önemsiz olmayan bir kentin vatandaşıyım” dedi. “Rica ederim, halka birkaç söz söylememe izin ver.” EI 352.1

Ricası yerine getirildi ve “Pavlus merdivende dikilip eliyle halka bir işaret yaptı.” Bu hareket halkın dikkatini çekti, duruşu ise saygı telkin ediyordu. “Derin bir sessizlik olunca, İbrani dilinde konuşmaya başladı. ‘Kardeşler ve babalar, size şimdi yapacağım savunmayı dinleyin.’ ” Kalabalığa tanıdık gelen İb- ranice sözler duyulduğunda “daha derin bir sessizlik oldu,” ve Pavlus odayı saran sessizlik içinde sözlerine devam etti: EI 352.2

“Ben Yahudi’yim. Kilikya’nın Tarsus Kenti’nde doğdum ve burada, Yeruşalim’de Gamaliel’in dizinin dibinde büyüdüm. Atalarımızın yasasıyla ilgili sıkı bir eğitimden geçtim. Bugün hepinizin yaptığı gibi, ben de Tanrı için gayretle çalışan biriydim.” Elçinin sözlerini kimse inkar edemedi, zira bahsettiği gerçekler halen Yeruşalim’de yaşamakta olan pek çok kişi tarafından biliniyordu. Sonra Mesih’in elçilerine öldürmeye varıncaya kadar zulmetmekte önceki gayretinden bahsetti; ihtidasına yol açan olayları anlattı, dinleyicilerine kendi gururlu kalbinin çarmıha gerilen Nasıralı’ya boyun eğmeye nasıl yönlendirildiğini söyledi. Karşıtlarıyla tartışmaya teşebbüs etseydi, inatçı bir şekilde sözlerini dinlemeyi reddedeceklerdi; fakat yaşadığı deneyimin anlatılmasına, kısa bir süre için onların kalplerini yumuşatıyor ve boyun eğdiriyor gibi görülen ikna edici bir güç eşlik ediyordu. EI 352.3

Sonra Uluslardan olanlar arasındaki çalışmasına isteyerek girmediğini göstermeye çalıştı. O kendi ulusu için çalışmayı arzulamıştı; fakat tam o tapınakta Allah’ın sesi kutsal bir görümde kendisine konuşarak, onun yönünü “uzaktaki uluslara” çevirmişti. EI 353.1

Halk bu ana dek dikkatle dinlemişti, fakat Pavlus öyküsünde Mesih’in Uluslara elçisi olarak atandığı noktaya geldiğinde, öfkeleri yeniden patlak verdi. Kendilerini Allah’ın lütfettiği tek halk olarak görmeye alışkın olduklarından, hor görülen Ulusların daha önce kendilerine has olarak görülen ayrıcalıkları paylaşmalarına izin vermeye istekli değillerdi. Seslerini konuşmacının sesi üzerine yükselterek, “Böylesini yeryüzünden temizlemeli, yaşaması uygun değil!” diye bağırdılar. EI 353.2

“Onlar böyle bağırır, üstlüklerini sallayıp havaya toz savururken komutan, Pavlus’un kalenin içine götürülmesini buyurdu. Halkın neden Pavlus’un aleyhine böyle bağırdığını öğrenmek için onun kamçılanarak sorguya çekilmesini istedi.” EI 353.3

“Kendisini sırımlarla bağlayıp kollarını geriyorlardı ki, Pavlus orada duran yüzbaşıya, ‘Mahkemesi yapılmamış bir Roma vatandaşını kamçılamanız yasaya uygun mudur?’ dedi. Yüzbaşı bunu duyunca gidip komutana haber verdi. ‘Ne yapıyorsun?’ dedi. ‘Bu adam Roma vatandaşıymış.’ Komutan Pavlus’un yanına geldi, ‘Söyle bakayım, sen Romalı mısın?’ diye sordu. Pavlus da, ‘Evet’ dedi. Komutan, ‘Ben bu vatandaşlığı yüklü bir para ödeyerek elde ettim’ diye karşılık verdi. Pavlus, ‘Ben ise doğuştan Roma vatandaşıyım’ dedi. Onu sorguya çekecek olanlar hemen yanından çekilip gittiler. Kendisini bağlatan komutan da, onun Roma vatandaşı olduğunu anlayınca korktu. EI 353.4

“Komutan ertesi gün, Yahudiler’in Pavlus’u tam olarak neyle suçladıklarını öğrenmek için onu hapisten getirtti, başkâhinlerle bütün Yüksek Kurul’un toplanması için buyruk verdi ve onu aşağı indirip Kurul’un önüne çıkardı.” EI 354.1

Elçi şimdi, ihtidasından önce üyesi olduğu mahkeme tarafından yargılanacaktı. Yahudi önderlerin önünde dururken sakin bir şekilde davranıyordu ve yüzünden Mesih’in huzuru okunuyordu. “Yüksek Kurul’u dikkatle süzen Pavlus, ‘Kardeşler’ dedi, ‘Ben bugüne dek Tanrı’nın önünde tertemiz bir vicdanla yaşadım.’ ” Bu sözleri duyduklarında nefretleri yeniden alevlendi; “başkâhin Hananya, Pavlus’un yanında duranlara onun ağzına vurmaları için buyruk verdi.” Pavlus bu insanlık dışı buyruğa karşı “Seni badanalı duvar, Tanrı sana vuracaktır!” diye haykırdı, “Hem oturmuş Kutsal Yasa’ya göre beni yargılıyorsun, hem de Yasa’yı çiğneyerek beni dövdürü-yorsun.” “Çevrede duranlar, ‘Tanrı’nın başkâhinine hakaret mi ediyorsun?’ dediler.” Pavlus her zamanki nezaketiyle, “Kardeşler, başkâhin olduğunu bilmiyordum” diye karşılık verdi. “Nitekim, ‘Halkını yönetenleri kötüleme’ diye yazılmıştır.” “Oradakilerden bir bölümünün Saduki, öbürlerinin de Ferisi mezhebinden olduğunu anlayan Pavlus, Yüksek Kurul’a şöyle seslendi: ‘Kardeşler, ben özbeöz Ferisi’yim. Ölülerin dirileceği umudunu beslediğim için yargılanmaktayım.’ ” EI 354.2

“Pavlus’un bu sözü üzerine Ferisiler’le Sadukiler çekişmeye başladılar, Kurul ikiye bölündü. Sadukiler, ölümden diriliş, melek ve ruh yoktur derler; Ferisiler ise bunların hepsine inanırlar.” İki grup kendi aralarında tartışmaya başladı, böylece Pavlus’a karşı düşmanlıklarının gücü kırıldı. “Ferisi mezhebinden bazı din bilginleri kalkıp ateşli bir şekilde, ‘Bu adamda hiçbir suç görmüyoruz’ diye bağırdılar. ‘Bir ruh ya da bir melek kendisiyle konuşmuşsa, ne olmuş?’ ” EI 354.3

Bunu izleyen kargaşada, Sadukiler elçiyi ölüme mahkûm edebilmek için ele geçirmeye çabalıyor; Ferisiler ise onu korumak için canla başla çalışıyorlardı. “Komutan, Pavlus’u parçalayacaklar diye korktu. Askerlerin aşağı inip onu zorla aralarından alarak kaleye götürmelerini buyurdu.” EI 355.1

Pavlus daha sonra günün zorlu deneyimleri üzerinde düşünürken, tuttuğu yolun Allah’ı hoşnut edici olmayabileceğinden korktu. Sonuç olarak Yeruşalim’i ziyaret etmekle hata yapmış olabilir miydi? Bu felaket sonuca kardeşleriyle birlik olmak için taşıdığı büyük arzu mu yol açmıştı? EI 355.2

Yahudilerin iman etmeyen bir dünya önünde Allah’ın halkı olma iddiasındaki tutumları, elçinin ruhunda büyük bir ızdıraba neden oluyordu. Bu putperest subaylar onlara nasıl bakacaklardı? Yehova’ya taptıklarını iddia ediyor, kutsal görev üstleniyorlar, ancak kendilerini kör ve mantıksız öfkenin denetimine veriyor, dinsel imanda kendilerine aykırı gitmeye cüret edenleri kardeşleri dahi olsa yok etmeye çalışıyor, ve en ciddi müzakere kurullarını çekişme ve vahşi kargaşa sahnesine çeviriyorlardı. Pavlus, putperestlerin gözünde Tanrısı’nın adına leke sürüldüğünü hissediyordu. EI 355.3

Şimdi ise hapisteydi ve düşmanlarının çaresiz fesatlıkları içinde kendisini ölüme mahkûm edebilmek için her yola baş-vurabileceklerini biliyordu. Artık kiliseler için yaptığı çalışmalar sona ermiş ve yırtıcı kurtların içeri girme zamanı gelmiş olabilir miydi? Mesih’in davası Pavlus’un kalbinin derinliklerinde yer alıyordu, etrafta yerleşik kiliselerin, tıpkı kendisinin Sanhedrin heyetinde karşılaştığı gibi adamların zulümlerine maruz kaldık-larında içine düşecekleri tehlikeleri derin bir endişe ile düşündü. Sıkıntı ve cesaretsizlik içinde ağladı ve dua etti. EI 355.4

Rab bu karanlık saatte kendi kuluna karşı aldırışsız değildi. Onu tapınağın avlularında öldürücü kalabalıktan korumuştu; Sanhedrin heyetinin huzurundayken onunla birlikte olmuştu; kalede onunla birlikteydi; ve elçinin kılavuzluk için ettiği içten dualara karşılık olarak kendisini sadık tanığına gösterdi. “O gece Rab Pavlus’a görünüp, ‘Cesur ol’ dedi, ‘Yeruşalim’de benimle ilgili nasıl tanıklık ettinse, Roma’da da öyle tanıklık etmen gerekir.’ ” EI 355.5

Pavlus çoktan beridir Roma’yı ziyaret etmeye can atıyordu; orada Mesih’e tanıklıkta bulunmayı çok arzuluyordu, fakat tasarılarının Yahudilerin düşmanlığıyla boşa çıkarıldığını his-setmişti. Şimdi dahi, oraya ancak bir tutsak olarak gideceği neredeyse hiç aklına gelmemişti. EI 356.1

Rab hizmetkârını yüreklendirirken, Pavlus’un düşmanları onu yok etmeyi planlıyorlardı. “Ertesi sabah Yahudiler aralarında gizli bir anlaşma yaptılar. ‘Pavlus’u öldürmeden bir şey yiyip içersek, bize lanet olsun!’ diye ant içtiler. Bu anlaşmaya katılanların sayısı kırkı aşıyordu.” Burada Rabb’in Yeşaya aracılığıyla kınadığı bir oruç söz konusuydu - “kavgayla, çekişmeyle, şiddetli yumruklaşmayla” tutulacak bir oruç (Yeşaya 58:4). EI 356.2

Komplocular, “başkâhinlerle ileri gelenlerin yanına gidip şöyle dediler: ‘Biz, “Pavlus’u öldürmeden ağzımıza bir şey koyarsak, bize lanet olsun!” diye ant içtik. Şimdi siz Yüksek Kurul’la birlikte, Pavlus’a ilişkin durumu daha ayrıntılı bir şekilde araştıracakmış gibi, komutanın onu size getirmesini rica edin. Biz de, Pavlus daha Kurul’a gelmeden onu öldürmeye hazır olacağız.’ ” EI 356.3

Rahipler ile ileri gelenler bu zalim entrikayı kınayacak yerde, memnuniyetle kabul ettiler. Pavlus Hananya’yı badanalı bir mezara 2benzettiğinde doğruyu söylemişti. EI 356.4

Fakat Allah kendi hizmetkârının hayatını kurtarmak için araya girdi. Pavlus’un kızkardeşinin oğlu, suikastçilerin “pusu kurduğunu” duyarak, “varıp kaleye girdi ve haberi Pavlus’a iletti. Yüzbaşılardan birini yanına çağıran Pavlus, ‘Bu genci komutana götür, kendisine ileteceği bir haber var’ dedi. Yüzbaşı, genci alıp komutana götürdü. ‘Tutuklu Pavlus beni çağırıp bu genci sana getirmemi rica etti. Sana bir söyleyeceği varmış’ dedi.” EI 356.5

Klavdius Lisias genci nezaketle kabul etti ve onu bir kenara çekerek, “Bana bildirmek istediğin nedir?” diye sordu. Genç yanıt verdi: ” ‘Yahudiler sözbirliği ettiler’ dedi, ‘Pavlus’la ilgili durumu daha ayrıntılı bir şekilde araştırmak istiyorlarmış gibi, yarın onu Yüksek Kurul’a götürmeni rica edecekler. Ama sen onlara kanma! Aralarından kırktan fazla kişi ona pusu kurmuş bekliyor. “Onu ortadan kaldırmadan bir şey yiyip içersek, bize lanet olsun!” diye ant içtiler. Şimdi hazırlar, senden olumlu bir yanıt gelmesini bekliyorlar.’ EI 357.1

“Komutan, ‘Bunları bana açıkladığını hiç kimseye söyleme’ diye uyardıktan sonra genci salıverdi.” EI 357.2

Lisias hemen Pavlus’u kendi yetki alanından vali Feliks’in yetki bölgesine göndermeye karar verdi. Yahudiler tüm toplum olarak heyecan ve kızgınlık halindeydiler, sık sık kargaşa çıkıyordu. Elçinin Yeruşalim’deki varlığının sürmesi, kent için, hatta komutanın kendisi için tehlikeli sonuçlara neden olabilirdi. Bu nedenle, “yüzbaşılardan ikisini yanına çağırıp şöyle dedi: ‘Akşam saat dokuzda Sezariye’ye hareket etmek üzere iki yüz piyade, yetmiş atlı ve iki yüz mızraklı hazırlayın. Ayrıca Pavlus’u bindirip Vali Feliks’in yanına sağ salim ulaştırmak için hayvan sağlayın.’ ” EI 357.3

Pavlus’u göndermek için zaman kaybedilmemeliydi. “Askerler, kendilerine verilen buyruk uyarınca Pavlus’u alıp geceleyin Antipatris’e götürdüler.” Atlılar oradan tutukluyla birlikte Sezariye’ye devam ettiler, dört yüz askerse Yeruşalim’e geri döndü. EI 357.4

Müfrezenin başındaki subay tutuklusunu Feliks’e teslim etti, ayrıca komutan tarafından kendisine emanet edilen bir mektubu da sundu: EI 357.5

“Klavdius Lisias’tan, sayın Vali Feliks’e selam. Bu adamı Yahudiler yakalamış öldürmek üzereydiler. Ne var ki, kendisinin Roma vatandaşı olduğunu öğrenince askerlerle yetişip onu kurtardım. Kendisini neyle suçladıklarını bilmek istediğim için onu Yahudiler’in Yüksek Kurulu’nun önüne çıkarttım. Suçla-manın, Yahudiler’in yasasına ilişkin bazı sorunlarla ilgili olduğunu öğrendim. Ölüm ya da hapis cezasını gerektiren herhangi bir suçlama yoktu. Bana bu adama karşı bir tuzak kurulduğu bildirilince onu hemen sana gönderdim. Onu suçlayanlara da kendisiyle ilgili şikâyetlerini sana bildirmelerini buyurdum.” EI 357.6

Feliks mektubu okuduktan sonra tutuklunun hangi vilayetten olduğunu sordu. Kilikyalı olduğunu öğrenince, ” ‘Seni suçlayanlar da gelsin, o zaman seni dinlerim’ dedi. Sonra Pavlus’un, Hirodes’in sarayında gözaltında tutulması için buyruk verdi.” EI 358.1

Pavlus’un durumu, Allah’ın bir hizmetkârının Yehova’nın halkı olma iddiasındakilerin kötülüğünden putperestler arasında sığınak bulduğu ilk olay değildi. Yahudiler Pavlus’a karşı öfkeleriyle, bu halkın tarihini damgalayan karanlık listeye başka bir suç eklemişlerdi. Kalplerini gerçeğe karşı daha da sertleştirmişler, böylece uğrayacakları felaketi daha da kesin hale getirmişlerdi. EI 358.2

Mesih’in Nasıra’daki sinagogda kendisini Meshedilmiş Kişi olarak ilan ettiğinde söylediği sözlerin tam anlamını çok az kişi kavrayabilmektedir. O, görevini acı çekenleri ve günahlı olanları teselli etmek, bereketlemek ve kurtarmak olarak beyan etmiş; dinleyicilerinin kalplerini gururun ve imansızlığın yönettiğini gördüğünde ise, onlara geçmişte Allah’ın kendi seçilmiş halkından imansızlıkları ve isyanları nedeniyle ayrıldığını, ayrıca kendisini putperest ülkelerde olup da göğün ışığını reddetmeyenlere gösterdiğini hatırlatmıştı. Sarefatlı dul kadın ve Suriyeli Naaman sahip oldukları tüm ışığa göre yaşamışlardı; bu sayede, Allah’tan uzaklaşmış olan ve rahatlık ve dünyasal şeref için ilkeleri feda eden Allah’ın seçilmiş halkından daha doğru sayılmışlardı. EI 358.3

Mesih Nasıra’daki Yahudilere, Allah’tan uzaklaşmakta olan İsrail arasında Allah’ın sadık habercisinin güvende olmadığını beyan ederek, korkutucu bir gerçeği haber vermişti. Onun değerini bilmeyecek, çalışmalarını takdir etmeyeceklerdi. Yahudi önderler Allah’ın şerefi ve İsrail’in iyiliği için büyük gayret gösterme iddiasında olsalar da, her ikisinin de düşmanıydılar. Öğretileriyle ve örneklikleriyle halkı Allah’a itaatten daha da uzaklaştırıyorlardı - sıkıntı zamanında O’nun onları savuna- mayacağı yere götürüyorlardı. EI 358.4

Kurtarıcı’nın Nasıralılara söylediği kınama sözleri, Pavlus’un durumunda, yalnızca inançsız Yahudiler için değil, Pavlus’un imanda kendi kardeşleri için de geçerliydi. Kilisedeki önderler elçiye karşı hoşnutsuz duygularını tamamen bırakmış olsalar ve onu müjdeyi Uluslardan olanlara taşımak üzere Allah tarafından özel olarak çağrılmış biri olarak kabul etselerdi, Rab onu kendilerine bağışlayacaktı. Allah Pavlus’un çalışmalarının bu kadar çabuk sonlanmasını takdir etmemişti, fakat Yeruşalim’deki kilisenin önderlerinin tuttukları yolun neden olduğu olaylar zincirini etkisiz hale getirmek için bir mucize de göstermedi. EI 359.1

Aynı ruh halen aynı sonuçlara yol açmaktadır. İlahî lüt- fun sağladığı bereketleri takdir etmenin ve geliştirmenin ihmal edilmesi, kiliseyi pek çok bereketten mahrum bırakmıştır. Rab, çalışmaları takdir edilseydi, sadık bir hizmetkârın işini ne kadar da çok uzatırdı! Fakat kilise canların düşmanının anlayışı saptırmasına izin verirse ve bu nedenle Mesih’in kulunun sözlerini ve işlerini yanlış yansıtıp yanlış yorumlayacak olurlarsa; onun yoluna engel olup, yararlı olmasını engellerlerse, Rab vermiş olduğu bereketi kimi zaman geri alır. EI 359.2

Şeytan, Allah’ın büyük ve iyi bir iş gerçekleştirmek üzere seçtiği kişilerin cesaretini kırmak ve onları yok etmek için temsilcileri aracılığıyla durmak bilmeden çalışmaktadır. Onlar Mesih’in davasını ilerletmek için hayatı bile feda etmeye hazır olabilirler, ancak büyük aldatıcı kardeşlerine onlar hakkında şüphe aşılayacaktır, buna kulak verilirse, karakterlerinin doğruluğuna olan güven sarsılacak, böylece yararlılıkları baltala- nacaktır. Sıklıkla onların üzerine kendi kardeşleri aracılığıyla öyle bir yürek acısı getirmeyi başarır ki, Allah hizmetkârına rahat vermek için merhametle araya girer. Eller kalbi atmayan göğsün üzerinde katlandığında, uyarı ve teşviğin sesi sustu-ğunda, o zaman taş kalpliler kendilerinden alınan bereketleri görmek ve takdir etmek üzere harekete geçirilebilirler. Ölümleri, yaşamlarının gerçekleştiremediği şeyi yerine getirebilir. EI 360.1