Sevgi öğretmeni
6. Bölüm — Reddedilen
49. Çardak Bayramında
Yahudiler yılda üç kez dini bayramları kutlamak üzere Kudüs'te bir araya geliyordu. Bulut direğinde gizlenen İsrail'in görünmez önderi bu büyük buluşmalarla ilgili buyrukları vermişti. Yahudiler tutsak oldukları yıllar boyunca bu bayramları kutlayamadılar; fakat halk kendi ülkesine kavuştuğunda bu kutlamalara tekrar başlandı. Allah bu kutlamalar sayesinde halkının kendisini hatırlamasını sağlamayı amaçlıyordu. Fakat birkaç istisna, hahamlar ve halkın dini liderleri bunu göz ardı ettiler. Bu milli birliktelikleri buyuran ve onların önemini anlayan Kişi onların amaçlarından saptırıldıklarına tanık oldu. SO 435.1
Yahudilerin Çardak Bayramı1yılın son bayramıydı. Allah bu süre boyunca halkının, kendisinin lütfunu ve iyiliğini yansıtmasını amaçlamıştı. Tüm ülke Allah'ın rehberliğindeydi ve O'nun lütfunu alıyordu. Allah gece ve gündüz halkını gözetmeye devam etti. Güneş ve yağmur yeryüzünde ürünlerin yetişmesini sağladı. Filistin'in vadilerinden ve ovalarından ürünler toplanmıştı. Zeytinler toplanmış ve şişelere kıymetli zeytin yağı olarak doldurulmuştu. Hurma ürününü vermişti. Mor üzüm salkımları ezilerek üzüm şırası haline getirilmişti. SO 435.2
Bayram yedi gün sürüyordu ve Filistin halkı ile birlikte ülkenin dört bir yanından uzaktan ve yakından insanlar bu bayramı kutlamak için sevinç içinde Kudüs'e geliyorlardı. Genç ve yaşlı, zengin ve yoksul herkes iyiliği ile bu yılı onurlandıran ve yıl boyunca bereketini onlardan esirgemeyen Allah a şükranlarını sunmak için yanlarında armağanlar getiriyorlardı. Göze hoş gelen ve evrensel sevinç ifade eden bir manzara vardı; şehir güzel bir orman görünümündeydi. SO 435.3
Bu bayram vesilesiyle halk, topladıkları ürünleri ve İsrail'in çölde kaldıkları süre boyunca halkını koruduğu için Allah'a şükranlarını sunuyordu. İsrailliler çölde çadırda yaşadıkları zamanı anmak için kulübelerde ve ağaçların yeşil dallarından oluşan çardaklarda yaşıyorlardı. Bunlar caddelerde, tapınağın avlusunda ya da evlerin çatısında kuruluydu. Hatta Kudüs civarındaki tepelerde ve ovalarda çardaklar kurulur ve insanlarla dolup taşardı. SO 436.1
Halk ilahiler söyleyerek ve Allah'a şükranlarını sunarak bu bayramı kutluyordu. Bayramdan birkaç gün önce, günahların açıkça itiraf edilmesinden sonra halkın gökyüzü ile uyum içinde olduğunun bildirildiği Kefaret Günü vardı. Böylece bayramı kutlamak için hazırlık yapılmış olunuyordu. “Övgüler sunun, Rab'be! Şükredin Rab'be; çünkü O iyidir. Sevgisi sonsuzdur.”2Halk hep bir ağızdan “Hozana” diye haykırarak ilahiler söylüyordu. Tapmak evrensel sevincin merkeziydi. Görkemli törenler burada yapılıyordu. Kutsal binanın beyaz mermer basamaklarının her bir yanında Levililerin korosu söylenen ilahileri yönetiyordu. Halk ellerinde hurma ve mersin ağacı dallarıyla ilahiler söylüyor ve koroya eşlik ediyordu. Halk çevredeki tepeler ve vadiler onların Allah a sundukları övgü ve şükran dolu sesleriyle yankılanınca- ya dek hep birlikte ilahiler söylüyor, uzaktaki ve yakındaki herkes onlara eşlik ediyordu. SO 436.2
Tapmak ve avlusu geceleri parlak ışıklarla aydınlatılıyordu. Asılı duran fenerlerden parlak ışıklar süzülüyor, halk büyük bir coşku içinde ellerindeki hurma dallarını sallıyor, Hozana diye haykırarak ilahiler söylüyordu. Bu görkemli törenler izleyenleri derinden etkiliyordu. Fakat halkta en büyük sevinci yaratan ve tüm bu törenlerin en etkileyicisi olan, İsrail'in çölde yaşadığı bir olayın anıldığı törendi. SO 436.3
Gün ışımak üzereyken, gümüş boruların uzun ve tiz sesleri yankılanmaya başlıyor, halk kaldığı kulübelerden ve çardaklardan çevredeki tüm tepelerde ve vadilerde yankılanan sevinç çığlıkları atıyordu. Bayram günü böyle karşılanıyordu. Daha sonra Kidron vadisinden3akan sudan bir sürahi su dolduran haham, müzik eşliğinde yavaş adımlarla tapmağın merdivenlerini çıkmaya başlıyor ve şu ezgiyi söylüyordu: “Ayaklarımız senin kapılarında, Ey Kudüs!”4 SO 436.4
Haham sürahiyi diğer hahamların bulunduğu avlunun ortasında yer alan sunağa taşırdı. Burada her birinin yanında birer hahamın bulunduğu iki adet gümüş küvet vardı. Küvetlerden birine su sürahisi, diğerine ise şarap sürahisi batırılırdı ve her iki sürahinin içindekiler Kidron vadisine akıtılır, buradan da Ölü Deniz'e5ulaşırdı. Bu kutsal su gösterisi, çölde İsrail halkının susuzluğunu gidermek için Allah'ın emriyle yarılan ve içinden su fışkıran kayayı temsil ediyordu. Daha sonra sevinç içinde şu ezgiler söyleniyordu: “İsrail halkı o gün şöyle diyecek: 'Rab gücümüz ve ezgimiazdir. Kurtuluş pınarlarından sevinçle su alacaksınız.'”6 SO 437.1
Yusufun oğulları Çardak Bayramına katılmak için hazırlık yaparlarken, İsa'nın hiçbir hazırlık yapmıyor gibi göründüğünü gördüler. O'nun hareketlerini merakla izlediler. İsa, Beytsayda'daki iyileştirmesinden beri büyük bayramlara katılmamıştı. Kudüs'teki Yahudi liderlerle gereksiz yere tartışmaktan kaçınmak için çalışmalarına Celile'de devam etmişti. Büyük dini kutlamalara katılmaması ve hahamların ve rabbilerin O'na düşmanlık duyması çevresindeki kişilerin, hatta kendi öğrencilerinin ve yakınlarının bile şaşırmasına neden olmuştu. Öğretilerinde Allah'ın Yasası'na uymanın önemini özellikle belirtmişti. Buna karşın ilahi olarak buyurulan bu kutsal hizmete bu kez bizzat kendisi ilgi göstermi- yormuş gibi görünüyordu. Kötü ün yapmış olan kimselerle ve vergi görevlileriyle bir araya gelmesi, rabbilerin törenlerine ilgi göstermemesi ve Sebt günü ile ilgili geleneksel kurallar hakkında getirdiği bazı serbestlikler, dini liderlerin O'ndan nefret etmesine ve şüphe duymasına yol açıyordu. Kardeşleri O'nun halkın gözünde bilgili kimseler olarak görünen hahamlara ve din yorumcularına itibar etmemesini bir büyük hata olarak görüyorlardı; fakat O'nun günahsız ve lekesiz yaşamına tanık olmuşlardı. Kendilerini O'nun öğrencileri olarak görmemelerine rağmen O'nun çalışmalarından derinden etkilendiler. Celile'deki ünü onların hırslarını tatmm ediyordu; hala kendisinin iddia ettiği kişi olduğunu Ferisilerin görmesini sağlayacak bir kanıt göstermesini umut ediyorlardı. Yüreklerindeki şu düşünce ile övünüyorlardı: “Ya O İsrail'in Kralı Mesih ise!” SO 437.2
Bunu öyle çok merak ediyorlardı ki, sonunda İsa'ya Kudüs'e gitmesi için ısrar ettiler. “Buradan ayrıl, Yahudiye'ye git! Öğrencilerin de yaptığın işleri görsünler. Çünkü kendini açıkça tanıtmak isteyen bir kişi yap- tıklarını gizlemez.7Buradaki “eğer” sözü, onların yüreğindeki kuşku ve inançsızlığı açıkça gösterdi. O'nun korkak ve zayıf bir kişi olduğunu ima ettiler. Eğer O, kendisinin Mesih olduğunu biliyorsa, halkın arasına katılmaktan niçin çekiniyordu? Eğer gerçekten bu kadar büyük bir güce sahip ise, niçin cesur bir şekilde Kudüs'e gidip iddialarını orada halkın önünde savun-muyordu? Celile'de yaptığı harikulade işleri niçin Kudüs'te de yapmıyordu? Issız ve tenha bölgelerde gizlenme! Bilgisiz köylüler ve balıkçıların yararına büyük işlerini gerçekleştir! Baş şehre git, hahamların ve yöneticilerin desteğini kazan ve yeni krallığı kurarak halkı tekrar bütünleştir! dediler. SO 437.3
İsa'nın kardeşleri, yüreği gösteriş hırsı ile dolu kimselere özgü bencil duygularla hareket ediyorlardı. Bu bencil duygular tüm dünyada hüküm sürüyordu. İsa'nın, dünyasal bir krallık kurmaya çalışmak yerine, kendisini Yaşam Ekmeği olarak bildirmesi onları gücendirmişti. Öğrencilerinin birçoğunun O'nu terk etmesi onları büyük ölçüde hayal kırıklığına uğratmıştı. İsa'yı terk ederek çarmıhtan da kaçmış oldular. Fakat yine de O'nun çalışmalarının açıkça gösterdiği gerçeği, yani O'nun, Allah'ın gönderdiği Kişi olduğu gerçeğini kabul etmek zorundaydılar. SO 438.1
İsa onlara, “Benim zamanım daha gelmedi; oysa sizin için zaman hep uygundur. Dünya sizden nefret edemez; fakat benden nefret ediyor; çünkü yaptıklarının kötü olduğuna tanıklık ediyorum. Siz bu bayramı kutlamaya gidin. Ben şimdilik gitmeyeceğim; çünkü benim vaktim henüz dolmadı. İsa bu sözleri söyleyip, Celile'de kaldı.”8Kardeşleri O'nunla otoriter bir ses tonuyla konuştular ve O'na bundan sonra nasıl bir yol izlemesi gerektiğini belirtmeye çalıştılar. İsa onların eleştirilerini dikkate almadı. O'nun gözünde kardeşleri, fedakar öğrencileri ile değil; dünya ile aynı karaktere sahiptiler. İsa şöyle demişti: “Dünya sizden nefret edemez; fakat benden nefret ediyor; çünkü yaptıklarının kötü olduğuna tanıklık ediyorum.”9Dünya ruhça kendisi gibi olanlardan nefret etmez; tersine onları kabul eder ve sahip çıkar. SO 438.2
İsa'nın gözüyle dünya, insanın boşa zaman harcaması ve kendisini yüceltmesi gereken bir yer değildi. İsa asla dünyasal güç ya da görkem elde etmeye çalışmadı. Bunlar O'nun için hiçbir değer taşımıyordu. Dün- ya, Allah'ın O'nu gönderdiği yerdi. O, büyük kurtuluş planını gerçekleştirmek üzere dünyanın yaşamı için gönderilmişti. Günahkar insanlığı kurtarmak için kendisine verilen görevi yerine getiriyordu. Son derece dikkatli davranmalı ve gereksiz yere kendisini tehlikeye atmaktan kaçınmalıydı. Görevinin her aşaması önceden belirlenmiş bir zamana göre yerine getirilecekti. Sabırla beklemeliydi. Dünyanın kendisinden nefret edeceğini ve görevinin, kendisinin ölümü ile sonuçlanacağını biliyordu. Fakat Allah O'nun vaktinden önce hareket edip kendisini tehlikeye atmasını istemiyordu. SO 438.3
İsa'nın gerçekleştirdiği mucizelerin haberi Kudüs'ten, Yahudilerin yaşadığı her yere yayıldı; aylardır bayramlara katılmamış olmasına rağmen, dünyanın dört bir yanından O'nu görmek umuduyla birçok kişi Çardak Bayramını kutlamaya geliyordu. Bayram kutlanmaya başlanmadan önce, herkes bir birine O'nun da gelip gelmediğini soruyordu. Ferisiler ve Yahudi liderler İsa'yı suçlamak için fırsat bulacaklarını umut ederek, kutlamalara katılmak için O'nun da gelmesini bekliyorlardı. Bayram boyunca O'nu arayıp, “O nerede?” diye sordular; fakat O'nun nerede olduğunu hiç kimse bilmiyordu. Herkes O'nu düşünüyordu. Hahamlardan ve Yahudi liderlerden çekindikleri için, hiç kimse O'nu Mesih olarak kabul etmeye cesaret edemiyordu. Her yerde O'nunla ilgili sessiz, fakat ciddi tartışmalar yapılıyordu. Diğerleri halkı kandırdığını iddia ederken, birçoğu O'nu, Allah tarafından gönderilmiş Kişi olarak savunuyordu. SO 439.1
Bu arada İsa sessizce Kudüs'e geldi. Şehrin dört bir yanından gelen halkın, kendisini fark etmemesi için, farklı bir yön izleyerek gelmeyi tercih etti. Bayramı kutlamaya giden kervanlardan herhangi birine katılmış olsaydı, halkın ilgisini çekerdi ve bu yüzden de şehre girerken herkes tarafından fark edilmiş olurdu. İsa'ya gösterilecek sevgi, dini otoritenin O'na karşı nefret duymalarına sebep olurdu. İsa bunu önlemek için şehre tek başına geldi. Bayram kutlamalarının en canlı olduğu bir sırada kalabalığın önünde tapınağın avlusuna girdi. Bayramlara katılmadığından dolayı kendisini hahamlardan ve dini liderlerden daha güçsüz hissettiği iddia edilmişti. Kendisini öldürmeye çalışan düşmanlarının arasında böylesine cesurca dolaşması herkesi şaşırttı. SO 439.2
Kalabalığın ilgi odağı haline gelen İsa, onlara daha önce hiç kimsenin hitap etmediği gibi hitap etti. Sözleri, İsrail'in yasalarını ve yerleşmiş geleneklerini hahamlardan ve rabbilerden çok daha iyi bildiğini açıkça gösterdi. Şekilciliğin ve geleneklerin oluşturduğu engelleri yıktı. Gelecekte yaşanacak olaylar gözlerinin önünde canlandı. Görünmeyeni gör- müş Kişi olarak, olumlu yetki ile yersel ve göksel, insani ve ilahi konulardan söz etti. Sözleri son derece açık ve ikna ediciydi. Kefernahum'da halk O'nun öğretisine şaşırdı: “Çünkü sözü yetki doluydu.”10İnsanlığa vermek için geldiği lütufları reddedenlerin başlarına gelecek olan felaketler hakkında kendisini dinleyenleri defalarca kez uyardı. Tanrı tarafından gönderildiğine dair onlara mümkün olan her kanıtı gösterdi ve onların günahlarından dönmeleri için her türlü çabayı harcadı. Onlar tövbe edip günahlarından dönseler, İsa kendi halkı tarafından reddedilmez ve öldürülmezdi. SO 439.3
İsa'nın, yasayı ve peygamberlikleri bu kadar iyi bilmesi herkesi şaşırttı; ve birbirlerine şu soruyu sormaya başladılar: “Bu adam hiç öğrenim görmediği halde, nasıl bu kadar bilgili olabilir?”11Yahudilerin okullarında öğrenim görmediği sürece hiç kimse yetkili bir öğretmen olarak kabul edilmiyordu. İsa ve Vaftizci Yahya cahil kimseler olarak tanıtıldılar; çünkü onlar, bu okullarda öğrenim görmediler. “Hiç öğrenim görmedikleri halde”12Kutsal Yazı'yı bu kadar iyi bilmeleri onları dinleyenleri çok şaşırttı. Onlar gerçekten de hiçbir öğretmenden ders almamışlardı; fakat onların öğretmeni Tanrı'ydı. En yüce bilgiyi O'ndan almışlardı. SO 440.1
İsa tapınağın avlusunda konuşurken halk sessizlik içinde O'nu dinliyordu. İsa'ya en çok karşı olan kimseler, kendilerini O'na zarar veremeyecek kadar güçsüz hissettiler. O an herkesin ilgisi O'nun üzerindeydi. SO 440.2
“Bayramın son ve en önemli gününe dek”13İsa halka dersler verdi. İsa bu günün sabahında halkın, günler süren kutlamalardan dolayı yorgun düştüğünü gördü. İsa ansızın yüksek sesle halka hitap etmeye başladığında, sesi tapınağın avlusu boyunca yankılandı: SO 440.3
“Bir kimse susamışsa bana gelsin, içsin. Kutsal Yazı'da dendiği gibi, bana iman edenin içinden 'diri su ırmakları akacaktır.'”14Halkın durumu, İsa'nın bu açıklamayı yapmasını zorunlu kılmıştı. Günler süren kutlamalar boyunca düzenlenen görkemli törenler, fenerlerden süzülen göz kamaştırıcı ışıklar, hep birlikte söylenen ilahiler onların ilgi odağı olmuştu; fakat bu törenler zinciri, onlara, ruhsal ihtiyaçlarını karşılayacak ve gerçeğe olan susuzluklarını giderecek hiçbir şey vermemişti. İsa onları yüreklerinde sonsuz yaşam için fışkıran bir su kaynağı olacak pınardan içmeleri için çağırdı. SO 440.4
Haham o sabah çölde kayanın yarılmasını anmak için düzenlenen töreni yerine getirdi. Kaya, kendi ölümü ile diri yaşam ırmaklarının susayanlara akmasını sağlayan Kişi'yi temsil ediyordu. İsa'nın sözleri Yaşam Suyu idi. Yaşam suyunun dünyaya akabilmesi için kalabalığın arasında cesurca ortaya çıktı. Şeytan, Yaşam Prensi'ni yok etmeyi düşündü; fakat yarılan kayadan yaşam suyu aktı. İsa, halka bunları anlatırken onların yüreklerini garip bir korku sardı. Birçoğu tıpkı Samiriyeli kadın gibi şöyle haykırmak istiyordu: “Efendi, bu suyu bana ver ki, bir daha susamayayım.”15 SO 441.1
İsa insanların ruhsal ihtiyaçlarını biliyordu. Gösteriş hırsı, zenginlik ve onur insanın yüreğini asla tatmin edemez. “Bir kimse susamışsa, bana gelsin.”16Allah'ın nazarında zengin, yoksul, soylu ya da mütevazı tüm insanlar birbirine eşittir ve Allah, iman eden herkesi aynı şekilde kabul eder. O, insanların sıkıntılarını hafifletmeyi, acılarını dindirmeyi ve umudunu yitirenlere tekrar umut vermeyi vaat eder. İsa'yı dinleyenlerin çoğu yitirdikleri umutları için yas tutan kimselerdi. Birçoğunun yüreğinde gizli bir üzüntü oluşmaya başladı. Dünyasal yücelik ve insanların övgüsünü kazanarak aşırı hırslarını tatmin etmeye çalışıyorlardı; fakat her şeyi kazandıklarında susuzluklarını gideremedikleri boş bir su deposuna ulaşmak için ne kadar çok çaba gösterdiklerini anladılar. Çevrelerindeki bu görkemli manzaraya rağmen yine de mutsuz ve üzgündüler. İsa'nın ansızın söylediği şu sözler onları şaşırttı ve üzüntülerini hafifletti: “Eğer bir kimse susamışsa...”17İsa'nın sözlerini dinledikçe yüreklerinde yeni bir umut ışığı yanmaya başladı. Kutsal Ruh, kendilerine karşılıksızca verilen kurtuluş lütfunun sembolünü onlara gösterdi. SO 441.2
İsa'nın susamış olanlara yaptığı çağrı halâ devam etmektedir ve bu çağrı, bizim üzerimizde, bayramın son gününde tapmakta bulunanlardan daha büyük bir etki yaratır. Yaşam pınarı herkese açıktır. Yorgun ve bitkin olanlar bu pınardan yaşam suyunu içmeye ve tekrar zindelik kazanmaya çağrılır. İsa şöyle haykırmaktadır: “Bir kimse susamışsa bana gelsin, içsin.18“Susamış olan gelsin. Dileyen yaşam suyundan karşılıksız alsın.”19“Benim vereceğim sudan içen, sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim su içende sonsuz yaşam için fışkıran bir su kaynağı olacaktır.”20 SO 441.3
Bu bölüm Yuhanna 7:1-15 ve 37-39'a dayanmaktadır. SO 442.1